ISRAIL: Liberman’dan çözüm önerisi

israilturkiye
,
İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman, Filistin-İsrail sorununun çözümü için “Kalıcı ve adil bir yöntemle iki homojen devlet için, iki devlet üzerinde yaşayanlarla beraber topak değiş tokuşu yapmalıdır” dedi. Liberman’ın önerileri arasında İsrail yönetiminin şimdiye kadar seslendirmediği ilkeler de var….

Liberman’dan çözüm önerisi

İsrail Dışişleri Bakanı Liberman, Filistin ve ortadoğu sorununun çözümü için hazırladığı önerilerini dünya kamuoyuna açıkladı. Kendi ülkesinde radikal grupların tepkisini çeken öneriler arasında ilginç detaylar var. İşte kendi kaleminden Liberman’ın önerileri.

Einstein “Tekrar tekrar aynı şeyi yapıp değişik sonuç beklemek deliliktir” demiş.

1993 ten beri İsrail hükümetleri uluslararası arabulucuların yardımıyla İsrail Filistin kavgasını “barış için toprak” formülüne göre çözmeye çalıştılar. Her seferinde Arap tarafının inatçılığı yüzünden başarısız oldular.

Dünya kamuoyu gitgide artan bir şekilde İsrailin 1967 ateşkes öncesi sınırlarına çekilmesinin barışın temel şartı olduğunda ısrarlı. Bu ısrarın sebebi Arap İsrail çatışmasının yanlışça bir toprak kavgası olarak algılanması, uluslararası kanunların ve geçmişteki örneklerin iyice anlanmamasıdır.

Bütün bunlardan daha da öneml neden, İsrailin tarih boyunca bu düşünce tarzına bir alternatif getirememesidir.

İsrailin “Yeşil Hat” diye de bilinen 1967 sınırlarına geri dönmesi gerektiğini iddia edenlerin, BM Güvenlik Konseyinin 1967 savaşı sonrası bölgedeki hukuki çerçeveyi tanımlayan 242 no lu kararını inceleyip iyice anlamaları gerekir.

Bu karar İsraili tüm Batı Şeriyadan çekilmeye zorlamıyor. Kararı hazırlayanlardan Lord Karadon 1967 öncesi sınırları “suni ve istenmeyen” diye nitelerken, bu kararın diğer mimarlarından ABD dışişieri bakan yardımcısı Eugene V. Rostow İsrailin “ateşkes sınırlarıyla eş olmayan güvenilir ve tanınacak sınırlara” çekilmesinin gerektiğini söylüuor.

Yeşil Hat” 1948 bağımsızlık savaşı sonunda İsrail ile Ürdün arasındaki ateşkesi belirleyen bir çizgiydi. Ateşkes anlaşmasında özellikle şu bölüm de yer alıyor: “Bu anlaşmada sadece askeri unsurlar göz önüne alınmıştır. Bu anlaşmanın hiçbir bölümü anlaşmaya taraf olanların Filistin sorununu barışçı yollarla çözmek konusundaki iddiaları tutumları ve hakları konusunda bir önyargı veya karar değildir.

Diğer bir deyimle, İsrailin en barışsever dışişleri bakanı Abba Ebanın bile “Auschwitz hattı” diye isimlendirdiği bu hat hiçbir zaman bir sınır olarak düşünülmemişti.

Birçok kişinin İsrail Filistin çatışmasını bir toprak kavgası olarak görmesine karşın, tarihi gerçekler bunun böyle olmadığını gösteriyor. İsrailin 1967 ye kadar Batı Şeriyada ne tek bir yerleşim merkezi ne de yerleşimcisi vardı. Buna rağmen o zamanlarda da gerek komşularından gerekse onların desteklediği terör örgütlerinden tek bir gün rahat yüzü görmedi

Filistin Kurtuluş Örgütü 1967 savaşından (ve İsrailin Batı Şeriyaya hakim olmasından) önce, 1964 te kuruldu. Kuruluş belgesinde örgütün özellikle Batı Şeriya üzerinde bir hak talep etmediği belirtilmişti.

Çatışma 1967 den önceki sınırların içine de girmiştir. Ülkedeki Arap nüfüsun büyük bir kısmı kendisini politik ve kültürel açıdan Filistinli olarak tanımlıyor.

İsraildeki Arap nüfüsun çoğu kendini ulusal Filistin hareketiyle o kadar özleştirmiş ki, kendilerine tüm sivil hakları tanıyan devlete açıkça karşı geliyorlar. İsraildeki Arap liderlerinin 2006 da yazdıkları “İsraildeki Filistinli Arapların geleceğe dair vizyonu” adlı makalede, İsrailin meşruiyeti, varoluş nedeni ve Yahudilerin kendi kaderlerini tayin edebilme hakları sorgulanıyor.

Daha da ileri giden bazı Arap liderler İsraili yoketmek isteyenlere yardım ediyor: Eski Arap milletvekili Azmi Bişara Hizbullahın roket ateşini yönlendirdi. Milletvekili Ahmet Tibi maaşını İsrail devletinden almakta, fakat aynı zamanda bir zamanlar Arafatın ve şimdi Mahmut Abbasın danışmanı.

İsraildeki Arap şehirlerinde sık sık İsraile karşı büyük gösteriler sırasında “Yahudilere ölüm” sloganları atılır, terörist Hamas ve Hizbullah liderlerinin posterleri açıkça taşınır. Bu olaylar iki halk arasındaki çatışmanın halklar arasındaki anlaşmazlıklardan ortaya çıktığının delilleridir.

Çözüm, Filistinlilerin alabileceleri en çok toprağı onlara vermekte değil, hakikaten “iki halka iki devlet” yarabilmektedir.

Günümüzde İsrailden istenen iki halkı içinde barındıran İsrailin yanında homojen, (sadece Filistinlilerin yaşayacağı) bir Filistin yaratmaktır. Bu çözüm iki devlet değil ancak bir buçuk devlet yaratmak olur. Uzun sürecek sağlam bir barış için Araplarla Yahudiler arasında, her birinin kendi kaderini kendisi belirliyecek hakiki bir politik bölünmeye ihtiyaç vardır.

Dolayısıyla kalıcı ve adil bir çözüm ve iki homojen devlet için, iki devlet üzerinde yaşayanlarla beraber topak değiş tokuşu yapmalıdır. Tabiki bu çözüm her iki devlette de tüm sivil haklara sahip bir azınlığın olamayacağı anlamına gelmez.

Filistin mültecilerinin geri dönme hakları olmayacaktır. Arap ülkelerinden kovulan Yahudi mültecilerin İsraile yerleştikleri gibi, Filistinli mülteciler de Filistine yerleşeceklerdir. Bu yeni kurulacak devlet silahtan arınmış olacak, bunun böyle kalacağın garanti etmek için sınırlarının İsrail kontrolünde olması gerekecektir.

Kanımca bunlar bizim barış için vazgeçemiyeceğimiz şartlardır.

Tarih boyunca görüyoruz tek devlet içindeki birbirleriyle bağdaşmıyan ulusal özlemlere çözüm olmuyor. Yugoslavya birçok devlete bölündü. Çekoslovakya iki ayrı devlete bölündü. Belçikanın bile Valon ve Flaman olarak iki devlet olmasını isteyenler çoğalıyor. Etnik ulusal ve hatta dinsel sınırlara dayanan devletler yaratma örnekleri günümüzde gittikçe çoğalıyor.

Tüm engellere rağmen bölgede uzun sürecek bir istikrarın sağlanması için tek çözüm budur.

Bu çözüm için çoğu durumda insanların yerlerinden edilmesi veya yerleşim merkezlerinin yıkılması değil, sadece şimdiye kadar varolmayan bir sınırın çizilmesi gerekiyor. Eskiden İsrail sınırları içinde olan artık Araplar Filistin vatandaşı olacaklar. (Bu insanların yaşadıkları topraklar da Filistin toprağı olacak – çev.)

Kişilerin vatandaşlığını ellerinden almanın kanun dışı olduğunu söyleyenler var. Fakat 2001 55/153 BM Genel Kurul kararına göre “Bir devlete ait toprakların bir kısmı diğer bir devlete transfer edilince bu toprakların yeni sahibi olan devlet burada yaşayanlara vatandaşlık hakları verecek, ve toprakların önceki sahibi bu topraklarda yaşayanların vatandaşlıklarını iptal edecektir” diyor.

Arapların gelecekteki Filistin devletinin bir parçası olmayı reddedeceklerini söyleyenler de var. Filistinin ulusal özlemleri destekleyen Araplar bu planı neden reddetsinler? Bu planı bir halk oylamasına sunabilir ve halkın karar vermesini isteyebiliriz.

Irk veya din gözetmeden tüm İsrail halkı ve politik olgunluk gösterek kendi çıkarları doğrultusunda olan kalıcı bir barışı tercih edeceklerinden eminim.

Çözüm bulmak için sabırsızlananlar var. Suni zaman süreçleri veya baskı bu sorunu çözmeye yardımcı olmuyor.

Dünyada bugün şiddet yoluyla çözüm aranmayan yüzden fazla milli ve bölgesel anlaşmazlık var. Nekadar zaman alırsa alsın, burada da çözüm şiddet yoluyla olmamalı.

Fakat karşılıklı güven sağlayacak bir ortam yaratmak için Filistinliler İsraile karşı kışkırtmaya, öldürmeyi yüceltmeye, İsraili uluslararası forumlarda küçük düşürmeye, İsrail mallarını boykot etmeye ve İsrail devlet memurlarına hukuk yolulyla saldırmaya son vermeleri gerekir.

Çözüme ancak uzun ve zor bir süreçten sonra ulaşılabileceğiz, ve bunu tek yolu doğrudan görüşmelerdir.

Bu Ortadoğudaki tüm anlaşmazlıkların kalıcı şekilde çözüme ulaşmasının planıdır. Theodor Hertzelin dediği gibi “Dilerseniz, bu rüya olmaktan çıkar”.

HASTÜRK tarafından tercüme edilmiştir


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir