KIBRIS’TA DA TAŞ YERİNDE AĞIRDIR

KIBRIS’TA DA TAŞ YERİNDE AĞIRDIR - fft99 mf2219178

KIBRIS’TA DA TAŞ YERİNDE AĞIRDIR

Hüseyin MÜMTAZ

               

                Öyledir..

                Dünyanın her yerinde olduğu gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde de taş yerinde ağırdır..

                Orada da su akar, yatağını bulur..

                30 yıldır yazar, söyleriz; KKTC’de (hadi sağ-sol demeyelim) milliyetçi-devletçi oylarla, rumcu-bölücü oylar % 70-%30 oranındadır.  Artı, eksi % 5 sapma konjonktüre göre değişebilir.

                Bu standart siyasi yapı, ancak dış müdahalelerle iç dinamiklerde dönemsel değişiklikler gösterir.

                Şekil (a) 2004 Annan Referandumu’nda görüldüğü gibi.

                Bu toplum sanki balık hafızalıymış gibi şimdi de benzer görüntüler seyrediyoruz..

                Uluslararası terzilerin biçip diktiği bir “deli gömleği”ni harala gürele üzerimize geçirmeye çalışıyorlar.

                Talât diyor ki; “Ya dün-ya dünya!”..

                6 yıl önce de güya bir tek “yes” (be annem) ile dünyaya bağlanacaktık..

                Ve şimdi sanki dünya ile ilişki kurmanın tek yolu dünü unutmakmış demek istiyorlar..

                Yemezler efendiler..

                “Dün” olmasaydı KKTC olmayacaktı..

                Ve sen “bağımsız aday” Yoldaş Talât, sen olmayacaktın.. KKTC olmayacağı için Cumhurbaşkanlığı diye bir şey olmayacak, sen de şimdi “bağımsız aday” olamayacaktın..

                O sloganı “Ya gül, ya Güldünya!” diye değiştirmelerini önereceğim..

                Güldünya’yı bilmeyenler için âcil not; kapı gıcırtısı duydu mu yerinde duramayan, her davulun önünde oynayan bir masal kahramanı olup, CTP’nin bilhassa son yedi yıldır büründüğü karaktere eldiven gibi uymaktadır. Bir tane “gül”e tav olur.

                CTP eskiden daha ilkeliydi.. Doktiner Marksist Özker Hoca’nın, emperyalistlerle-sömürgecilerle işbirliği yaptığı-gönül birliği içinde bulunduğu hiç görülmemişti. “Ondan sonraki CTP” ise  kimin kayığına binerse onun türküsünü çağırmaktadır.

                Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde önce BM Genel Sekreteri’ni denediler..

                Olmadı…

                Sonra hangi akla hizmet bilinmez, “on yıllık” feveranının esiri olan Ertuğruloğlu’nu meydana sürdüler.

                Cumhurbaşkanlığı mahfillerinde yüzler güldü, herkes birbirine kahve ısmarladı..

                Taşlar yerinden oynamış, KKTC’deki %70-%30’luk standart siyasi yapı bir kez daha bozulmaya yüz tutmuştu.

                Serdar’ın karşı hamlesini hesap edememişlerdi.

                Ezberleri bozuldu, hard diskten dumanlar çıkmaya başladı.

                Eskiden söyledikleri, yaptıklarını hatırlatmanın bir âlemi yok fakat bir basın toplantısı düzenleyerek Genişletilmiş Parti Meclisi’nin 18 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Başbakan Derviş Eroğlu’nu destekleme kararını değerlendiren  Serdar Denktaş bakın ne diyordu;

1.Bu seçimler iş, aş dağıtma, iç olumsuzlukların hesabını sorma seçimi değildir. 2.Bu seçim Kıbrıs sorununun çözüm sürecinin nasıl bir zeminde devam ettirileceği, hangi yöntemlerin uygulanması gerektiği yönünde düşüncelerin tartışılacağı bir seçim olmalıdır. 3. Mevcut hükümetten Derviş Eroğlu’ndan şikayetler her ne olursa olsun, bunların çözüm yerinin Cumhurbaşkanlığı seçim sandığı olmadığı bilincinde hareket edilmeli ve  oylar düne ve bugüne göre değil, dünyaya cevap olacak şekilde yarın için kullanılarak Başbakan Eroğlu’nun adaylığı desteklenmelidir. 4. İç siyasette Ulusal Birlik Partisi’nin yanlış politika ve yaklaşımlarına şikayetten vazgeçmedik. Ancak bu seçim Kıbrıs Türk halkının geleceği ile ilgilidir ve bu  önemin bilinciyle bu kararı verdik. 5. Seçimlerden sonra, ülkenin daha adil yönetilmesine yönelik kavgamıza bıraktığımız yerden devam edeceğiz. 6.Bu seçim “intikam zamanı” seçimi değildir..

Sevgili Serdar..

Allah şahit, yazdığımız kitaplar ortadadır.. 2004 Annan Referandumu’nda kelimesi kelimesine aynı şeyleri söylemiş/yazmıştık..

Çünkü o zamanki seçim de UBP’den hesap sorma seçimi değildi..

Neyse geçmişi fazla karıştırmayalım..

DP’nin (MAP ve HİS’in de) Eroğlu’nu destekleme kararı almış olması ile taşlar yerine oturmuş, saflar belli olmuştur.

“Yeni dengeler gereği” son iki yıldır ipi çekilmek istenilen DP bu tavrı ile kefeni yırtmıştır.

Cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimler sonrası oluşacak “yepyeni” dengeler, tam aksine   CTP’nin ipini çekecek ve hep söylüyoruz seçim sonuçları sadece kuzeyde değil, sadece güneyde de değil, Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştirecektir.

Seçim ilk turda biter..

Biter çünkü dünü karalayan Talât düne takılıp kalmıştır..

Torunlarına “Avrupalı bir Kıbrıs” bırakmak istediğini söylemektedir.

Dikkat edin, “Avrupalı bir KKTC” demiyor..

Zaten AB üyesi olan Rum tarafına bir şekilde yamanmak istediğini ifade ediyor..

 Nereden bakarsanız bakın, Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile KKTC’de milliyetçi/devletçi kesimde yeniden oluşan toplumsal ve siyasi mutabakat yarınlara umutla bakmamızı sağlamıştır.

Öyleyse….

Serdar Denktaş’ın açıkça telaffuz ettiği “Eroğlu’nu destekliyoruz” tavrını, Rauf Bey’den de duymak istiyoruz..

Rauf Bey de aynı Serdar Denktaş ve parti örgütünün yapmaya başladığı gibi “aktif olarak”; Eroğlu’nun meselâ en son sembolik Lefkoşa mitingine katılmalıdır.

İşte o zaman..

% 60’ı bilmem ama seçim de ilk turda, bu iş te burada biter.. 24 Mart 2010

 “57’İNCİ ALAY HERYERDE..

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERİYİZ.”


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir