Genel Seçimler Perspektifinden: CHP ve Siyaseti

2010 yılı aslında genel itibariyle CHP için son şanstı. 2011 yılındaki Genel Seçimleri “kaybetmemek” için yapılması gereken “bir ton şey” vardı. Öyle ki 2002 yılından bu yana kendini TBMM’nin kadrolu muhalefet partisi haline getirmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı CHP. Aynı süre zarfında 2007 yılına kadar (5 yıl içinde), AKP oylarını o kadar arttırmıştı ki, 2007 yılından sonraki, 2009 Yerel Seçimleri ve anketlerde “oy kaybetmiş” olduğu göze çarpan AKP, yine ezici bir dereceyle en öndeydi. Yani oylarını “kaybeden” AKP’nin bu duruma gelmesinde CHP’nin kaydadeğer bir payının olduğunu söylemek pek de mümkün olamadı. - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

2010 yılı aslında genel itibariyle CHP için son şanstı. 2011 yılındaki Genel Seçimleri “kaybetmemek” için yapılması gereken “bir ton şey” vardı. Öyle ki 2002 yılından bu yana kendini TBMM’nin kadrolu muhalefet partisi haline getirmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı CHP. Aynı süre zarfında 2007 yılına kadar (5 yıl içinde), AKP oylarını o kadar arttırmıştı ki, 2007 yılından sonraki, 2009 Yerel Seçimleri ve anketlerde “oy kaybetmiş” olduğu göze çarpan AKP, yine ezici bir dereceyle en öndeydi. Yani oylarını “kaybeden” AKP’nin bu duruma gelmesinde CHP’nin kaydadeğer bir payının olduğunu söylemek pek de mümkün olamadı.

2010 yılının ikinci çeyreğinden itibaren CHP, az veya çok, geniş ya da dar, bir “umut” haline gelmeyi başarabilmiştir. Çünkü yapılması gereken o “bir ton şey”den en önemlisi en nihayetinde gerçekleşmişti: “Gençleşme Adımı”. Bu gençleşme adımının ve onun beraberinde getirdiği değişen “siyaset dili”nin referandumda kendini az veya çok göstermiş olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Referandumun ardından, Genel Başkan’ın ifadesiyle “partideki korku imparatorluğu”nun yıkılması ise, genel kanının askine, bahsettiğim gençleşme adımının, en doğru zamanda gerçekleşen ikinci fazını oluşturmuştur. Öyle ki, iyi veya kötü, artık  karşımızda kendi ekibiyle çalışmakta olan bir genel başkan mevcuttur. Bu durum, CHP’yi sevsin veya sevmesin, ona oy versin ya da vermesin, herkesin iyiliğine olmuştur. Çünkü bugüne kadar hep “geçici-popüler” transferlerle ayakta kalmaya çalışan bir partinin kendini halkın nazarında “popülerleştirmesi”, halkın onun hakkında daha belirgin ve açık bir tavır takınmasına yardımcı olacak bir gelişmedir. Kısacası artık herkes pozitif veya negatif anlamda CHP’yi daha net tanıyacaktır.

Gündeme şöyle bir göz attığımızda, daha iyi tanıma şansını elde ettiğimiz CHP yönetimi, kendini sağlamlaştırmak adına gittiği kurultayın arefesindedir. Bu konuyla ilgili gelişmeleri spesifik olarak incelemek ise, kendini bize daha iyi tanıtmayı hedeflemek isteyen yeni yönetimin başarılı olup olamadığını tartmak açısından yararlı olacaktır.

Okumaya devam et  Kağıttan Kaplan(lar) Kimler?

Bilindiği gibi Kılıçdaroğlu bugün, Baykal ve Sav ile görüştü. Bu görüşmeyi ele aldığımızda, medyada da speküle edildiği üzere, görüşmenin birçok amacının olabileceği gerçeğini görmekteyiz. Dikkat ederseniz, görüşme yapılan kişilerin ikisi de, geçtiğimiz 6 ay içinde Kılıçdaroğlu’nun partideki etkisini yok ettiği kişiler. Bu kişiler aynı zamanda, iyi veya kötü, CHP’de uzun dönem görev yapmış “kadim” siyasetçiler. Bu yönlerine dayanarak Kılıçdaroğlu’nu içten içe ve yüzüne baka baka “dünkü çocuk” olarak nitelediklerine eminim. Ama yine dikkat ederseniz, onların “dünkü çocuğu” geçtiğimiz 6 ay içinde onlara karşı, kasıtlı veya kasıtsız, gerçekleşen savaşlardan muzaffer çıkan kişiydi. Bu vesileyle örgütten aldığı desteği her seferinde tazeledi. Bu “kadim” siyasetçilerin ise örgütten alabilecekleri desteği küçümsemek hiç yerinde olmazdı. Öyle ki bana kalırsa, bugünkü iki görüşmenin de temel amacı da düşünüldüğü gibi, bu zatları makul şartlarda ve derecelerde “tavlamak” değil, onların tutumlarını ölçmekti. Bunun ne derece doğru bir yargı olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.   

Görüşmelerin içeriğine çok girmeden, bu zatların, atrtılmak istenen tutumlarını değerlendirmek mümkündür. Bunun için CHP’nin tarihindeki önemli bir olgu karşımıza çıkmaktadır: “Blok Liste”. Bu seçim sistemiyle, kısaca, partide güç kimdeyse, o, parti meclisini (PM) ve dolayısıyla merkez yürütme kurulunu (MYK) oluşturabilmekteydi. Baykal’ın ve en yakınındaki Sav’ın durumları ise bir zamanlar partideki bu “güç odağını” temsil ediyor olmalarıydı. Yani blok liste onlar için bulunmaz bir nimetti. Öyle ki 2010 yılının başında, tamamiyle Baykal’ın güdümünde hazırlanan tüzükte de (mevcut tüzük), blok liste kullanımı ağır basmakta, çarşaf liste ise kullanılabilecek bir alternatif olarak yerini almaktadır (CHP Tüzük, Madde 55). Baykal’ın gidişinden sonra, Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği kurultayda da, Sav etkisinin göze çarptığı bir blok liste aracılığıyla göreve gelen bir parti meclisiyle karşı karşıya kaldık. Tüm bu gerçeklere rağmen bugün Baykal’ın:

Okumaya devam et  ‘Anıtkabir’in üzerine kubbe koyacağız’

“Bence blok liste ayrıştırır, çarşaf liste bütünleştirir. CHP’nin bir tasfiye tehdidiyle karşı karşıya kalmaması çok önemlidir.  Seçim sürecinde CHP’nin kendi içinde bir gerginlik yaşamaması, tartışma içine çekilmemesi için, gerçekleştirilmesi gereken yöntem çarşaf listedir. Öyle ki blok liste, seçime giderken bir ayrışmaya, kamplaşmaya, belirli kesimlerde dışlanmışlık duygusunun egemen olmasına sürükleyen bir süreç yaratacaktır.”

sözleri ile Sav’ın: “Çarşaf listenin, örgütün daha sempatiyle karşılayacağı bir liste olacağını hep düşünmüşümdür” (?) sözleri CHP’nin “kadim” siyaset dilinin ve onu uygulayanların “yenilmesinin” ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.

Bu zatlar, belirttiğim söylemleriyle “güç odağı” olarak geçirdikleri geçmişlerini, kullanmaya alışık olmadıkları yöntemlerle tekrar hayata geçirmeyi denemişlerdir ki bunu yaparken çok da büyük bir tuzak kurmuşlardır. Öyle ki, blok listeye ısrar edecek olan bir Genel Başkan, onların anti-demokratik olarak suçlayabilecekleri bir hedef tahtası haline gelebilecektir. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun yönelttiği soruyu ben de sormak istiyorum: “Parti içi hesaplaşmalardan ne istiyoruz?”

Şimdi gelelim Kılıçdaroğlu’na. “Korku imparatorluğu”nun yıkıldğı gün Kılıçdaroğlu, seçimden sonra demokratik bir tüzüğe geçiş sağlayacaklarını ve bu tüzük değişiklikleri dahilinde çarşaf liste dahil, parti içi demokrasiyi güvence altına alan tüm elementleri yeni hazırlanacak tüzük kapsamına alacaklarına dair bir vaadde bulunmuştur. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun ne kadar samimi olduğunu seçimden sonra göreceğiz. Seçimden alacağı sonuç ne olursa olsun, Kılıçdaroğlu’nun vaad ettikleri konusundaki samimiyeti kamuoyunu tatmin edecek derecece ve ciddiyette olmalıdır. 

Bu bilgiler ışığında seçim hazırlıkları esnasında bir tüzük değişikliğiyle uğraşmanın mantıklı olmayacağı görüşünü paylaşıyorum. Bu sebetendir ki 18 Aralık’ta yapılacak olan kurultaya mecvut tüzükle gidilmesi, blok listenin kullanılmasını meşru kılmaktadır. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken, gene vaad ettiği gibi, blok veya çarşaf liste meselesini delegelere bırakıp, onların bu noktadaki kararına saygı duymak ve uygulamaktır. Sonucunda oluşacak  PM’yi ve MYK’yi, ona uysun veya uymasın, çalışma arkadaşı olarak benimsemek ise, Kılıçdaroğlu’nun parti içinde demokrasiye olan inancının samimiyetini ölçmesi açısından anlamlı olacaktır. Bu noktada kurultay ise en çok sorumluluğu üstlenen organ olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki, genel seçimlere bu kadar yakınken, iktidar alternatifi olmak amacının baz alınması ve bu doğrultuda “uyumlu” bir parti yönetiminin oluşması, kurultayın elindedir.

Okumaya devam et  “Çakma Napoléon” ve Uluslararası Sistem’in Gayri Meşruiyeti

Unutulmamalıdır ki bugüne kadar gerçekleşenler, yapılması gereken “bir ton şey”in sadece küçük bir bölümünü teşkil etmektedir. Bundan sonraki 6 ayda, bu şeylerin çoğunu yapmak ise CHP’nin elinde. Eğer meclisteki muhalefet kadrosunu kaldırmak isterse, yeri yerinden oynatacak bir aktivizm benimsemelidir. Ama şu da bir gerçektir ki, ne olursa olsun aslında bu CHP’nin son şansıdır.

Her şeyin ülkemizin hayrına olmasını dileğiyle…

Saygılar

Edgar ŞAR

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir