Türkiye Doğu Türkistan’daki katliama sessiz kalmıyor

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki olaylarla ilgili olarak sürdürdüğü telefon diplomasisi çerçevesinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüştü. Türk Parlamenterler Birliği (TPB) Genel Başkanı Hasan Korkmazcan ise olaylar konusunda, bazı uluslararası kuruluşların başkanlarına çağrı mektubu gönderdi. - TurkiyeHalki
,

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki olaylarla ilgili olarak sürdürdüğü telefon diplomasisi çerçevesinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüştü. Türk Parlamenterler Birliği (TPB) Genel Başkanı Hasan Korkmazcan ise olaylar konusunda, bazı uluslararası kuruluşların başkanlarına çağrı mektubu gönderdi.

AA

Ankara– Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden edinilen bilgiye göre Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki olaylara ilişkin Clinton’ı telefonla arayarak, Türkiye’nin konuya ilişkin hassasiyetini aktardı. Davutoğlu’nun diğer telefon görüşmelerinde de vurguladığı gibi Clinton’a da uluslararası toplumun konuya daha fazla ilgi göstermesi gerektiğini ilettiği öğrenildi.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde insanlık trajedisi yaşandığına dikkati çeken Davutoğlu, bu olayların etnik gerginliğe yol açmasının önüne geçilmesinin şart olduğunu da belirtti.
Davutoğlu ile Clinton’ın, ABD Başkanı Barack Obama’nın Rusya ziyareti çerçevesinde Kafkaslardaki durumu da ele aldıkları, ayrıca 13 Temmuz günü Ankara’da anlaşması imzalanacak olan Nabucco projesine ilişkin görüş alışverişinde bulundukları belirtildi.
Bakan Davutoğlu, Sincan’daki olaylarla ilgili olarak dün de Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt ve İran Dışişleri Bakanı Menuçehr Mutteki ile telefonda görüşmüştü.


Ankara Barosu’ndan protesto

Ankara Barosu Yönetim Kurulu’nun yaptığı  yazılı açıklamasında, ”Urumçi’de Çin halkının, polislerinin ve askerlerinin, esasen baskı ve sömürü altında olan Uygur halkına yönelik uyguladığı vahşet boyutuna ulaşan şiddet ve katliamın çok ağır bir insan hakları ihlali olduğu” ifade edildi.

Açıklamada, ”Ankara Barosu olarak, avukat olarak, hukukçu olarak önceliğimiz insan olduğu için insana dair olan her şeyle ilgili olduğumuz, insana yapılan her türlü haksızlığın, baskının, sömürünün ve ihlalin karşısında olduğumuz için Uygur halkına yönelik bu ağır insan hakları ihlalini protesto ediyor; başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası tüm kuruluşları bu vahşeti, katliamı ve şiddeti durdurmak için harekete geçmeye davet ediyoruz” denildi.


Korkmazcan’dan mektup

Türk Parlamenterler Birliği (TPB) Genel Başkanı Hasan Korkmazcan, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde meydana gelen olaylar konusunda, bazı uluslararası kuruluşların başkanlarına çağrı mektubu gönderdi.

TPB’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Korkmazcan, BM Genel Sekreteri, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi Başkanı, Avrupa Parlamentosu Başkanı, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı, İslam Konferansı Örgütü Parlamenter Asamblesi Başkanı, KEİPA Başkanı ile Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi Ülkeleri eski Parlamenterler Birliği başkanlarına gönderdiği mektupta, Uygur Özerk Bölgesi’nde meydana gelen ve halen sürmekte olan olayları ”sıradan bir toplumsal çatışma” olarak değerlendirmenin imkanı bulunmadığını ifade etti.

Okumaya devam et  Türkiye-Çin Dostluk Grubu’ndan istifalar

Doğu Türkistan topraklarında ”işgalci yönetimin defalarca uyguladığı katliam metotlarına daha karmaşık ve nitelikli bir planın ilave edildiğinin görüldüğünü” belirten Korkmazcan, mektubunda şunları kaydetti:
”Çin yönetiminin, nefretle hatırlanan ‘Kültür Devrimi’ günlerinden daha karanlık bir süreci başlatmış olmasından endişe duymaktayız. ‘Kültür Devrimi’ faciasını sahneleyenler hiç olmazsa Doğu Türkistan’da kontrollü bir devlet terörü uyguluyorlardı. Bugün ise uzun yıllardır hazırlanan ve toplumun derinliklerine yerleştirilmiş kin, acımasızlık ve gözü dönmüştük duygularıyla hislenmiş, sonuçlarının nereye varacağı kestirilemeyen bir vahşi kitle terörü sahneye konulmuştur.

Çin Halk Cumhuriyeti yönetiminin bütün örtme, karartma ve gizleme çabalarına rağmen, kanlı vahşetin her türlü insanlık değerlerinden yoksun boyutlara ulaştığı dünya kamuoyundan saklanamamıştır. Bu sebeple duruma, dünya kamuoyunu temsil eden ve programları insanlık değerlerini yaşatmak olan bütün uluslararası kuruluşların el koyması zorunluluğu bulunmaktadır. Son olaylarda hedef alınan sadece işgal altındaki bir milletin egemenlik hakları değildir. Başta yaşama hakkı olmak üzere çalışma, ifade, eğitim, seyahat ve yerleşme hakları gibi temel insan hakları hiçe sayılmakta ve dünya kamuoyunun haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını da ortadan kaldırmaya teşebbüs edilmektedir.”

Kurumunuzun, insan hak ve özgürlüklerine verdiği değer çerçevesinde, Uygur Özerk Bölgesi’ndeki faciaya seyirci kalmayacağını umuyorum. İnsanlık kamuoyunun ikinci bir Bosna Hersek utancını yaşamaması için geç kalmadan harekete geçilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

Kurumunuzun kendi çalışma usulleri içinde ve insan haklarına değer veren benzer kurumlarla iş birliği yaparak gerçekleştireceği girişimleri bekliyor, bu vesileyle en içten saygılarımı sunuyorum.”


KESK -Sağlık-İş ve Anadolu Gençlik Derneği’nden protesto

KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek de yaptığı yazılı açıklamada, Çin yönetimini kınayarak, olayların, ”yıllardır uygulanan baskıcı, antidemokratik ve tek tipçi politikaların sonucu olarak ortaya çıktığını ve bugün bu politikaların katliama dönüştüğünü” ifade etti.

BM’nin, olaylar karşısında sessiz kalmasını ”vahim” olarak değerlendiren Şimşek, ”Temel uluslararası belgeler kağıt üzerinde kalıyor, en temel hak olan yaşama hakkı fütursuzca ayaklar altına alınıyor” dedi.

Okumaya devam et  Konuşma Özgürlüğü Çin’in Elinde

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası (Sağlık-İş) Genel Başkanı Mustafa Başoğlu da Türkiye’nin, Uygur Türkleriyle her zaman yakından ilgilendiğini belirterek, ”Çin ve Türkiye ilişkilerinin en üst düzeye çıktığı bir ortamda böylesine bir vahşetin kabul edilemeyeceğini Çin’in bilmesi gerektiğini” kaydetti.

Başoğlu, ”Türkiye’den bu vahşete daha gür ve daha yüksek ses çıkarılmasının, Uygur Türklerinin kanayan yarasını ve ıstırabını dindireceğini” ifade etti.

Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı İlyas Tongüç de yazılı açıklama yaparak, olayları kınadığını bildirdi. İnançlarının gereğini yerine getirmeye çalışan Uygur Türklerinin baskı ve zulüm politikalarıyla sindirilmeye çalışıldığını belirten Tongüç, ticari menfaatleri uğruna olaylara sessiz kalan ülkeleri kınadı. Tongüç, Türkiye’yi de ”olayların durdurulması için vakit geçirmeden kararlı bir tutum sergilemeye” çağırdı.

 

”Doğu Türkistan’da katliam bitti, insan avı başladı”

Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdulmecit Avşar, Urumçi’de yaşanan olaylara ilişkin ”Doğu Türkistan’da katliam bitti, insan avı başladı” dedi. Avşar, yaptığı açıklamada, Çin güvenlik güçlerinin bin 500’e yakın Uygur Türkünü gözaltına aldığını bildirdi. Avşar, kendilerine ulaşan bilgilere göre, olayların şu anda yatıştığını, ancak asker ve polislerin özellikle Uygur kökenli erkekleri toplayarak gözaltına almaya başladığını öne sürdü.

Abdulmecit Avşar, şunları kaydetti:
”Çinli güçler katliamı bitirdiler, ancak şimdi de tek tek Uygur Türkünü yakalamaya başlamışlar. Yani Doğu Türkistan’da katliam bitti, insan avı başladı. Bize gelen haberlere göre 75’i kadın olmak üzere toplam bin 435 Uyguru tutuklamışlar. Doğu Türkistan’da yaşanan katliam olayları önceki gece itibarıyla durmuş. Dün sabah 05.00 sularında Urumçi Havaalanı yolu üzerinden yaklaşık 2 kilometre uzunluğunda ağır silahlarla donatılmış Çinli askerlerin şehre giriş yaptığını öğrendik. Doğu Türkistanlılar büyük bir katliama uğradı.

Korku ve endişemiz tutuklananların idam edilmeleri. Bölgeden gelen haberlere göre müthiş bir tutuklama harekatı başlatmışlar. Anlaşılan Uygur Türklerini sindirmek için olayı fırsat bilen Çinliler önüne geleni tutukluyor. Türkiye ve dünyadaki duyarlı devletlerden tutuklananlara yapılacak uygulamalarla ilgili duyarlı olmalarını bekliyoruz.”

”Urumçi’de yaşanan olay ve katliamların çoğunluğunu, değişik şehir ve bölgelerden gelen Çinliler tarafından işlendiğini” öne süren Avşar, ”Urumçi Havaalanı, geldikleri bölgelere dönmek için sıra bekleyen binlerce Çinli ile doluymuş. Havaalanına uçakların biri inip diğeri kalkıyormuş. Anlaşılan o ki katliam bilinçli ve toplu bir hareketle yapılmış” iddiasında bulundu.

Okumaya devam et  30 MİLYON TÜRK TEHDİT ALTINDA


Yalova

Çin’i protesto etmek için yürüyüş yapan Yalova Alperen Ocakları üyesi bir grup, İsmet Acar, Fatih ve Cumhuriyet caddelerini izleyerek, Uğur Mumcu Kültür Merkezi önüne geldi.
Gösteride Çin malı bir gömleği yakan grup, daha sonra olaysız dağıldı.

Iğdır

MHP Iğdır İl Başkanı Cahit Erol, yaptığı yazılı açıklamada, Doğu Türkistan’da 60 milyonun üzerinde Türk yaşadığını, Uygur Türklerinin kendi devletinin hiçbir yer altı ve yer üstü servetlerinden faydalanmadığını öne sürdü.

Çin’de benzeri olayların daha önce de yaşandığına dikkati çeken Erol, ”Çin Devleti şimdi o kan kusan makineli silahlarla mı sadece 140 kişiyi mi katlettiler? Gerçekler meydana çıkınca büyük bir soykırım olduğu anlaşılmış olacaktır. Bu olay tam bir vahşettir. Bizlere düşen görev, hiç yoksa dünya medyasına, Birleşmiş Milletler camiasına bu vahşeti götürmek” dedi.

Van

Türk Sağlık-Sen Van Şubesi üyesi bir grup, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki olayları kınamak üzere biraraya geldi. Şube Başkanı Suat Sayıcı, burada yaptığı konuşmada, sendika olarak Çin’de yaşanan olaylarda yaşamını kaybeden tüm Uygur Türklerine Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi.
Olayların bir an önce son bulmasını istediklerini bildiren Sayıcı, şöyle konuştu:
”Urumçi’de başlayan çatışmalar Çin tarafından sistematik bir katliama dönüştürülmüş, Uygur Türkleri vahşice katledilmişlerdir. Çin’in bu kanlı ellerini gören dünya ise katledilenler Müslüman ve Türk olunca her zaman yaptığı gibi yine sessizliğe bürünerek vahşeti izlemeyi tercih etmektedir. Tüm bu duyarsızlıklara karşı mazlumun her zaman yanında olan Türk milleti ise yine gerekli cevabı verecektir. Ülkemizde yapılan protestolar ve eylemler bunun işaretçisidir. Yüzlerce Uygur Türkünün acısı yüreğimizi yakmaktayken ana vatan Türkiye’den gerekli tepkilerin gösterilmesini ve Çin’in bu soykırıma son vermesi için gerekli diplomatik girişimlerin başlatılmasını talep ediyoruz.”

Sendika olarak Çin’de yaşanan vahşete karşı tepki göstermek ve tavır ortaya koymanın herkesin vazifesi olduğunu savunan Sayıcı, tüm Türkiye’yi Çin mallarını boykot etmeye davet etti.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir