ŞARKİ TÜRKİSTAN ORDUSU 1945

ŞARKİ TÜRKİSTAN CUMHURİYETİ (1944 -1949) - cia

ŞARKİ TÜRKİSTAN CUMHURİYETİ (1944 -1949)

Yıl 1945, Nisan ayının 8. günü. Bana 10 yaş. İlkbaharın güzel mi desem, tatlı mı desem, ömrüm boyu unutmadığım bir siyasi anının tanığı olan bir gün-bir mevsim idi. Belki bu anı tüm yaşamımın siyasi kalmasının, 24 yıllık ömrümün Çin’in hapishane ve çalışma kamplarında  tükenmesinin ana sebebidir.
Gulca’da dondurucu kış azabının sona ermesiyle beraber savaş da bitmişti, ılık bahar gelmişti. Gulca’nın kuzeyindeki çimenlik alanda, süvari birliğinin at oyunu sergilenmişti. Yeşil renkli üniforma giymiş kendi ulusal askerlerimizin koşan at üstündeki oyunları heyecan yaratıyordu. Asker, at ve kılıç eşliğindeki çevik hareketlerden oluşan bu gösteriyi, zevkine doyamadan seyrettiğimi halen dünkü gibi hatırlıyorum. Bu etkinlik, 08.04.1945 günü yapılan, Şarki Türkistan Cumhuriyeti ordusunun kuruluşunun ilan edildiği resmi törenmiş. Bu törenden sonra Gulca caddelerinde geçit yapan süvari birliğinin seslendirdiği şarkılardan şu bir tümce aklımda oyulup kalmıştır:
Düşmanı Kovarız Seddi Çini’ne!
Bu cumhuriyete bağlılığım tüm ömrüm boyu devam ettiyse, bu törenin de, bu şarkının da etkisine borçluyum.

Yıl 1944, Ekim ayının 6. günü Nılkı’da ve Kasım ayının 7.günü Gulca’da başlayan ciddi ayaklanma ve kanlı savaş hesabına, 12.11.1944 günü Gulca şehrinde ay yıldızlı bayrağı kabul eden Şarki Türkistan Cumhuriyeti kurulmuştu. Bu cumhuriyetin 05.01.1945 günü ilan ettiği 9 maddelik bildirisinin 1. maddesi şöyledir:
“Şarki Türkistan topraklarındaki Çin egemenliğini ebediyen yok etmek.”
Kuruluşu sırasında 10.000 kişilik olan Şarki Türkistan Ordusunun başkomutanlık karargâhı, askeri plana göre, Mayıs 1945’te, aşağıdaki buyruğu ilan eder:
1.      Üçüncü atlı alayı Çöçek ile Altay’ı kurtarsın!
2.      Tikes’teki birinci alay, Döngen onuncu alayı, İli ikinci alayı, ikinci Şive süvari bölüğü, dördüncü yedek alayının birinci taburu Cing’i kurtarsın!
3.      Tikes ikinci atlı alayı müstakil süvari bölüğü Aksu’yu kurtarsın!
4.      Süydüng birinci nişancı alayı, Moğol müstakil taburu, komutanlık karargahının müstakil süvari bölüğü, topçu bölüğü Manas’ı kurtarsın!
5.      Gulca’daki yedek alay savaş hazırlığı yapsın! (Kurban, 1992: 72)
Bu buyruk gereği 1945 yılının Mayıs ayında harekete geçen Şarki Türkistan Ordusu, kanı ve canı pahasına destansı savaşlar ile görevini yerine getirerek, 17 Eylül 1945 günü Manas nehri kıyısına gelip duraklar. Çin karargâhının bulunduğu Ürümçi 200 kilometre ötededir. İşte o zaman Doğu Türkistan eyalet reisi Vu Cung Şin’in, Çin Cumhurbaşkanı Cang Ci şı’ya gönderdiği telgrafta, asker ve malzeme istemesinin ötesinde şu sözler varmış:
Durum ağır, istikbali kestirmek zor, sadece mertçe kurban olmak kaldı! (Kurban, 1992: 75).
İşte böyle bir vaziyette, 30.000 kişilik büyüklüğe-olgunluğa erişmiş Şarki Türkistan Ordusu, başlangıçtaki enerji ile tüm Şarki Türkistan’ı hemen kurtarabilirdi. Ne yazık ki, birdenbire ateşkes ilan edilir. Silah yardımı veren ve General İshakbek aracılığıyla ordunun dizginini elinde tutan Sovyetler,  artık bu noktadan sonra savaşı istemiyormuş.
Şarki Türkistan Ordusunun Manas nehri kıyısına gelip duraklamasından ve Ürümçi şehrindeki Çin karargahının yaşadığı telaştan yaklaşık bir ay önce, 14 Ağustos 1945 günü, “Çin-Sovyet Dostluk, Müttefik Anlaşması” Moskova’da imzalanmıştır.
Böylece Manas nehri kıyısında duraklayan Şarki Türkistan Ordusu, cephanesiz, hareketsiz, idealsiz bitkin halde yüzüstü bırakılırken, sırada ordudan yoksun Gulca’daki Şarki Türkistan Cumhuriyeti vardır. Ben bu cumhuriyetin kuruluşu ve çöküşüyle ilgili “ŞARKİ TÜRKİSTAN CUMHURİYETİ (1944 -1949)” başlığı altında yüksek lisans tezi hazırlamıştım. Bu tez Türk Tarih Kurumu’nda 1992 yılında basılmıştır.
Yıl 1949, Ağustos ayının başları. Çin Komünist Partisi merkez komitesinin başkanı Mao Zedung’un birinci yardımcısı Li Şaoçi, kendisinin yardımcısı olan Dıng Liçun ile beraber Moskova’ya gidip,  Gulca’daki Şarki Türkistan Cumhuriyetini yok etmek için Stalin ile görüşmelerde bulunur. Üç kişilik karar alındıktan sonra, Li Şaoçi Pekin’e döner, Dıng Liçun ise gizlice bir Sovyet uçağıyla Şarki Türkistan Cumhuriyetinin başkenti Gulca’ya gelir. Şarki Türkistan Cumhuriyetinin genelkurmay başkanı General İshakbek Munun, Dıng Liçun’u evinde saklar. Çok geçmeden Dıng Liçun Ürümçi’ye dönerken, Cumhurbaşkanı Ahmetcan Kasimi ve General İshakbek Munun başta olmak üzere birçok hükümet kişisi Pekin’deki Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşunu temsil eden kurultaya katılmak gerekçesiyle havalanır. Ani bir haber:
Onları götüren uçak 27.08.1949 günü dağa çarpmışmış.
Bu “uçak kazasına” uğrayan 7 kişinin cesedi Sovyetlerden Gulca şehrine getirilir ve anıt mezarlığı şeklinde Halk Parkı’na gömülür. Bu mezarlıkta gerçekten o, 7 kişinin cesedi mi var, yoksa bu mezarlık yapay mı?
1990’lı yıllardaki değişim sonucu ortaya çıkmış bilgilere göre, Ahmetcan Kasimi kurultaya katılmamak için direnmişmiş. Dıng Liçun’un emri gereği, General İshakbek Munun, bir askeri araç ile Ahmetcan Kasimi başta olmak üzere gereken kişileri Almatı şehrine götürmüş ve orada öldürtmüşmüş.
Böylece Ordudan yoksun Şarki Türkistan Cumhuriyeti kolay bir şekilde yok edilirken, Komünist Çin’in “Azatlık Ordusu” diye adlandırdığı Rus silahıyla silahlanmış kalabalık Çinli bir kurşun sıkmadan Şarki Türkistan’ı işgal eder.  Şarki Türkistan Cumhuriyeti ve onun ordusu yok edilse bile, onun geride bıraktığı izinden-etkisinden korkan Çin, bu ordu ve bu cumhuriyet her an dirilebilir kaygısıyla Uygurlardan intikam almaya devam eder.

Bundan 60 -65 yıl (1944 -1949) kadar geride kalan bir askeri, bir siyasi faciayı-Şarki Türkistan Cumhuriyetinin ve onun ordusunun faciasını, Türkiye Cumhuriyetinin Ordusu üzerinde yoğunlaşan üzücü-saygısız tartışmalara karşı bir yanıt-bir ders olsun diye, kaleme aldım. Gazete ve ekranlarda görüntülenen tutuklanmış, sorgulanmış emekli generallerin, yüksek rütbeli askerlerin resimlerini görüp gözlerim doluyor-yüreğim sızlıyor. Bana göre ideolojiler tartışılır, gerekirse biri atılır, öbürü kabul edilir. Fakat ordu kutsaldır, tartışılmaz saygı gösterilir. Uluslar-devletler ordusunun varlığıyla vardır. Günümüzdeki Tatarların ve Uygurların faciası, ordusu olmayan-devleti olmayan ulusların faciası değil midir? Türk ulusu, tüm tarihi boyunca ordusu ile iç içe yaşamış ve “ordu ulus” olarak adlandırılan ulu bir ulus idi. Umarım Türk aydınları tarihi kurumlarına sahip çıkacaktır.

Demokrasi her şey değildir, toplumun seviyesine ve yapısına göre çalışan bir siyasi aygıttır. Türkiye’deki sağlığı bozuk bu siyasi aygıttan yararlanarak iktidara gelen her hangi bir hükümet, bu fırsatı devleti ele geçirmek olarak kullanacaksa, devletin temeli olan ordunun devleti kurtarmak için, her hangi bir şekilde devreye girmesi gayet doğaldır. Bir ulus için en büyük bahtsızlık, ordusuz-devletsiz kalmak olduğunu ben çok iyi biliyorum.

Kaynak:
Kurban, İklil, ŞARKİ TÜRKİSTAN CUMHURİYETİ (1944-1949), Ankara 1992.
Kurban, İklil, GERÇEKLER VE YALANLAR (Anılar-Yansımalar: 1943-2007), Ankara 2007.
İklil KURBAN


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir