AYİOS SPİRİDON’UN ÇANLARI KİMİN İÇİN ÇALIYOR?

Hüseyin MÜMTAZ - huseyin m
,


huseyin-mHüseyin MÜMTAZ

Hemingway’a özendiğimi sanmayın.. Sadece “konjonktür icabı”, Tremeşeli’nin emsalsiz kitabının ismini ödünç alıp biraz değiştirdim.

Annan Plânı konusunda 2004 yılında yazdıklarıma geri dönmekten ve o zamanki arşivimi-notlarımı karıştırmaktan nefret ediyorum, midem bulanıyor..

Fakat gene çıkardım, önüme dizdim..

Çünkü anlaşılan o ki Annan’ın kuyuya attığı bu taşı çıkarmak için bir referandum ve aradan geçen beş sene yetmedi.

Hem ısıtılıp, çeşitli soslarla “tatlandırılıp”-yiyeceğimiz hâle sokulup yeniden önümüze sürülüyor, hem yerli bazı dolmakalemler yeniden; “Bin kere önüme gelse bin kere yine evet derdim” diyor..

Türkiye Cumhuriyeti’nin; görev yemini etmesinin üzerinden 24 saat geçmeden KKTC’ye gelen acul Dışişleri Bakanı Davutoğlu TRT’deki “Enine Boyuna” programında demiş ki;

“Ya statik bir barış gerçekleşir, ki biz onun peşindeyiz, bu barıştan kastettiğimiz temel parametreleri Annan planıyla çizilmiş olan iki kesimlilik, iki kurucu devlet ve siyasi eşitliğe dayalı, Türkiye’nin etkin garantörlüğüne dayalı bir barış. Bunun dışındaki alanlar müzakereye açıktır. Bu yapıda bir barış ya da eğer bu olmazsa, taktik manevralarla karşılıklı bir manevra alan mücadelesine girmek… Bu istenilen bir şey değil, parça çözümlerle sonuca ulaşmak kolay değil”.

Pes…

Geçen gün 20 Temmuz’da “harekât”ın 35’inci yıldönümü “kutlandı”..

Türkiye’den de bir bakan ve bir orgeneral gitti; Eroğlu’nun deyişi ile “müzakerelerde kaderci ve teslimiyetçi bir politika izleyen” Talât bile “Cumhurbaşkanı” olarak “kutlama konuşması” yaptı..

Demek ki 35 sene önce gerçekten “kutlanacak” bir şey yapmışız..

Öyle kutlanacak ve kalıcı bir şey yapmışız ki 35 senedir “toplumlararası çatışma” olmuyor ve bu yüzden ölen tek kişi bulunmuyor..

Eğer bu da “statik barış” değilse, öyleyse nedir Sayın Davutoğlu?

Hadi onu bir kenara bırakalım; “Annan planıyla çizilmiş barış”ı yine ve belki bininci defa yeniden hatırlayalım..

Okumaya devam et  NATO’ya hayır!.. RUSYA’ya da HAYIR!.. / Cem Yağcıoğlu

Rumlara göre “evet” deseler ve dolayısı ile Annan Plânı kabul edilmiş olsaydı; Alithia’ya göre (24 Nisan 2009) şunlar olacaktı;

“29 Nisan 2004: Kimlik-pasaport ibrazı gerekmeden kullanılabilecek iki geçiş noktası açılacaktı. Nerede ikamet ettiğimize bakılmaksızın, istediğimiz herhangi bir yerde ikinci konut edinme hakkımız olacaktı. İade edilecek toprak, hukuki açıdan Kıbrıs Rum devletine ait olacaktı ve iadeye kadar denetimi Güvenlik Konseyinin yetkisiyle BM Barış Gücünde olacaktı. Kıbrıslı Rumlar, Yenierenköy, Sipahi ve Dipkarpaz’da eğitim, din ve siyasi kazanımlarla derhal özerklik statüsü kazanacaktı. Kıbrıs Lirası, bütün Kıbrıslıların resmi parası olacaktı.

Mayıs 2004: İngiliz üsleri arazisinin yarısı Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetine verilecekti. Bu arazinin yüzde 90’ından fazlası Kıbrıs Rum eyaletinde…

13 Haziran 2004: Avrupa Parlamentosu seçimleriyle eşzamanlı olarak; federal parlamento ve her eyaletin parlamentoları için genel seçimler yapılacaktı.

1 Ağustos 2004: BM’nin yeni barış gücü tam yetki sahibi olacaktı ve Güvenlik Konseyinin yetkisi temelinde misyonunu yerine getirmek için geliştirilecekti.

11 Ağustos 2004: İlk etapta iade edilecek ve ara bölgenin tamamını, kapalı Maraş’ı ve Erenköy’ü kapsayan topraklar kapsamındaki bölgeler Kıbrıs Rum eyaletine devredilecekti. 15 bin (Rum) göçmen, evlerine dönecek ve mallarına yeniden kavuşacaktı.

29 Ekim 2004: İkinci etapta iade edilecek topraklar kapsamındaki Düzce, Taşköy, Madenköy ve Lefke, Kıbrıs Rum eyaletine iade edilecekti. 3 bin 200 (Rum) göçmen evlerine dönecek, mallarına yeniden kavuşacaktı.

1 Ocak 2005: Kıbrıs Türk eyaletinde Türk Lirasının kullanımına son verilecekti.

29 Ocak 2005: 6 bin Türk askeri Kıbrıs’tan çekilecekti. Rum Milli Muhafız Ordusu ve Türk Kuvvetleri silah sistemlerini yüzde 20 oranında azaltacaktı.

29 Nisan 2005: Daimi ikamet veya çalışma iznine sahip olmayan Türk vatandaşları Kıbrıs’ı terk edecekti.

29 Haziran 2005: Ömerli, Bademliköy, Gaziler ve Kırklar köyleri Kıbrıs Rum eyaletine iade edilecekti. 4 bin göçmen evlerine dönecek mallarına yeniden kavuşacaktı.

Okumaya devam et  Güney Kafkasya: NATO ve İran İlgi çemberinde (II bolum)

29 Eylül 2005: 7 bin 500 Türk askeri Kıbrıs’tan çekilecekti. Rum Milli Muhafız Ordusu ve Türk Kuvvetleri silah sistemlerini yüzde 25 daha azaltacaktı.

29 Ocak 2006: 7 bin 500 Türk askeri daha Kıbrıs’tan çekilecekti ve Rum Milli Muhafız Ordusu ile Türk Kuvvetleri silah sistemlerini yüzde 25 oranında daha düşürecekti.

25 Eylül 2006: Türk ordusunun sayısı, Kıbrıs Türk eyaletinde 6 binle sınırlanacaktı. Aynı sayıda Yunan askeri Kıbrıs Rum eyaletinde konuşlanacaktı. Askeri kontenjanlar, kısıtlı silah gücüyle önceden uzlaşılmış 6 kışlada bulunacaktı.

29 Ekim 2006: Güvercinlik, Günebakan, Çayönü, Türkmenköy, Yeşilırmak, Akdoğan, İncirli, Kurutepe köyleri ile Maraş’ın kuzeybatı bölgesi Kıbrıs Rum eyaletine iade edilecek, 12 bin (Rum) göçmen evlerine ve mallarına geri dönecekti.

29 Nisan 2007: Alayköy, Yukarı ve Aşağı Bostancı, Haspolat ve Maraş’ın kuzeyi Kıbrıs Rum eyaletine iade edilecek, 14 bin (Rum) göçmen ev ve mallarına dönecekti. Kıbrıslı Rumlar; Kıbrıslı Türklerin ikameti amacıyla kullanılmayacak olan Kıbrıs Türk eyaletindeki mallarının üçte birini elde edeceklerdi.

29 Ekim 2007: Güzelyurt kenti ile Gürpınar, Şirinevler, Ağırdağ, Paşaköy, Özhan, Serhatköy, Korkuteli, Çamlıköy, Gemikonağı, Karpaşa, Mevlevi, Kozan, Çamlıbel, Zümrütköy, Kılıçaslan, Koruçam, Güneşköy, Yeşilyurt, Yeşilırmak, Dörtyol, Aydınköy, Pirhan, Akçiçek ve Vadili Kıbrıs Rum eyaletine iade edilecekti, 33 bin (Rum) göçmen geri dönecekti.

29 Nisan 2009: Bütün Rumlar, Kıbrıs Türk eyaletinde; her kentin ve köyün nüfusunun yüzde 6’sı oranında daimi yerleşme hakkı kazanacaktı. Kıbrıslı Rumlar üçte bir oranı kriterine uygun olarak mallarını geri alacak, Kıbrıslı Türklerin başka konutlara taşınmaları tamamlanacaktı.”

Yukarıda ismi verilen yerleşim yerlerinin hepsi halen Türk tarafında olan Türk yerleşim bölgeleridir ey okuyucu..

Bakın yukarıdaki son tarih ne; 29 Nisan… Yâni içinde bulunduğumuz bu yılın Nisan ayının 29’u…

Okumaya devam et  Davutoğlu’na “21. Yüzyılın Lideri” Ödülü

Demek ki 2009 Nisan’ının 29’unda tabutun son çivisi de çakılmış olacaktı..

Ey vicdan sahibi okur..

Al eline kalemi, yaz yukarıda adı geçen ve Rum’a iade edilen köyleri..

Sonra bak… “Türk eyaleti”nin elinde kalan “yerciğe”..

Daha başka ne olacaktı, biliyor musun?

Kuzeye dönecek 100 binlerce Rum Kuzey Kıbrıs’a yerleştikten 6 ay sonra siyasal hak (parti kurma-seçme, seçilme-aday olma) elde edecek.

Kuzeyde elinde kalan bir avuç toprakta da, çoğunluktaki Rum’un “siyasal egemenliğinin” altında yaşayacaksın..

Şu “6 ay sonra”ya bakalım..

Yukarıdaki “son tarih” ne? 29 Nisan 2009…

Koyun üzerine altı ay..

29 Ekim 2009…

29 Ekim 2009’da, yâni tam da bizim Türkiye’de “Cumhuriyet Bayramı” kutladığımız gün…

İnadına..

Kuzey Kıbrıs’taki Türk eyaleti’nde Rumlar çoğunluğu ve siyaseten iktidarı ele geçirmiş olacaklardı..

Peki 29 Ekim 2009 neye denk geliyor?

2009’un sonuna..

Yâni tam da Talât’ın “referandum” diye yırtındığı 2009 sonuna…

Sadece Ayios Spiridon’un çanları değil…

Dünyadaki bütün Rum ortodoks kiliselerinin çanları senin için çalıyor ey Kıbrıs Türk’ü…

Bizim için çalıyor..22/07/09



Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir