KANDİL, SEL, MAAŞ

KANDİL, SEL, MAAŞ - girl 548946 640

KANDİL, SEL, MAAŞ

Hüseyin MÜMTAZ

                Bu Kandil, “o Kandil” değil, Mevlit Kandili..

                Perşembe gecesi bilindiği gibi Mevlit idi.. TRT; Rusya Federasyonu Tataristan Özerk Cumhuriyeti Kazan, Mısır’ın Kahire, Makedonya’nın Üsküp, Irak’ın Kerkük ve Suudi Arabistan’ın Medine şehirlerinden bağlantılar yaparak canlı Mevlit yayınları yaptı, Diyanet İşleri Başkanı Mısır’dan vaaz verdi.

                Bir tek Lefkoşa Selimiye Camii’ne bağlanılmadı..

                O Selimiye ki, 1571’deki fetihten bu yana, yakın coğrafyada  Cami olarak kalan “tek Ayasofya” idi. CTP iktidarına kadar.. CTP ile, “Arasta’da turist trafiğini engellediği” mazereti ve “AB-UNDP fonlarıyla onarım” bahanesi ile ibadete kapanmıştır.

                Yâni İngiliz’in bile beceremediğini CTP becermiştir.

                TRT o gece her yerden yayın yaptı, Selimiye’den yapmadı.

                Halbuki ertesi gün, çoğu kimse bilmez; bir gece önce Mevlit kandili olduğu için KKTC’de dini tatil idi, bütün resmi daire ve okullar kapalı idi.

                İngiliz devrinden beri böyleydi.. İngiliz, yönetimindeki toplumların millet değil, cemaat olması için dine önem verir görünür, Ortodoks Rumların ve Müslüman Türklerin dini bayram ve günlerini olabildiğince bol tutar, bu günlerde yapılan gösterişli ibadetlerin bütün ritüelleri ile gerçekleştirilmesine ses çıkarmaz, sosyal tabanın etnik dürtülerden ise din sentezi ile kendini ifade etmesini desteklerdi.

                Perşembe günü, gün böyle başladı.. Ertesi gün tatil olduğu için, hafta sonu ile beraber üç gün tatil vardı, çalışanlar ve öğrenciler mutlu, en azından iyimser idi..

                “Mutluluğun” bir başka nedeni daha vardı.

                KKTC’de maaşlar, bütün bir ay  “çalıştıktan sonra”, yâni ayın son günü ödenir. 28 çeken Şubat’ın 27-28’i Cumartesi-Pazar, 26’sı da Cuma mevlid tatili olunca çalışanlar maaşlarını 25’inde Perşembe günü alacaklardı.

                Öyle umuyorlardı..

                Fakat olmadı.. Hak sahiplerinin % 90’ı ay sonunda Şubat maaşlarını alamadan üç günlük tatile girdiler.

Okumaya devam et  GİDE GİDE GELDİK “HALKLAR”A

                TAK muhabirine açıklama yapan Maliye Bakanı Tatar, kamu çalışanlarının maaşlarının ödenmesi için bakiyenin Türkiye’den aktarılacağını, ancak saat 15.00 itibarıyla henüz hesaplarına paranın ulaşmadığını ifade etti. Ödeme için 20 trilyon civarında bir para gerektiğini, ancak KKTC maliyesinde yeterli bakiyenin mevcut olmadığını belirten Tatar, “Türkiye Lefkoşa Büyükelçiliği imzaların atıldığını ve paranın Türkiye’den çıktığını belirtti. Ancak henüz bizim hesabımıza yatmadı” dedi. Bugün Türkiye’de tatil olmadığını, ancak KKTC’de tatil olması nedeniyle ödemenin yapılamayacağını da anlatan Tatar, “Bu büyük bir şanssızlık. Uğraşlarımız sürüyor” şeklinde konuştu.

                Türkiye ile KKTC arasındaki “Mevlit kandili tatili anlaşmazlığı” sorun yaratmıştı..

                Aslında bu “küçük” uyarı niteliğindeki olay ilerisi için son derece önemlidir.

                Kimse farkında değildir yahut bilenler de bilerek gözden kaçırmak istiyorlardır ama çaışanların şu maaş meselesi “görüşmeler”in, “görüşmeler sonucu oluşacak birleşme”nin, Kıbrıs Türkleri açısından en büyük problemini teşkil edecektir.

                Madde 1. Tatar; “Ödeme için 20 trilyon civarında bir para gerektiğini, ancak KKTC maliyesinde yeterli bakiyenin mevcut olmadığını” söylüyor.

                Demek ki KKTC çalışanlarının “ödenebilmesi için her ay a) 20 trilyon para lâzım ve b) Bu para, yeni mâli yılın ikinci ayında KKTC’nin kasasında yok ve c)Yâni Türkiye her ay “en azından” 20 trilyon para aktarmalı..

                “Lider ülke”  Türkiye için 20 trilyon bir şey değildir.. Türkiye, “Ne paranı istiyoruz, ne askerini!” yahut, “Türk askeri adada gereğinden fazla kalmıştır” diyen nankörlere rağmen bu parayı göndermeye devam edecektir.

                Ama Türkiye’nin, bu sloganları bayrak yapan CTP’nin (ve Talât’ın) 2004-2009 arası iktidarını desteklemiş olması akıl alır şey değildir..

                Madde 1’i unutmadan, Madde 2’ye geçelim..

                Madde 2. “Türkiye Kuzeye yılda 500 milyon Dolar veriyor ve maaşları ödüyor. Peki, olası bir çözümden sonra Ankara ile Kıbrıs Türk oluşturucu devletçiğinin bağları kalmadığı zaman ne olacak? Kıbrıs Türk memurlarının yükünü kim çekecek? Rum halkı, olası bir çözümden sonra KKTCdeki kamu görevlilerinin maaşlarının ödenmesine katkı yapmak istemiyor.. Rum halkı, öngörülen federal düzeni finanse edebilmek adına yaşam standartlarında gerçekleşecek olan düşüşe razı olmayacaktır. Oluşturucu devletçiklerden herhangi biri karşılayabileceğinden fazlasını harcamaya başlarsa merkezi hükümet tarafından mı kurtarılacak? Şayet Türk oluşturucu devletçiği Kıbrıslı Türk memurların maaşlarını ödeyemez duruma gelirse, bu yükü kim karşılayacak? Bu konu, herhangi bir anlaşmaya varılmadan önce müzakere masasında görüşülmeli, çünkü bu, dönüşümlü başkanlıktan bile daha büyük bir engel teşkil edebilir.” (Cyprus Mail. Merkez Bankası eski başkanı Hristodulos Hristodulu 1 Aralık 2009)

Okumaya devam et  Türkiye Devleti’nin Dili Türkçedir

                Madde 3. “1960 Anayasası’na göre tayin edilen memurlardan Türk tarafında hemen hemen kalmadığına işaret ettim. Bizim kendi yasalarımıza göre tayin edilmiş memurlar vardır. Onların çoğu eğer tedbir alınmazsa kendini sokakta bulacak. Tazminatları ne olur belli değil. Büyük bir olaydır. Bizim sosyal ve idari yapımızı kökten etkileyecek bir olay. .. Orada büyük bir problem var..” (“MÜZAKERELER”. Denktaş. Akdeniz Ajansı Yay. Nisan 2004.S.188)

                Demek ki; a)Talât, Hritofiyas ile birleşince Rum Merkez Bankası bu parayı (aylık 20 trilyon) ödemeyecek.. Daha da önemlisi, b) Ödemeyeceği için Denktaş’ın Annan zamanındaki görüşmelerden aktardığına göre “KKTC memurları kendilerini sokakta bulacak”.

                Öyleyse can alıcı mezuniyet sorusu asıl şimdi geliyor; “Kendi isteğiyle Rum’a yama olarak onun devletine iltica eden-sığınan Kıbrıs Türkü’ne TC, her ay bu parayı yine verecek mi?”

                “Doğru cevabı” tahmin ediyorsunuz; “Ne münasebet!”

                Yahut; “Kendi düşen ağlamaz”..

                Zannediyorum bir tek “Türkiye’nin askerini ve parasını istemeyenler” bu yeni konjonktürden etkilenmeyeceklerdir.

                Fakat bir başka şey daha oldu hafta sonu Kıbrıs’ın kuzeyinde..  Gök delindi..

Rauf Bey’in, “Ben doğduğumdan beri böyle bir yağmur hatırlamıyorum” dediği “küçük kıyamet” Lefkoşa’nın çevre illerle bütün bağlantısını kesti, Girne-Karaoğlanoğlu göl oldu, oteller suıyun içinde kaldı.

                İşyerleri, evler harab oldu..  Çok kısa bir süre önce Edirne-Trakya’da benzer bir feklâketi yaşamış olan Türkiye’de basın ya başka şeylerle uğraştığından, yahut nüfus ve ölçek olarak Kıbrıs’ı küçümsediğinden olaya yer vermeyince kamuoyunda da duyulmadı..

Kıbrıs Türkü hafta sonunu çok sıkıntılı geçirdi.. Kandil-Maaş-Sel üçgeninde sıkıntılı saatler yaşadı..

Sıkıntısı; her üçünde de bir şekilde “Anavatan”ın kendini “umursamazlığından” ileri geldi.

Neyse Kandil yine gelir, sel gider kumu-izi kalır..

Okumaya devam et  İstiklal Marşı Türk Vatandaşlarının Ortak Marşıdır

Ama “birleşildiğinde” maaş-ödemeler-istihdam konusunda yukarıdaki emâreler gerçek olursa..

Asık Kıyamet, yahut son yılların moda deyimiyle Tsunami işte o zaman kopar..

İyi bir haberle bitirelim bu karamsar yazıyı..

Meteoroloji’ye göre bu üç günün ardından Pazartesi günü Kıbrıs’a yaz geliyormuş..

Yıllar önce “Kıbrıs’a ilkbahar Şubat’ta gelir” demişim. Sonra devam etmişim; “Lâpta’da balkonda oturulur. Lâpta’da balkon bir ömür demektir.. Baharda hemen iki hyandaki incirlerin bir günde, yahut belki de birkaç saatte yapraklandığını; etraftaki, en çok da Dr. Hasan Bey’in bahçesindeki altıntopların bir gecede sapsarı açtığını farkeder, şaşırırsınız.”

“Geçen sene baharı, Şubat sonu Girne limanına lokantaların iskemle ve masalarını çıkarmaları ile farketmiştik”.. (“KIBRIS GÜZELİ GÜZELLEME Mİ İSTER?”. Hüseyin Mümtaz. Trabzon 1992)

1975’den, 85’den sonra yine bir Şubat sonu, 2010’un Şubat’ı ve Kıbrıs’a yine bahar gelmiş…

Hoş gelmiş.. 28 Şubat 2010

“57’İNCİ ALAY HERYERDE..

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERİYİZ.”


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir