ALTIN SİM İŞLEMELİ CÜBBE VE DİYANET

<p>          ALTIN SİM İŞLEMELİ CÜBBE VE DİYANET
        Diyanet İşleri Başkanlığında Cumhuriyet tarihinin ilk "cübbe ve sarıklı" görev teslim töreni yapıldı.
        Görevden alınan Prof.Dr.Ali Bardakoğlu başkanlığın  altın sim işlemeli cübbesi ve sarığını  halefi Prof.Dr.Mehmet Görmez'e giydirdi!
   
        *
        Kamu Personelinin Kılık Kıyafet Yönetmeliği ve Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine dair Kanun;
        Her din ve mezhepten yalnız bir din adamının mabet ve ayin haricinde de "ruhani" bir kıyafet taşımasında;
hükümete yetki veriyor.
        Hükümetin Diyanet İşleri Başkanının her yerde giydiği cübbe ve sarığa onay verdiği  anlaşılıyor?
        *
        Egemen olanın  önce kendini  bedeninde görmek istemesi duygusu  üniformanın başlangıcıdır.
        Egemenlik gücünün yayılması ve toparlanmasında üniformanın etkinliği biliniyor.
        Üniformanın uysal, itaatkar, cesur ve becerili asker ya da polis imalatı yapmakta katkısı inkar edilebilir mi?
        Adalet mensubunun sırtındaki cübbe adaletin azametini temsil eden bir vakar sembolüdür.
        Akademik cübbe bilim arayıcılığına mahsus özgür aklın ve vicdanın göstergesi!    
         Üniforma kurumsal kimliğin ön plana çıkarılmasında da önemli bir unsur olarak görev yapıyor.
        Çalışanın üniforması  firmasının yapısını, vizyonunu, çalışanın değerine  dair bilgileri   veriyor.
        Üniforma kullanımı bir nevi  iletişim hizmeti yapmaktadır ve  dilediği sinyali; beyinlere çakıyor!
        *
        Diyanet İşleri Başkanlığı Osmanlı ulemasının tasfiyesi ardından  din  işlerini düzenlenmek üzere kuruluyor.
        Devlet rasyonelist politikalarla ulusal dayanışma ve bütünleşmeyi sağlıyor.
        Diyanet  laik ilke doğrultusunda bütün siyasal görüş ve düşünüşlerin dışında kalmak kaydıyla,
        İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmeyi hedefliyor...
       </p>
<p>        *
        Hem dinsel simge hem bir nevi üniforma görevi yapan altın sim işlemeli  cübbe ve sarıkla;
        Devleti bir inancın merkezi ya da tarafı haline getirmekten kaçınmak, o inancın dışındaki insanları ayrıştırmamak gerekiyor.
        İnsanların namaz ibadetleri ya da dini vecibelerini ifa etmeleri esnasında sünnete uygun takke,cübbe,sarık gibi kıyafet giymeleri:anlaşılıyor,
        Fakat aynı kıyafetlerin toplum içinde kullanılması  halkın nazarını çeken kıyafete bürünmüş olmak yanlışına  neden oluyor...
       
        *
        Diyanet Başkanı bir devlet memuru olarak bürokrasinin içinde fakat iktidarın  ya da muhalefetin dışındadır.
        Devamlı  ve her yerde  altın sim işlemeli cübbesini giyiyor ve sarık takıyor!
        Görevine yani devlete üniforma giydiriyor.
        İslam'da " ruhban "  görselliği takınıyor!
        Şahsı üzerinden  İslama, diğer dinlerin  ritüellerinde kullandıkları makyajı ya da görselliği şırınga ediyor;
        O noktadan İslamın dünyevileşmesine yol açıyor...
        Kılık kıyafet fetişi kullanarak ulemayı temsile, ilmiyye sınıfına, belirli bir mezhebe koltuk çıkıyor, kendine ruhban görevi biçiyor.            
        Hükümetin verdiği onayla giydiği kıyafet ile devletin meşruiyetini ve yönetme haklarını bir ideolojiye dayandırmaya aracılık ediyor.
        İslam üzerinden o ideolojiyi arkalıyor.
        *
        Başbakan Erdoğan'ın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşma,
        Diyanetin islam üzerinden bir ideolojiyi yönlendirmeye sevk edilmesi çabasını gösteriyor.
        Erdoğan Türkiye'de  inançların ortak payda olduğunu söylüyor.
        "1400 yıl boyunca dalga dalga büyüyen ilahi mesaj: "İnananlar kardeştir" diyor.
        Ve Demokratik Açılım konusunu topluma en iyi anlatacak kuruluşun Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu
belirtiyor.
 
       *
        Başbakan Erdoğan dinin siyaseti yönlendirmesini ve baskılamasını savunuyor.
        Halbuki  hem dinin hem de  siyasetin kendi öz kimliğiyle birbirinden bağımsız kalması gerekir.
        Aksi taktirde din ve mezhep çatışmaları körüklenebilir,
        Ya da siyaset ve iktidar dünyasıyla iç içe olan bir dinin dünyevileşmesi işten bile olmaz,
        Ya da din;egemen gücün maşası olduğu varsayıldığında da  zulüm, işgal,kıyım ve savaşın nedeni olabilir!
         
        *
        Yine de Prof.Dr.Ali Bardakoğlu, AKP iktidarına rağmen  iktidara yakınlık izlenimi vermemiştir.
        Kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşma dikkat çekiyor.
        "Aynı kanunla kurulan Genelkurmay Başkanlığı gibi siyaset üstü bir kurum olarak tasarlanan,
        Diyanet İşleri Başkanlığı'nın başlangıçta yüksek itibarlı bir kurum olarak tasavvur edildiğini,
        Fakat kurumun giderek sıradanlaştığını" söylüyor.
 
         *
        Sıradanlaşmamak;yeni Başkan Prof.Dr. Mehmet Görmez'in bir nolu sorunu olarak görünüyor.
        Mesela,2011 Diyanet Bütçesinde "Türkiye'nin  birlik ve bütünlüğü" ile ilgili planlamalara yer verilmiştir.
        Diyanet İşleri Başkanlığının "bölücü" akımlara karşı dinle karşı koyması hedefleniyor.
        Bu kapsamda "Özel İrşad Ekipleri" vatandaşları uyaracaktır!
        O da ne?Ayrılıkçı Kürt Hareketi çoktan vaziyet almış bulunuyor;bağlı din adamlarıyla halkı uyarıyor!
 
        *
        Referandumda kabul edilen değişiklikleriyle Anayasa'nın 74.maddesinde Ombudsmanlık Sistemi;
        Diyanetin siyasallaştırılmasında kullanılmak potansiyeli taşıyor.
        Kamu Denetçiliği Kurumunun (ombudsman) organik ve fonksiyonel anlamda yürütmeden bağımsızlığının,
        Sağlanamaması halinde idare üzerinde yapacağı denetiminde Diyanet fetvalarıyla beslenip;
        Örfi  hukuka meydan vermesinin tehlikesi bulunuyor.</p>
<p>        *
        Ya "Sözleşmeli Er Sistemi?"
        Terörle mücadele de aktif olarak görev yapması düşünülen sözleşmeli erlerden kurulu profesyonel ordunun,
        Yarın diyanetin "cihad-ı ekber" fetvasıyla irşad ve cihad ordusuna dönüşmeyeceği ne malûm?
 
        *
        Ya türban?
        Bir diyanet fetvası türbanın temel eğitim sürecinde de takılması gerekliliğini verirse?
 
        *
        Cübbe ve sarık!
        Asla küçümsenmemesi gerekiyor.
        İslam'ın ne kendisi için "papa" icadına  ne de  dünyevileşerek günahlaşmasına ihtiyacı bulunmuyor!</p> - referandum

          ALTIN SİM İŞLEMELİ CÜBBE VE DİYANET
        Diyanet İşleri Başkanlığında Cumhuriyet tarihinin ilk “cübbe ve sarıklı” görev teslim töreni yapıldı.
        Görevden alınan Prof.Dr.Ali Bardakoğlu başkanlığın  altın sim işlemeli cübbesi ve sarığını  halefi Prof.Dr.Mehmet Görmez’e giydirdi!
   
        *
        Kamu Personelinin Kılık Kıyafet Yönetmeliği ve Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine dair Kanun;
        Her din ve mezhepten yalnız bir din adamının mabet ve ayin haricinde de “ruhani” bir kıyafet taşımasında;
hükümete yetki veriyor.
        Hükümetin Diyanet İşleri Başkanının her yerde giydiği cübbe ve sarığa onay verdiği  anlaşılıyor?
        *
        Egemen olanın  önce kendini  bedeninde görmek istemesi duygusu  üniformanın başlangıcıdır.
        Egemenlik gücünün yayılması ve toparlanmasında üniformanın etkinliği biliniyor.
        Üniformanın uysal, itaatkar, cesur ve becerili asker ya da polis imalatı yapmakta katkısı inkar edilebilir mi?
        Adalet mensubunun sırtındaki cübbe adaletin azametini temsil eden bir vakar sembolüdür.
        Akademik cübbe bilim arayıcılığına mahsus özgür aklın ve vicdanın göstergesi!    
         Üniforma kurumsal kimliğin ön plana çıkarılmasında da önemli bir unsur olarak görev yapıyor.
        Çalışanın üniforması  firmasının yapısını, vizyonunu, çalışanın değerine  dair bilgileri   veriyor.
        Üniforma kullanımı bir nevi  iletişim hizmeti yapmaktadır ve  dilediği sinyali; beyinlere çakıyor!
        *
        Diyanet İşleri Başkanlığı Osmanlı ulemasının tasfiyesi ardından  din  işlerini düzenlenmek üzere kuruluyor.
        Devlet rasyonelist politikalarla ulusal dayanışma ve bütünleşmeyi sağlıyor.
        Diyanet  laik ilke doğrultusunda bütün siyasal görüş ve düşünüşlerin dışında kalmak kaydıyla,
        İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmeyi hedefliyor…
       

        *
        Hem dinsel simge hem bir nevi üniforma görevi yapan altın sim işlemeli  cübbe ve sarıkla;
        Devleti bir inancın merkezi ya da tarafı haline getirmekten kaçınmak, o inancın dışındaki insanları ayrıştırmamak gerekiyor.
        İnsanların namaz ibadetleri ya da dini vecibelerini ifa etmeleri esnasında sünnete uygun takke,cübbe,sarık gibi kıyafet giymeleri:anlaşılıyor,
        Fakat aynı kıyafetlerin toplum içinde kullanılması  halkın nazarını çeken kıyafete bürünmüş olmak yanlışına  neden oluyor…
       
        *
        Diyanet Başkanı bir devlet memuru olarak bürokrasinin içinde fakat iktidarın  ya da muhalefetin dışındadır.
        Devamlı  ve her yerde  altın sim işlemeli cübbesini giyiyor ve sarık takıyor!
        Görevine yani devlete üniforma giydiriyor.
        İslam’da ” ruhban ”  görselliği takınıyor!
        Şahsı üzerinden  İslama, diğer dinlerin  ritüellerinde kullandıkları makyajı ya da görselliği şırınga ediyor;
        O noktadan İslamın dünyevileşmesine yol açıyor…
        Kılık kıyafet fetişi kullanarak ulemayı temsile, ilmiyye sınıfına, belirli bir mezhebe koltuk çıkıyor, kendine ruhban görevi biçiyor.            
        Hükümetin verdiği onayla giydiği kıyafet ile devletin meşruiyetini ve yönetme haklarını bir ideolojiye dayandırmaya aracılık ediyor.
        İslam üzerinden o ideolojiyi arkalıyor.
        *
        Başbakan Erdoğan’ın Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşma,
        Diyanetin islam üzerinden bir ideolojiyi yönlendirmeye sevk edilmesi çabasını gösteriyor.
        Erdoğan Türkiye’de  inançların ortak payda olduğunu söylüyor.
        “1400 yıl boyunca dalga dalga büyüyen ilahi mesaj: “İnananlar kardeştir” diyor.
        Ve Demokratik Açılım konusunu topluma en iyi anlatacak kuruluşun Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu
belirtiyor.
 
       *
        Başbakan Erdoğan dinin siyaseti yönlendirmesini ve baskılamasını savunuyor.
        Halbuki  hem dinin hem de  siyasetin kendi öz kimliğiyle birbirinden bağımsız kalması gerekir.
        Aksi taktirde din ve mezhep çatışmaları körüklenebilir,
        Ya da siyaset ve iktidar dünyasıyla iç içe olan bir dinin dünyevileşmesi işten bile olmaz,
        Ya da din;egemen gücün maşası olduğu varsayıldığında da  zulüm, işgal,kıyım ve savaşın nedeni olabilir!
         
        *
        Yine de Prof.Dr.Ali Bardakoğlu, AKP iktidarına rağmen  iktidara yakınlık izlenimi vermemiştir.
        Kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşma dikkat çekiyor.
        “Aynı kanunla kurulan Genelkurmay Başkanlığı gibi siyaset üstü bir kurum olarak tasarlanan,
        Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başlangıçta yüksek itibarlı bir kurum olarak tasavvur edildiğini,
        Fakat kurumun giderek sıradanlaştığını” söylüyor.
 
         *
        Sıradanlaşmamak;yeni Başkan Prof.Dr. Mehmet Görmez’in bir nolu sorunu olarak görünüyor.
        Mesela,2011 Diyanet Bütçesinde “Türkiye’nin  birlik ve bütünlüğü” ile ilgili planlamalara yer verilmiştir.
        Diyanet İşleri Başkanlığının “bölücü” akımlara karşı dinle karşı koyması hedefleniyor.
        Bu kapsamda “Özel İrşad Ekipleri” vatandaşları uyaracaktır!
        O da ne?Ayrılıkçı Kürt Hareketi çoktan vaziyet almış bulunuyor;bağlı din adamlarıyla halkı uyarıyor!
 
        *
        Referandumda kabul edilen değişiklikleriyle Anayasa’nın 74.maddesinde Ombudsmanlık Sistemi;
        Diyanetin siyasallaştırılmasında kullanılmak potansiyeli taşıyor.
        Kamu Denetçiliği Kurumunun (ombudsman) organik ve fonksiyonel anlamda yürütmeden bağımsızlığının,
        Sağlanamaması halinde idare üzerinde yapacağı denetiminde Diyanet fetvalarıyla beslenip;
        Örfi  hukuka meydan vermesinin tehlikesi bulunuyor.

        *
        Ya “Sözleşmeli Er Sistemi?”
        Terörle mücadele de aktif olarak görev yapması düşünülen sözleşmeli erlerden kurulu profesyonel ordunun,
        Yarın diyanetin “cihad-ı ekber” fetvasıyla irşad ve cihad ordusuna dönüşmeyeceği ne malûm?
 
        *
        Ya türban?
        Bir diyanet fetvası türbanın temel eğitim sürecinde de takılması gerekliliğini verirse?
 
        *
        Cübbe ve sarık!
        Asla küçümsenmemesi gerekiyor.
        İslam’ın ne kendisi için “papa” icadına  ne de  dünyevileşerek günahlaşmasına ihtiyacı bulunmuyor!


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir