Avrupa Parlamentosu’nda Kürt Konferansı

Konferans 4 Şubat Perşembe günü insah hakları savuncuları, gazeteciler ve milletvekillerinin katılımıyla tüm gün devam edecek. - AB
,
Avrupa Parlamentosu’nda Avrupa Birleşik Sol/Kuzey Yeşil Sol Grubu’nun düzenlediği “Türkiye ve Kürt Sorunu: Politik Diyalog ve Barış İnşası” konulu toplantı 3 Şubat günü başladı. Bu yıl 6’ncısı düzenlenen iki gün sürecek konferansın açılışı Nobel ödüllü Güney Afrikalı Başpiskopos Desmond Tutu, Avrupa Konseyi İyiniyet Elçisi Bianca Jagger, ABD’li yazar Noam Chomsky’in de bulunduğu himaye edenlerin mesajlarının okunmasıyla başladı.

Güney Afrika örneği
Tutu mesajında Kürt halkının Mezopotamya’da uzun ve zorlu bir tarihe sahip, yaşayan en eski ırklardan biri olduğunu belirterek barış için umudunu koruduğunu dile getirdi. Tutu, Leyla Zana ile DTP kapatılmadan bir süre önce görüştüğünü, soruna insan haklarını gözeten, azınlık haklarına saygılı, demokratik bir çözüm bulunmasında ülkesi Güney Afrika’nında iyi bir örnek teşkil edebileceğini savundu. Jagger ise yazdığı mektupta DTP’nin kapatılması, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e yurtdışı yasağı konulması, 15 yaşındaki Berivan adlı Kürt çocuğuna verilen hapis kararını kaygıyla karşıladığını dile getirerek Hasankeyf’i sular altında bıracak Ilısu Barajı projesinin durdurulması gerektiğini öne sürdü.

Zana’dan açılış konuşması
Toplantının moderatörlüğünü Norveç Bergen Üniversitesi ve Avrupa Birliği-Türkiye Sivil Komisyonu Başkanı (EUTCC) Kariane Westrheim’in yaptığı toplantının açılışını Leyla Zana yaptı. Kürtçe konuşan Zana, salonda çeviri olmayınca konuşmasına Türkçe devam etmek zorunda kaldı. “Kürt gönlüm, evrensel başkışım ve Türk diliyle sizlere hitap ediyorum. Barıyı konuşmak için buraya toplandık. Barış hepiminizin ortak bir isteği, arzusu ve çabası. Barış, Kürt halkı için anadilde korkusuzca konuşmak, zodrunlu göç yerine isteğe bağlı yerleşmek, Kürt isimlerinin yerleşim yerlerine geri verilmesi, nüfus cüzdanında Kürtçe harfler görmek, Kürdistan diyebilmektir. Barış Türk halkı içinse teslimiyet, tasfiye, huzur için Kürtlerden arınma, herkesin Türk olmasıdır. Eşitlik talebi bir kaygı kaynağıdır. Barış, Bodrum’da ekmek alamaya giden birini nasıl bir panzerle karşılaşmıyorsa Batman’da ekmek almaya çıkan birinin yine panzerle karışlaşmamasıdır. Barış bir, tek bir devlette birlikte yaşamaktır. Barış nasıl tesis edilir; soruna her kesim dahil edilerek, güvensizlik ortamına karşı negatif siyaset dilinin değiştirilmesiyle, ‘yendik-yenildik’ duygularının aşılanması değil bundan vazgeçilmesiyle tesis edilir.
Açılım projesinin halen içeriği bilinmiyor, en son söylenecek şey ilk söyleniyor. Başta devlet açılımı içine sindirmeli, halkını ikna etmek için bu gerekli. Nasıl devletin istemediği Türk halkını tatmin etmezse; PKK’nın istemediği bir çözüm Kürt halkını tatmin edemez. Yeni bir dil yaratılmalı, ne Kürt, ne Türk yeni dünya dilinden kopuk olmalı. İnanıyorum ki barış çığlığı sahibin bulacaktır, tıpkı Fırat ve Dicle’nin kavuşması gibi.” Konferansa davetli olan ancak duruşmaları ve sağlık sorunu nedeniyle gelemeyen kapatılan DTP’nin siyası yasaklı başkanı Ahmet Türk ise mesajında katılımcılarına başarılar diledi.

Okumaya devam et  Deliller tutarsız (AP Gözlem Heyeti)

Türkiye siyasi partiler mezarlığı
Zana’dan sonra Avrupa Birleşik Sol/Kuzey Yeşil Sol Grubu Alman vekili Lothar Bisky ise “Grubumuz koşulsuz olarak barış ve demokrasinin tesisi için çalışıyor. 6. defa düzenlenen bu diyalog toplantısında Kürt dostlarımıza kendilerini ifade fırsatı vermeyi amaçlıyoruz. DTP, Türkiye’nin kapatılan 27’nci partisi. Hasip Kaplan’ın dediği gibi Türkiye bir siyasi partiler mezarlığına dönmüş. Parti kapatılması Avrupa demokrasi değerlerine yapılan bir saldırıdır. Gurubumuz Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini hep desteklemiştir. Tabii bazı standart ve normları gözardı edemeyiz.”

Türkiye’nin en cesur projesi
Açılış konuşmalarından sonra gazeteci Hasan Cemal Kürt sorununa satır başlarıyla değindi: “Demokratik açılım projesi Türkiye Cumhuriyeti’nin en cesur projesidir. Arkasında Türkiye tarihinde görülmemiş bir siyasi irade vardır. Kürt sorunu ilk kez serbestçe ve tüm boyutlarıyla ele alınıyor. Türk halkı ilk kez Kürt sorunun kulak verip anlamaya çalışıyor, Türklerin öğrenmesi şart, En cahilinden en okumuşuna bu konuda her türlü kesim bilgisiz, cahil bırakılmıştır. Demokratik açılımda bir tıkanıklık yaşanıyor, açılım bitmedi, bu bir süreç öyle değerlendirilmeli, çok karmaşık bir sorun, derine inen kökleri var. 6 ay içinde her şeyin çözülmesini beklemek gerçekçi olmaz. Ayrıca parti kapatmak yanlıştır. Tutuklamalar yanlıştır. Kelepçeli fotolar yanlıştır. Taş atan çocuklara verilen cezalar yanlıştır. PKK ve Öcalan’ı yok saymak yanlıştır. Şiddet ve silahla bağ koparılacaksa İmralı ve Kandil görmezlikten gelinemez, Kürt sorunu ve PKK’yı ayırımazsınız. Ancak Reşadiye saldırısı, Habur girişlerinin zafer gösterileri haline sokulması, AKP’yi faşist ve düşman parti ilan etmek yanlıştır. Demokratik açılımına zaman tanınmalı, dağdan silah seslerinin duyulmadığı bir ortamda bu süreç sürdürülmelidir. İRA süreci 6-7 yılda çözüldü. Bizimkisi 6-7 aylık daha, gerçi mukayese bile edilemez ama bu süreç için sabır ve siyasal gerçekçilik gerek. Cin şişeder çıktı Türkiye’de. Kürt sorununu barış ve çözüm rayına oturtmak isteyenlerin iradesi bundan böyle yok sayılamaz. Karayılan bana dağda yaptığım bir mülakatta ‘biz bu dağlara piknik yapmak için çıkmadık’ demişti. Kürtlerin kültür, dil hak talepleri, yerel yönetim talepleri haklı taleplerdir, ancak önce parmaklar tetikten çekilsin, dağdan sesler çekilsin, kapalı kapılar ardında konuşalım, diyalog kurulsu. Demokratik açılım tarihi bir fırsattır. Son üç noktanın altını çizeceğim: Taraflar elindeki gücü abartmasın. Gözdağı ve kanla gidilecek yol yok. Ve üç barış ve diyalog olmalı, şiddete yer yok.”
Kapatılan DTP’nin yerine kurulan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesi Mardin milletvekili Emine Ayna “Ne yazık ki kapatılan bir partinin eşbaşkanı olarak buraya geldim. Kürt sorunu yeni değil, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana var. 1924 Anayasası ve sonra darbelerle yapılan yeni anayasalarla Türkiye daha tek dilli, tek kültürlü, tek kimlikli hale getirilmeye çalışıldı. Farklılıklarıyla yaşamak isteyen bir halktır Kürt halkı. PKK’nın özğürlük mücadelesi 1980 darbesinin bir sonucudur. Darbeden sonra silahlı mücadeleye geçilmiştir. Önce Kürt açılımı, sonra demokratik açılım en son da milli birlik projesi gibi isimlerle iş sulandırılmıştır. AKP mutlaka bu girişimi siyasi iradeye dönüştürmeli, şiddetle bağı koparmak için askeri operasyonlar durdurulmalıdır. PKK şimdiye kadar 8 kez ateşkes ilan etti, eylemsiz kararı aldılar, Öcalan ‘biz savaşa sevdalı değiliz’ diyerek siyasi iradesini göstermiştir. 12 Eylül’de 1200 tutuklama oldu. Halbuki şimdi 2 bin genç insan, çoğu çocuk denecek yaşta tutuklu. Yani darbe zamanını da geçtiler. Bugün Brüksel’e gelirken haberlerde duydum, 60 ev baskını yapılmış yeni… Askeri darbe mlantığında vazgeçilmeli, demokrasi ve barış kelimeleri kullanılarak faşist bir darbe gerçekleştiriliyor” dedi.

Okumaya devam et  Avrupa Parlamentosu milletvekili olarak utandığım oylama!

Kürtler artık tek devlet istiyor
Avrupa Birleşik Sol/Kuzey Yeşil Sol Grubu Alman vekili Jurgen Klüte, DTP’nin kapatılmasını eleştirdi: “Devlet demokratik açılımında tek meşru muhatabını kapatmış oluyor. AKP kiminle görüşecek. Kendisini demokratik olarak adlandıran bir ülkede parti kapatılmamalı. Eskiden Kürdistan’ın ayrı bir ülke olması savunuluyordu. Şimdi ise tek bir devletten, Türkiye’den söz ediliyor. Tek bir devlet çatısı altında birlik ve beraberlik için yaşamayı istiyor Kürt halkı. Türkiye Cumhuriyeti bunu ciddiye almalı. Ayrıca AB yolunda ilerlemek istiyorsa Kopenhag kriterlerine uyulmalı, azınlık hakları sorunu demokratik biçimde çözülmeli, AB kapısını Türkiye kendi yüzüne kapatmamalı.”

Filori: Çözümü bulmak bizim görevimiz değil
AB Komisyon Genişleme Genel Müdürlüğü Türkiye Masası Şefi Jean-Christophe Filori “Kürt meselesi merkezi bir önem taşıyor. Buna bağlı olan pek çok özgürlük ve demokratik hak mevcut hem Türkiye hem de AB için önemli bunlar. AB Türkiye’nin içişlerine karışmaz. Buna selayetimiz yok Komisyon olarak. 10 seneye yakındır görevim gereği Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ediyorum kimse 10 yıl önce Kürtçe yayın yapmayı düşünemezdi. Demokratik açılımı düşünmek bile mümkün değildi. Kimse dile getiremiyordu. Bugün herkes serbestçe konuşuyor. Başbakan, cumhurbaşkanı konuşuyor. Kaydedilen ilerlemeler önemli. Son ayda yaşanan gelişmelere gelince parti kapatılması, tutuklamalar kaygı verici. Bunu zaten komisyon olarak görüşlerimizi net bir biçimde açıladık. Türkiye’nin hükümetin ilerleme iradesini destekliyoruz. Hasan Cemal’e katılıyorum, ‘vazgeçememeli, süreci yaşatmalı, sürece şans tanınmalı.’ Biz tarafsız, nötr gözlemciler olarak siyasi çözümü desteklemekteyiz, şiddetten geri durulmalı, tüm muhataplarıyla istisnasız diyalog ortamı yaratılmalı. Bizim asli görevimiz aday ülkelerin belirlenen kriterlere uyumunun gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol etmektir. Bunun içinde azınlık haklarının gözetilmesi de mevcut. İnsan hakları AB’da anayasal güvence altındadır. Görev çizgimiz içinde nötr ve tarafsız kalırız, çözümü bulmak bizim işimiz değil. PKK’nın AB terör listesine alınması AB adayı ülkelerin kararıyla alınmıştır. AB’nin tavrı teröre karşı açık ve nettir. AB Komisyonu’nun yayımladığı ilerleme raporları Pulitzer ödülü almaz, bu raporlar olgulara dayanır, bir metodolojileri vardır, önce ülkede olan olumlu gelişmelere yer veriririz sonra ‘however’ (ancak) diye başlayan satırlarda eleştiriler ve tavsiyelere yer verilir. Bu raporlardan çıkan stratejik sonuçlara strateji belgesine alırız ve raporla birlikte yayımlarız.”

Okumaya devam et  TBMM Avrupa Parlamentosu’nun Sözde Ermeni Soykırımı İddialarına Cevap Vermelidir

Ayna kavgacı imajından rahatsız
Konuşmalardan sonra soru/cevap bölümünde BDP Mardin vekili Emine Ayna “gerçekten diyalog isteniyorsa, örgüte, ‘terör örgütü’ diyemeyiz” sözleriyle saloından büyük alkış topladı. Öte yandan Türk kamuoyunda algılanan “sert ve kavgacı” imajından aslında çok rahatsız olduğunu belirtti. “Bu imajı siz yakıştırdınız, Türk medyası yarattı bu imajı, gerçekleri söylemek şart, gerçekleri söylerken birinden birini kıracaksın, yani birileri kırılacak, nasıl tarih kitaplarında Kürt ismi sadece ‘dış mihrapların kışkırttığı halk’ olarak geçiyorsa ve erçeğin söylesi gerekiyorsa, bunu adamakıllı haykırmak gerek” dedi. Kendisine verilen Gandi örneğinin Kürtler için geçerli olmadığını savunan Ayna, “Gandi ve yandaşları tren raylarına yattığında İngilizce o treni durdurmuştu. Oysa ki Nusaybin’de çoluk çocuğun üzerine panzer yürüyor.” diye sözlerin tamamladı.

Konferans 4 Şubat Perşembe günü insah hakları savuncuları, gazeteciler ve milletvekillerinin katılımıyla tüm gün devam edecek.

YASAL UYARI:KAYNAK GÖSTERİLMEDEN YAYIMLANAMAZ

ABHaber, 04-02-2010 11.35 (TSİ)


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir