BU TOPRAĞIN ÇOCUĞU BİR DOĞA DELİSİ

<p>        BU TOPRAĞIN ÇOCUĞU  BİR DOĞA  DELİSİ
        Aaron Wolf, "Orta Doğu Jeopolitiğinde Su Politikaları ve Sorunların Çözümü" başlıklı kitabında,
        Orta Doğu'da su paylaşımının,  politik güc paylaşımına  eşdeğer olduğu,
        Önümüzdeki kısa sürede şimdiye kadar görülmemiş bir kaos yaşanacağını,
        Su kaynakları bakımından Türkiye'nin  bölgenin en problemli coğrafyasında bulunduğunu yazıyor.       
 
        *
        Rize-İkizdere'de yapımı tamamlanan Cevizlik Hidroelektrik Santrali (HES) açılış töreninde;
        HES'lerin doğal çevreye,flora- faunaya,tarım ve hayvancılıkla ilgili insanlara zararını ortaya koyanlara karşı,
        Başbakan Erdoğan, "Ben bu toprakların çocuğuyum.Çevreci adı altında tipler çıkıyor,gruplar çıkıyor.Bu sıfatla da HES'lere karşı çıkıyorlar.Tabiat bize emanettir ve onu koruruz.Biz doğa aşığıyız, doğa delisiyiz." diyor.
     
        *
        Su kaynakları,akarsular,havzaları;büyük boyutlarda eko-sistemi,biyo çeşitliliği,makro-mikro klimayı besliyor,
        Yerleşim planlamalarını belirliyor.
        Sulama,tarım ve hayvancılığa kaynak, eko ve sağlık turizminin nedeni oluyor.
        Anayasa'nın 168. maddesi ve Türk Hukuk sisteminin kabulüyle,
        Türkiye suları kural olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında kamusal mülkiyet ve yönetimindedir.       
        Hayat kaynağı olması yanında suyun müthiş bir rant kapısı olduğunun keşfi,
        Neticede Orta Doğu politikasında da gücün belirleyicisi olması;
        Türkiye'nin sularından hareketle suyun kullanımı, enerji üretimi ve dağılımıyla ilgili bir dizi yasa çıkarmasına sonuc veriyor!
        *       
        Kentsel Dönüşüm Yasası; Belediyeleri Kıyı ,Orman, Boğaziçi Kanunlarına uymaksızın  imar planlarını yapmakta yetkili kılmaktadır.
        Bu suretle yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarında özel sektör ile işbirliği sonucu, o bölge arsa ve arazileri üzerinde proje temelli yatırım ortaklıkları kurması sağlanıyor...
        *
        İller Bankasının yerel yönetimlere harita,imar planı,içme suyu,kanalizasyon,yapı,sondaj benzeri sorumluluklarında finansman sağlama dışında plan,proje yapma görevlerini tasfiye eden yasa tasarısı bekleye-dursun,
        Şehir içme suyu ve kanalizasyon işlerinde Devlet Su İşleri yetkili kılınmıştır.
        Bu suretle içme suyu ve kanalizasyon alanları büyütülüyor,
        Bir bölgenin tüm şehir,kasaba ve beldelerinin su ve kanalizasyon işlerinde proje oluşturmak ve o büyüklüğe uygun bir uluslararası  tekel kuruluşa  taahhütte bulunmanın yolu açılmış bulunuyor!        
        *
        Sadece Güney Doğu Anadolu (GAP) projesinde 13 adet büyük enerji ve sulama projesi,
        Fırat  üzerinde 14 baraj,11 HES,
        Dicle'de  8 Baraj,8 HES ile sulama amaçlı 1 HES ve 12 depolamasız sulama projesi toplamında,
        8 Baraj ve 2 HES ile 10 sulama projesi bitirilmiş bulunuyor.
        Türkiye bu projelere bütçesinden kaynak oluşturamıyor.
        O nedenle sulama , Enerji Üretim-Dağıtım ve içme suyu projelerinde;Fırat,Dicle gibi bir çok akarsuyun
kullanım hakları,
        Elektrik piyasasında da üretim faaaliyetlerinde bulunmak üzere 49 yıla kadar özel sektöre veriliyor.
        *
        Hafta içinde yapılan  Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ. (TEDAŞ) özelleştirmesinde,
        Çukurova Grubu patronu Mehmet Emin Karamehmet ile  Kazancı Holding menşeli Mehmet Kazancı'nın,
        MMEKA- Makina ortaklığı; İstanbul Avrupa yakasında Boğaziçi ve İzmir-Manisa bölgesinde Gediz Elektrik Dağıtımını,
        Trakya bölgesi dağıtımını da Kazancı Holding'ten  AKSA Enerji  alıyor.
        *
        Türkiye, suyun kullanımı,enerji üretimi ve dağıtımı özelleştirilmesiyle  ilgili bir çok deneyim yaşamıştır.        
        Nitekim, Antalya'da şebeke suyu işletmecisi ANTSU, su tarifelerine her ay %7 zam yapınca,
        Yasalara aykırı tarife kullanmaları nedeniyle taahhütü iptal edilmiş, sorun uluslararası tahkimde görüşülmektedir.
        Ya da dünyanın en güzel 200 vadisinden biri  Rize-İkizdere vadisinde  planlanan,
        Türkiye üretiminin binde 7.02 mertebesinde elektrik enerjisi üretecek,16 HES;
        Uğruna dere yatakları kuruyor, sucul yaşam,orman,orman altı bitki örtüsü,çay tarım alanları yok oluyor.
        Kesilen ağaçların heyelan oluşturma tehlikesi, katı atık ve atık suların flora ve faunaya zararı da cabasıdır.
        Bütün geçimini  vadiden sağlayan insanların harikulade tabiatı hallaç pamuğu gibi atılıyor.
        Ilıman yağmur ormanları yok ediliyor!
        Daha nice örnekler bulunuyor...
        *
        Diğer taraftan Bahreyn ve Birleşik Arap Emirliklerinin,
        Ithmaar Bank BSC, Gulf Finans House ve Abu Dhabi Investment House ile Başbakanlık Yatırım Ajansı,
        Güneydoğu'da organik tarım için  6 milyar dolarlık bir anlaşmayı imzalamıştır.
        Köy  Altyapısı Destekleme Projesi (KÖYDES) ise köylere götürülen içme suyu, yol yatırımları ile islami sermaye birikim sağlıyor.
        *
        Sermaye küçüğü yutarken büyüğe hizmet ediyor.
        Rant uğruna doğa ve ekolojik denge tahrip oluyor ,yöre insanının  iyice yoksullaşmasına neden olunuyor.
        Daha fenası;
        Doğu ve Güneydoğu'da Kentsel Dönüşüm Projeleri, Devlet Su İşlerinin Yeniden Yapılanması,Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetleri, Su Kullanma Hakkı benzeri yasalar ile Başbakanlık Yatırım Ajansları;
        Suyun kullanılması ve enerji faaliyetlerinde bulunmak üzere büyük sermaye tekellerine kucak açıyor.
        Su için kıvranan Orta Doğu'nun ve arkasında yahudi sermayesinin iştahına diyecek yoktur!
        Üstelik sınır aşan sular için uluslararası hukuk; suyun döküldüğü ülkeye daha büyük haklar tanıyor.
        Ayrılıkçı Kürt Hareketi de  alt yapıları hazır bölgenin zenginliğinin farkında, Demokratik Özerklik talep ediyor...
        Türkiye ya sermaye akışı üzerinden uluslararası hukuk ve tahkim süreciyle ayrışmaya göz kırpıyor!
        Ya da Yahudi itelemesiyle Kürt Hareketinin Demokratik Özerklik talebi ayrışmanın pimini oluşturuyor!
        *      
        Anlaşılıyor ki, Türkiye'nin  nufus,sosyo-ekonomik gelişmeler,kirlilik, küresel ısınma ve sınırı aşan sularda dış politikadan kaynaklanan ihtilaflarda uluslararası hukuk'un gereklilikleri çerçevesinde;
        Suyun kaynağından- kullanımına,  elektrik üretiminden- dağıtımına,
        Ulusal Su Kaynakları ve Kullanımı Stratejisine  ihtiyacı bulunuyor.       
         *
        Ben tek bir doğa aşığı  tanıyorum;
        "Hey Manisa! Seni giydirmek için soyunuyorum" dedikten sonra  Spil Dağına çıkan ve yaşamı boyunca binlerce ağaç diken,
        Manisa Tarzanı Ahmeddin Carlak!
        Başbakanı  ise doğa'ya aşık  olmak ile doğa'nın delisi olmak ayrımında kararsız görüyorum...
        Kararsızlık ise şöyle tanımlanıyor;" en kötü karar kararsızlıktan iyidir,belkide değildir!"</p> - turizm

        BU TOPRAĞIN ÇOCUĞU  BİR DOĞA  DELİSİ
        Aaron Wolf, “Orta Doğu Jeopolitiğinde Su Politikaları ve Sorunların Çözümü” başlıklı kitabında,
        Orta Doğu’da su paylaşımının,  politik güc paylaşımına  eşdeğer olduğu,
        Önümüzdeki kısa sürede şimdiye kadar görülmemiş bir kaos yaşanacağını,
        Su kaynakları bakımından Türkiye’nin  bölgenin en problemli coğrafyasında bulunduğunu yazıyor.       
 
        *
        Rize-İkizdere’de yapımı tamamlanan Cevizlik Hidroelektrik Santrali (HES) açılış töreninde;
        HES’lerin doğal çevreye,flora- faunaya,tarım ve hayvancılıkla ilgili insanlara zararını ortaya koyanlara karşı,
        Başbakan Erdoğan, “Ben bu toprakların çocuğuyum.Çevreci adı altında tipler çıkıyor,gruplar çıkıyor.Bu sıfatla da HES’lere karşı çıkıyorlar.Tabiat bize emanettir ve onu koruruz.Biz doğa aşığıyız, doğa delisiyiz.” diyor.
     
        *
        Su kaynakları,akarsular,havzaları;büyük boyutlarda eko-sistemi,biyo çeşitliliği,makro-mikro klimayı besliyor,
        Yerleşim planlamalarını belirliyor.
        Sulama,tarım ve hayvancılığa kaynak, eko ve sağlık turizminin nedeni oluyor.
        Anayasa’nın 168. maddesi ve Türk Hukuk sisteminin kabulüyle,
        Türkiye suları kural olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında kamusal mülkiyet ve yönetimindedir.       
        Hayat kaynağı olması yanında suyun müthiş bir rant kapısı olduğunun keşfi,
        Neticede Orta Doğu politikasında da gücün belirleyicisi olması;
        Türkiye’nin sularından hareketle suyun kullanımı, enerji üretimi ve dağılımıyla ilgili bir dizi yasa çıkarmasına sonuc veriyor!
        *       
        Kentsel Dönüşüm Yasası; Belediyeleri Kıyı ,Orman, Boğaziçi Kanunlarına uymaksızın  imar planlarını yapmakta yetkili kılmaktadır.
        Bu suretle yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarında özel sektör ile işbirliği sonucu, o bölge arsa ve arazileri üzerinde proje temelli yatırım ortaklıkları kurması sağlanıyor…
        *
        İller Bankasının yerel yönetimlere harita,imar planı,içme suyu,kanalizasyon,yapı,sondaj benzeri sorumluluklarında finansman sağlama dışında plan,proje yapma görevlerini tasfiye eden yasa tasarısı bekleye-dursun,
        Şehir içme suyu ve kanalizasyon işlerinde Devlet Su İşleri yetkili kılınmıştır.
        Bu suretle içme suyu ve kanalizasyon alanları büyütülüyor,
        Bir bölgenin tüm şehir,kasaba ve beldelerinin su ve kanalizasyon işlerinde proje oluşturmak ve o büyüklüğe uygun bir uluslararası  tekel kuruluşa  taahhütte bulunmanın yolu açılmış bulunuyor!        
        *
        Sadece Güney Doğu Anadolu (GAP) projesinde 13 adet büyük enerji ve sulama projesi,
        Fırat  üzerinde 14 baraj,11 HES,
        Dicle’de  8 Baraj,8 HES ile sulama amaçlı 1 HES ve 12 depolamasız sulama projesi toplamında,
        8 Baraj ve 2 HES ile 10 sulama projesi bitirilmiş bulunuyor.
        Türkiye bu projelere bütçesinden kaynak oluşturamıyor.
        O nedenle sulama , Enerji Üretim-Dağıtım ve içme suyu projelerinde;Fırat,Dicle gibi bir çok akarsuyun
kullanım hakları,
        Elektrik piyasasında da üretim faaaliyetlerinde bulunmak üzere 49 yıla kadar özel sektöre veriliyor.
        *
        Hafta içinde yapılan  Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ. (TEDAŞ) özelleştirmesinde,
        Çukurova Grubu patronu Mehmet Emin Karamehmet ile  Kazancı Holding menşeli Mehmet Kazancı’nın,
        MMEKA- Makina ortaklığı; İstanbul Avrupa yakasında Boğaziçi ve İzmir-Manisa bölgesinde Gediz Elektrik Dağıtımını,
        Trakya bölgesi dağıtımını da Kazancı Holding’ten  AKSA Enerji  alıyor.
        *
        Türkiye, suyun kullanımı,enerji üretimi ve dağıtımı özelleştirilmesiyle  ilgili bir çok deneyim yaşamıştır.        
        Nitekim, Antalya’da şebeke suyu işletmecisi ANTSU, su tarifelerine her ay %7 zam yapınca,
        Yasalara aykırı tarife kullanmaları nedeniyle taahhütü iptal edilmiş, sorun uluslararası tahkimde görüşülmektedir.
        Ya da dünyanın en güzel 200 vadisinden biri  Rize-İkizdere vadisinde  planlanan,
        Türkiye üretiminin binde 7.02 mertebesinde elektrik enerjisi üretecek,16 HES;
        Uğruna dere yatakları kuruyor, sucul yaşam,orman,orman altı bitki örtüsü,çay tarım alanları yok oluyor.
        Kesilen ağaçların heyelan oluşturma tehlikesi, katı atık ve atık suların flora ve faunaya zararı da cabasıdır.
        Bütün geçimini  vadiden sağlayan insanların harikulade tabiatı hallaç pamuğu gibi atılıyor.
        Ilıman yağmur ormanları yok ediliyor!
        Daha nice örnekler bulunuyor…
        *
        Diğer taraftan Bahreyn ve Birleşik Arap Emirliklerinin,
        Ithmaar Bank BSC, Gulf Finans House ve Abu Dhabi Investment House ile Başbakanlık Yatırım Ajansı,
        Güneydoğu’da organik tarım için  6 milyar dolarlık bir anlaşmayı imzalamıştır.
        Köy  Altyapısı Destekleme Projesi (KÖYDES) ise köylere götürülen içme suyu, yol yatırımları ile islami sermaye birikim sağlıyor.
        *
        Sermaye küçüğü yutarken büyüğe hizmet ediyor.
        Rant uğruna doğa ve ekolojik denge tahrip oluyor ,yöre insanının  iyice yoksullaşmasına neden olunuyor.
        Daha fenası;
        Doğu ve Güneydoğu’da Kentsel Dönüşüm Projeleri, Devlet Su İşlerinin Yeniden Yapılanması,Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetleri, Su Kullanma Hakkı benzeri yasalar ile Başbakanlık Yatırım Ajansları;
        Suyun kullanılması ve enerji faaliyetlerinde bulunmak üzere büyük sermaye tekellerine kucak açıyor.
        Su için kıvranan Orta Doğu’nun ve arkasında yahudi sermayesinin iştahına diyecek yoktur!
        Üstelik sınır aşan sular için uluslararası hukuk; suyun döküldüğü ülkeye daha büyük haklar tanıyor.
        Ayrılıkçı Kürt Hareketi de  alt yapıları hazır bölgenin zenginliğinin farkında, Demokratik Özerklik talep ediyor…
        Türkiye ya sermaye akışı üzerinden uluslararası hukuk ve tahkim süreciyle ayrışmaya göz kırpıyor!
        Ya da Yahudi itelemesiyle Kürt Hareketinin Demokratik Özerklik talebi ayrışmanın pimini oluşturuyor!
        *      
        Anlaşılıyor ki, Türkiye’nin  nufus,sosyo-ekonomik gelişmeler,kirlilik, küresel ısınma ve sınırı aşan sularda dış politikadan kaynaklanan ihtilaflarda uluslararası hukuk’un gereklilikleri çerçevesinde;
        Suyun kaynağından- kullanımına,  elektrik üretiminden- dağıtımına,
        Ulusal Su Kaynakları ve Kullanımı Stratejisine  ihtiyacı bulunuyor.       
         *
        Ben tek bir doğa aşığı  tanıyorum;
        “Hey Manisa! Seni giydirmek için soyunuyorum” dedikten sonra  Spil Dağına çıkan ve yaşamı boyunca binlerce ağaç diken,
        Manisa Tarzanı Ahmeddin Carlak!
        Başbakanı  ise doğa’ya aşık  olmak ile doğa’nın delisi olmak ayrımında kararsız görüyorum…
        Kararsızlık ise şöyle tanımlanıyor;” en kötü karar kararsızlıktan iyidir,belkide değildir!”


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir