ZİHİN BULANIKLIĞI

ZİHİN BULANIKLIĞI Hüseyin MÜMTAZ Kültürel derinliğimiz ile tarih zenginliğimizin, bunun doğal sonucu olarak da sosyal yapımızın; ilk olarak bir orta kahve yüzünden bozulduğundan daha önce bahsetmiştim. Pastahane’de “Orta kahve” istediğimiz hanım kız, “Türk kahvesi mi?” diye sormuştu.. Şaşkınlığımdan, “Başka hangi kahvenin ortası-sadesi var?” diye soramamıştım.. Sonra ve sırayla emâreler çoğaldı. Son zamanlarda bir radyo çıktı.. “Türkçe müziğin keyfi” sloganını çok seviyor ve kullanıyor. Ama bu anonsu yapıp hemen arkasından meselâ “İzmir’in Kavakları”nı çalıyor.. Zevkle dinlemeye başlıyorsunuz.. O ne? Şarkının tam yarısında “udla geçiş taksimini” müteakip “Yunanca” kelimeler dökülüyor şarkıcının ağzından. Şimdi, neye yanayım? “Türkçe müziğin keyfi” deyip başka dilde söylendiğine mi; “İzmir’in Kavakları” gibi bir türkünün ırzına geçildiğinin mi? Temelden farkettirmeden koparılan böyle ufak tefek taşlar sonuçta nereye varıyor biliyor musunuz? Odierno’ya.. 2003’ün, tam da tresadüfen “Amerikan bağımsızlık günü” olan 4 Temmuz’da Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Amerikalı birliğin komutanı 2009’da general rütbesiyle Türkiye’ye geliyor, asker dahil en üst düzeyde yetkililerle görüşmeler yapıyor, Amerikan Elçiliğinde şerefine yemekler verilip parlamenterlerimiz davet ediliyor. O davete de icabet ediliyor.. Tabii bu büyük felaketin yanında bizim “kahvenin ortası” ile “Elence okunan İzmir’in Kavakları” hayli masum kalıyor.. Derken Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanlığına seçiliyor. Ve TBMM Başkanlığı tarafından kendisine tahsis edilen Ankara’daki makam odasında AKŞAM Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ve Diplomasi Muhabiri Ezgi Akın’ı kabul ederek kapsamlı bir demeç veriyor: “Ezcümle”; “Ruhban Okulu açılmalı, anayasa sivilleşmeli” dedikten sonra “Artık tüm üye ülkeleri temsil ettiğini, konumu gereği Güney Kıbrıs’a sadece ‘Kıbrıs’ ismiyle hitap edebileceğini” söylüyor. Muhabirler soruyor; “Kıbrıs’ta çözümü nasıl destekleyeceksiniz?” Cevap: “Milletvekilleri arasında diyalog başlatacağız. Mayıs ayında, Güney Rum Kesimi’nde Avrupa Konseyi Meclis Başkanları Konseyi toplantısına ev sahipliği yapacağız. O zaman iki tarafa da gideceğim”. “- Nasıl gideceksiniz? Siz de Avrupalı diğer yetkililer gibi Güney’e mi uçacak mısınız?” Cevap: “Eski başkanlar nasıl gittiyse ben de öyle gideceğim. Daha önceki başkan Kuzey’e de geçti. Ben de geçeceğim. Uçmak zorunda kalırsak Güney’e uçacağız tabii. Oraya ‘AKPM Başkanı gidiyor’ diye bakmak lazım. Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanımıyor olması bunu etkilemez”. İyi de, eskiden bir Brüksel’li yahut Stockholm’lü başkan da aynı şeyi yapıp-söylüyordu..”Antalya’lılığın” en ufak bir farkı olmayacaksa, biz ne anladık bu işten? Oktay Akbal “Önce Ekmekler Bozuldu” demişti.. Sadece ekmekler mi? 9 Şubat 2010 “57’İNCİ ALAY HERYERDE.. HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERİYİZ.” - balkans

ZİHİN BULANIKLIĞI Hüseyin MÜMTAZ Kültürel derinliğimiz ile tarih zenginliğimizin, bunun doğal sonucu olarak da sosyal yapımızın; ilk olarak bir orta kahve yüzünden bozulduğundan daha önce bahsetmiştim. Pastahane’de “Orta kahve” istediğimiz hanım kız, “Türk kahvesi mi?” diye sormuştu.. Şaşkınlığımdan, “Başka hangi kahvenin ortası-sadesi var?” diye soramamıştım.. Sonra ve sırayla emâreler çoğaldı. Son zamanlarda bir radyo çıktı.. “Türkçe müziğin keyfi” sloganını çok seviyor ve kullanıyor. Ama bu anonsu yapıp hemen arkasından meselâ “İzmir’in Kavakları”nı çalıyor.. Zevkle dinlemeye başlıyorsunuz.. O ne? Şarkının tam yarısında “udla geçiş taksimini” müteakip “Yunanca” kelimeler dökülüyor şarkıcının ağzından. Şimdi, neye yanayım? “Türkçe müziğin keyfi” deyip başka dilde söylendiğine mi; “İzmir’in Kavakları” gibi bir türkünün ırzına geçildiğinin mi? Temelden farkettirmeden koparılan böyle ufak tefek taşlar sonuçta nereye varıyor biliyor musunuz? Odierno’ya.. 2003’ün, tam da tresadüfen “Amerikan bağımsızlık günü” olan 4 Temmuz’da Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Amerikalı birliğin komutanı 2009’da general rütbesiyle Türkiye’ye geliyor, asker dahil en üst düzeyde yetkililerle görüşmeler yapıyor, Amerikan Elçiliğinde şerefine yemekler verilip parlamenterlerimiz davet ediliyor. O davete de icabet ediliyor.. Tabii bu büyük felaketin yanında bizim “kahvenin ortası” ile “Elence okunan İzmir’in Kavakları” hayli masum kalıyor.. Derken Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanlığına seçiliyor. Ve TBMM Başkanlığı tarafından kendisine tahsis edilen Ankara’daki makam odasında AKŞAM Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ve Diplomasi Muhabiri Ezgi Akın’ı kabul ederek kapsamlı bir demeç veriyor: “Ezcümle”; “Ruhban Okulu açılmalı, anayasa sivilleşmeli” dedikten sonra “Artık tüm üye ülkeleri temsil ettiğini, konumu gereği Güney Kıbrıs’a sadece ‘Kıbrıs’ ismiyle hitap edebileceğini” söylüyor. Muhabirler soruyor; “Kıbrıs’ta çözümü nasıl destekleyeceksiniz?” Cevap: “Milletvekilleri arasında diyalog başlatacağız. Mayıs ayında, Güney Rum Kesimi’nde Avrupa Konseyi Meclis Başkanları Konseyi toplantısına ev sahipliği yapacağız. O zaman iki tarafa da gideceğim”. “- Nasıl gideceksiniz? Siz de Avrupalı diğer yetkililer gibi Güney’e mi uçacak mısınız?” Cevap: “Eski başkanlar nasıl gittiyse ben de öyle gideceğim. Daha önceki başkan Kuzey’e de geçti. Ben de geçeceğim. Uçmak zorunda kalırsak Güney’e uçacağız tabii. Oraya ‘AKPM Başkanı gidiyor’ diye bakmak lazım. Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanımıyor olması bunu etkilemez”. İyi de, eskiden bir Brüksel’li yahut Stockholm’lü başkan da aynı şeyi yapıp-söylüyordu..”Antalya’lılığın” en ufak bir farkı olmayacaksa, biz ne anladık bu işten? Oktay Akbal “Önce Ekmekler Bozuldu” demişti.. Sadece ekmekler mi? 9 Şubat 2010 “57’İNCİ ALAY HERYERDE.. HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERİYİZ.”


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir