TÜRKÇE VE FARKLI ALGILAR

       TÜRKÇE  VE  FARKLI ALGILAR - TURKCE

       TÜRKÇE  VE  FARKLI ALGILAR

 
        AKP Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç partisinden istifa ettiğini açıkladığı basın toplantısında konuşuyor.
        Partisinin takip ettiği politikaların milletin sosyolojik,psikolojik ve coğrafi yönden bölünme sürecine sürüklediği iddiasındadır.
        Parti toplantılarında  defalarca dile getirdiği endişelerine hiç bir sonuç alamadığını belirtiyor.
        “Kaygılarıma sebep olan hadiselerin başında,Başbakan’ın her konuşmasında toplumu ayrıştırmaya yönelik söylemleri gelmektedir”diyor.
        *
        Kültürel değerler ve düşünce tarzları arasında uyumun sağlanabilmesi,
        Gönençli ve güvenli  toplumsal yapının yaratılması için  birbirini anlayan bireyler gerekiyor.
        Konfüçyüs bir ülkede  yöneticinin ilk  ve en önemli işinin  kullanılan dilin düzeltilmesine hizmet olduğuna işaret etmektedir.
        “Çünkü dil bozuk olursa kelimeler düşünceyi anlatamaz,algı sağlanmaz,yapılması gereken işler doğru yapılmaz.
        Görevler gereği gibi yapılmazsa,töre ve düzen bozulur;adalet yanlış yola sapar.
        Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını ,işin nereye varacağını bilemez.”diyor.
        *
        Konuşulan aynı dile rağmen farklı algıda olmak hastalığı son kere TÜSİAD Genel Kurulunda da kendini gösteriyor.
        Kurulda Mustafa Koç,”Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girdiğinde gelişmiş bir ülke olacak mı?” diye soruyor.
        Başkan Ümit Boyner de “Bizleri bu topraklarda tutan ortak konular hızla artarken,sosyolojik temeli ciddi derecede tartışmalı bir kıyı bölgesi,iç bölge ayrımını kabul etmiyoruz”diyor.
        Birinin sorusu diğerinin kabülü  birbirini tamlıyor ve  TÜSİAD’ın duruşunu gösteriyor.
 
        *
        O halde önce “gelişmiş ülke” olmak vasfını anlamak ve  onda anlaşmak gerekiyor.          
        Mustafa Koç’un işaret ettiği “gelişmiş ülke” olmayı,
        Ya da ülkelerin yüksek,orta ve düşük gelişmişlik sınıflandırmasını, BM ‘in her yıl yayımladığı İnsani Gelişme Raporu belirliyor.
        Türkiye; kişi başına düşen milli gelirde 61.sırada,ekonomik büyüklükte gelişmiş ilk 20 ülke arasındadır,
        Fakat İnsani Gelişmişlik Endeksinde 179 ülke  içinde 76.sırada ve orta gelişmiş ülke sayılıyor.                     
 
        *
        Mustafa Koç’un  sorusunu;Türkiye’nin gelişmiş bir ülke olması yolunda  eğitim ve sağlıkta yapılacak gelişmelere,
        Kişi başına düşen milli gelirin üretim,yatırım ve ihracaatla artırılmasına;
        Bu suretle endekste yükselmeye verilen destek olarak düşünmek gerekiyor.
     
        *
        Rağmen Başbakan Erdoğan; Mustafa Koç’un sorusuyla  Türkiye’nin gelişmesine vaad ettiği dinamizmi algılayamıyor!
        “TÜSİAD’ın Genel Kurullarının gündeminde ekonomi ile ilgili karma ekonomi,fiyat kontrolü,enflasyon,gerçekçi döviz kuru politikası gibi sorunlar madde madde sıralanırdı.Gündemdeki maddeler son yıllarda giderek azaldı.
Görülüyor ki gündemde madde kalmamış” diyor!    
 
        *
        Halbuki  işaret edilen  insani gelişmişlik endeksini tamamlayan,
        Mesela İnsani Fakirlik Endeks’inde -ki günde 1.25 doların altında yaşayan muhtaçları göstermektedir;
        Türkiye 135 gelişmekte olan ülke içinde 40.cı sırada,
        Ya da Kadınların Kapasitelerini Kullanma Endeksi-ki kadınların başarısını ölçümlüyor ve değerlendiriyor,
        Türkiye 157 ülke arasında 126.sırada bulunuyor!
        Oysa Başbakan konuşmasında “Sizler,ekonominin çok iyi olduğunun farkındasınız.
        Bizim Rahmi Bey de Koç marka yerli otomobil yaparsa çok iyi olur!
        Bu durumda  en iyisi ben size yumurta olaylarını,yargıda ki sorunları falan anlatayım”diyor!
        Konuşulan aynı dile rağmen farklılaşmış algısı ironiye yol açıyor!
 
        *
        Başbakan ironisine devam ediyor.
        “Ekonomide olduğu gibi demokratikleşme,lâiklik gibi alanlarda da topluma sürekli güvensizlik pompalanıyor.
          Yeni düzenlemelerle Yargıtay,Danıştay ve Anayasa Mahkemesiyle ilgili bazı adımları atmakta kararlıyız.”diyor.
        Öyle olunca  Ümit Boyner’in;
        “Hukukun üstünlüğü,hak ve özgürlüklerin dokunulmazlığı,kuvvetler ayrılığının toplumumuzda yaygın kabul görmüş anlayışlar olması için çalışıyoruz.” ifadesiyle elbirliğiyle  istenen ortak bir geleceğin arzusu da heba oluyor.
        Çünkü Genel Kurulda aynı dil fakat ayrı algılamalar hüküm sürmektedir…
        Çünkü Başbakan Erdoğan’ın algısı öncelikle “İslami demokrasi” terminolojisinden yükseliyor.       
 
        *
        Bir başka yerde aynı Türkçe fakat farklı algı daha yaşanmaktadır.
        BDP Milletvekili Aysel Tuğluk,”Kürtler mevcut statüyü kabul etmiyor.Yıllardır bununla ilgili kendi içinde felsefik ve teorik tartışma yürütüyor.Özerklikten kastımız Kürtler’in kimlik ve kültürel haklarının anayasayla güvenceye alınmasıdır.
        Örneğin ana dilde eğitim gibi önemli jestlere ihtiyaç var. Pratik adımlar atılmalı. Yeni anayasa bunun için fırsat” diyor!.
          
        *
        Türkiye’nin kişi başına düşen milli gelirde 61.sırada,ekonomik büyüklükte gelişmiş ilk 20. ülke,
        Fakat İnsani Gelişmişlik Endeksinde 179 ülke  içinde 76.sırada ve orta gelişmiş ülke olması noktasında;
        Bir kısım Türk halkı yıllardır gelir getiren faaliyetlerde “kaynaklara el atma biçiminden” gelişip zamanla uluslararası ölçeğe taşınmış TÜSİAD’ı hiç te hoş olmayan tarzda algılıyor.
        Bir kısmı büyük sermayenin çıkarlarını korumak için kurulan TÜSİAD’ın son zamanda iktidar kaymasıyla kaybedenler tarafında olduğundan hareketle diyalog kurulabilir algısındadır,
        Bir kısım Türk halkının da nutku sıkılmış,algısı yok olmuştur -ki;
        Bu durumdan Başbakan Erdoğan’ın iktidarına oy sağladığına dair çok kuvvetli bir algı bulunuyor.
        Yazık  başta en kötü yöneticiyle  Türkçe farklı algılanıyor;toplum yapısında  gönenç ve yarına güven kayboluyor…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir