YUNANİSTAN’A EL UZATIP, KOL KAPTIRMAK

Egemen Bağış

YUNANİSTAN’A EL UZATIP, KOL KAPTIRMAK

Hüseyin MÜMTAZ

                Yunanistan zor durumda.. Tarihinin en kötü ekonomik bunalımını yaşıyor. AB’ye girdiği 1981’de, AB’nin en fakir ülkesi idi.. O tarihten bu yana o “Zenginler klubünün en yoksulu” kartını hep kullandı, hep bu duygu sömürüsünün arkasına sığındı.. Şimdi büyük borç krizinde.. Üstelik bu vesileyle AB’nin ilgili organlarına bildirmekle yükümlü olduğu ekonomik verileri de yıllardır gizlediğinin, makyajladığının  ortaya çıkması toplulukta büyük tepkilere neden oldu.

                Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden atılmasına yönelik görüşler artıyor. Almanlar’dan sonra Hollandalılar’ın da yüzde 92’si “komşu”nun Euro’dan çıkarılmasını istedi. Hâttâ Almanya krizden kurtulması için “adalar”ı satmasını bile önerdi.

                Hangi adalar? Kimin adaları?

                Şimdi Papandreu feryat ediyor.. Önce emeklilere maaş veremez haldeyiz dedi, arkadan AB ile yoğun pazarlığa girdi.

Krizden çıkmak için ‘acı bir reçete’ye razı olan Yunanistan hükümeti, AB’nin de bastırması üzerine aldığı yeni önlemleri sonunda açıkladı. Önlemler paketine yapılan 4.8 milyar Euro’luk ekleme ile kamu çalışanların maaşında kesinti yapıldı, ödenekler kısıldı. Alkollü içkiye yüzde 20, sigaraya yüzde 65 ek vergi konuldu, emekli maaşları bu yıl için donduruldu.

Papandreu başkanlığındaki kabine toplantısı sonrasında açıklama yapan Hükümet Sözcüsü Yorgo Petalotis, alınan önlemleri, kamu çalışanlarının maaşlarında kesinti, KDV’nin yüzde 21’e yükseltilmesi, ödeneklerde yüzde 12 kesinti, emekli maaşlarının 2010 yılı süresince dondurulması, akaryakıt fiyatlarında 3-8 sent arası zam, alkollü içeceklerde yüzde 20, sigara fiyatlarında ise yüzde 65 oranında ek vergi uygulanması ve tutarı 35 bin Euro’yu aşan, araba ve yat alımlarını da içeren lüks harcamalara özel ek vergi konulması olarak sıraladı.

Önlemler çerçevesinde, Yunanistan’da ‘13’üncü maaş’ olarak adlandırılan Noel maaşında yüzde 30, Paskalya ile yaz tatili dönemleri için verilen ve 14’üncü maaş olarak nitelendirilen yarımşar maaş ikramiyelerde ise yüzde 30 oranında kesinti yapıldığı açıklandı. Alınan kararların zor olduğunu ancak zamanında uygulanmaları gerektiğini belirten sözcü, bütçe açığının kapatılması ve ilerleme kaydedilmesi için zaman ile yarış içinde olunduğunu da kaydetti. Petalotis, ülke ekonomisi çökmeden bu önlemlerin alınmasının zorunlu olduğunu da vurguladı. Hükümetin söz konusu önlemler ile 4.8 milyar Euro tasarruf yapmayı hedeflediği belirtildi.

                Demek ki Yunanistan zor durumda, Euro zor durumda, Euro bölgesi, bu arada Rum kesimi de zor durumda..

“Tasarruf”un, “13’üncü, 14’üncü maaş”lardan % 30 kesinti ile gerçekleştirilmeye çalışılması size de “kara mizah” gibi mi geliyor?

Bu (meğer Noel maaşı imiş) 13’üncü maaş sendromunu bir yerlerden hatırlıyor musunuz?

İşte böyle zor durumdaki tarzandan geçenlerde bir “mesaj” geldi, bayram değil, seyran değilken komşudan âniden bir dost eli, bir barış eli uzanıverdi.

Yunanistan Milli Savunma Bakanı Evangelos Venizelos, “Türkiye ile Yunanistan’ın savunma harcamalarında karşılıklı olarak kısıtlama yoluna giderek, aralarında ekonomi ve kalkınma konusunda başka tip ilişkiler oluşturmaları gerektiğini” söyledi. (26 Şubat 2010)

Venizelos, Atina’da düzenlenen “21. Yüzyılda Türkiye ve Yunanistan” konulu konferansta yaptığı konuşmada, “Türkiye ile Yunanistan’ın ekonomik kriz ile mücadele eden iki komşu ülke olduklarını” ifade ederek, “iki ülkenin silahlanma konusunda içinde bulundukları kısır döngüden mümkün olduğunca az kayıpla çıkmaları gerektiğini” belirtti.

Venizelos yemi oltanın ucuna taktı, Ege’ye attı, beklemeye başladı..

İstanbul Kültür Üniversitesi çatısı altında iki yıl önce “Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi” (GPOT-Global Political Trends Center) kurulmuş.

                GPOT’nun  amacı, “uluslararası siyasi arenadaki küresel oluşumların incelenmesine yönelik bir platform oluşturmak, Türkiye’nin bu küresel eğilimler karşısındaki duruşunu tartışmak”mış.

Bu çalışmalar kapsamında GPOT son olarak Kıbrıs konusunu bir kez daha masaya yatırmak, gelinen aşamaya ilişkin çeşitli perspektiflerle analizler yapmak istemiş. Ve bu maksatla Güney ve Kuzey Kıbrıs’tan “alanlarında uzman katılımcılar” ve “her iki taraftan gazeteciler”i istanbul’a davet etmiş..

Egemen Bağış da katılımcıları Ortaköy’deki AB Genel Sekreterliği ofisinde kabul etmiş, Ekibi, son derece samimi ve sıcak karşılayan Bağış, özellikle AB sürecine ilişkin detaylı bilgiler vermiş.

Bağış demiş ki;

“Bugün iki ülke Türkiye ve Yunanistan savunma harcamalarını durdursa inanılmaz büyük bir tasarruf yapılmış olur. Bizim artık ortak çıkarlarımızın farkına varmamız lazım. Ama bugün siz silah alıyorsunuz biz alıyoruz, biz deniz altı alıyoruz siz alıyorsunuz. Oysa çocuklarımıza daha fazla bilgisayar almayı, okul inşa etmeyi, yeni yollar yapmayı, insanların daha iyi koşullarda yaşamaları için harcama yapmayı tercih ederiz. Artık uyanma zamanı.” (Yeni Düzen gazetesi. Aysu Basri Akter. 2 Mart 2010)

Bağış’ın coğrafya ve strateji bilgisine; Ercan’ı gemilerin yanaştığı bir liman olarak zannettiği zamandan beri şüphe ile yaklaşıyorum.

(“Biz limanlarımızı açmaya hazırız ama KKTC’ye uygulanan ambargo kalksın, Ercan limanından bir gemi gidip portakal yüklesin getirsin, limanlarımızı açalım”..  Kaynak; HaberTürk gazetesi. Muharrem Sarıkaya. 12 Haziran 2009)

                Yunanistan şöyle veya böyle AB üyesi. Onun garantörlüğü altında.. Türkiye ile olan bütün problemlerini AB’ye ihale etmiş vaziyetteler..

                Aslında başka da problemi yok..

Peki Türkiye?

                Gürcistan’dan başlayalım.. Dün, Montrö’ye aykırı olarak Karadeniz’e burnunu sokmak isteyen Amerikan donanması ile iki günlük bir tatbikata başladı. Rusya, Gürcistan’ın Abhazya ve Güney Osetya bölgelerinin “bağımsızlığını” tanıdı. Gürcistan’ın Nato’ya girmesini hayat sahasına tecavüz olarak görüyor Rusya..

                Azerbaycan-Ermenistan-Karabağ’a geliyoruz.. Önce, ABD’nin etkili stratejik araştırma kuruluşlarından Stratfor geçenlerde, Karabağ’ın I. Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olan Bosna krizine benzer bir uluslararası etki yapabileceğini öne sürerek, Türkiye’nin de kendisini her an muhtemel bir Karabağ çatışmasının ortasında bulabileceği tahmininde bulundu. Hemen arkasından Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Abiyev, Dağlık Karabağ sorununun Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatacağını iddia etti. Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’da Azerbaycan topraklarından çekilmemesinin bölgede “büyük bir savaş” başlatma riskini doğurduğunu belirten Abiyev, “Sorunun diplomasiyle çözülmesi için 15 yıl bekledik. Azerbaycan bu sorunun barışçıl yollarla çözülmesi için bir 15 yıl daha beklemeyecek” dedi.   

                Bu arada Amerika’nın, Türk-Ermeni sınırının açılması için “bastırmakta olduğu” gerçeğini gözden uzak tutmayın lütfen.

İran… Nükleer silaha sahip oldu, olacak… Amerika, “yaptırım” istiyor.. Her yılın gelenekselleşen Nisan sendromunun bu yılki versiyonunda, Ermeni soykırımı’nın Senato’dan geçmemesi karşılığında Türkiye’nin İran politikasında daha fazla Amerika’ya yaklaşması şantajı var..

Irak.. Yine Amerika.. Bu sefer tez zamanda çekilecek ya.. Irak’ın kuzeyini istikrarlı hâle getirmek istiyor.. PKK’nın yok edilmesi gerek.. “Yok edilme” silah teslimi filan olarak değil, Kuzey Irak’ın “boşaltılması” şeklinde düşünülüyor.. Boşaltılacakları yer de Türkiye…  Yâni PKK Kuzey Irak’ta değil ama Türkiye’de olsun…

Kıbrıs..

Yunanistan.. Venizelos’un Türkiye’ye “silahlanma konusunda kısır döngüyü kıralım” dediği saatlerde Avrupa Batı Trakya Türkleri Federasyonu Başkanı Habiboğlu, kendilerini Türk olarak ifade edemediklerini belirterek şunları söylüyor: ”’Türk yok’ diyorlar. ‘Müslüman’, ‘Helen Müslümanları’ diyorlar… Biz Rodop’tan 3 tane milletvekili çıkarıyoruz. En çok oy alan bizim milletvekili adaylarımız. Ama yüzde 3’lük ülke geneli barajı olduğu için meclise yollayamıyoruz. Yani burada bağımsızlara da baraj var. Burada tek amaç azınlığın sesini meclise taşımamak. Siyasi temsilinin olmaması”.

AB üyesi Yunanistan seçimde azınlıkların “bağımsız aday bile olsalar” kendilerini ifade edememeleri için baraj koyuyor, AB üye adayı Türkiye’ye AB, “seçim barajını düşürün” diyor.

Bulgaristan.. AB üyesi Bulgaristan’da cami, ezan sesi, Türkçe “sıkıntı” veriyor. Türkçe eğitim ve radyo tv yayınları kaldırılıyor..

Venizelos’un teklifine lâp diye atlayan Bağış acaba bu coğrafyada Türkiye’nin nasıl yaşayabileceğini düşünüyor?

AKUT, Sivil savunma, İtfaiye teşkilatları ile mi?

Silah almayalım, denizaltı almayalım..

Herkesle her koşulda barış içinde yaşamanın yeter ve gerek şartı “askersizleştirilmiş bir dünya” mı?

Yalnız yine de Bağış’taki bir ilerlemeyi kabul etmem, hakkını teslim etmem gerek..

Yukarıdaki toplantıda Rum gazetecilere diyor ki; “Ben risk almaya ve kabinemi limanların açılması konusunda ikna etmeye hazırım. Ama siz de bir portakal gemisinin Mağusa Limanı’ndan hareket etmesini kabul eder misiniz?”

Haziran 2009-Mart 2010 arasındaki sürede portakal gemilerinin Ercan yerine Magosa’dan kalkması gerektiğini algılayan Bağış demek ki çok yakın bir sürede Türk-Yunan-Kıbrıs ilişkilerinin de karmaşıklığına vâkıf olabilecek..

Ama bu arada, Yunanistan’ın uzattığı eli sadece sıktıktan sonra değil, sıkmadan önce de parmaklarımızı saymamız gerektiğini akıldan çıkarmamak gerek..

Kollarımızın da yerinde olup olmadığını kontrol etmeliyiz..

Hiç ibret alınsaydı, tarih tekerrür mü ederdi? 4 Mart 2010

 “57’İNCİ ALAY HERYERDE..

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERİYİZ.”


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir