KIBRIS’TA 18 NİSAN SONRASI

KIBRIS’TA 18 NİSAN SONRASI - fft99 mf2219178

KIBRIS’TA 18 NİSAN SONRASI

Hüseyin MÜMTAZ

                Aynı o türküdeki gibi, “Yolun sonu görünüyor”..

                Talât’ın görüp göreceği saltanat 18 Nisan akşamı sandıklar açılırken bitiyor.

                KKTC kurulurken hırsından ve çaresizliğinden ağladığını ifade eden Talât’ın şu sözü nedense yeterince irdelenmemiştir ve onun için yolun gerçekten sonudur;

 “Çatışma olmaz diyemem. Kıbrıs’ta iki toplum arasında bir çatışma ihtimali bugün çok zayıftır. Ama kesinlikle olmaz diyemem. İşgal ordusu olarak görürsen sen karşıdaki orduyu, bu ihtimal her zaman vardır. Çünkü işgal ordusuna karşı kurtuluş savaşı vermek mubahtır, hatta vatanseverliktir”.  (2 Kasım 2009 RADİKAL)

                Bu itiraf bence çok önemli bir itiraftır. Talât’ın şuur altını aksettirmektedir. Rum’u anlayışla karşılamak başkadır, Türk ordusunu “işgal ordusu” olarak görmelerine hak vermek, mübah saymak, yaptıkları işi vatanseverlik olarak nitelemek başkadır. O zaman, yâni Talât’ın anlayış ve ifadesine göre EOKA vatansever ise, TMT teröristtir. Yapılan ve özellikleri, nitelikleri aynı işe takacağınız isim, olaya bakış açınıza göre değişir..Demek ki Talât kendini halâ “o taraf”tan, “o taraf”a ait hissetmektedir.

                Halbuki biz yıllar yılı TMT’yi vatansever, EOKA’yı ise terör örgütü olarak düşünmemiş miydik?

                Talât karşı taraftan ise yapacak bir şey yoktur ve oyun bitmiş, rüya sona ermiştir. 18 Nisan akşamı Saray’dan tası tarağı toplayıp gitme zamanıdır.

                Bu saatten sonra değil Clinton, Obama “gendini” arayıp hatır sorsa fark etmez..

                Zannediyorum Ankara da Talât’tan vaz geçmiştir. Usuleten verilen bir iki demeç dışında destekleyici, ciddi bir de tavır alma görülmemektedir.

                Ankara; her türlü yüzeysel cilaya rağmen “bu” görüşteki Talât’ın Kıbrıs Türklerine ve belki daha önemlisi Türkiye kamuoyuna daha fazla hazmettirelemeyeceğini görmüştür.

                Bu açıdan bakınca, bu seçimde kendisi aday olmayan, yüzde 1-2’lik tabanı ile en ufak bir etkisi de olamayacağı âşikâr iki sandalyeli Turgay Avcı’nın Ankara ziyareti ve görüşme ile ilgili fotoğraflarının özenle servis edilmesi, bizce Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinden sonrasına yönelik bir takım hazırlıkları yansıtmaktadır..

                Ankara Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı olacağını görmüştür. Öteden beri Ankara’dan seslendirilmekte olan, “KKTC’de demokratik yolla işbaşına gelen her türlü iktidarla çalışırız” lâfı bizce şöyle anlaşılmalıdır; “KKTC’deki her iktidar Ankara ile çalışmaya mecburdur”.

                Mecburdur ve doğrudur ama takiyyenin de bir sınırı vardır.

                Ateist, doktriner marksist CTP’nin kendi dünya görüşüne taban tabana zıt Ankara’daki hakim siyasi otorite ile şimdiye kadar sergilediği makyavelist işbirliği, Talât imzalı takiyyenin tepe noktasıdır..

                KKTC siyaset sahnesindeki Ertuğruloğlu hamlesi yeterli etkiyi yaratamayıp, daha doğrusu baba-oğul Denktaşlar’ın karşı hamlesi ile etkisizleştirilince Avcı piyonu ileri sürülmüştür.

                Bu hamlenin amacı, Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra hükümeti kurma görevi vereceği UBP’li milletvekilinin, 2 sandalyeli Avcı ile koalisyon olasılığını zorlamaktı.

                Fakat Gönyeli barajına atılan Avcı mayasının yoğurt olma ihtimali sıfıra yakındır.

                Bundan sonrası için öngörülebilir en yüksek olasılık; Haziran sonundaki yerel seçimlerden itibaren (Kasım’daki UBP Kongresi’ne kadar) DP’nin dıştan destekleyeceği veya koalisyon ortağı olacağı bir UBP iktidarıdır.

                Kasım’dan sonra UBP-DP koalisyonu ise galip ihtimaldir.

                Eroğlu ile Baba-oğul Denktaş’ların 20 yıl sonra sergilediği ittifak, 15 Kasım 1983’den bu yana milliyetçi-ulusalcı cephede varılan en önemli kilometre taşıdır.

                Bu birliktelik keşke 2004 referandumunda da hayata geçirilebilseydi.

                Ankara hedefe ulaşmak için 2004’den bu yana CTP-Talât iktidarı bağlamında “farklılıkları” kullanmıştı.

                Anlaşılan odur ki, bu saatten sonra “aynîlik”le işbirliği yapacaktır.

                Ankara ile UBP-DP’nin muhtemel işbirliğinde; Talât-CTP örneğinin tersine bünyenin reddetmeyeceği genetik bir birliktelik mevcuttur.

                Herşey çok güzel olacak, güneye asıl kimin heykelinin dikileceği çok yakında görülecektir. 8 Nisan 2010

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir