SARKOZY’NİN MESAJI

<p>         SARKOZY'NİN  MESAJI
        KuzeyAfrika ve Ortadoğu'nun halkları dikta rejimleri altında ve  yüksek gıda fiyatları,işsizlik ve kötü yaşam koşullarında,
        Türkiye'yi esasından çeviren AKP'nin muhafazakar demokrat ve demokratikleşme söyleminin yankısı ve hükümetleri istifa ettirerek sosyal sorunları halletmek gibi taleplerlerinin yerine getirilmesi coşkusuyla sokakları terketmiyor ve birbirini tetikleyen bir değişimi sağlıyor.
        *                     
        Ne ki Libya'da değişim eski ve yeninin arasında bir kavgaya dönüşünce enerji arzında azalımla "petrol fiyatları" artıyor.
        İlave olarak bir süredir yükselen "emtia fiyatları" ve "küresel enflasyon";Kuzey Afrika,Ortadoğu'dan Türkiye ve dünya halklarına yeni ekonomik riskler oluşturuyor.
        *
        O halde küresel ekonominin  güçlü müttefiki  Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'in G-20 ülkeleri dönem başkanı olarak Türkiye'de yaptığı resmi görüşmeler;
        Muhtemel yeni ekonomik risklere karşı  Türkiye'ye  verilen ev ödevleri anlamına geliyor.
        *
        Sarkozy için Türkiye;tarihi,kuvveti ve demokrasisi  açısından dünyanın dengesine çok şey katabilecek bir ülkedir.
        Türkiye ile uluslararası para sisteminin reformu ,sermaye akışı ve hammadde fiyatlarının düzenlenmesini konuşuyor.
        *
        İşin aslı; devasa bütçe açığı ve değer kaybeden para birimine rağmen hala  hüküm verici konumda bulunan ABD;ekonomisinde faiz hadlerini yüzde sıfıra yakın tutuyor bu durumda elbette faizleri daha da düşürerek yatırım ve talebi arttırmak imkanında bulamamakta ve işsizliği azaltamamaktadır.
        Avrupa Birliğinde de yüksek borç seviyeleri finansal istikrara zarar veriyor,yüksek işsizlik büyümeyi frenliyor, banka kredileri pahalı,ekonomilerinde borçları ödeyebilmek ve büyümek kaygıları yaşanıyor,gelir eşitsizlikleri sosyal gerilimleri yaratmaktadır.
        ABD ya da AB de halkların homurdanmaları bir yana birlikte oluşturulan küresel sermayenin sallantısına tedbir aranıyor.     
        Bu şartlarda istikrarsız sermaye akışları,kur baskıları,artan rezervler yeni krizlere zemin hazırlıyor.
        Uluslararası para sisteminde reform, yeniden küresel krizlerin önlenmesinin şartı haline geliyor!
        Reform;işbirliklerini güçlendirmek,sermaye hareketleriyle kurlarda ani değişiklikleri azaltmak ve gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin IMF'nin kota ve hesap birimi içine alınmasını  kapsıyor.        
        
        *          
        Bu noktada  başta uzun zamandır ihraç mallarının satışına fayda sağlamak adına Yuan'ın değerini düşük tutan Çin'in  rekabetine;
        Anti-damping,anti-sübvansiyon ve vergi uygulamaları fayda vermiyor; Çin zayıf Yuan sayesinde dünya ticaretinde ağırlığını daima arttırıyor.         
        1.3 milyarlık yoksul nufusuyla Çin -ki;dünyayı şekillendirme noktasında en önemli olmaya yürüyor;küresel işbirliklerinin güçlendirilmesinin merkezini oluşturuyor.
        Başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkeler para birimlerinin değerini belirlerken Amerika’yla danışmalarda bulunmaları  isteniyor!          
        Bu yönüyle uluslararası para sisteminde reform;esasen Çin'e karşı  önlemleri belirlerken Türkiye'de benzer önlemlerden pay alıyor!
        *
        Çin; dış sermaye akışından bugün onu lider adayı yapacak derecede  büyük kazançlar sağlamıştır.
        Şimdi sermaye akışlarının  kısa dönemli yatırımlara dönüşmesinin   gelişmekte olan ülkelerde yerel para birimlerinin değerini yükselttiği, o ülkelerin küresel rekabette daha az yer aldığı ve bir balon gibi şişen ekonomilerin bir anda patlamasından korkuluyor.
        O nedenle kısa dönemli yatırımların kontrol altına alınması gerekiyor.
        Sermaye akışının kontrolüyle de  devalüasyon riski ortaya çıkıyor-ki;devalüasyon yatırımcıların kontrol altına alınması anlamına geliyor.
        Zamana yayılmış muhtemel bir devalüasyonun Türkiye halkına zararının çok büyük olacağı biliniyor!
         
 
        *
        Öte yanda küresel sermaye için belirsiz fiyat politikaları çok kötü pazar ortamı yaratmakta,işletme sermayeleri kayıplara uğramaktadır.         
        Piyasa tedarikçilerin birbiriyle iş ilişkilerinde dayanışma içinde  belirsiz fiyat politikaları yerine makul rekabet koşullarını oluşturması gerekiyor.
        Ziyadesiyle bir tarım ülkesi olan Türkiye'de tarımsal ürünlerin fiyatlarının belirlenmesi;yeni tarım alanlarının oluşturulması,mikrobiyolojik kimyasal tehlikelerinden arınmış ürünlerin elde edilmesi,gıda kaynaklı hastalıkların önüne geçilmesi ve yeni teknolojilerin devreye sokulması gibi bütün bir süreci  ve büyük bir maliyeti kapsıyor.
        Yürütülmekte olan  GAP Projesi sulama kanalları ve tarım alanlarına İsrail ve Arap Ülkelerinin talebini,
        Aynı şekilde Suriye sınırında mayınların temizlenmesi ardından  tarımsal işletme hakkının  devredilmesi düşüncesini,
        PKK terör  örgütünün Hakkari ve Şırnak'ın Irak sınırına yakın bölgelerinden sızmasını önlemeye yönelikmiş gibi  bir saptırma olarak sunulan  yapılmakta olan Silopi, Uludere, Ballı, Kavşaktepe, Şırnak, Musatepe, Çetintepe baraj inşaatlerinin amacı anlaşılıyor.
        Bu yüksek maliyetlerden Türk üreticilerinin durumunu iyileştirmeye-asla, fırsatın gelmeyeceği de görülüyor.
        *
        Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'i Esenboğa'da -elbette aldığı talimatın gereği  harikulade bir aşağılık kompleksiyle, ağzındaki -şak,şuk; sakızıyla karşılayan Belediye Başkanı Melih Gökçek nezdinde  ardındaki düşünceye ve -yazık ki,bu idarede Türk halkına;
        Sarkozy ağır bir ders veriyor; Bir gazetecinin  "Ortadoğu'da dünya dengelerini de etkileyen tarihi gelişmeler yaşanıyorken AB'nin bu gelişmeleri yönlendirme konusunda hiçbir etkisinin olmadığını görüyoruz. Buna karşılık Türkiye bölgede Avrupa'nın da değerleri olan demokrasi ve insan hakları gibi konularda bir esin kaynağı, hatta bir model işlevi görüyor. Durum böyle iken AB içinde sadece Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmasını büyük bir çelişki ve stratejik vizyon noksanlığı olarak görmüyor musunuz?" şeklindeki sorusuna,
        "Türkiye demokrasi değerlerini taşıyor Ortadoğu'da" dediniz. "Avrupa'da durum böyle değilse neden üye olmak konusunda bu kadar ısrarcısınız?" diye sorabilirim. Bir çelişki yok mu bu söylediklerinizde? "diyor.
 
        *
        Ölmüşüz,ağlayanımız yok!</p> - sarkozy

         SARKOZY’NİN  MESAJI
        KuzeyAfrika ve Ortadoğu’nun halkları dikta rejimleri altında ve  yüksek gıda fiyatları,işsizlik ve kötü yaşam koşullarında,
        Türkiye’yi esasından çeviren AKP’nin muhafazakar demokrat ve demokratikleşme söyleminin yankısı ve hükümetleri istifa ettirerek sosyal sorunları halletmek gibi taleplerlerinin yerine getirilmesi coşkusuyla sokakları terketmiyor ve birbirini tetikleyen bir değişimi sağlıyor.
        *                     
        Ne ki Libya’da değişim eski ve yeninin arasında bir kavgaya dönüşünce enerji arzında azalımla “petrol fiyatları” artıyor.
        İlave olarak bir süredir yükselen “emtia fiyatları” ve “küresel enflasyon”;Kuzey Afrika,Ortadoğu’dan Türkiye ve dünya halklarına yeni ekonomik riskler oluşturuyor.
        *
        O halde küresel ekonominin  güçlü müttefiki  Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’in G-20 ülkeleri dönem başkanı olarak Türkiye’de yaptığı resmi görüşmeler;
        Muhtemel yeni ekonomik risklere karşı  Türkiye’ye  verilen ev ödevleri anlamına geliyor.
        *
        Sarkozy için Türkiye;tarihi,kuvveti ve demokrasisi  açısından dünyanın dengesine çok şey katabilecek bir ülkedir.
        Türkiye ile uluslararası para sisteminin reformu ,sermaye akışı ve hammadde fiyatlarının düzenlenmesini konuşuyor.
        *
        İşin aslı; devasa bütçe açığı ve değer kaybeden para birimine rağmen hala  hüküm verici konumda bulunan ABD;ekonomisinde faiz hadlerini yüzde sıfıra yakın tutuyor bu durumda elbette faizleri daha da düşürerek yatırım ve talebi arttırmak imkanında bulamamakta ve işsizliği azaltamamaktadır.
        Avrupa Birliğinde de yüksek borç seviyeleri finansal istikrara zarar veriyor,yüksek işsizlik büyümeyi frenliyor, banka kredileri pahalı,ekonomilerinde borçları ödeyebilmek ve büyümek kaygıları yaşanıyor,gelir eşitsizlikleri sosyal gerilimleri yaratmaktadır.
        ABD ya da AB de halkların homurdanmaları bir yana birlikte oluşturulan küresel sermayenin sallantısına tedbir aranıyor.     
        Bu şartlarda istikrarsız sermaye akışları,kur baskıları,artan rezervler yeni krizlere zemin hazırlıyor.
        Uluslararası para sisteminde reform, yeniden küresel krizlerin önlenmesinin şartı haline geliyor!
        Reform;işbirliklerini güçlendirmek,sermaye hareketleriyle kurlarda ani değişiklikleri azaltmak ve gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin IMF’nin kota ve hesap birimi içine alınmasını  kapsıyor.        
        
        *          
        Bu noktada  başta uzun zamandır ihraç mallarının satışına fayda sağlamak adına Yuan’ın değerini düşük tutan Çin’in  rekabetine;
        Anti-damping,anti-sübvansiyon ve vergi uygulamaları fayda vermiyor; Çin zayıf Yuan sayesinde dünya ticaretinde ağırlığını daima arttırıyor.         
        1.3 milyarlık yoksul nufusuyla Çin -ki;dünyayı şekillendirme noktasında en önemli olmaya yürüyor;küresel işbirliklerinin güçlendirilmesinin merkezini oluşturuyor.
        Başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkeler para birimlerinin değerini belirlerken Amerika’yla danışmalarda bulunmaları  isteniyor!          
        Bu yönüyle uluslararası para sisteminde reform;esasen Çin’e karşı  önlemleri belirlerken Türkiye’de benzer önlemlerden pay alıyor!
        *
        Çin; dış sermaye akışından bugün onu lider adayı yapacak derecede  büyük kazançlar sağlamıştır.
        Şimdi sermaye akışlarının  kısa dönemli yatırımlara dönüşmesinin   gelişmekte olan ülkelerde yerel para birimlerinin değerini yükselttiği, o ülkelerin küresel rekabette daha az yer aldığı ve bir balon gibi şişen ekonomilerin bir anda patlamasından korkuluyor.
        O nedenle kısa dönemli yatırımların kontrol altına alınması gerekiyor.
        Sermaye akışının kontrolüyle de  devalüasyon riski ortaya çıkıyor-ki;devalüasyon yatırımcıların kontrol altına alınması anlamına geliyor.
        Zamana yayılmış muhtemel bir devalüasyonun Türkiye halkına zararının çok büyük olacağı biliniyor!
         
 
        *
        Öte yanda küresel sermaye için belirsiz fiyat politikaları çok kötü pazar ortamı yaratmakta,işletme sermayeleri kayıplara uğramaktadır.         
        Piyasa tedarikçilerin birbiriyle iş ilişkilerinde dayanışma içinde  belirsiz fiyat politikaları yerine makul rekabet koşullarını oluşturması gerekiyor.
        Ziyadesiyle bir tarım ülkesi olan Türkiye’de tarımsal ürünlerin fiyatlarının belirlenmesi;yeni tarım alanlarının oluşturulması,mikrobiyolojik kimyasal tehlikelerinden arınmış ürünlerin elde edilmesi,gıda kaynaklı hastalıkların önüne geçilmesi ve yeni teknolojilerin devreye sokulması gibi bütün bir süreci  ve büyük bir maliyeti kapsıyor.
        Yürütülmekte olan  GAP Projesi sulama kanalları ve tarım alanlarına İsrail ve Arap Ülkelerinin talebini,
        Aynı şekilde Suriye sınırında mayınların temizlenmesi ardından  tarımsal işletme hakkının  devredilmesi düşüncesini,
        PKK terör  örgütünün Hakkari ve Şırnak’ın Irak sınırına yakın bölgelerinden sızmasını önlemeye yönelikmiş gibi  bir saptırma olarak sunulan  yapılmakta olan Silopi, Uludere, Ballı, Kavşaktepe, Şırnak, Musatepe, Çetintepe baraj inşaatlerinin amacı anlaşılıyor.
        Bu yüksek maliyetlerden Türk üreticilerinin durumunu iyileştirmeye-asla, fırsatın gelmeyeceği de görülüyor.
        *
        Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’i Esenboğa’da -elbette aldığı talimatın gereği  harikulade bir aşağılık kompleksiyle, ağzındaki -şak,şuk; sakızıyla karşılayan Belediye Başkanı Melih Gökçek nezdinde  ardındaki düşünceye ve -yazık ki,bu idarede Türk halkına;
        Sarkozy ağır bir ders veriyor; Bir gazetecinin  “Ortadoğu’da dünya dengelerini de etkileyen tarihi gelişmeler yaşanıyorken AB’nin bu gelişmeleri yönlendirme konusunda hiçbir etkisinin olmadığını görüyoruz. Buna karşılık Türkiye bölgede Avrupa’nın da değerleri olan demokrasi ve insan hakları gibi konularda bir esin kaynağı, hatta bir model işlevi görüyor. Durum böyle iken AB içinde sadece Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmasını büyük bir çelişki ve stratejik vizyon noksanlığı olarak görmüyor musunuz?” şeklindeki sorusuna,
        “Türkiye demokrasi değerlerini taşıyor Ortadoğu’da” dediniz. “Avrupa’da durum böyle değilse neden üye olmak konusunda bu kadar ısrarcısınız?” diye sorabilirim. Bir çelişki yok mu bu söylediklerinizde? “diyor.
 
        *
        Ölmüşüz,ağlayanımız yok!


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir