Mustafa Kemal’in Askerinden Mektup….

From: İNCİ Alpinar - siir sair mektup kalem edebiyat

From: İNCİ Alpinar [[email protected]]

————————————————————————————-

Sayın, P.Kıd.Üstğ.Bülent Demir
Şahin J.Bölük Komutanı Cizre/Şırnak

Zıpkın gibi genç bir asteğmendim, hatırlarsınız komutanım..

Gönüllü olarak güneydoğu da görev yapmak isteyen..

Madem vatan tehlikedeydi, madem milletimizin birliğine bütünlüğüne karşı hain terör tehdidi vardı, biz vatan evlatlarına düşen şey, kanımız canımız pahasına bu memleketi, bu toprakları savunmaktı..



Bize öğretilen buydu… Önce ailede, sonra okulda, sonra kitaplarda.. Yüreğimize işlemişti.. Ne yapacaktık yani… Torpil bulup batıda anakuzusu misali askerlik mi.. Eksik olsun.. Uzak olsun…
Bu duygularla görev için emrinize giren yüzlerce asteğmenden biriydim…



Beni hatırlarsınız.. Hatta beni çok iyi hatırlarsınız… Helallik isteyip de alamadığınız kaç astınız olmuştur ki…
Komutanız altındaki Erdem Sınır Karakoluna Destek Timi Komutanı olarak geldiğim günü hatırlıyorum..

Karakoldaki en yüksek rütbeli ben olduğum için tüm sorumluluk da dolayısıyla bana aitti..

Daha ilk günümde karakoldaki bazı askerlerin giyiminin diğerlerinden farklı olduğunu gördüm.. 3-5 kişi kadarlardı.. Diğer tüm askerler hücum yeleği ve postal yani tüm gün giyimi zorunlu kıyafetlerle dolaşırken bu 3-5 i her ne hikmetse yeleksiz ve terlikle dolaşıyordu.. Önceleri onları hasta veya istirahatli sandım.. ama istirahatli adam dışarda turist ömer misali dolaşmaz.. yatağında veya bölük revirinde olur.. sonra nöbetçi çavuşu çağırdım ve bu durumu sordum.. verdiği cevaba inanamadım…
– Komutanım dedi bana… o askerler imam hatip mezunu….!!!
– Eeee….yani…?
– Komutanım.. o askerlerin gündüz nöbete veya gece pusuya isimleri yazılmaz…!!!
– Eeee…peki ne yaparlar burada..?

– ………………………..
– Oğlum cevap versene… ne demek görev yazılmaz.. kim yazmaz… kim yazdırmaz…?
– Komutanım… Bölük komutanımız.. ( hık mık ile karışık) ………….

Tahminleriniz üzere aynı gece bu vatan evlatlarına da aynı diğer askerler gibi pusu görevi tarafımdan karakol defterine de kaydı düşülmek suretiyle yazılmıştır….
Senmisin yazan… Heralde vahiy! yoluyla olacak, haber alıp daha pusu timi çıkmadan bir baktım bölük komutanı olarak araca atlamış karakola gelmiştiniz.. Ben aracı kapıda karşılayarak,
– Astğm. Ayhan………..Vukuatım yoktur komutanım… demiştim… (ama vukuatım varmış.. haberim yokmuş..)

Vukuatım şuymuş… bu arkadaşlar, yani İmam Hatip mezunu olan askerler Kur’an-ı hatim ettikleri için mübarek (sizin tabirinizle) insanlarmış..

Yani onları korumalı, gözetmeli imişim… bu da nasıl olacak asker ocağında… görev vermemek suretiyle olsa gerek…
Lafın özü 40 dereden dolaşan lafların özeti bu… Ayhan Asteğmen ne desin…. adam komutan karşısında… e dağbaşı burası… üst komutan bulup derdini anlatacak hali mi var…


– Emredersiniz Komutanım… Yazılı emrinize müteakip bu askerlere görev yazılmayacaktır….!!!!

Gözlerime bakmıştınız komutanım.. bakışmıştık bir müddet… beni mi tartmıştınız, sözlerimi mi… yoksa kararlı olup olmadığımı mı aradınız gözlerimde bilemiyorum…
Sonra gittiniz, hiçbir şey demeden…. birdaha da yıldızımız barışmadı sizinle…. olur olmaz bir sürü saçma sapan sebeplerden fırça attınız ilerki günlerde… Ama o yazılı emriniz bir türlü bana ulaşmadı komutanım.. ve Ayhan asteğmen diğer askerlere nasıl davrandıysa o mübarek dediklerinize de öyle davrandı…
O Mehmetlerin hepsi mübarektir komutanım.. Vatan savunması da öyledir… Mübarek iştir… Mübarek insanlar yapar…
Takva kulların kendi aralarında bir üstünlük ölçüsü değildir komutanım… Allah ile kulları arasında bir ölçüdür..
Siz gittikten sonra pusu ve karakol emniyet timlerini çıkarırken o Mehmetlerin gözlerini görmenizi isterdim komutanım.. Bana bir farklı baktılar o akşam.. sanki korkmadan bölük komutanına karşı kafa tutmuş ve örtülü emrini dinlememiş, ama doğru olanı yapmışım gibi… görmeliydiniz o gözleri….

Geçti aradan 15 sene… nerden mi aklıma geldi şimdi durduk yere… yok canım ne durduk yerdesi…
Bir baktım dün Habertürk de Fatih Altaylı’ya konuk olmuşunuz komutanım.. hüseyin üzmez’in avukatı olarak….

Yüzünüz biraz değişmiş ama ses tonunuz ve vurgulamalarınız aynı hala… Bırakmışsınız yüzbaşı rütbesindeyken… ya da zorunda kalmışsınızdır… bilmiyorum…. Kul hakkı nedir çok iyi bilirsiniz komutanım.. Öbür tarafa üzerinde kul hakkıyla gitmek.. O kadar hassassınız ki o konuda asker-subay tüm astlarınızın yanına terhis gününden bir gece önce gider ve ısrarla helallik isterdiniz… vermemek ne mümkün… komutansınız….

Bilemem, sadece bu garip Ayhan asteğmenden mi alamadınız.. ya da bir başkaları daha oldu mu…
Söylermisiniz komutanım… vatan savunması için Anadolu’dan kopup gelen vatan evlatları geldiği yerde aynı kendi gibi olanların kayrıldığını görünce ne der, ne düşünür… onun yerine de göreve gitmesi, pusuya gitmesi, çatışmaya girmesi doğrumudur.. biri turist Ömer misali dolaşırken, çayını sigarasını tüttürürken, diğerinin tüm geceyi eli tetikte arazide mevzilenerek geçirmesi hak mıdır… Allahtan reva mıdır… bu kul hakkı değil ise nedir…
Bilmem içinizde ukde kalmışmıdır bu dik kafalı asteğmenden helallik alamamak… Siz o haksız yere ayrım yaptığınız Mehmetlerden helallik alsanız da ben etmiyorum..
Etmiyorum…çünkü vukuatınız var…
Ben vatana helal etmişim zaten, size ne hacet…

P.Astğm.Tahsin Ayhan
241.Dönem
Mustafa Kemalin Askeri….



not: Bu yazıyı hangi arkadaşım sayfasına alır yayınlar ve anasayfada

yayınlattırırsa mutlu olurum.

içimizden biri

Okumaya devam et  DEVLET YAPISINDA SİYASİ LİBERALİZME YÖNELİŞ

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir