Türkiye’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 71. Yıl dönümünde, 1950 li yıllardan bu güne tartışılagelen ölüm nedeni ile birlikte suikast iddiaları birbiri ardına eklenen çeşitli senaryolar ile son olarak vasiyeti gündeme geldi. Bunlardan birçoğu sadece söylentide kaldı ancak günümüzde hala tartışılan bir vasiyet meselesi devletin zirvesine kadar ulaştı.
Atatürk’ün Gizlenen Vasiyeti ile ilgili Meriç Tumluer adında Mersin’li bir vatandaşın yıllardır Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genel Kurmay Başkanlığı ve siyasi parti liderleri ile yaptığı görüşme ve yazışmalar bu güne kadar sonuç vermemiş olsa da konuyu mahkemeye taşıyarak Tumluer’in iddia ettiği Gizlenen Vasiyetin açıklanması noktasında girişimlerde bulunması konuyu takip edenlerin aklına soru işaretleri getiriyor.
ACABA GERÇEKTEN AÇIKLANMAYAN BİR VASİYET VAR MI?
Bu güne kadar Türk Yargısının aldığı takipsizlik kararlarının üzerine konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıyan Meriç Tumluer Atatürk’ün Gizlenen Vasiyetinin varlığını iddia etmekten vazgeçmek bir yana elinde delil olarak nitelendirdiği tüm belgeleri de ifşa etmekten çekinmiyor. Konu ile ilgili devlet erkanından bu güne kadar açıklama gelmezken hiç kimse bu iddiaların leyhine veya aleyhine bir cevap niteliğinde söylemde bulunamıyor.
Meriç Tumluer’in bu iddiası cevap niteliğinde bir görüş veya ilmi bir yaklaşım ile fikir beyan edilmediği sürece de kafalarda hep “Acaba” soru işaretinin yer almasına sebep oluyor.
Konunun baştan beri takipçisi olduğum için sizlerle bu belgeleri paylaşmakta sakınca görmüyorum. Bende herkes gibi elbette konuyla ilgili yetkili bir ağızdan varsa böyle açıklanmayan ve sır gibi saklanan bilgilerin, Türk Milletinin bağrından kopmuş ve bu millete malolmuş bir liderin bilinmeyen bir sırrı kalmaması için elimden gelen çabayı sarfedeceğim.
Mustafa Kemal hiçbir zaman bir kuruma endeksli bir yaklaşımla değerlendirilemez. O Türklüğün tartışılmaz liderlerinden biridir.
Meriç Tumluer’in iddiasıyla bahsettiği Atatürk’ün Gizlenen Vasiyeti’nin içeriği konusunda aldığım bilgiler beni dehşete ve dikkate düşürürken önemle üzerinde durduğum konu Vatikan’ın bu vasiyetten haberdar olduğuydu. Dolayısıyla ülkemizde son dönemlerde ki gelişmeler Avrupa Birliği yaklaşımıyla iktidar partisinin demokratik açılımları, ılımlı İslam modeli ile birlikte hareket eden dinler arası diyalog ve kanunlarda yapılan bazı değişiklikler vasiyetin içeriğinde bahsedilen tehlikelerin ve yapılması gereken işlerin ne kadar savsaklandığı konusunda bana işaretler verirken bir taraftan da konu ile ilgili ne yapılması gerektiği soruları aklıma takılıyor!
Bu vasiyet nasıl ortaya çıktı?
Atatürk’ün Jandarma İstihbarat Subaylarından Teşkilat-ı Mahsusa (M.İ.T) kurucusu ve Türk Polis Teşkilatının da kurucusu olan Mehmet Rıfat Efendi’nin günümüze kadar sakladığı belgelerin Atatürk’ün gerçek mirası ve vasiyetinin halen açıklanmadığını alelade gözler önüne seriyor.
28 Kasım 1938 de yani Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından 15 gün sora açılan bu vasiyette iki zarf olduğu, birinin içinde bugün herkes tarafından bilinen 6 maddelik vasiyeti içerdiği diğerinin ise Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine, vefatından 50 yıl sonra yani 1988 yılı Kasım ayına müteakiben açılması belirtildiğinden, Ankara Ulus’ta ki Ziraat Bankası kasalarına kilitlenmekle birlikte, anahtar uydurulup açılır düşüncesiyle kasanın ağzı kaynakla kapatılarak beklemeye alınıyor… İşte bu tarihten itibaren bir yetkili tarafından bu güne kadar açılıp açılmadığı konusunda bilgi sahibi olmanın imkanı olmadığı gibi, Mehmet Rıfat Bey’in bugün ki varisleri yani oğlu Alaaddin Tumluer ve Torunu Meriç Tumluer 1963 yılından itibaren gayriresmi olarak makamlara konu ile ilgili “Günü Geliyor” diyerek bilgiler vermiş ancak vasiyetin 1988 yılı Kasım ayına müteakiben açıklanmaması üzerine, 2005 yılından itibaren de konuyu mahkemeye taşıyarak Atatürk’ün 50 yıl sonra açılmasını istediği vasiyetinin açıklanması ve Türk Milleti ile paylaşılması için çaba sarfetmişler. Dava Türk yargısında her defasında takipsizlik kararı verilerek kapatılsa da konunun üzerinde önemle duran Meriç Tumluer babasından aldığı bu emaneti A.İ.H.M’ ne taşıyarak inatla savunduğu bu vasiyetin açıklanması konusunda mücadelesini vermeye halen devam ediyor…
GİZLENEN VASİYETTE NELER VAR!?
Atatürk’ün vefatından 50 yıl sonra açılmasını istediği vasiyette neler olduğu konusunda aldığım bilgiler beni bir taraftan sevindirirken diğer taraftan bu vasiyetin bu güne kadar neden bekletildiği, normalde vasiyetin ölümünden 50 yıl sonrası tarih olan 1988 yılında açılmış olması gerekirken neden açılmadığı sorusuna da, günümüze ve geçmişe bakarak cevap bulmanın zor olmadığını söyleyebilirim. Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı bir konuşma sırasında bize verdiği bir işarette ekonomik bağımsızlıktı. Asıl egemenliğin ve savaşın ekonomi alanında verileceğini söyleyen Mustafa Kemal düşünceleri ve eylemleri ile tam bir lider ve devlet adamıydı.
Atatürk’ün Gizlenen Vasiyeti’nin içeriğinden edindiğim birkaç önemli hususa dikkat çekmek istiyorum. Bu konuda bu tür bilgileri önümüzde ki günlerde de sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Vasiyetin yeni Türkçe’ye çevrilmiş bir kısım metnini gördüğümde ATATÜRK, TÜRKİYE’DE YOK DENİLEN PETROL SAHALARINI DAHA O DÖNEMDEN TEK TEK ADRESLERİYLE BİRLİKTE BELİRTMİŞ. GAZİ PAŞA, DERİNDE ANCAK PEK ÖNEMLİ PETROL REZERVİNE SAHİP BİR ÜLKE OLDUĞUMUZU AÇIKLAMIŞ…
Ayrıca Mustafa Kemal bir konuya dikkat çekerek şöyle diyor “Ülkenin manevi bataryaları boşaltılmıştır. Büyük Türkiye Hareketi’ne yeniden başlanmalı ve Türkiye Demokratik Cumhuriyetler Birliği yeniden kurulmalıdır ve kesinlikle bu bir gün gerçekleşecektir”…
Mustafa Kemal bu cümleleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ileri ki tarihlerde yeniden büyük bir Türk İmparatorluğu olacağının sinyallerini vererek tüm Türki Cumhuriyetlerin Türkiye Demokratik Cumhuriyetler Birliği çatısı altında toplanacağını öngörüyor…
Ve son olarak çok önemli bir husus daha “AYASOFYA”;
Ulu önder Mustafa Kemal vasiyetinde Kuran-ı Kerim’de adı geçen Mehdi’nin Ayasofya’ya ineceği kanaatine varmış. Bu yönde bazı tarihi işaretlerden ve ayetlerden yola çıkarak bilgiler vermiş. Yani Mustafa Kemal dünyanın tek merkeze sahip olmadığını Anadolu Medeniyetinin insanlık tarihi ile denk bir medeniyet olduğunu ve çok büyük bir değer olduğunun üzerinde durarak Dünyanın bilinen merkezleri haline gelen Mekke ve Kudüs şehirlerinin yanı sıra İstanbul’a önemle dikkat çekmiştir.
Yazımın sonunda bu konuda aldığım bilgiler ve gelişmeleri sizlere diğer yazacağım yazılarla paylaşacağımı belirterek bitirmek istiyorum. Ve sizlerinde bu konuda ki görüş ve yorumlarınızı merakla bekliyorum…
Hakan Koruk/ Araştırmacı/ Gazeteci
hakan.koruk@politikadergisi.com
Kaynak:
Bir yanıt yazın