KPSS İPTAL EDİLMELİ Mİ ?

KPSS İPTAL EDİLMELİ Mİ - erdem.resim

KPSS İPTAL EDİLMELİ Mİ - erdem.resim 1

KPSS İPTAL EDİLMELİ Mİ

“KPSS” nedir ?
KPSS’nin açılımı “Kamu Personeli Seçme Sınavı”dır.
Kamu personeli yani geniş anlamı ile devlet memuru olmak isteyenler bu sınava girecekler, başarı sıralarına ve aldıkları puan türüne göre özlemini çektikleri güvenli bir işe kavuşacak, devlet memuru olacaklardır. Önlerinde yükselme olanağı olan yeni bir ufuk açılacak ve en önemlisi “işsizlikten” kurtulacaklardır.
Ama bütün bu olanaklar ancak; lise, önlisans ve lisans mezunları için vardır.Asker olan, şehit olan, vergi veren, milletvekili ve hatta bakan olabilen ilköğretim okulu mezunları ve eskiden bu hakka sahip olan ortaokul mezunları dahi, bütün bu haklardan yoksundurlar.
Aslında bu sınavlar, devlet için esaslı bir “gelir kaynağı” olma vasfına da sahiptirler. İçinde bulunduğumuz 2010 yılında KPSS için başvuruda bulunan aday sayısı tamı tamamına 3 milyon 254 bin 86 kişidir. Bu kişiler başvuru ücreti olarak 3 Tl, şifre bedeli olarak 1 Tl ve dört oturumdan oluşan sınava girecekler de ayrıca 95.00 Tl yatıracaklardır. Bu durumda KPSS, özelleştirmeler yanında esaslı bir gelir kaynağı olmaktadır. Ama sonucuna bakınca, her hafta çekilişi yapılan “şans oyunlarından” veya yılbaşı akşamları çekilen “tombala” dan farklı bir yanı yoktur.
Zira bir işe yerleşebilmek için, değil geçer puan almak, yüksek puan almak bile yeterli değildir. 90 alanlar işe giremezken, 60 alanların girdiği rastlanır durumlardandır. Çok daha yüksek sırada olanlar varken, daha düşük puan alanlar istisnai görev ve memuriyetlere getirilebilmektedir.
Her sınav döneminden sonra bir takım soruların yanlış olduğu, cevapların değişik seçenekleri bulunduğu veya bir kısım değerlendirme hataları yapıldığı ileri sürülmektedir. Ancak bu defa durum tamamen değişiktir. Sınav soru ve cevaplarının çok sayıda kişiye verildiği ve “belli görüşteki” bir çok kişinin sınavda yüksek not almasının sağlandığı ileri sürülmektedir.
Bu yıl yapılan KPSS sonuçlarına benzer şekilde bir işlem ve dava daha önce de yaşanmıştır. 1995 yılında yapılan ÖSS sınavlarında, bütün soruları doğru cevaplayarak üniversiteye giren bir öğrencinin, kaydı; bu durumun mümkün olamayacağı nedeni ile silinmiştir. Bir kişi için söz konusu olan ve tahakkunun imkansız görüldüğü bir sonucun, binlerce kişi tarafından paylaşılmış olması hiç bir şekilde mümkün değildir.
Bu sene yapılan KPSS’de binlerce kişinin aynı durumda olması nedeni ile sınav cevaplarının, belli görüşte olan kişilere sızdırıldığı iddiaları sonucu, çok tartışılan “sınavın iptali” istemini gündeme getirmektedir.
Bu konudaki bir bilgilendirme yazımızın, bu değerli sayfada yayınlanması üzerine adeta bir email ve ileti bombardımanına tutulmuş bulunmaktayız. “İleti sahiplerinin tamamı”; soruları sızdıran, hile yapanların yakalanması, cezalandırılması ve bu kişilerin sınavlarının iptal edilmesinden yana tavır koymaktadırlar. Ancak “önemli bir kesim” sınavların tümden iptaline karşı çıkmakta; senelerdenberi kurslara giderek çalışan, maddi ve manevi emek harcayan, gecesini gündüzüne katan, gelecek için ümitler besleyen ve belki de bir daha bu olanakları yakalayamayacak olanların, bu iptal keyfiyetinden mağdur olacaklarını ileri sürmektedirler.
Ayrıca; sınava giren ve geçer not alan bazı kişiler; kendilerinin “tarikatcı veya cemaatçı” olmakla suçlandıklarını ve bu haksız ithamlara uğramalarından ötürü duydukları üzüntüyü ifade etmektedirler. Bu kişiler sınav sonuçlarının yoğunlukla sızdırıldığı bölümün “eğitim bilimleri” olması nedeni ile gerekirse yalnızca bu bölüme ilişkin sınavların iptal edilmesinden yanadırlar.
Peki, sızdırmanın yoğun olarak yapıldığı bölüm neden “eğitim bilimleri” dir. Çünki belli bir görüşün yerleştirilmesi ve dayatılması için en önemli bölümlerin başında “eğitim, ordu ve yargı” gelmektedir.
Ortada inkar edilemez bir gerçek vardır ki; o da sınavlarda binlerce kişinin, birbirinin tıpa tıp aynı, noksansız ve yanlışsız olarak bütün soruları cevaplamış olmaları ve böyle bir yapılanmanın ancak “etkili ve yaygın bir örgüt” eliyle; planlı, programlı bir biçimde yapılabilecek olduğudur.
Onun içindir ki; “sınavın iptal edilmesinden veya edilmemesinden daha önemli husus”, bu örgütün çözülmesi ve meydana çıkarılmasının gerekli olduğudur. Ama görünen odur ki; her zaman olduğu gibi suçu yüklenecek bir “gariban” bulunmuştur. Bu olaydaki suçlu, köyünde koyunlarını otlatan bir “çoban” dır. Büyük bir olasılıkla bir kaç kişinin sınavı iptal edilecek ve olay unutulup gidecektir.
Türkiye’de kamu yönetiminin, hukukun politize olduğu uzun zamandan beri söylenmekte ve görülmektedir. KPSS olayında yaşanan karmaşa da bu durumun bir sonucudur.
Bir çok bölünme yanında, bu defa da sınavda geçer not alanlarla alamayanlar ve iptali isteyenlerle istemeyenler arasında büyük bir kamplaşmaya sebebiyet verilmektedir. Bu tartışmalar sonucunda ÖSYM’ye de yeni bir yapılanma yerleştirilecektir.
Devletin kurum ve uygulamalarına karşı duyulan güven büyük ölçüde zedelenmektedir. Sınav ve sonuçlarından önde gelen keyfiyet; bu kötü imajın yıkılması, sınava ilişkin kuşkunun giderilmesi ve bir takım kişi, gurup veya cemaatler eliyle yapıldığına inanılan soru ve cevapların sızdırılmasına neden olan kişi ve toplulukların acilen saptanarak açıklanması ve cezalandırılmasıdır.
Aksi takdirde; sınav ve sonucundan daha büyük tehlikelerin doğması kaçınılmazdır.

Av.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı
[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir