MANDA, MANDACI, MANDACILIK (3)

Mustafa Kemal Atatürk

MANDA, MANDACI, MANDACILIK (3)

Hüseyin MÜMTAZ

 

            Şimdi soru şu; Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği’nin Konya, Kayseri ve İzmir illerine “Şehir Temsilcisi” ataması uygulaması ne anlama gelmektedir?

            Bu temsilcilerin, Amerika tarafından kendilerine verilen görev tanımı nedir, bu “açıklanan” bir tür maske görev midir, bizce kabul edilen görev sınırları nedir? “Kontrol” nasıl sağlanacaktır, başka ülkelerde benzer uygulamalar var mıdır, bizim görevlilerimiz de Amerika’da benzer faaliyetlerde bulunacak mıdır?

            Egemen bir ülkede görevi ve statüsü ne olursa olsun yabancılar böyle ipsiz sapsız dolaşabilirler mi?

            Aklıma ilk gelen örnek; İngilizlerin Sömürgelerinde kurdukları, her işe maydanoz olan, Büyükelçi’den çok başka görevler yüklenen ve bir tür vesayet makamı işlevi yüklenen “Yüksek Komiserlik” statüsü oldu.

            Tahtaya vurdum. Bu defa Afganistan ve Irak’ı dingonun ahırı gibi kullanan Amerika’nın oralardaki yüksek statülü hariciye görevlileri ve paralı askerlerden oluşan özel şirket orduları geldi.

            “Allah Korusun” derken uyandım ki ter içindeyim..

            Uyandım ama rüyanın Konya, Kayseri, İzmir ile ilgili olan bölümü apaçık, ayan beyan orta yerde duruyordu..

            Üstelik hiç bir şey gizli değil, her şey açık açık ortada idi.. Büyükelçiliğin web sitesinde hem Kayseri, İzmir, Konya İl temsilcilerinin verdiği bilgiler hem de çeşitli illerimizde açılan “Bilgi Köşeleri”nin haberi vardı..

            Meğer Elçilik İzmir, Bursa, Kayseri ve Antep’ten sonra beşinci “Bilgi Köşesi”ni de Erzurum’da açmış..

            Atatürk Üniversitesi Yabancı Diller Okulu’nda yer alan Erzurum Amerikan Bilgi Köşesinde, üniversitenin ortaklığıyla öğrencilere Amerika hakkında bilgi akışı sağlamakta ve dünyanın her tarafından insanlarla diyaloğa olanak tanımaktaymış. Amerikan Bilgi Köşesinde ABD ile ilgili kitap koleksiyonu ve DVDler, aynı zamanda bilgisayar üzerinden bilgi erişimi mümkünmüş. Dijital Video Konferans ekipmanı da konuşmacıları bu yolla öğrencilerle biraraya getirebilmekteymiş.. 

            Sitede, “İzmir Şehir temsilcisi” Christiaan DeLuigi, Hürriyet İzmir Temsilcisi Deniz Sipahi’ye şunları söylüyor;

            “İzmir Şehir Temsilcisi programı Amerikan hükümetinin İzmir gibi büyük bir kentle bağlantısını sürekli kılmasına yardımcı olmaktadır.  İzmir’deki Konsolosluk Temsilcisi kentteki Amerikan vatandaşlarının konsoloslukla ilgili konularını ele almaya devam edecek.  Şehir Temsilcisi olarak benim görevim Büyükelçiliğin İzmir kenti ve İzmir’in yöneticileriyle siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerini sağlamaktır.  Konsolosluk Temsilcisi, Dış Ticaret Ataşeliği Temsilcisi ile Amerikan Bilgi Köşesinin bütün etkinliklerinde kendileriyle beraber yakından çalışacağım….Benim esas görevim ABD hükümetini İzmir’de temsil etmek.  İzmir’in siyasi, kültürel ve ekonomik konularında Amerikan ilgisini teşvik etmek üzere yılda 3-4 kez şehrinizi ziyaret edeceğim.  Amerikanın kültür ve eğitim alanlarında değişim programlarını ele almak üzere İzmir Ekonomi Üniversitesinde bulunan Amerikan Bilgi Köşesi ile yakın çalışma içinde olacağım.  İzmir’deki Amerikan etkinlikleriyle ilgili olarak elçiliğin İzmir web sayfasını “izmir.usvpp.gov” düzenli olarak güncelleyeceğim. Şehir Temsilciliği, İzmir kentine ve yetkililerine ABD Büyükelçiliği ile düzenli temas etme imkanı sağladığı ve Büyükelçiliğin İzmir’le bağlantısını öne çıkardığı için çok yararlı bir programdır”.

            “Kayseri il Temsilcisi” Sarah Borenstein’ın mahalli basına verdiği bir röportajdan da şunları öğreniyoruz;

“İllerde istediğimiz kadar sayıda konsolosluk açamayacağımız için; il görevlisi programı fikri doğdu. Program çerçevesinde, siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel öneme sahip belli bazı iller ile temasları yürütmek üzere Büyükelçilik bir irtibat görevlisi atamaktadır. Anadolu’nun sanayi devi ve turizm ve dağ sporları merkezi olan Kayseri de, kültürel önemi ve ünlü mutfağı ile bu illerden biridir”.

            Sırada “Konya İl Temsilcisi” Daniel Keen var ki ondan “çok daha fazla şeyler” öğreniyoruz;

“‘Şehir Temsilciliği’ programı, ABD Hükümeti ile konsolosluğumuz veya büyükelçiliğimiz olmayan bazı Türk şehirleri arasında daha fazla teması kolaylaştırmak ve teşvik etmek amacıyla oluşturulmuştur.  Bu program, ABD diplomatlarını program kapsamında olan şehirlerdeki siyaset, eğitim ve iş önderleriyle Ankara’daki ABD Büyükelçiliği arasında ilk temas edilecek şahıs olarak görevlendirir. ABD Büyükelçiliğinin Konya Şehir Temsilcisi, Konya ile ABD arasındaki bağları güçlendirmek ve çözüm bekleyen sorunlarla ilgilenmek amacıyla belli başlı kanaat önderleri, eğitimciler, öğrenciler ve bölgede yaşayan Amerikan vatandaşlarıyla görüşmek için periyodik olarak Konya’yı ziyaret etmekle görevlidir. Konya’da kanaat önderleriyle görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.  Kendilerinden, ülkelerimiz arasında daha geniş işbirliğine dair düşünceler duymayı ümit ediyorum. İşimin bir bölümü de ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ndeki insanların Konya’daki sorunlardan haberdar olmasını sağlamaktır.  Bildiğiniz gibi Konya, Ankara’ya birkaç saat mesafededir.  Bu program sayesinde Konya’daki insanlara daha iyi bir şekilde ulaşıp kendileriyle daha iyi iletişim kurabilmeyi umuyoruz. .. Amaçlar oldukça basit ve açıktır: ABD ile önemli ve etkili bir şehir olan Konya arasında işbirliğini ve iletişimi arttırmak.  Türkiye’de nispeten yeni olduğum için bu tip ziyaretler Ankara’nın dışına çıkarak memleketin kültürünü ve insanlarını daha iyi anlamak için mükemmel bir fırsat oluşturuyor. “Asıl” sebep, dediğim gibi, işbirliğini ve iletişimi arttırmaktır.  Türkiye çok büyük bir ülke ve Birleşik Devletler’e karşı tutum açısından bölgelere gore değişen farklılıklar söz konusu.  Bu program aracılığıyla insanların ülkem Amerika’yı nasıl gördüğüne dair daha iyi bir fikir edinebilmeyi umuyoruz”.

En sonda röportajı yapan muhabir Deen’e soruyor; “Konya’da kaç tane Amerikalı var?”

Bayıltan cevap geliyor: “Halihazırda elimizde bu konu hakkında bilgi bulunmamaktadır”.

Yâni Amerika, vatandaşı bulunmayan Konya’ya “kara kaşımız, kara gözümüz” için temsilci atamaktadır. 

            Halbuki muhterem ne diyordu yukarıda; “ABD Büyükelçiliğinin Konya Şehir Temsilcisi, Konya ile ABD arasındaki bağları güçlendirmek ve çözüm bekleyen sorunlarla ilgilenmek amacıyla belli başlı kanaat önderleri, eğitimciler, öğrenciler ve bölgede yaşayan Amerikan vatandaşlarıyla görüşmek için periyodik olarak Konya’yı ziyaret etmekle görevlidir”.

            Temsilcilerin bu bize açıkladıklarının yanında “örtülü” amaçları konusunda da romanlar yazılabilir ama biz üç temsilcinin söylediklerinden altını çizdiklerimizi bir daha hatırlayalım;

1.Benim esas görevim ABD hükümetini İzmir’de temsil etmek. 

2.İllerde istediğimiz kadar sayıda konsolosluk açamayacağımız için il görevlisi programı fikri doğdu.

3.Program çerçevesinde, siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel öneme sahip belli bazı iller ile temasları yürütmek üzere..

4.ABD Hükümeti ile konsolosluğumuz veya büyükelçiliğimiz olmayan bazı Türk şehirleri arasında…

5.ABD Büyükelçiliğinin Konya Şehir Temsilcisi, Konya ile ABD arasındaki bağları güçlendirmek…

6.ABD ile önemli ve etkili bir şehir olan Konya arasında işbirliğini ve iletişimi arttırmak. 

            Durum elimdir ve vahimdir kıymetli okuyucu..

            Türkiye “üniter bir devlet”tir, fakat Amerika eyaletlerden oluşan “federal bir devlet”tir.(Eyalet-Beylik dönemini en son biz Fetret Devri’nde yaşamıştık..)          

            Ama “Amerika Hükümeti” (dikkat edin devleti değil), Ankara’daki merkezi idareyi atlayarak illerle doğrudan irtibat kurmaktadır.

            Anlaşmalar çerçevesinde her istedikleri yerde konsolosluk açamayacakları için statünün etrafından dolaşarak il görevlisi fikrini hayata geçirmişlerdir.

            Program çerçevesinde “siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel öneme sahip belli”, şimdilik üç ilde temasları yürütmek üzere çalışmaya başlamışlardır..

            İdare’nin ve kamuoyunun tepkisini ölçmektedirler.. İleride yine “siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel öneme sahip” başka illerde de temsilci görevlendireceklerdir.

            Ekonomik, Kültürel ve Ticari kriterleri anladık da “siyasi” önemden kasdın ne olduğunu bir türlü anlayamadık kıymetli okuyucu..

            Temsilciler doğrudan, Konya (Kayseri, İzmir) ile ABD arasındaki “bağları” güçlendireceklerdir. Ankara üzerinden değil..

            Bizce hepsinden önemlisi, Konya İl Temsilcisi Daniel Keen’in söylediği şu söz: “ABD Hükümeti ile konsolosluğumuz veya büyükelçiliğimiz olmayan bazı Türk şehirleri arasında…”

            Ne demek “Büyükelçiliğimiz” olmayan?

            Büyükelçilik muhatap “devlet”in başşehrinde bulunmaz mı? Türkiye’de Amerikalıların Büyükelçilik açmayı düşündükleri ve bizim bilmediğimiz başka “başşehirler” mi vardır? Bir diplomat bu kadar cahil olabilir mi?

            Başka “siyasi öneme” sahip hangi illerde…

            Büyükelçilik açmayı mı düşlemektedir Amerika “Birleşik” Devletleri?

Bu şehir temsilcilerinin, “illerindeki” demokratik kitle örgütleri, STK, sendika ve siyasi partilerle ilişkileri hangi ölçü ve çerçevede yürüyecektir? Bu örgüt seçimlerine müdahil olacaklar mıdır? ABD milli menfaatleri doğrultusunda kamuoyu oluşturma çabaları nasıl ve ne ölçüde kontrol edilebilecektir?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti benzer şekilde Amerika’nın seçilmiş eyaletlerinde benzer faaliyet yürütebilecek benzer Eyalet Temsilcileri görevlendirecek midir?

            Temel soruyu yazının başında sormuştuk. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, konu ile ilgili bir soru önergesine verdiği cevabı okuyalım..

             “Program çerçevesinde, büyükelçilikte çalışan resmi personel arasından bazı yetkililerin anılan şehirlerimizde görevlendirilmiş oldukları, web sitesinde belirtilmektedir. Dosyalarımızın incelenmesinden, Christiaan DeLuigi, Sara Borenstein ve Daniel Keen adlı büyükelçilik mensuplarının göreve başlama bildirim formlarında ikinci kâtip olarak görev yapacakları belirtilmiş olup kendilerine Bakanlığımızca, yabancılara mahsus kimlik kartı düzenlenmiştir. Bu bağlamda, Ankara’da mukim ve diplomatik listede kayıtlı söz konusu personelin görevi, ilgili ilin resmi yetkilileri ve iş çevreleri ile ABD Büyükelçiliği arasındaki temasların tesisi ve sürdürülmesini kolaylaştırmak, ayrıca Türkiye’nin sanayi şehirleri arasında saydığımız bu şehirlere yönelik Amerikan iş çevreleri ve yatırımcısının ilgisini teşvik etmektir. ‘Şehir Temsilcileri’ni, bu illerdeki vatandaşlarımızın ABD ve ABD ile ilişkiler çerçevesindeki sorularını (ABD’de yükseköğrenim ve ticaret yapma imkânları gibi) ilk elden ve doğrudan yanıtlandıracak ‘irtibat görevlileri’ olarak görmek mümkündür. Büyükelçiliğin bu çerçevede görevlendirilmiş olan yetkilileri söz konusu illerimize ziyaretler ve temaslarda bulunmaktadırlar.”

            Çok Şükür.. Demek ki devletimiz bahsedilen personelin işlevini sadece, “ilgili ilin resmi yetkilileri ve iş çevreleri ile ABD Büyükelçiliği arasındaki temasların tesisi ve sürdürülmesini kolaylaştırmak, ayrıca Türkiye’nin sanayi şehirleri arasında saydığımız bu şehirlere yönelik Amerikan iş çevreleri ve yatırımcısının ilgisini teşvik etmek..bu illerdeki vatandaşlarımızın ABD ve ABD ile ilişkiler çerçevesindeki sorularını (ABD’de yükseköğrenim ve ticaret yapma imkânları gibi) ilk elden ve doğrudan yanıtlandıracak ‘irtibat görevlileri’ olarak” “görüyor”..muş….

            “Görüyor” sözcüğü bizim seçimimiz değildir. Dışişleri Bakanlığının resmi cevabında “görmek mümkündür” lafı aynen geçmektedir.

            Başka türlü “görmek”, başka şeyler olabileceğini varsaymak mümkün değilmiş..

            Bizim aklımıza gelen bunca soru meğer kötü bir rüya, bir kâbusmuş, bu sıcakta yatarken üşütmüş olmamızdan kaynaklanıyormuş..

            Tam yeri geldi; masum bir önerimiz olacak, hem de mütekabiliyet ilkesini bozmayacak.. Giresun’un Yağlıdere ilçesi meşhurdur. Meşhurluğu, 500 senedir ilçedeki her haneden en az iki kişi Amerika’ya yerleşmiş durumdadır. Yazın bunlar memlekete gelince halk “Amerikalılar geldi” der.

            Önerim şu; 1. Amerika Yağlıdere’ye de bir “İlçe Temsilcisi” atasın, 2. Karşılığında da Türkiye Amerika’daki Yağlıderelilerin çoğunlukla oturduğu bölgeye konsolosluk açsın..

            Ama bu dizinin ilkinde altını çizdiğimiz, yine raporda yer alan şu saptamaya tekrar dikkat lütfen;

“Uzun süre egemen olan laik elite karşı, İslami kuruluşlar tarafından başarılı bir şekilde meydan okundu. Bu meydan okumanın demokratikleştirici bir etkisi olsa da Türkiye demokratik yönetimin doğasını tam olarak tanımlayabilmiş değil. Yaşanan bu değişimlerin büyükelçiliğin yaklaşımları üzerinde de etkisi var. Türkiye’deki misyonun daha geniş, daha derin ve daha uzağa ulaşarak Türkleri bilgilendirmesi ve etkilemesi gerekmektedir”.

            Demek ki efendiler; “Türkiye’deki misyon”, yani ABD’nin Ankara B.Elçiliği “daha geniş, daha derin ve daha uzağa” ulaşarak “Türkleri bilgilendirecek ve etkileyecek”miş..

            Şimdi bu ifadeden sonra Türk Dışişlerinin, İl Temsilcilerinin görevini nasıl olup da; “bu illerdeki vatandaşlarımızın ABD ve ABD ile ilişkiler çerçevesindeki sorularını (ABD’de yükseköğrenim ve ticaret yapma imkânları gibi) ilk elden ve doğrudan yanıtlandıracak ‘irtibat görevlileri’ olarak görüyor” olabildiği sorusunun muhatabı doğaldır ki ben değilim…

            YÖK’ün Türk Üniversitelerindeki İngilizce (Amerikanca değil) eğitimi için Fulbright Bursu ile Amerika’dan 52 öğretmen getireceği haberi yukarıdaki konular yanında vızıltı kaldığı için artık üzerinde durmayacağız..

            Lâfı fazla uzatmayacağım.Alev Coşkun’un “Yeni Mandacılar” adlı kitabının 72’inci sayfasını okuyoruz;

            “CIA ajanlarından Philip Agea’nın On The Run başlıklı anılarında liberal demokrasi ve CIA bağlantısı şöyle anlatılıyor;

            Liberal demokrasi ve çoğulculuk denen şey sonuçta amaçlarımız için bir araçtır. Özgür seçimler demek, gerçekte bizim desteklediğimiz adaylara gizliden para ödeyerek müdahjale etmemiz demektir. Özgür sendikalar demek bizim kendimize bağlı sendika kurma özgürlüğümüz demektir.Basın özgürlüğü demek, bizim hazırladığımız materyalleri kendisi yazmış gibi yayınlayan gazetecilere ödeme yapma özgürlüğümüz demektir.”

            Fazla söze hacet var mi var?

            23 Temmuz 1919’a dönüyoruz..

            “Erzurum Kongresi”nin Birinci Maddesi “Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, ayrılık kabul etmez”; Altıncı Maddesi de “Manda ve Himaye kabul edilemez”dir..

            Beşinci Madde’yi ise boş verin, hiç okumayın..

            Vesselâm…..18 Ağustos 2010

57’İNCİ ALAY HER YERDE                        

 HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir