Güneysulu Recep Pehlivan

Mustafa Kemal Atatürk

G-20 Olimpiyatları ve Güneysulu Recep Pehlivan

Bilindiği gibi dünyanın ekonomileri güçlü belli başlı ülkeleri ile IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi örgütlerin iştirak ettiği G-20 zirvesi, geçtiğimiz günlerde Londra’da yapıldı. Bu zirvenin sebep ve sonuçları hakkında konunun uzmanları elbette yazıp çizerler. Bu zirveden benim aklımda sadece Sayın Başbakan’ın Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği konusunda yapmış olduğu çıkış kalmıştır. Başbakan açıkça, Ramsmussen’in NATO Genel Sekreteri olmasına karşı olduğunu söylemiştir. Sayın Başbakan bu itirazını 4 Nisan’da Londra’da yapmıştır yapmasına da ertesi gün Strasburg’da toplanan NATO zirvesinde diğer üyelerle birlikte Türkiye de Rasmussen’e onay vermiştir. Açık söylemek gerekirse; biz Türkiye’de veto beklerken, Strasburg’dan onay haberi gelmiştir. Demek ki; bu konuda epeyce dolaplar dönmüş, fırıldaklar çevrilmiş durumda…
Konunun özeti şudur aslında: Sayın Başbakan, tıpkı Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e yaptığı gibi, G-20 toplantısı için gittiği Londra’da Rasmussen’e karşı sahte bir peşrev çekti, ancak güreşin sonunu getirmedi. Neymiş efendim, NATO’nun itibarını düşünmüşmüş! Peki, Türkiye’nin itibarını kim düşünecek?
Efendim, Türkiye Rasmussen’e şartlı destek vermişmiş! Neymiş o şartlar? NATO Genel Sekreter Yardımcılarından birisi Türk olacakmış! NATO askeri komitesinde Türk subaylar da olacakmış! Allah Allah! Şimdiye kadar böyle değil miydi? O zaman biz, tam 60 yıldır haybeden ve üfürükten NATO üyesiymişiz de haberimiz yokmuş. Demek ki; bizim için yapılan “NATO’nun jandarması” benzetmesi yalan değil, gerçekmiş. Peki, neden NATO genel sekreterliğini hiç düşünmüyoruz? Hollanda, İspanya ve Danimarka gibi NATO gücü içinde esamisi bile okunmayan ülke temsilcileri NATO Genel Sekreteri oluyor da NATO’nun ikinci büyük askeri gücü olduğu söylenen Türkiye’nin temsilcileri neden NATO genel sekreteri olamıyorlar? Yani Rasmussen’in yardımcılarından birisinin Türk olması ve NATO askeri komitesinde Türk subayların da olması Türkiye lehine bir taviz ve matah bir şey midir de bunları Türkiye lehine bir kazanım gibi sunuyoruz millete.
Türkiye’ye verilen üçüncü bir taviz NATO’nun Afganistan Özel Temsilcisi Türk olacakmış. Allah Allah, yahu daha önce biz bu görevi yapmadık mı? Peki, Hikmet Abi (Hİkmet Çetin)neyin nesiydi?
Türkiye’ye verilen dördüncü bir garanti; Danimarka’dan yayın yapan Roj TV. kapatılacakmış! Duy da inanma! Efendim, Danimarka’da Hz. Muhammed aleyhinde yayınlanan karikatürler için Rasmussen İslam Dünyası’ndan özür dileyecekmiş! Tavize bakar mısınız lütfen! Rasmussen ve Danimarka, eğer bizi ve İslam Dünyası’nı ipliyor olsaydı, şimdiye kadar çoktan özür dilemiş olurdu. Yani NATO Genel Sekreterliği ile ilişki kurmaksızın demek istiyorum. Üstelik adı geçenin, bazı politik laflar dışında bu konuda özür dileyeceğini de sanmıyorum(1).Üstelik Türkiye lehine kazanıldığı söylenen tavizlerin garantörü ABD Başkanı Obama imiş! Adam sende! Rüşveti kelâm belge olsaydı, Türkiye şimdiye kadar AB dönem başkanı bile olmuştu. AB bu konuda hiç dinler mi sanıyorsunuz ABD’yi. Hem daha dün Fransa Cumhurbaşkanı ağzının payını vermedi mi Barack Obama’nın? Ne diyordu Sarkozy:
”Başkan Obama ile dirsek dirseğe çalışıyorum, ama AB konusu söz konusu olduğunda buna karar vermek AB üyelerine düşer. AB üyesi ülkelerin büyük bir çoğunluğunun da Fransa’nın tavrı çizgisinde olduğunu sanıyorum. Türkiye çok büyük bir ülke, hem Avrupa’nın, hem de ABD’nin müttefiki. İmtiyazlı bir ortak olarak kalmalıdır, tavrım değişmedi”(2).

Efendim, her neyse; şimdilik Türkiye, Türkiye’ye yapacağı ziyaret öncesinde tatsızlık çıkarmamak ve karizmasını çizmemek için Obama’nın ricasını kırmayarak Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliğine onay vermiş gözüküyor. Özetle Başbakan’ın, hem de 1948 olimpiyatlarında pehlivanlarımızın tam 6 şampiyonluk kazandıkları Londra’da 4 Nisan 2009 günü yapmış olduğu Rasmussen çıkışı, tam da bir yalancı peşrev anlamına gelmektedir(3). Atatürk’ün övgüsüne ve yakın ilgisine de mazhar olmuş Kurtdereli Mehmet Pehlivan ne diyordu;

“Güreşirken bütün Türk milletini arkamda hisseder ve onun şerefini korumak için her şeyi yapardım. Ve sanki bütün Türk milletinin kuvvetinin arkamdan dayandığını hissederdim…”

Sayın Başbakan, 29 Mart yerel seçimlerinde almış olduğu %39’luk oyu yeterli görmemiş olacak ki; Londra’da, Kurtdereli Mehmet Pahlivan’ın göstermiş olduğu dirayeti gösteremedi. Oysa eğer Başbakan Rasmussen tavrından ödün vermeseydi, ben inanıyorum ki; tüm Türkiye’nin desteğini arkasına almış olacaktı. Keşke Sayın Başbakan Rasmussen’in NATO Genel sekreterliğini engelleseydi de biz de kendisine Büyük Atatürk’ün 1936 Berlin Olimpiyatlarında şampiyon olan Yaşar Erkan’a göndermiş olduğu telgrafı gönderebilseydik:

“Kendin küçüksün ama memleket için çok büyük iş yaptın. Artık ismin Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar”.

Üstelik Biz Sayın Başbakan’a Atatürk’ün 61 kg’lık ağırlığından dolayı Olimpiyat Şampiyonu Yaşar Erkan’a dediği “kendin küçüksün” lafını da demezdik/diyemezdik…

6 Nisan 2009
Ömer Sağlam
_____________
1-Bizim bu satırları yazmamızdan saatler sonra Milliyet Gazetesi’nin internet sayfasında ana sayfada “Özür yok, gönül aldı!” ve haber detayında “Rasmussen gönül aldı!..” başlıklarıyla verilen haber bizim bu kanaatimizi doğrular niteliktedir. 6 Nisan tarihli ve CNN Türk kaynaklı haberde Rasmussen’in İstanbul’da yapılan Medeniyetler İttifakı toplantısında söylediği şu sözlerine yer veriliyordu:
“Dini inançlara saygılıyım. Bazıları bunu hakaret olarak algıladı, bu benim görüşüm değil. Dini hassasiyetlere dikkat edeceğim… Olumlu, pozitif bir diyalog için açık ve samimi olarak iletişim kurmak gerekir. Kültürlerarası diyaloğa ihtiyacımız var. İnanıyorum ki bütün sansür türü şeyler diyaloğun düşmanıdır. Karşılıklı anlaşmanın düşmanıdır. Önyargıların mutlaka elimine edilmesi gerekir… İfade özgürlüğü açık ve net bir diyalog için bir ön şarttır ve benim açımdan da eğer uzun vadeli, barışçıl bir gelişme istiyorsak diyaloğu başarabilmeliyiz. Her birimizin ifade özgürlüğünü uygulamamız gerekir ki toplumun nefretine, bölünmesine müsaade etmeyelim… Ben insanları dini, etnik geçmişleriyle ilgili suçlamaktan yana değilim. Ben dinlere ve dini sembollere saygı duyarım. Diğer insanların dini duygularına saygı gösteririm. Ben kendim hiçbir zaman hiçbir dini şekli Peygamber Muhammed de dahil olmak üzere ben insanları rahatsız edecek şekilde olmasından yana değilim… Danimarka’da bu hakaret saygısızlık olarak algılandı. Bu kesinlikle benim görüşüm değil ve kafamdaki düşünceler böyle değil. Ben NATO’nun genel sekreteri olarak dini ve kültürel hassasiyetlere özellikle dikkat edeceğim. Çeşitli toplumlara karşı saygımı her zaman sürdüreceğim” İşte size Rasmussen’in İslam Dünyası’ndan özrü. Tabi buna özür dilemek denilirse.
2- bkz.
3- 1948 yılında Londra’da yapılan olimpiyatlarda altın madalya kazanan güreşçilerimiz şunlardır: Mehmet Oktay, Ahmet Kireçci(Mersinli Ahmet), Nasuh Akar, Gazanfer Bilge, Celal Atik, Yaşar Doğu.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir