Protokollerin Savunulacak Bir Yönü Yok!..

Şükrü M. Elekdağ - ermenistan ordu


Şükrü M. Elekdağ

Tarih Komisyonu’nun görevinin 1915 olaylarına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılması olduğu belirtilmiyor. Ayrıca, Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi soykırımın dünyaya tanıtılmasının ulusal hedef olduğunu vurguluyor. Bu durumda, Türkiye’ye sınırı açtıracak olan Erivan, hem soykırım kampanyasını sürdürecek, hem de komisyonu çalıştırmayacak.

Bundan önceki yazımızda (15.09.2009), Türkiye ile Ermenistan tarafından parafe edilmiş bulunan iki protokolden Diplomatik İlişkilerin Kurulmasını Öngören Protokol’de 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması’nın geçerliliğinin kayıt altına alınmamış olmasının, mevcut sınırları tartışmaya açık bir hale getirme sakıncasını taşımasının yanında, antlaşmanın Nahcivan üzerinde Türkiye’ye garantörlük hakkı veren hükmünden de feragat edildiği sonucunu doğuracağını belirtmiş ve bu durumun ulusal çıkarlarımız açısından ciddi sakıncalar yarattığını vurgulamıştık.

Bu yazımızda İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Protokol ile kurulması öngörülen tarih alt komisyonun kendinden beklenen görevi yapıp yapamayacağını inceleyeceğiz.

Hemen belirtelim ki, işlerliği olan bir tarih komisyonunun kurulması Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesinde merkezi bir rol oynayacaktır. Bunun sebebi, Türk ve Ermeni ulusları arasındaki ilişkileri 94 yıldır zehirleyen olgunun Ermeni tarafının soykırım saplantısı olmasıdır. Bu nedenle, tarafların 1915 olaylarına ortak bir tarih perspektifinden bakmaları sağlanamadığı sürece, aralarındaki kan davasının sürüp gideceği açıktır. Bu durum da, iki ulusun yaşadıkları beşeri faciaya ilişkin gerçeklerin bilimsel araştırma yoluyla gün ışığına çıkarılmasını zorunlu kılıyor. Belirttiğimiz bu hususlar, tarih komisyonun işlevini yerine getirmesinin, taraflar arasında iyi ve sağlıklı ilişkiler kurulmasında kilit bir rol oynayacağını ortaya koyuyor.

Bu görüşledir ki, TBMM, 13 Nisan 2005 tarihinde oybirliğiyle aldığı kararla Ermenistan’a dostluk elini uzatmış ve şu önerilerde bulunmuştu: (1) Türkiye ile Ermenistan 1915 olaylarına ilişkin gerçeklerin bilimsel araştırmayla gün ışığına çıkarılması için kendi tarihçilerinden oluşacak bir Ortak Tarih Komisyonu (OTK) kursunlar. (2) Ulusal arşivlerini kısıtlamaya tabi tutmadan araştırmaya açsınlar. (3) OTK, 1915 olaylarına ilişkin araştırmasını hem iki tarafın ulusal arşivlerinde hem de diğer ilgili ülkeler arşivlerinde yapsın ve bunların sonuçlarını dünya kamuoyuna açıklasın. O dönemde Erivan bu girişime olumlu bakmamıştı.

Okumaya devam et  SOYKIRIM DEMEYEN BÜYÜKELÇİYE İLK ONAY ÇIKTI

Görev talimatı yetersiz

Türkiye ile Ermenistan arasında 31 Ağustos’ta parafe edilen protokollerle hedeflenen uzlaşı, barış ve işbirliği sürecinde mesafe alınması da, her şeyden önce, kurulması öngörülen tarih komisyonunun görevini yapmasına bağlıdır. İlişkilerin Geliştirilmesine İlişkin Protokol ile kurulması öngörülen “tarihsel boyuta ilişkin alt komisyonun” (TBAK) görev talimatı şöyledir:

“Tarihsel boyuta ilişkin alt komisyon, iki halk arasında karşılıklı güven tesis edilmesi amacıyla, mevcut sorunların tanımlanmasına ve tavsiyelerde bulunulmasına yönelik olarak tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız bilimsel incelenmesini de içerecek şekilde bir diyaloğun uygulanmaya konulmasını hedeflemektedir. Bu diyalogda Türk, Ermeni ve İsviçre temsilcileri ile diğer uluslararası uzmanlar yer alacaklardır.”

İçerdiği muğlaklık nedeniyle, ilk bakışta dahi, bu görev talimatıyla TBAK’nin kendinden beklenen görevi yerine getirebilmesinin şu nedenlerle mümkün olmayacağı anlaşılıyor:

1) TBAK’nin yapacağı gö-revin “1915 olaylarına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılması” olduğu görev talimatında belirtilmemesi fahiş bir hatadır. Yaratılan bu boşluk, Erivan’a komisyon çalışmasını baltalamak imkânını verecektir. Ayrıca, Bağımsızlık Bildirgesi’nde ve bu Bildirge’ye atıfta bulunan Ermenistan Anayasası’nda, soykırımın dünyaya tanıtılmasının ulusal bir hedef olduğunun vurgulanması, Ermenistan’ın Türkiye aleyhindeki soykırım kampanyasını eskisi gibi yürüteceğini gösteriyor.

(2) Cumhurbaşkanı Sarkisyan ve Dışişleri Bakanı Andoniyan verdikleri demeçlerde, soykırımın tarihi ve kanıtlanmış bir olgu olduğunu, bu nedenle tartışılmasının kesinlikle söz konusu olmadığını ve Türkiye aleyhine soykırım kampanyasını eskisi gibi sürdüreceklerini belirtiyorlar. Bu şartlarda komisyonun verimli bir çalışma yapamayacağı açıktır.

(3) TBAK’nin yapısına, çalışma kurallarına ve oluşumuna dair hususların, diplomatik ilişki kurulması ve sınırların açılmasından sonraki bir tarihte müzakere edilecek olması hatalı olmuştur.

Bu durum, Türkiye’nin müzakerelerde elini zayıflatacaktır. Tarih komisyonunun işleyişini güvence altına alacak tüm hususların protokollerin müzakeresi aşamasında ele alınarak kesinleştirilmesi gerekirdi.

Okumaya devam et  Nükleer işportacılar

Türkiye elindeki kozu heba etmiş

Erivan’ın Türkiye ile uzlaşma aramasının temel nedeni sınırı açtırmaktır. Çünkü Ermenistan ağır ekonomik sıkıntı ve yoğun işsizlik nedeniyle sürekli göç veriyor, tükeniyor ve yoksulluk çemberini kıramıyor. Denize çıkışı olmayan, Türk ve Azeri ablukası altında bunalan ve savaş dolayısıyla ithalat ve ihracatının yüzde 80’ini yaptığı Gürcistan kapısını da büyük ölçüde kaybeden Ermenistan, soluk alamıyor. Bu bakımdan, Erivan Türkiye’yi, bir nefes borusu, denizlere ve Batı ile entegrasyona açılan bir kapı olarak görüyor. Bu durumda, sınır kozu, ülkemizin elinde olağanüstü güçlü bir siyasi kaldıraca dönüşüyor.

Bu imkâna sahip olan Türkiye, Ermenistan’la çıkarlarını koruyan bir mutabakat sağlamalıydı.

Oysa, bunun tam tersi olmuş ortaya ülkemiz açısından ciddi sakıncalar yaratan bir mutabakat çıkmıştır.

Bu sakıncaların başında, bölgede istikrarın sağlanması açısından yaşamsal bir işlevi olduğu kanıtlanmış olan Kars Antlaşması’nın, Türkiye’ye Nahcivan üzerinde garantörlük hakkı veren ve statükoyu koruyucu niteliği olan hükümlerinden feragat edilmesi geliyor. AKP hükümetinin, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına ağır zarar veren böylesine bir taviz vermesini akıl ve izanla bağdaştırmak mümkün değildir.

İkinci olarak, hükümetin elindeki etkin kozu, doğru dürüst işleyecek bir ortak tarih komisyonu kurdurmak için kullanması gerekirdi. Ama, bu da becerilememiştir. Kurulacak “tarih boyutlu alt komisyon”un görev talimatında, komisyonun görevinin 1915 olaylarına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılması olduğunun belirtilmemiş olması affedilmez bir hatadır. Zira bu şekilde, Erivan’a, komisyonun esas görevini engelleme imkânı verilmiştir.

Esasen, Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’ndeki açıklamaları, Erivan’ın Türkiye aleyhindeki soykırım kampanyasını eskisi gibi sürdüreceğini ortaya koyuyor.

Sonuçta, Türkiye’nin elindeki etkin koz hiçbir karşılık alınmadan heba edilirken ülkenin ulusal çıkarlarına da ağır zarar verilmiştir. Bu durumda şu soruya yanıt aranması zorunlu oluyor: Sorumlular, bu işi kendi inisiyatifleriyle yapacak kadar basiretsiz ve hain olabilirler mi? Bunun yanıtını, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’ne bağlı Avrupa Alt Komitesi’nin 14 Temmuz tarihli zabıtlarında buluyoruz. O gün Alt Komite’de konuşan Atlantik Konseyi yetkilisi David Phillips şu ifadede bulunmuştur: “İsviçre’de İsviçre arabuluculuğunda Türkiye ile Ermenistan arasında yürütülen müzakereler, gerçekte ABD’nin denetiminde ve katkısıyla yapılmıştır.” Peki… bu gafletin ve ağır vebalin hesabı nasıl verilecek? Hiç kuşkunuz olmasın, demokrasi perdesi altında faziletsizliği ve yalancılığı şiar edinenler, herhalde böyle bir durumu da Türk halkına başarı diye yutturabileceklerine inanıyorlardır…

Okumaya devam et  Tarih komisyonu muamması
21 Eylül 2009

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir