Eğitimde şans eşitsizliği ve Özel Okullar

Türken verweigern sich der Integration - fetullah gulen

Türken verweigern sich der Integration

hem ilköğretimden orta öğretime geçiş sürecinde (Essen üniversitesi Prof. Klemm), hem de ortaokuldan meslek hayatına geçiş döneminde (Prof. Boos-Nünning, Essen) şans eşitliğinin olmadığını göstermektedir. Almanyada şans eşitliği anayasal bir hak olmakla beraber bilhassa yabancılara karşı bilinçli veya bilinç altında uygulanan bu şans eşitsizliğini Prof. Klemm şu şekilde vurgulamakta: “Bu ayrımcılık, anayasal hakların çok gerisinde kalmaktadır”.

Pekala bu ayrımcalıktan nasıl kurtulunur, şans eşitliği nasıl sağlanır, ve böylece Türk çoçuklarının eğitim düzeyleri nasıl yükseltilir? Bunları gerçekleştirebilmek için bizlerin çok daha fazla eğitime katkı sağlamamız, anadilimize sahip çıkmamız ve toplumsal faaliyetlere katılarak yaşadığımız topluma dilimizle, kültürümüzle kendimizi kanıtlamamız gerekiyor.

Bu bağlamda sayın başbakan R.T. Erdoğan’ın 2008 yılında Türkiye kökenli öğrencilerin ana dillerini doğru öğrenebilmeleri için, Almanya’da Türk okulları kurulmasını önerdi ve Almanya genelinde büyük tartışma yarattı. Işin tuhaf tarafı almanlar Türk hükümeti tarafından kurulacak okullara ve alman okullarındaki Türkçe derslerine uyumu engeller diyerek karşı çıkarken, bazı kesimlerin kurmuş olduğu okulları destekliyorlar.

ELTERNVERBAND RUHR e.V.

Unterdorfstr 19, 45143 Essen

Email: elternverband.ruhr@gmç.de, Tel.: 01722153163

1

Bilindiği gibi Almanya’da halihazırda sözde Türkçe öğretim veren özel okullar mevcut. Örneğin Dialog (Köln), VIB (Hannover) ve diğerleri (Mannheim, Paderborn,…). Peki bunlar neden kuruldular, nasıl okullar ve bu okullarda ne tür dersler veriliyor? Genelde Türk çoçuklarına daha iyi eğitim, daha çok şans eşitliği ve en önemlisi “Türkçeye sahip çıkma” adına kurulmuşlardır. Müfredata göre ders dili Almanca ve ilk yabancı dil Ingilizcenin yanı sıra seçmeli yabancı ders olarak Türkçe ekleniyor. Türkçenin bu okullarda diğer Alman okullardan farksız seçmeli ders olarak konması, Türkçenin vitrinlik olduğunu göstermekte. Ayrıca, bu okullar genelde tam gün ve yatılı oldukları için yıllık belirli bir ücret ödenmesı gerekiyor. Bu da şans eşitliğini tamamen ortadan kaldırıyor. Hangi normal şartlarda yaşayan bir Türk ailesi tek bir çocuğu için ayda yaklaşık 400sadece okul için verebilir? Bu maliyeti üstelenebilen aileler genelde varlıklı veya eğitimli oldukları için bunların çocukları da alman okullarında zaten çok başarılıdırlar. Müfredatta genelde din dersinın yerine etik-ahlak bilgisi dersi mevcut. Bu ‘eksiklikiği’ muhtemelen okulun sunduğu sosyal faaliyetlerde gideriliyor. Sonuç itibarıyla bu tür okullar şans eşitsizliğini ortadan kaldırmıyor aksine daha da derinleştiriyor.

Bu okulların eğitimli insan sayısını artırdığı varsayıldığı gibi, uyumu kolaylaştırdığı da öne sürülmekte. Tamamına yakını Türk öğrencilerden oluşan bir okul nasıl oluyorda uyuma katkısı olabiliyor? Oysa o okula giden çocuklar, ailelerinin desteği olduğu sürece, alman okullarında da aynı başırıyı gösterecek ve uyuma bizzat Almanlarla iç içe eğitim görüp onlarla yaşayarak katkıları olacak. Bu nedenle Almanya içerisinde oluşturulan bu tür okullar, istisnalar hariç, ne eğitime ne de uyuma katkıları olacaktır.

Bu okulların Gülen Cemaati ile bağlantıları olduğu söyleniyor ve buralarda eğitimin yanı sıra ‘beyin yıkama’ metodları uygulandığı belirtiliyor ve bu nedenle eleştiriliyor. Hannover’deki VIB Özel Lisesi müdürü bu suçlamara karşı şöyle diyor: “Bir organik bağımız yok Fethullah Gülen Hoca Efendi ile. Ama biz üyelerimiz olarak severiz, sayarız, kitaplarını okuruz ve onun çizdiği yoldan, çizdiği hedefler doğrultusunda da birşşeyler yapmaktayız. Biz doğru olduğuna inanıyoruz ve o’nun vermişşolduğu hedefler doğrultusunda da kendimize bir yol çizmişiz. Ama organik bir bağımız yoktur.” (Kaynak: Tuba Tunçak 07.03. 2008,

www.ıantara.de/webcom/show_article.php/_c-674/_nr-170/i.html).

2 3

Ne diyor müdür bey “organik bağımız yok ama ONUN ÇIZDIĞI YOLDAN gideriz.” Siz düşünün artık bu “sözde eğitim” yuvalarından mezun olacak çocuklarımızın kimin çizdiği yoldan gideceklerini. Türk gencinin hedefi bellidir; muassir medeniyetler seviyesine ulaşmak ve onları geçmek. Bu hedef ve yol ise Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kurulan Tükiye Cumhuriyeti’nin anayasasında belirlenmiştir.

Dr. Ali Sak


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir