Monşere burun bükmenin faydaları!

israilturkiye
Necati Doğru
Yazara ulaşmak için : [email protected]
Monşer şu demek: Donanımlı insan. İyi okullarda okumuş. Kültürlü adam. Görgülü erkek. Bütün güzel ve akıllı kadınlar monşer erkeğe gider. Monşerler; gelişimlerini ve değişimlerini iyi bir eğitim desteğiyle tamamladıkları için “ağızları ile beyinleri arasında yaşayan” tutarlı, idealleri ve ilkeleri söz konusu olduğunda da ölümü göze alabilecek kadar cesur kişiler. Bildiğim kadarıyla şu anda bizim Başbakanımız olan Tayyip Erdoğan, 28 Şubat ittirmesinden sonra, çekirdekten yetişme olduğu “milli görüşçülükten” dönmüş ve “monşerlerin safına” gelmeye karar vermişti.

Yanılıyor muyum?

İnsan beşer!

Hafıza şaşar!

Arşive indim, baktım.

28 Şubat’ta generaller; “Tayyip Erdoğan da belediye başkanıyken partisini iktidardan ittirme” eylemi yaptıktan sonra; yüksek hızda bir dönüş yaşanmış.

***
Mekke’ci, Medine’ci, Tahran’cı, İslamcı; İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’daki yeni emperyalist oluşumlarına karşı, Avrupa’nın “İslamiyeti ve Müslümanları dışlayan” Judeo-Christian yani Musevi-Hristiyan kültür bağnazlığına tepkili Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, “Milli Görüş” ten vazgeçmişler.

Mekke’yi bırakmışlar.

Brüksel’e yapışmışlar.

AB’ci ve ABD’ci olmuşlar.

Köktenci İslamdan, ılımlı İslama geçmişler. Özetle: Batıcı, monşerci tavırlara vidalanmışlar, kenetlenmişler.

Yine arşivde rastladım.

(Arşive inen rastlar.)

Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının “Batıcı-monşer eğilimlere sıkı sıkıya sarılan kişiler haline gelmesinden” AB ve ABD’yi yönetenler de o kadar çok mutlu olmuş ki, ABD’nin Ankara’daki Büyükelçisi seçimleri Tayyip Erdoğan ile beraber parti merkezinde izleme dayanışmasını bile göstermiş.

***
Tayyip Erdoğan ve kadrosu, “Keskin İslamcı- Doğucu” olmaktan dönüş yapıp “Bilderberg’ci- Batıcı” yandaşı görünmelerinin nimetini de toplamışlar. Cumhurbaşkanlığı’nı almışlar. Türkiye’nin egemeni olmuşlar. Kendi zengin sınıflarını yaratmışlar. Kasaları dolar dolu danışmanları olmuş.

Şimdi ne değişti!

Tayyip Erdoğan Batıcı görünmenin kendisine nimet getirmediğini, tersine “külfet yüklediğini mi” keşfetti ki, monşerlere burun bükme seanslarına başladı.

Tayyip Erdoğan’ın “kendini Batı’ya beğendirme arzusu” yerini “kendisini Müslüman Arap dünyasında bayraklaştırma isteğine” niçin bıraktı? Şimdi iki günde bir; ABD’nin-AB’nin- İsrail’in sahne aldığı toplantılarda; “Yumuşak başlı isem, kim dedi ki uysal koyunum…” şiirini yüksek ses tonuyla niye okuyor?

Bir fayda bekliyor olmalı.

Bir derin nedeni olmalı.

İzleyelim, yakında anlarız.

*****
UNUTMA!

“Etik Kurul” diye bir devlet kurumu var. Başbakan’a bağlı.

Etik, ahlak demek.

Bu ahlak kurumu; ahlaksız tutum ve davranış gördüğü zaman uyarıyor. Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak, AKP’den ayrılınca ve MHP’den adaylığını koyunca Etik Kurul onu; “Eşinin üstüne arazi kapatıp imar izni vermek ahlaka uymaz” diye uyardı. Aynı Kurul, Başbakan’ın arkadaşı, partidaşı, kadrodaşı, birlikte yürüyüş yoldaşı Zahid Akman’a ilişmiyor. Oysa Zahid Akman’ın adı “Almanya’daki Deniz Feneri eV. soygun dosyasında” geçiyor.

147 gün doldu.

Dosya da gelmiyor.

Acaba niçin gelmiyor?

Alman siyasetçisi ile bizim iktidar anlaştı, “dosyanın gelişini” sürünerek gelme hızının bile gerisine bilerek mi indirdiler?

Şüphelenmek sağlıktır.

Bugün 147 gün doldu.

Dosya sürünerek gelseydi.

2 defa gelmişti.

Unutma! Önemlidir!

Okumaya devam et  Cumhurbaşkanı Erdoğan: Mektupları Trump’a takdim ettim

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir