TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER: - Turkler Olmeyi Biliyorlar

İÇİNDEKİLER:

TUHAF BİR KARAR

“TÜRKLER’İN UYUM SORUNU YOK”

BİZDEN DEĞİLLER

-ALMANYA’DAKİ EKONOMİK KRİZDEN TÜRKLER DE

BÜYÜK ÖLÇÜDE ETKİLENİYOR

-ALMANYA’NIN HAMBURG KENTİNDE, KURBAN BAYRAMI SIRASINDA

OKULA GİTMEYEN ÖĞRENCİLER OKUL YÖNETİMİYLE SORUN YAŞADI

-ALMANYA’DA BİR THY BÜROSUNA VE

BİR DERNEK LOKALİNE SALDIRI DÜZENLENDİ

-ORDİNARYÜS PROF. DR. GÜNTÜRKÜN’E ”ONURSAL DOKTOR” UNVANI

-ALMANYA’DAKİ RUHR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ ORDİNARYÜS

PROF. DR. ONUR GÜNTÜRKÜN’E DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİNCE

ONURSAL DOKTOR UNVANI VERİLDİ

-PROF. DR. GÜNTÜRKÜN: ”KAFASI SAĞ TARAFA YATIRILAN BEBEKLERİN

SAĞ ELİNİ KULLANMA ALIŞKANLIĞININ YÜKSEK OLDUĞUNU GÖRDÜK”

-ALMANYA GÖÇ, MÜLTECİ VE UYUM DAİRESİ’NİN 30. YILI KUTLANDI

-BAŞBAKAN MERKEL: ”ÜLKEMİZİN GELECEĞİ BİRBİRİMİZLE BİRLİKTE YAŞAMAYI

ÖĞRENİP ÖĞRENEMEYECEĞİMİZE BAĞLI”

-”GEÇEN YILLARDA UYUMUN ÜLKEMİZİ DEĞİŞTİRDİĞİNİ, DEĞİŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİNİ

VE ÜLKEMİZİ ZENGİNLEŞTİRDİĞİNİ FARK ETTİK”

10 GÜNDE 10 CAMİYİ ATEŞE VERİP KAÇTILAR

SOYKIRIMI İŞLEMİŞLER Kİ ÖZÜR DİLİYORLAR

KÜRTÇE YAYIN TRT-6’DAN YAPILACAK

KANDİL YİNE HEDEFTE

***

Ahmet KÜLAHÇI

11.12.2008

TUHAF BİR KARAR

Kongreden bir gün önce, yani pazar akşamı SPD’nin yayın organı “Vorwaerts”in Genel Yayın Yönetmeni ve eski Hükümet Sözcüsü Uwe Karsten Heye, uluslararası medya mensuplarına evsahipliği yaptı.

Yurttaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı ve “Küçük İstanbul” olarak bilinen Kreuzberg’deki eski elektrik dağıtım merkezi binasının restore edilmiş salonundaki kokteyle SPD’nin Genel Başkanı Franz Müntefering, Başbakan adayı ve Federal Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat Grubu Başkanı Martin Schulz da katıldı.

Açılış konuşmaları yapıldıktan sonra hem Müntefering hem de Steinmeier’le sohbet etme olanağı buldum.

Tabii bu arada SPD’nin iki “ağır topuna” şu günlerde Almanya’nın gündemine iyice yerleşen ve her ne kadar Başbakan Angela Merkel karşı çıksa da, genel başkanlığını yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) önceki hafta Stuttgart’ta yapılan kurultayında Alman Anayasası’na “Federal Cumhuriyet’in dili Almanca’dır” ibaresinin girmesine ilişkin alınan kararı nasıl değerlendirdiklerini sordum.

Müntefering hiç tereddüt etmeden “Tuhaf bir karar” yanıtını verdi.

Almanya Federal Cumhuriyeti’nin dilinin Almanca olduğunu zaten kimsenin tartışmadığını, böyle bir şeyi tartışmaya açmadığını, işte bu nedenle böyle bir kararı yersiz ve gereksiz bulduğunu söyledi.

Almanca’nın Avrupa Birliği’nde (AB) İngilizce ve Fransızca gibi kullanılmasını istediklerini, ancak bunun için de Anayasa’da bir değişiklik yapılmasına gerek olmadığını da dile getirdi.

YANLIŞ SİNYAL

27 Eylül 2009 tarihinde yapılacak genel seçimlere SPD’nin Başbakan adayı olarak katılacak olan Federal Dışişleri Bakanı Steinmeier de, böyle bir değişiklik içeren önergenin karara bağlanmasına hiç de sıcak bakmadığını gizlemedi.

Steinmeier, bundan birkaç yıl önce Alman “öncü kültürü” (Leitkultur” önerisiyle aylarca ülkenin gündemini meşgul eden ve bu davranışıyla birlikte yaşama zarar veren CDU’nun şimdi de Almanca’nın Anayasa’ya girmesi önerisiyle popülist bir tutum sergilediğine işaret etti.

Bakan Steinmeier, Almanya’da göçmen kökenli milyonlarca insan yaşadığının ve Almanya’nın bu insanlarla çok olumlu tecrübeler edindiğinin altını çizerken, durduk yerde böyle bir şeyin gündeme getirilmesinin yanlış bir sinyal olacağını da söyledi.

Almanya’yı yurt dışında temsil eden binlerce diplomatın başı konumundaki politikacı Frank Walter Steinmeier, “Peki öyleyse CDU böyle bir şeyi niçin şimdi gündeme getirdi?” sorusuna şüphesiz aklından geçen “genel seçim öncesi milliyetçi bir tutum sergileyerek oy avcılığı yapıyor” demek yerine, tam diplomatça bir yanıt verdi.

Onlara sorun…

***

“TÜRKLER’İN UYUM SORUNU YOK”

Belçika’da Federal Devlet Bakanı Bernard Clerfayt “Türklerin uyum sorunu kalmadı. Belçika’nın sorunları var. Belçika için ortak neler yapabiliriz. Uyum yerine bunu konuşmalıyız” dedi.

Brüksel’in en büyük ikinci belediyesi olan Schaerbeek’in iki dönemdir belediye başkanlığı ile Federal Hükümette Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Bernard Clerfayt “Türkler’in uyum sorunu yok. Belçika’nın kendi sorunları var” dedi. Brüksel’de en çok Türk’ün yaşadığı bir belediye olan Schaerbeek’in başkanı olan Devlet Bakanı Bernard Clerfayt, “Belçika’da Türklerin uyum sorunu kalmadı. Türklerin Belçika’ya uyumunun kanıtı Schaerbeek Belediyesidir. 47 belediye meclisi üyesi arasında bir başkan yardımcısı Sait Köse ile 9 göçmen belediye meclis üyesi var. Artık uyumu değil, kendi ortak sorunlarımızı konuşmalı ve çözüm üretmeliyiz. Bugün küresel kriz tüm dünyayı etkisi altına aldı. Başta issizlik, lojman,eğitim, vergi adaletsizliği, çevre gibi konular yanında Belçika bir de ayrılıkçı siyaset ile karşı karşıya” diye konuştu.

“Devlet bakanlığı görevim dolayısıyla Schaerbeek’te başkanlığı geçici olarak bir arkadaşıma bıraktım. Ama Schaerbeek’te yenileşme ve imaj değişimi çalışmalarını yakından takip ediyorum. Schaerbeek’te yaşayan 20 bin Türk kökenli vatandaşımın bir sorunu yok. Türkleri diğer göçmenlere örnek gösteriyoruz. Çoğunu artık ismen ve aile olarak tanıyorum. Hatta şunu söyleyebilirim, Scharbeek’te oturan Türklerin büyük bölümü ev sahibi. Bu iyi bir zenginlik.” diyen Clerfayt, kaçaklar konusunda da “En azından, ülkeye uyum sağlamış,bir iş bulmuş,geri dönme imkanı olmayan ve çocukları burada okullara gidenlere bir şans tanınmalı” görüşünde olduğunu da hatırlattı.

***

BİZDEN DEĞİLLER

Tuncay YILDIRIM / KÖLN | 17.12.2008

Cami karşıtı gösteride İsrail ve Yunan bayrağı açılmasına tepki gösteren Köln Yahudi Cemaati, ve Yunanistan’ın Köln Başkonsolosluğu yetkilileri “Yadırgadık. Provakasyon amaçlı olabilir. Bayrağımızı getirenler bizden değildir” dediler.

Almanya’nın Köln kentinde cami karşıtı Pro Köln Grubu’nun DİTİB Merkez Camisi önünde geçen cumartesi düzenlediği protesto gösterisinde İsrail ve Yunan bayrakları açılması tepkilere neden oldu. Venloer Caddesi üzerinde, şu an yıkım için boşaltılma çalışmaları süren caminin önünde düzenlenen gösteride İsrail ve Yunan bayraklı göstericiler, aşırı sağcı konuşmacıların sözlerini sık sık alkışlayarak, destek vermişlerdi.

Konu ile ilgili Hürriyet’in sorularını yanıtlayan Köln Yahudi Cemaati, Sinagoglar Birliği ve Yunanistan’ın Köln Başkonsolosluğu yetkilileri, kendilerine ait bayrakların cami karşıtı bir etkinlikte bulunmasından rahatsızlık duyduklarını söylediler.

Köln Sinagoglar Birliği Başkanı “Konu beni de rahatsız etti. Ancak o bayrağı oraya kim getirdi bilemiyorum. Bu konuyla ilgili Pro Köln’ü aramayı da düşünmüyorum. Çünkü öyle bir oluşumu asla muhatap kabul edemeyiz. DİTİB’le çok iyi ilişkilerimiz var. Daha iki hafta önce bir çocuk parkını birlikte açtık” dedi.

Köln Yahudi Cemaati’nden Mark Frenkel, “Bize bu konuda bir bilgi intikal etmedi. Ama hiç bir Yahudi o tür bir etkinliğe katılmaz. O bayrağı taşıyanların Yahudi olduğunu sanmıyorum. Muhtemelen provokasyon amacıyla yapılmış. Biz kuruluş olarak Köln’deki camiye destek veriyoruz. Müslümanlarla bir sorunumuz da yok” dedi.
Köln’deki Yunanistan Başkonsolosluğu’nda da bir yetkili, “Biz Yunanistan olarak kesinlikle bu tür kışkırtıcı ve ırkçı eylemleri tasvip etmiyoruz. Bayrağı kimin oraya götürdüğünü de bilmiyoruz” demekle yetindi.

***

-ALMANYA’DAKİ EKONOMİK KRİZDEN TÜRKLER DE

BÜYÜK ÖLÇÜDE ETKİLENİYOR

ESSEN (A.A) – 17.12.2008 – Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) yöneticisi Faruk Şen, küresel çapta ortaya çıkan krizin Almanya’da yaşayan Türkleri üç ana boyutta büyük ölçüde olumsuz yönde etkilediğini söyledi.

Şen, yaptığı yazılı açıklamada, Almanya’da yaşayan ve sayıları 2 milyon 700 bine ulaşan Türk kökenli göçmen kitlesinin yüzde 44’ünün fakirlik sınırının altında yaşadığını belirterek şöyle dedi:

“Almanya’da fakirlik ortalaması yüzde 22 iken, Türklerde bu oran iki mislinin üzerindedir. Ayrıca işsizlik oranının Türklerde yüzde 30’lara yaklaşmasının yanı sıra gelecek yıl Almanya’daki ekonomik büyümenin de eksi 1 ya da eksi 2 olarak geçekleşeceğinden hareket edersek işsizlik artacak. Bu nedenle fakirlik sınırı altında yaşayan Türklerin oranında da artış olabilir.”

Şen, aynı gelişmenin Almanya’da sayıları 70 bin sınırını aşan Türk küçük işletmelerinde de görüleceğini ifade ederek, “Ayrıca genel olarak alım gücünün düşmesi, insanların daha fazla tasarruf yapmaya yönelmesi nedeniyle 2009 yılında Türk işletmelerinin cirolarında da belirli ölçüde düşme ve iflas olaylarıyla karşılaşacağız” diye konuştu.

Almanya’da genel olarak halkın gastronomi harcamaları, tekstil alımı ve tatil alışkanlıklarındaki olumsuz gelişme çerçevesinde bu branşlarda hizmet veren Türk işletmelerinin de krizden etkileneceğini kaydeden Şen, krizin uzun sürmemesini dilediğini, 2010 yılında AB’nin alacağı yeni tedbirlerle ekonomideki durgunluğun sona ermesini ümit ettiğini sözlerine ekledi.

(KAR-EA-ALŞ)

***

-ALMANYA’NIN HAMBURG KENTİNDE, KURBAN BAYRAMI SIRASINDA

OKULA GİTMEYEN ÖĞRENCİLER OKUL YÖNETİMİYLE SORUN YAŞADI

HAMBURG (A.A) – 17.12.2008 – Almanya’nın Hamburg kentinde Kurban Bayramı sırasında okula gitmeyen Müslüman öğrenciler, okul yönetimiyle sorun yaşadılar.

Hamburg’un Bergedorf semtinde bulunan Lohbrügge Karma Lisesi’nde yaşanan sorunda, 60 Müslüman öğrenciden 50’sinin Kurban Bayramı’nın ilk günü okula gitmemeleri ve ailelerinden bayram süresince okula gitmeyeceklerini belirten imzalı kağıt getirmemeleri nedeniyle, bunun mazeretsiz okula devamsızlık olarak kayıtlara geçirildiği bildirildi.

Sosyal Demokrat Partili (SPD) Hamburg Eyalet Meclisi Üyesi Bülent Çiftlik, soruna açıklık getirmek amacıyla okul müdürü Gerhard Lein ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi.

Lein, sorunun dini bayram tatiline kısıtlama getirilmesi olarak algılanmaması gerektiğini belirterek, ”Bayramdan sonra ailelere uyarı mektubu gönderdim. Öğrenciler tabii ki dini bayramlarını kutlayacaklar, ancak bunu veliler önceden okula bildirmek zorunda. Çünkü kimi aileler, bayram olmasına karşın çocuklarını derslerden geri kalmasın diye okula gönderiyorlar. Velilerden daha önceden mektup gelmeyince öğrencinin, evinde mi yoksa dışarıda mı olduğunu bilemeyiz. Okula gidiyorum diyerek başka bir yere giden çocuğun başına kötü bir olay gelebilir, bu durumdan okul sorumlu değildir” dedi.

Lein, Almanya’da yaz tatilinin 6 hafta olduğunu, kimi ailelerin biletlerin ucuz olması nedeniyle ya da türlü nedenlerle, tatil başlamadan önce de Türkiye’ye gittiklerini ifade ederek, ”Belirlenen tatil süresi asla uzatılamaz. Bu tür uzatmalar, öğrencinin hem derslerden geri kalmasına neden olacak, hem de devamsızlık olarak karnesine işlenecek. Öğrenci, okul açıldıktan birkaç gün sonra geldiği zaman da önemli ölçüde derslerden geri kalacaktır” diye konuştu.

Çiftlik de basın toplantısı yapmasındaki amacın velilerle okul yönetimi arasındaki iletişim kopukluğunu gidermek olduğunu belirterek, ”Ailelerin, çocukları okula gitmediği takdirde özür mektubu göndermeleri ve okula gelemeyeceğini okula telefonla bildirmeleri çok önemli. Bu, aynı zamanda okulla iletişim ve diyalog kurma açısından da önemli. Çocukların eğitim sorunları sadece okulda çözülmez, ailelerin yapması gerekenler var, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri gerekiyor. Sorun yaşanmaması için ailelerin, çocuklarının okuldaki durumunu yakından takip etmeleri ve öğretmenlerle devamlı diyalog halinde olmaları, okul sistemini iyi bilmeleri gerekiyor. Bunlar, öğrencilerin okuldaki başarılarını da olumlu yönde etkileyecektir” dedi.

(KAP-EA-SO-İN)

***

-ALMANYA’DA BİR THY BÜROSUNA VE

BİR DERNEK LOKALİNE SALDIRI DÜZENLENDİ

HAGEN (A.A) – 17.12.2008 – Almanya’nın Hagen kentindeki bir THY bürosuna ve büronun bulunduğu caddede yer alan Türk-Alman Emekliler Derneğine saldırı düzenlendi.

Hagen polisi, kimliği belirsiz kişilerin önce Altenhagenerstrasse adlı cadde üzerindeki Türk-Alman Emekliler Derneğine molotof kokteyli atarak kaçtıklarını, bir süre sonra aynı caddeye dönerek bu kez THY bürosunun camından içeriye molotof kokteyli attıklarını açıkladı.

Polis, üç kişi oldukları tahmin edilen saldırganların esmer olduklarını, bu nedenle saldırıların aşırı sağcılar tarafından yapıldığının sanılmadığını kaydetti.

Dernekte yangın çıkarken THY bürosunun sadece maddi hasar gördüğü, her iki saldırıda da ölen ya da yaralanan olmadığı bildirildi.

Essen Başkonsolos Yardımcısı Onur Süral de olay yerine giderek, polisten bilgi aldı ve saldırıya uğrayan yerlerin sahiplerine geçmiş olsun dileğinde bulundu.

(HA-MCT)

***

-ORDİNARYÜS PROF. DR. GÜNTÜRKÜN’E ”ONURSAL DOKTOR” UNVANI

-ALMANYA’DAKİ RUHR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ ORDİNARYÜS

PROF. DR. ONUR GÜNTÜRKÜN’E DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİNCE

ONURSAL DOKTOR UNVANI VERİLDİ

-PROF. DR. GÜNTÜRKÜN: ”KAFASI SAĞ TARAFA YATIRILAN BEBEKLERİN

SAĞ ELİNİ KULLANMA ALIŞKANLIĞININ YÜKSEK OLDUĞUNU GÖRDÜK”

İZMİR (A.A) – 17.12.2008 – Almanya’daki Ruhr Üniversitesinde öğretim üyesi olan Ordinaryüs Prof. Dr. Onur Güntürkün’e Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) tarafından ”onursal doktor” unvanı verildi.

DEÜ Tıp Fakültesinde düzenlenen törende, DEÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, Ordinaryüs Prof. Dr. Güntürkün’e bilime katkılarından dolayı teşekkür etti.

Prof. Dr. Füzün, DEÜ Senatosu tarafından alınan karar gereğince Güntürkün’e ”onursal doktor” unvanı verdiklerini söyledi.

Almanya’da biyopsikoloji alanındaki çalışmalarıyla insan beyninin iki bölümünün farklı çalıştığını ortaya koyan Prof. Dr. Güntürkün, törende deneyleriyle ilgili bilgi verdi.

İnsanların sağ ellerini kullanmasının sadece genetik olmadığını, ”epigenetik” faktörlerin de bunda rol oynadığını tespit ettiklerini bildiren Prof. Dr. Güntürkün, şunları kaydetti:

”Bebekliğinde kafası sağ tarafa çevrili duran bir insanın ileri yaşlarda sağ elini kullanma yatkınlığına kavuştuğunu yaptığımız deneylerle kanıtladık. Deneyleri daha derinlemesine sürdürdüğümüzde embriyoların da kafasını sağ tarafa çevirdiğini gözlemledik. Embriyoların kafasının sağa çevrik durmasından yola çıkarak, yeni doğan bebeklerde epigenetik faktörleri inceledik. Kafası sağ tarafa yatırılan bebeklerin sağ elini kullanma alışkanlığının yüksek olduğunu gördük.”

(RMZ-BAH-ELF-HAN)

***

-ALMANYA GÖÇ, MÜLTECİ VE UYUM DAİRESİ’NİN 30. YILI KUTLANDI

-BAŞBAKAN MERKEL: ”ÜLKEMİZİN GELECEĞİ BİRBİRİMİZLE BİRLİKTE YAŞAMAYI

ÖĞRENİP ÖĞRENEMEYECEĞİMİZE BAĞLI”

-”GEÇEN YILLARDA UYUMUN ÜLKEMİZİ DEĞİŞTİRDİĞİNİ, DEĞİŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİNİ

VE ÜLKEMİZİ ZENGİNLEŞTİRDİĞİNİ FARK ETTİK”

BERLİN (A.A) – 17.12.2008 – Almanya Başbakanı Angela Merkel, ülkesinin geleceğinin Almanların göçmenlerle birlikte yaşamayı öğrenip öğrenemeyeceğine bağlı olduğunu söyledi.

Merkel, bugün başbakanlıkta Almanya Göç, Mülteci ve Uyum Dairesi’nin kuruluşunun 30. yılı vesilesiyle düzenlenen törene katılarak, burada bir konuşma yaptı.

Merkel, göçmenlerin Alman toplumuna uyumları konusunun yıllarca ihmal edildiğini, ancak geçen yıllarda bunun öneminin farkına varıldığını belirterek, ”Ülkemizin geleceği birbirimizle birlikte yaşamayı öğrenip öğrenemeyeceğimize bağlı” dedi.

İki Almanya’nın birleşmesinden sonra Gençlik Bakanı olarak görev yaptığını ve bu dönemde Türk gençleriyle de konuştuğunu ifade eden Merkel, ”Türk gençleri bana iki Almanya’nın birleşmesinden dolayı Almanlar adına sevindiklerini, ancak kendileri için üzüldüklerini söylediler. Çünkü kendilerine ilginin daha da azalacağından endişe ediyorlardı. Yani Batı Almanlar birinci, Doğu Almanlar ikinci, kendileri de üçüncü sırada gelecekti. Bu durumun günümüzde biraz değişmiş olmasından mutluyum” şeklinde konuştu.

Almanya’da yaşayan insanların birbirleriyle daha da yakınlaşmasını ve açık bir diyalog sürdürmelerini isteyen Merkel, ”Uyumun ülkemizi değiştirdiğini, değiştirmeye devam edeceğini ve ülkemizi zenginleştireceğini fark ettik. Ülkemizin bir uyum ülkesi olması gerektiğini fark ettik” dedi.

Merkel, Almanya’da 15 milyon insanın göçmen kökenli olduğuna da işaret ederek, göçmenlerin Almanya’da sadece bir eve sahip olmalarının yeterli olmadığını, bu ülkeyi evleri gibi sevmelerini istediğini kaydetti.

Göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer’in yaklaşık 200 birinci kuşak ”misafir işçiyi” başbakanlığa davet ettiğini de hatırlatan Merkel, bu toplantının kendisi için bugüne kadar iştirak ettiği en duygusal toplantı olduğunu söyledi.

Almanya’ya ilk gelen göçmenlerin belirli bir ekonomik güvenceleri olduğu için Almanca öğrenilmesini arka planda tuttuğunu ifade eden Merkel, ancak Almanya’da yaşayan insanların birbirleriyle yakınlaşmaları ve iş bulabilmeleri için Almancanın henüz küçük yaşlardan itibaren öğrenilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

”Burada iş sahibi olan için uyum da doğal hale gelecek” diyen Merkel, ülke çapında yaptığı bir eğitim gezisi sırasında, bazı yabancıların başvurularının sadece soyadlarının zor okunulmasından dolayı işe alınmadıklarını gördüğünü, bu nedenle büyük potansiyele sahip göçmenlerin diğer bazı ülkelere gitmeyi tercih ettiğini, insanların birbirine daha fazla güven duyması gerektiğini belirtti.

Merkel, Almanya’da yaşayan göçmenlerin her alanda çok başarılı olduklarını, uyumun daha da ileriye götürülmesi için Almanların göçmenleri kabul etmeye, göçmenlerin de Alman toplumuna uyum sağlamaya hazır olmaları gerektiğini kaydederek, ”Birlikte yaşamayı öğrenmek istiyoruz” dedi.

Bakan Böhmer de Almanya Göç, Mülteci ve Uyum Dairesi’nde bugüne kadar görev yapan herkese teşekkür ederek, ilk kez bir başbakanın göç ve uyumdan sorumlu bir devlet bakanlığı kurduğunu, bunun da uyuma verdikleri önemi gösterdiğini söyledi.

Göçmenler için düzenlenen uyum kurslarının başarı hikayesine dönüştüğünü belirten Böhmer, çoğu göçmenin topluma iyi bir şekilde uyum sağladığını, Almanca öğrenilmesi konusunda da herkese önemli görevler düştüğünü ifade etti.

Passau Emniyet Müdürü Alois Mannichl’in bir aşırı sağcı tarafından bıçaklandığını da hatırlatan Böhmer, aşırı sağcılara karşı mücadelenin de artırılarak sürdürülmesi gereğine işaret etti.

Böhmer ayrıca, toplantıya katıldığı için Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet’e teşekkür etti.

Konuşmalardan sonra, WDR televizyonunda redaktör olarak görev yapan Birand Bingül’ün yönettiği ve Böhmer ile eski yabancılar sorumluları Cornelia Schmalz-Jacobsen ve Marieluise Beck’in katıldığı panel düzenlendi.

Panele katılanlar, bugüne kadar uyum konusunda yabancılarla ilgili olarak edindikleri tecrübeleri anlattılar.

Başbakanlıktaki törene Berlin eyaletinin göç ve uyum sorumlusu Günter Piening, eski Göç Komisyonu ve eski Alman meclisi Başkanı Rita Süssmuth, çok sayıda milletvekili ve göçmen derneği temsilcisi de katıldı.

(EA-ÇA)

***

10 GÜNDE 10 CAMİYİ ATEŞE VERİP KAÇTILAR

Dün Kadıköy’deki bir caminin daha yakılmasıyla 10 günde yanan cami sayısı 10’a çıktı. İl Müftüsü Mustafa Çağrıcı acil olarak 39 ilçe müftüsüyle toplantı yapıp önlem aldı. Yangına ilk müdahaleyi yapan cemaat ise ‘provokasyona gelmeyiz’ diyor.

GÜL KİREKLO / İSTANBUL
Son günlerde yaşanan cami yangınlarına bir yenisi daha eklendi. Dün akşam üzeri Kadıköy Acıbadem’de bulunan Ahmet Süt Camii’nde yangın çıktı. Saat 16:00 sıralarında namazlık bölümünde çıkan yangına çevredeki vatandaşların haber vermesi ile olay yerine gelen itfaiye ekipleri müdahale etti. Yangın kısa sürede kontrol altına alınırken, yangında camideki halılar yanarken, duvarlarda yangın nedeniyle is oluştu. Polis kundaklama şüphesi üzerinde dururken, olayla ilgili yabancı uyruklu olduğu tahmin edilen siyahi bir kişinin eşkalini teşhis eden polis çalışma başlattı.

Son on günde Anadolu yakasında ard arda meydana gelen yangınlara ilk müdahaleyi yapan cami cemaati bu yangınları kimin ne amaçla çıkardığını bilmediklerini ama hiçbir şekilde provokasyona gelmeyeceklerini dile getirdi.

İMAM ODALARINDA BAŞLIYOR

Yaklaşık 10 gün içinde on camide çıkan yangınların hepsi imam odasında, öğle veya ikindi namazının ardından başladı. Yakılan camilerin hepsi Anadolu Yakası’nda, genelde birbirlerine 1 ila 5 kilometre mesafe arasında olması, çoğunda güvenlik kamerası olmaması dikkat çeken benzerlikler arasında. Kartal, Maltepe, Ümraniye, Sancaktepe, İçerenköy, Küçükbakkalköy’ ve Üsküdar’deki on ayrı camide çıkan yangıların ortak noktası şöyle: Yangınların tümü, camideki imam ve müezzinlerin kullandığı odada başlıyor. Odaların camını kırarak içeri giren kundakçılar, içerideyken yangını başlatıyor. Cemaatin camiide olmadığı zamanlar seçiliyor. Sadece Kayışdağı’ndaki Medine Camii tamamen ateşe verildi.

Namaz kılar gibi yapıp yaktı

Kartal Yakacık’taki Yunus Emre Camii’ndeki yangının güvenlik ka-merasıyla kaydedildiğini söyleyen İmam Murat Sözen,’20-30 yaşlarında bir genç camiye giriyor. Namaz kılar gibi yapıyor. Etrafta kimse olmadığını anlayınca, orada asılı olan imamın cüpbesini alıyor ve imamın odasına giriyor. Hatta yanında tornovide gibi teçhizat malzemeleri de var. İmamın cüpbesini ve sarığını tutuşturuyor. Masanın üzerindeki Kur’an-ı Kerim-i yakıyor. Ve elini kolunu sallayarak kaçıyor. Kundakçı, uzun boylu, siyah şapkalı, kısa saçlı, spor giyimli.’

Yangında hasar gördüler

-8 Aralık: Kartal Yunus Emre Camii (az hasarlı)

-10 Aralık: Ümraniye Hacı M. Şahsuvarlıoğlu Camii (az hasarlı)

-13 Aralık: Sancaktepe Veysel Karani Camii (hasarlı)

-13 Aralık: Sancaktepe Hacı Akif Demirci Camii (hasarlı)

-13 Aralık: Kadıköy Medine Mescidi Camii (ağır hasarlı)

-13 Aralık: Küçükbakkalköy Merkez Camii (az hasarlı)

-13 Aralık: Pendik Ulu Camii (az hasarlı)

-14 Aralık: Maltepe Mavievler Camii (az hasarlı)

-16 Aralık: Küçük Çamlıca Kotku Cami (az hasarlı)

-17 Aralık: Kadıköy Acıbadem Ahmet Süt Camii (az hasarlı)

Cemaat: Bizi kimse oyuna getiremez

Veysel Karani Camii’nin bekçiliğini yapan Feyzi Doğan, camide güvenlik kamerası olmadığını belirterek, ‘İmamın odası tamamen yanmış” derken aynı gün Hacı Akif Demirci Camii’nde çıkan yangında imam odası yanınca yerdeki halılar, duvardaki çiniler tamamen karardı. Camide 20 bin YTL’lik hasar oluştu. Kayışdağı Caddesi’ndeki “Medine Mescidi” adlı camide imamın odasından bir şişeye konulan benzinin tutuşturularak atıldığı ileri sürüldü. İfadelere göre diğer camilerden farklı olarak burada molotof kokteyli kullanıldığı kaydedildi. Çıkan yangınlara ilk müdahaleyi yapan cami cemaati ve görevliler camilerdeki yangınlara karşı temkinli olduklarını belirterek “Camilerde maddi hasarlar oluştu ama kimsenin korkusu yok. Bu tür olaylar bizim cemaatimizi oyuna getiremez. Kimse bu yangınlarla provokasyona gelmez” dediler.

18.12.2008

***

SOYKIRIMI İŞLEMİŞLER Kİ ÖZÜR DİLİYORLAR

Bir grup aydının destek verdiği Ermenilerden özür kampanyasına sert çıkan Başbakan Erdoğan, ‘Suç işleyen özür diler. Bu yazar çizerlerimizi anlamakta doğrusu zorlanıyorum’ dedi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yakın zamana kadar hükümete güçlü destek veren isimlerin de aralarında bulunduğu bir grup aydının destek verdiği “Ermeni kardeşlerimden özür diliyorum” kampanyasına sert tepki gösterdi.
“Herhalde onlar böyle bir soykırımı işlemiş olacaklar ki özür diliyorlar” diyen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir sorunu olmadığını kaydetti. Erdoğan, “O kampanyayı kabul etmiyorum, desteklemiyorum ve onun içinde de yer almam. Çünkü suç işlemedim ki özür dileyeyim. Ben bu yazar çizerlerimizi de anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Sadece ortalığı karıştırmak, huzurumuzu kaçırmaktan başka bir işe yaramaz” dedi.
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov ile görüşmesinin ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Ermeni olaylarına ilişkin bazı yazar ve akademisyenlerin başlattığı ‘Özür Diliyoruz’ kampanyası söz konusu. Bu konuda bir değerlendirmeniz olacak mı?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Herhalde onlar böyle bir soykırımı işlemiş olacaklar ki özür diliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir sorunu yok. Yani eğer ortada böyle bir suç varsa, suç işleyen özür dileyebilir. Ama ne benim, ne ülkemin, ne milletimin böyle bir sorunu yok. Ülkeler arası münasebetlerse bu konuda Türkiye, tavrını çok açık ve net ortaya koymuştur.”

Akdamar hatırlatması
“Göreve geldiğimiz andan itibaren gerek hava taşımacılığında Ermenistan’a kapılarını açan iktidarımızdır. Gerek Van Gölü’nde Akdamar Adası’nda Ermeni-Ortodoks Kilisesi’ni restore ederek hizmete açan, dünyaya açan Türkiye Cumhuriyeti’dir, iktidarımızdır.
Bunu herhangi bir şey karşılığında yapmadık. Bunlar bir şeylerin işaretidir. Cumhurbaşkanımızın Türkiye-Ermenistan milli maçı sebebiyle davete icabet ederek Ermenistan’a gitmesi bir işarettir.”
“Yani yazarlar, çizerler böyle demiş diye, böyle bir kampanya başlatmış diye bu kampanyaya uymak, bunu kabul etmek bizim tarafımızdan kabul edilebilecek bir şey değildir. Ben şahsen başlattıkları o kampanyayı kabul etmiyorum, desteklemiyorum ve onun içinde de yer almam. Çünkü suç işlemedim ki özür dileyeyim. Suç işlersem, özür dilerim. Böyle bir şey yok ortada. Tarihçilerin tartıştığı bir konu var ortada, bu tartışılıyor.”

‘Huzurumuzu kaçırır’
“Ben, bu yazar çizerlerimizi de anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Nasıl bir yaklaşımdır anlamak mümkün değil. Ve sadece ortalığı karıştırmak, huzurumuzu kaçırmaktan başka bir işe yaramaz. Ve atılan adımları da terse çevirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Bakın şu anda bazı sorunları çözmeye yönelik atılan adımlar var. Ve burada şimdi tam tersine bazı adımlar atılıyor. Bunlar yanlış şeyler, yanlış girişimler diye düşünüyorum.
Altını çizerek tekrar söylüyorum, olaylara iyi niyetle yaklaşmak başka bir şeydir, özür dileme olayı, ancak kişileri bağlar. Bir suç işlenmişse bu suçu işleyen kalkar özür diler. Ortada böyle bir şey yokken, böyle bir özür dileme olayına girmeyi ben mantıksız buluyorum, kusura bakmasınlar.”

***

KÜRTÇE YAYIN TRT-6’DAN YAPILACAK

18.12.2008

Olcay AYDİLEK /ANKARA

TRT’nin 20 Aralık Cumartesi günü test yayınına başlayacağı Kürtçe kanalının adı TRT-6 olacak. TRT, bundan sonra kurulacak yeni kanallarına sayılı isim verecek..

TRT’nin sır gibi saklanan Kürtçe kanalının adı belli oldu. TRT’nin Kürtçe kanalı TRT-6 adıyla yayın yapacak. 20 Aralık günü Kürtçe test ya yınına başlayacak TRT bundan sonra kurulacak yeni kanallarına da TRT-7, TRT-8 gibi sayılı adlar verecek. TRT yönetimi, Kürtçe TV’de görev alacak spiker, muhabir ve diğer kadroları, ağırlıklı olarak bünyesinden karşılamayı yeğledi. Yetkililer, “Kürtçe kanal için az da olsa dışardan personel alımı gündeme gelebilir” dedi. TRT-6, 1 Ocak’tan itibaren resmi yayınlarına başlayacak. TRT, açılış için gündemine Kürt sanatçılar Şivan Perver ve Civan Haco’yu almıştı. TRT’nin, Perver’in ardından Haco ile de anlaşamadığı öğrenildi. Her iki sanatçı da açılışa gelmeyecek. TRT’nin “Komşu Köyün Delisi” isimli dizisinin tanıtımı için geldiği Sefaretler Stüdyosu’na girişinde basın mensuplarının “Kürtçe TV’ye” ilişkin sorularını yanıtlayan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ”TRT’nin çizgilerine uyan herkese teklif götüreceklerini” söyledi.

‘BİZ SAVCI DEĞİLİZ’
Şahin, “Sırrı Sakık, ‘Sabıkasız Kürt bulamazlar’ ifadesini kullandı bu konuda ne diyeceksiniz” sorusunu da “Biz, Cumhuriyet Savcılığı yapmıyoruz. Öyle bir derdimiz yok. Ama TRT’nin kırmızı çizgilerini elli defa söyledim. Kanunda bizim yapmamız gerekenler zaten yazıyor. O çizgide olmak kaydıyla gerekeni yapacağız” diye yanıtladı.

***

KANDİL YİNE HEDEFTE

16/12/2008

Genelkurmay Başkanlığı’ndan açıklama: Kandil’deki PKK hedefleri vuruldu, uçaklar emniyetle üsse döndü

ANKARA – Genelkurmay Başkanlığı Irak’ın kuzeyindeki Kandil bölgesinde tespit edilen PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne ait hedeflerin, Türk Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçakları tarafından öğle saatlerinde etkili bir şekilde vurulduğunu bildirdi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada görevlerini başarılı ile tamamlayan Türk jetlerinin emniyetle üslerine döndükleri kaydedildi.
Açıklamada şöyle denildi: “Irak’ın kuzeyindeki Kandil bölgesinde tespit edilen PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne ait hedefler, Türk Hava Kuvvetlerine mensup savaş uçaklarınca, 16 Aralık 2008 tarihinde öğle saatlerinde etkili bir şekilde vurulmuştur. Görevlerini başarıyla tamamlayan uçaklarımız emniyetle üslerine dönmüşlerdir. İcra edilen harekatta, her zaman olduğu gibi sadece PKK/KONGRA-GEL terör örgütü hedef alınmış, sivil halkın olumsuz etkilenmemesi için gerekli hassasiyet gösterilmiştir.” (ANKA) A


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir