GÖZDEN DÜŞÜNCE

Mustafa Kemal Atatürk

            GÖZDEN  DÜŞÜNCE 
 
         “Bu memleket; dünyanın beklemediği, umut etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu.
          Bu sahne yedibin senelik, en aşağı bir Türk beşiğidir!
          Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı.
          Beşiğin üzerindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı.
          O çocuk tabiatın şimşeklerinden,yıldırımlarından,kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu;
          Sonra onlara alıştı,onları tabiatın babası tanıdı,onların oğlu oldu.
          Bir gün o tabiat çocuğu: tabiat oldu!
          Şimşek,yıldırım,güneş oldu;Türk oldu!
          Türk budur; Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir”
 
          *
          Ulu Atatürk bu  şiirsel anlatımıyla Yaratılışı ve Türk’ün misyonunu belirliyor.
          Buna göre Türkler en aşağıda dünya’nın, muazzam bir  çekim hâlesinin odağını oluşturuyor!
 
          *
          Bu muazzam hâle;
          Yunan’ın “Megalo İdeası”, İngiliz’in  “Büyük Oyun”, Alman’ın “Bitmeyen Oyun”, Rus’un “Sıcak Denizler”,
          Ermeni’nin “Büyük Ağrı”, Kürtlerin “Büyük Kürdistan”ı ve tüm batının “Şark Meselesi”  idealleriyle kuşatılmıştır!                         
          O idealler ve işbirlikçileri tarih boyunca Türk’lere istikrarsızlıklar,krizler, darboğaz ve açmazlar dayatıyor.
          Dayatmalara karşı Türk’ün ayakta kalmak mücadelesi; her devirde Türklüğün  çağdaş gelişmesini engelliyor.
 
          *
          Bugün tüm idealler Yahudi-Hristiyan inanışı ortak bileşkesi;
          “Vaadedilmiş Topraklarda Tanrı Krallığı” idealinde  ortaklaşıyor.
          Uzun bir tarih sürecinin bilgi ve teknoloji birikimiyle  ulaşılan  devasa zenginlik;
          Ortak ideallerin temininde gücün amili olarak kullanılıyor…
 
          *
          Türkiye’nin gücünü ise  Atatürkçü Düşünce ve  ilkelere bağlılık belirliyor.
          O nedenle,  Cumhuriyetçilere ve  Cumhuriyetin kuruluşlarına baskılar yapılıyor…                  
          Bir zamanlar  su çıkan -ki kimisi  derin olduğu için  düşeni yutan-  yere göz denirken,
          “Göze düşmek” deyimi  zamanla  rağbetten düşmek anlamında “gözden düşmek” deyimine değişmiş bulunuyor.
          Şimdi Türk Yargı kurumları ve Türk Ordusu mensupları ve kurumsal kimliklerine yapılan baskıda;
          Gözden düşürme yaygın yöntem olarak kullanılıyor.
 
          *
          Başbakan Erdoğan referandum kampanyası konuşmalarında;
          Mesela “CHP, MHP, BDP, YARSAV ve malûm medya hepsi ittifâk ettiler” derken,
          Bir illüzyon yapıyor!
          Yanlış merkezin etrafına yerleştirdikleriyle hepsinin aynı bütünde değerlendirilmesine neden oluyor.
          Atatürkçü siyasi partiler ve Türk Yargı mensupları ve işlevlerini,
          Birlikte gözden  düşürmeyi hedefliyor!
 
          *
          Sonuçlarıyla hissedilir ve görünür en ciddi gözden düşürme Türk Ordusuna uygulanmıştır.
          Genelkurmay Başkanları Özkök ve  Büyükanıt’ın Türk hasletlerinde  inançsızlıklarından zayıf komutanlıkları; kullanılmalarını sağlamış, TSK’ya sızılmıştır.
          Sonuçta son Askerî Şura birçok mensubuyla TSK nın, kurumsal kimliğinin de gözden düşürülmesiyle  sonuçlanmış bulunuyor.
          Kale düşmüştür!
 
          *
          Cumhuriyet geçmişiyle TSK;  yargıda siyasallaşmış  bir kesiminin  sistematik kurgusuyla,
          Darbeler, terör, çeteleşme, faili meçhuller,suikastler ve katliamlarla  sanki oligarşik  bir Cumhuriyetin teminatıymış gibi gösterilmiştir.
          Yok efendim,  Balyoz Darbe planıyla öyle ya da böyle bu suçlardan birine bulaşmışlardır.
          Ya da şu general Cumhurbaşkanının türbanlı hanımını hava alanında karşılamamıştır.
          Benzeri algılarla haklarında yakalama kararı çıkarılmış bir dolusu yanında,
          11 generalin terfisinin donması ve bulundukları görevde pasifize edilmeleri,
          Hasan Iğsız’ın uğratıldığı alçaltılma;
          TSK nın gözden düşürülmesinde  son adımdır.
          O komutanlar nezdinde astlar ve halk  sindiriliyor!
 
          *
          Sanılıyor!
          Aslında  en aşağının işbirlikçisinin  taarruzu ile  maruz kalınan gözden düşürülmeye;
          Onların bir asker olarak, Ulu Atatürk’ün ” Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir” ifadesi,
          Ve ocaklarında belledikleri  “Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfâdıyız/Tufanları gösteren tarihlerin yâdıyız”,
          İnanışıyla; “Al atını ver tımarımı” demeleri gerekiyor.
          Ya da birlikte bir açıklamayla “Yolundayız” mesajı verilmesi!       
          Çünkü er meydanı artık halk meydanında kuruluyor…
 
          *
          Aksi düşünülemez.
          O taktirde gözden düşmüş siliğin yaptığı;
         “Devenin sevdiği diken, insanın sevdiği öpen”  meselindekine benzer.
          İtibarsıza itibar edilir!
 
          *
          Mustafa Kemal,
          “Milletleri yükselten özelliklere bir etken daha ilâve edelim: İntikam hissi!
          Milletlerin kalbinde intikam hissi olmalı.
          Bu alelâde bir intikam değil; hayatına, ikbaline,refahına düşman olanların,
          Zararlarını  yoketmeye yönelen bir intikamdır” diyor.
 
          *
          Türk halkı istifa eden Deniz Harp Okulu Komutanı Tüğamiral Türker Ertürk’ü bağrına basıyor…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir