SAMTAY VAKFI BAŞKANI SUNA ATUN VURGULADI:“O ÖYKÜLERİYLE YAŞIYOR..”

   Öykülerinde çok sade bir dil kullanan Mart, halkın düşüncelerini yerel söyleyiş ve deyimlerle verdi, yanlış bulduğu inanış, tutum ve davranışları ironili bir anlatımla eleştirdi. Mesleği olması nedeniyle öğretmenlikle ilgili öyküleri çoktur.   - ata atun 2

 “ Öykü tarihimiz içinde önemli bir yeri olan, kıymetli öykücümüz Sacit Tekin’in aramızdan ayrılışının  2. yılında Onu saygı ve rahmetle anıyoruz. Bedenen aramızdan ayrılmış olabilir (1 Haziran 2008) ama Samet Mart öyküleriyle hep yaşayacaktır…” 
   SAMTAY Vakfı Başkanı Suna Atun, önemli öykü yazarlarımızdan Samet Mart takma adıyla yazan Sacit Tekin’in aramızdan ayrılışının ikinci yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, öykü tarihimiz içinde önemli bir yeri olan, kıymetli öykücünün, bedenen aramızdan ayrılmış olabileceğini ama öyküleriyle hep yaşayacağını vurguladı.

    Sacit Tekin,  6 Mart 1931 Larnaka’da doğdu. Lefkoşa İslâm Lisesi sonrasında Öğretmen Kolleji’ni bitirdi. 1950-1956 yılları arasında ilk okul öğretmenliği yaptı. 1956’da Ankara Gazi Eğitim Üniversitesi’ne girdi ve burada müzik eğitimi aldı. 1960’dan emekli olduğu 1976 yılına değin orta okul ve liselerde müzik öğretmenliği yaptı.
    Öykü yazmaya lise yıllarında başlayan Sacit Tekin, çok iyi gözlemlediği olayları ve halkı günlük yaşamlarıyla gerçekçi bir şekilde, kimi zaman da hicvederek öykülerine taşıdı. Toplumun çeşitli sorunlarını ironili bir anlatımla hikâye etti. Toplum gerçeklerini korkusuzca anlattı.

   Öykülerinde çok sade bir dil kullanan Mart, halkın düşüncelerini yerel söyleyiş ve deyimlerle verdi, yanlış bulduğu inanış, tutum ve davranışları ironili bir anlatımla eleştirdi. Mesleği olması nedeniyle öğretmenlikle ilgili öyküleri çoktur.  

  SAMTAY Vakfı tarafından yayımlanan “Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda Öyküleriyle Samet Mart” başlıklı kitabında yer alan “Öğretmen ve Kahveci” başlıklı öyküsünden bir bölüm vererek Sacit Tekin’i rahmetle analım:

    Elektrik  yerine ‘lüks’ denen aydınlatma araçlarının  kullanıldığı yıllarda bir köyde halka kitap okuyup onları  bilgilendirmeye çalışan bir öğretmenle, köy kahvecisi arsında  yaşanan olayın anlatıldığı öykü aşağıda verildiği anlatımla son bulmaktadır:  

  ………………………………..

Okumaya devam et  AB’nin yeni tezgahı … Prof. Dr. Ata ATUN

………………………………………

 “ Öğretmen kahvesini içtikten sonra okumağa başladı.

Kahveci Ali dayı – yalnız kahveci mi? Gündüzün kunduracı, bakkal, gazeteci ve daha vakti olsa kimbilir neci!… – son zamanlarda sebebini kimsenin bilmediği bir elemle melûl görünüyordu. Sivri yüzü daha çok sivrilmiş, ince dudakları daha da incelmişti. Bu yaştan sonra – yaşı elli idi –  âşık olunmaz, ama belli mi? Hin oğlu hin! Hiç belli etmiyor ki!..

– Karadeniz’de gemin mi battı Ali dayı? Öyle kara kara ne düşünüyorsun ? diye takılıyorlardı, ama şimdiye kadar ağzından hiçbir söz alamamışlardı. Köpoğlu sır küpü!..

İşin gerçeği ise şuydu : Ali dayı, öğretmeni kitap okumaktan nasıl vazgeçireceğini düşünüyordu. O kitap okumaya başlayalı, kazancı, hissedilir derecede azalmıştı. Bu ne biçim öğretmen? Hem kâğıt oynamaz, hem de yüksek sesle kitap okuyarak etrafına insan toplar, oynayacak olanlara da engel olur. Oh vallahi! Sen aylığı al, kitap oku; bizim de açlıktan, nefesimiz koksun!

Bak sen hele! Kar yağsa gelecekmiş! Dur, ben yapacağımı bilirim :

– Ne soğuk, ne soğuk! Uvvv! Tam yatakta geçirilecek bir gece. Ben kahveci olmasam, bakın bakalım evden dışarı çıkar mıydım? Uvvv !

Herif amma vurdumduymaz ha! Kulağı bile terlemedi. Ne desem acaba ?

– Galiba ben de kapayıp, yatmağa gideceğim. Uvvv!.

– Ne dedin Ali dayı. Daha saat sekiz!

Bu adam düpedüz eşek! Bir kuyruğu eksik.

– Daha çok okuyacak mısın muallim bey ?

– Yok, biraz daha… İşte iki yaprak kaldı.

Haydi bakalım!.. Ne? Bitiyor mu? Yaa!.. Demek yarın geceye başka!. Bu çekilmez. Hani de bitiyor? Ne bitti, ne de biteceği var!

– Ali dayı, şu lüksü biraz bombalasan!

Alay da ediyor. Âlâ! Anlaşıldı. Artık son kozumu oynayacağım.

Okumaya devam et  TÜRKSOY 15. yılını kutluyor

Kahveci yerinden kalktı. Yavaş yavaş yürüyerek lüks lâmbasının altına geldi. Bir iskemlenin üzerine çıktı ve…

Yılan sesine benziyen bir ‘sssss’ kahveyi kapladı. Öğretmen sustu, bütün kahve karanlığa gömüldü.

Öğretmene öyle geldi ki, karanlığa gömülen yalnız bu kahve değil, bütün köydü.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir