BU SÖZLER YAŞAR KEMAL’E YAKIŞMADI!..

BU SÖZLER YAŞAR KEMAL’E YAKIŞMADI!.. YAŞAR KEMAL, FRANSA’DA “TÜRK MEVSİMİ” ETKİNLİĞİNDE “PROVAKATÖRLÜĞE” SOYUNDU!.. - cia

BU SÖZLER YAŞAR KEMAL’E YAKIŞMADI!.. YAŞAR KEMAL, FRANSA’DA “TÜRK MEVSİMİ” ETKİNLİĞİNDE “PROVAKATÖRLÜĞE” SOYUNDU!..

Dün bilgisayarıma düşen bir e-posta, beni çok şaşırttı. Demokratik Açılım ve Milli Birlik Barış sürecine yaptığı katkılardan dolayı kendisine devletin en yüce katlarından onur ödülleri verilen Yaşar Kemal, Fransa’daki “Türk Mevsimi” kapsamında Paris’teki Fransa Ulusal Kütüphanesi’nde “Yaşar Kemal İle Buluşma” adı altında düzenlenen etkinlikte bakın neler söylemiş… Fransa Kültür Eski Bakanı Jack Lang’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda seçkin davetlinin katıldığı bir etkinlikte konuşan Yaşar Kemal, Türkiye’de 25 milyon Kürdün işkence altında yaşadığını belirterek, “Türkiye’de aşağılanan ve hor görülen Kürtlerin, ana dillerini konuşmaları, kendi dillerinde (Kürtçe) sanat, müzik, tiyatro, gazete, dergi, TV ve radyo yayını yapmaları yasak. Kürtlere yönelik baskıdan ve yasaklardan dolayı kendi dilim Kürtçe’de eserlerimi kaleme alamadım. Bu nedenle dünyada ‘Türk yazarı’ olarak tanındım. Türkiye’de Kürtler asimile edilmeye çalışılıyor” demiş. Bu sözler, Yaşar Kemal’in yazarlığına ve ününe yakışmayacak şok sözler… Bence bu sözler, Yaşar Kemal’in “provokatörlüğe” soyunduğunun açık göstergesi…

Evet, Türkiye’de barıştan, kardeşlikten, doğruluktan, dürüstlükten bahseden Yaşar Kemal, yabancı bir ülkede yabancı konukların önünde ne hikmetse birden bire değişiyor. Acaba Yaşar Kemal, daha önce birilerinin yaptığı gibi, “Nobel” ödülünü almak için Türkiye’yi karalamanın yeterli olacağını mı düşünüyor; bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa, Yaşar Kemal bu sözleriyle, bugüne kadar binlerce Kürdün kanını döken ve Kürtlerin demokrasinin nimetlerinden yararlanmasını önlemek için her yolu mübah sayan (/)’nın, Türk-Kürt çatışması yaratmaya yönelik etnik milliyetçilik temelindeki propagandasına hizmet ediyor. Diğer bir ifadeyle, kendisinden beklenenin “birleştirici” misyonunun aksine, “bölücülüğe”, “provokatörlüğe” soyunmuş görünüyor. Yaşar Kemal’in ütopik açıklamasına ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir defa bağımsız ve tarafsız kuruluşlarının araştırma ve raporlarına göre, Türkiye 25 milyon değil, yaklaşık 12 milyon civarında Kürt yaşıyor. İkincisi, Türkiye’de yaşayan Kürtler, kendi dillerinde tiyatro, sanat çalışması, gazete, dergi, TV ve radyo yayını yapabiliyorlar. (İnternette küçük bir tarama yaparsanız, nüfus ve yasaklar konusunda somut verilere ulaşabilir, Bay Yaşar Kemal’in yalan söylediğini rahatça ortaya çıkarabilirsiniz.) Benim burada asıl durmak istediğim konu, Yaşar Kemal’in “Türkiye’de Kürtçe konuşmasının yasak olduğu için eserlerini Türkçe kaleme almak zorunda kaldığı” iddiası… Kurmançca, Soranice, Feylice…

Okumaya devam et  SİLAHSIZ ÇÖZÜMÜN ANAHTARI!..

Söyleyişi olarak dağ ve yayla köylerinde, şehir ve kasabalarda konuşulan ve Farsça, Türkçe, Arapça kelimelerden meydana gelmiş, cümle yapısı Farsça benzeri olan, dar kadrolu bir dille bugünkü sosyal ve medenî hayatın hangi tezahürlerini, hangi kavramlarını ifade edebileceksin de böyle konuşabiliyorsun Bay Yaşar Kemal… Bazı dil bilimciler, Kürtçe’nin, Farsça’dan çıkma bir dil olduğunun delili olarak kendine ait sayı isimlerinin mevcut bulunmayışını gösterirler. Lengüistik ilminin verilerine göre, bir dilin müstakilen mevcut olması için kendine ait sayı isimlerine malik bulunması gerektiği tezini ileri sürerler. Aksi takdirde kendisine ait rakam isimleri mevcut olmayan diğer dillerden birinin veya ikisinin karşılıklı etkileşimi suretiyle meydana gelmiş bir lisan olabileceği iddia ve ifade edilmektedir. Şimdi bu düşünceden hareket edilecek olursak, Kürtlerin, Türklerden veya Farslardan veyahut her ikisinden, her ikisinin karışımından meydana gelmiş bir topluluk olduğu fikri de ortaya çıkmaktadır. Esasen bir insan için önemli olan şu veya bu topluluğa mensup olmak değil, dünyada bulunduğu müddet içinde kendine, yakınlarına ve insanlığa faydalı ve hayırlı bir insan olabilmektir. Hangi dili konuşursa konuşsun, hangi milletin, hangi devletin bir ferdi olursa olsun önemli olan, hayatının maddi ve manevi hedeflerine bir insanın ulaşabilmesidir. Bay Yaşar Kemal, Sen Adana’da, Kadirli’de, Ankara’da, İstanbul’da Türkiye’de ortak dil olan Türkçe’yi geliştirerek, gazetelerinde çalışarak, aydın grupları içinde pişerek, halk arasında dolaşarak bu dilin seçkin bir yazarı haline gelmişsin ve ödüller almaya hak kazanmışsın. Peki, daha ne istiyorsun arkadaş? Eğer Türkçe bilmeseydin, rakamları bile Farsça’dan alınma dar kadrolu bir dille yazmak mecburiyetinde kalsaydın; neyi, hangi edebiyatı, hangi eşkıyanın hangi destanını yazabilecektin, söyler misin?.. Evet, ortak dil Türkçe sayesinde bugünkü çağdaş hayatın teknik, ekonomik ve sosyal nimetlerinden Türkiye’de yaşayan herkes beraberce faydalanmıyor mu?.. Bay Yaşar Kemal, sizin şahsınızda, tüm Kürt aydın ve siyasetçilerine, ünlü Kürt aydını ve yazarı Behlül Yavuz’un “Kürtler” isimli meşhur kitabındaki şu sözlerini dikkatlice okumalarını tavsiye ediyorum; “Bu topraklarda diz dize, komşu olarak, beraberce askerlik yaparak, birbirimizden kız alıp kız vererek, bin yıldır birlikte yaşıyoruz. Dinimiz bir, gelenek ve göreneklerimiz bir. O halde niçin birbirimize yabancı gibi davranacağız? Niye birbirimizden ayrılacağız, söyler misiniz? Kasabalarda ve birçok köyde mezrada karışık yaşıyoruz. Büyük şehirlerde birlikte yaşıyoruz. Birbirimizle ortak işler kurmuşuz. Karşılıklı alışveriş yapıyoruz. Dost olmuşuz, kardeş olmuşuz. Öyleyse, yabancıların kışkırtmasıyla birbirimize düşman mı olacağız? Gün olmuş, girdiğimiz harplerde bizi; İngiliz’i, Fransız’ı, Rus’u daha adını bile artık söylemek istemediğimiz bir sürü irili ufaklı hasmımız kışkırtmaya çalışmıştır, kışkırtmışlardır. Ama şükür ki, bizi birbirimizden ayırmaya muvaffak olamamışlardır.” Evet, ortak dil Türkçe sayesinde memleketin en iyi avukatları Kürt kökenlidir. Hâkimleri, savcıları Kürt kökenlidir. Mühendisler, doktorlar, milletvekilleri, belediye başkanları, bakanlar, başbakanlar ve cumhurbaşkanları içinde ne kadar Kürt kökenli vatandaşımızın mevcut olduğu güneş gibi ortada değil midir? Eğer ayrıcalık fikrine taviz verilseydi böyle olabilir miydi? Eski bir siyasinin söylediği gibi “Kürt ne kadar Türkse, Türk de o kadar Kürttür” sözünün Türkiye’nin gerçeklerine tamamıyla uyduğunu inkar etmek mümkün müdür? Bay Yaşar Kemal, ayrılık gayrılık fikrini kafamızdan kazıyıp atmalıyız artık. Kürt gençlerinin kanları üzerinden rant sağlayanlara ve saltanatlarının ellerinden alınmasından korkanlara karşı birlikte mücadele edelim. “Kürdistan bölgesinde Türkçe’nin yanında Kürtçe’nin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi” önerisi, akla “iki uluslu cumhuriyet” fikrini getiriyor. Türkiye’yi etnik temelde bölgelere ayırıp her farklı dilin “resmi dil” olarak eğitimde kullanılmasını talep etmek, etnik milliyetçi bir taleptir. Bu öneri, çözüm sürecini peşinen sabote etmekten öte bir anlama da sahip değildir. Çok kültürlülüğü ile zengin Anadolu, bölünmeye uygun bir toprak değildir. Bu çağ artık bölünme çağı değil, bir arada yaşama çağıdır. Kürtler, demokratik bir Türkiye’de sosyal, ekonomik ve kültürel yönden daha iyi yaşamak istiyor. Kürtler, medeni dünyanın bir parçası olmak, gençlerini okutmak, iş sahibi yapmak, geleceğini kurtarmak istiyor. Lütfen akıllı olalım, aklımızı başımıza alalım. Eğer halkların ayrılığını iddia eden bir kavgaya başlarsak, bu facianın acısını bu memlekette yaşayan herkes acı bir şekilde çeker ve bu acı yıllarca sürer. Ve sonunda ne mi olur? Bu memleket ahalisi kurda kuşa yem olur. Sahip olduğumuz nimetin, nimetlerin kadrini bilelim. Sonra dövünürüz, saçımızı başımızı yolarız. Çok şükür ki halkımızın yüzde 99’u bu gerçekleri biliyor. Sükûnetini ve asaletini muhafaza ediyor. Aydınlarımızın hepsi de bundan ders alarak, ona göre konuşmalılar. Birliğimizi, dirliğimizi hep beraber korumalıyız.

Okumaya devam et  5 MİLYON DOLARLIK “İMRALI PALAS”

SON SÖZ… Anadolu, etnik kaynaşmanın etnik ayrışmayı yendiği bir yerdir. Ayrılık gayrılık fikrini kafamızdan atmalı, silahların gölgesinde siyaset yapmaktan kurtulmalı ve etnik milliyetçilik yapanları tecrit etmeliyiz! Çözümün anahtarı; birlikte yaşama iradesine ve demokrasi ipine sımsıkı sarılmak!.. Bu ipin bizi huzura ve mutluluğa ulaştıracağından kuşkunuz olmasın. Nail Amudi


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir