Ahmak Dedenin Şuursuz Torunu: Hasan Cemal

<p>Eskiden Marx, Engels ve Mao diye bazı isimler vardı.
Komünizm ve sosyalizm diye de bazı kavramlar.
Bu isim ve kavramların sonuna “ist” diye bir takı takar, sevmediğiniz ve beğenmediğiniz adamları, rahatlıkla bu isim ve kavramlarla tanımlayabilirdiniz.
Ya da bazı adamlar, kendilerini bu isim ve kavramlarla tanımlamaktan ayrı bir zevk alırlardı.
Allah, M. Gorbaçov’u “Kahhar” sıfatıyla kahretsin! 1990’da bu kavramları literatürden silip atınca dünyada ve Türkiye’de at izi it izine karışmaya başladı.
Hele de Türkiye’de...
Eskiden, Marxist, Leninist, Maoist, Komünist, Sosyalist ve Anarşist diye tanımlanan ne kadar kıytırık adam varsa, bugünlerde kendilerini Atatürkçü, Ulusalcı, Aydın, Entellektüel ve II. Cumhuriyetçi olarak tanımlamaya başladılar.
Ve bu şemsiyelerin altına girerek denaetlerini ve melanetlerini rahatlıkla ve son sürat sürdürüyorlar.
Böyle olunca Türkiye’de komünizmi savunmak da İslamcı Mehmet Akif Ersoy’un gariban torunu Aydemir Güler’e kaldı.
Zira adı geçen TKP’nin Genel Başkanı durumundadır!
...
Bu tür adamların imza attıkları son eylem “Ermenilerden özür dileme kampanyası başlatmak” oldu.
Aynı adamlar geçmişte “Ermeni konferansı” da tertip etmişlerdi.
Bunların çoğunu tanımıyorum.
Ancak içlerinde pek meşhurları da var.
Bunlardan birisi gazeteci Hasan Cemal.
Ahmak dedenin şuursuz torunu Hasan Cemal’den bahsediyorum.
Hasan Cemal kimdir?
Cemal Paşa’nın torunu değil mi?
Cemal Paşa kim?
Ermeni olayları sırasında devleti yöneten üç kişiden birisi.
Hatta Ermeni Tehciri Kararı’nın altında onun da imzası olmalıdır.
Hatta hatta Ermenilerin göç yollarının geçtiği bölgelerin büyük bölümü ile yerleştirildikleri bölgelerin yönetiminden o sorumluydu.
Zira Cemal Paşa o sırada Merkezi Şam’da bulunan Osmanlı 4. Ordusu’nun kumandanı ve Suriye valisiydi.
Ayrıca üzerinde Bahriye Nazırlığı sıfatını da muhafaza etmektedir o sırada.
Vali ve ordu kumandanlığından öte bağımsız bir hükümdar gibydi Şam’da.
Astığı astık, kestiği kestik bir adamdı.
O sırada Toroslar’dan başlayarak tekmil Anadolu, Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır, Arabistan, Irak ve Yemen, Şam’da konuşlu 4. Ordu’nun sorumluluk bölgesiydi.
Bu ordunun kumandanı ve Suriye Genel Valisi Cemal Paşa, işte bu çok geniş coğrafyada yarı bağımsız bir hükümdar olarak otoritesini kurmuş durumdaydı.
Her gittiği yerde validen ve ordu kumandanından öte bir devlet başkanı gibi karşılanıyordu.
Hatta Cemal Paşa, o derece olağanüstü yetkilere sahipti ki; bu yetkilerine dayanarak idam cezaları vermekte ve uygulamaktaydı.
Bu yetkilerine dayanarak Şam’da ve Lübnan’da pek çok Arap aydını ve din adamını astırmıştır.
Bu gün Araplardaki Türk düşmanlığının temelinde biraz da bu ahmak adamın icraatları yatmaktadır.
Görüldüğü gibi, Ahmak Cemal Paşa’nın sorumlu olduğu bölge, tehcire tabi tutulan Ermeni’lerin göç yollarının bulunduğu ve yerleştirildiği bölgelerdir.
Bilindiği gibi Ermenilerin yoğunlukla tehcire tabi tutuldukları bölge, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile Adana yöresi (Kilikya-Zeytun), yerleştirildikleri bölgeler ise Suriye ve Lübnan civarıydı.
Bu bölgelerin yönetim sorumluluğu ise Cemal Paşa’daydı.
Eğer bu bölgelerde kasten bir öldürme olayı yaşandı ise bunun sorumlusu büyük ölçüde bizim Ahmak Cemal Paşa’dır.
Şimdi Ahmak Cemal Paşa’nın şuursuz torunu Gazeteci Hasan Cemal kalkmış, Türkiye adına Ermenilerden özür diliyor.
Oysa Hasan Cemal’in yapması gereken, Ermenilerden özür dilemek değil, dedesinin Türk Milleti’nin başına açtığı gaile sebebiyle Türk Milleti’nden özür dilemesidir.
Şuursuz Hasan Cemal’in yapması gereken, yavuz hırsız misali Ermenilerden özür dilemek suretiyle ahmak dedesini unutturmak değil, derhal dedesi adına Türk Milleti’nden özür dilemek, dedesini reddetmek ve soyadını derhal değiştirmektir.
Ancak Hasan Cemal’de, bunu idrak edecek şuur ve bilinç ne gezer.
Bu anlamda dedesi Cemal Paşa bile ondan çok daha şuurluydu.
Ahmaktı ama şuurluydu Cemal Paşa.
Hatta ben, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkistan’a ve Afganistan’a giderek oradaki mücadeleye katıldığı için Cemal Paşa’ya saygı bile duyuyorum.
Hatta hatta onun Tiflis’te Ermeniler tarafından katledilmesi beni son derece yaralıyor.
Çünkü Cemal Paşa, belki ahmaktı, istikbali iyi hesap edememişti ve bu sebeple bazı hesapsız işlerin altına imza atmıştı.
Ancak o, kesinlikle torunu gibi milli şuurdan ve ulusal bilinçten yoksun birisi değildi.
Cemal Paşa hakkındaki bu kanaatim, Yavuz Sultan Selim’den sonra II. Mısır Fatihi olmak sevdasıyla Merhum Dedem Ömerpaşaoğullarından Abdullah Oğlu Mustafa’yı Kanal Harekâtı’nda kumlara kurban vermiş olsa da değişmeyecektir.
Hatta ona saygı bile duyuyorum ben.
Her ne kadar ahmak olduğu, dar kafalı ve çapsız olduğu kesin olsa da...
...
Ermenilerden özür dileme kampanyasına imza atanlar arasında eğer soyunda ve kanında Kürtlük olanlar varsa veya kendilerini Kürt alt kimliği ile tanımlayanlar varsa, onların bu konuda bir değil iki kere düşünmeleri gerekir.
Zira bu belanın, bu milletin sırtına sarılmaya çalışılmasında onların dedeleri başrolü oynamışlardır.
Çünkü tehcir olayı, genelde onların yaşadıkları bölgelerde gerçekleşmiştir ve göç kervanlarına onların dedeleri nezaret etmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın zor yıllarında, asker sıkıntısı çekildiği için göç kervanlarının güvenliği, büyük ölçüde Kürtlerden müteşekkil Aşiret Alayları’na havale edilmiştir.
Tehcir sırasında neler yaşandıysa, bunların sorumluluğu söz konusu alaylara ve onları idare eden Kürt Aşiret Beyleri ile ağalarına aittir.
Bu bakımdan söz konusu kampanyaya imzalarıyla katılanları, soysuzluk etmeden atalarının sebep oldukları üzücü olayların sorumluluğunu üzerlerine almaya çağırıyorum.
Çünkü bu imzacılar, eğer bugün atalarının miraslarını yiyorlarsa ve onların soyadlarını taşıyorlarsa, onların borçlarını da üstlenmek zorundadırlar.
Hak ve adalet bunu gerektirmektedir.
Utanma, namus ve şeref duyguları bunları gerektirmektedir.
...
İmzacılar arasında Mine Kırıkkanat diye bir hatun kişi de var.
Bu hatun daha düne kadar ulusalcılığın bayraktarlığını yapan Kanal-Türk isimli televizyonun gediklisiydi.
Heyhat, bu televizyon el değiştireli ve sahibi Ergenekon’dan içeri gireli aylar oldu, bu hatun hala ortalarda geziniyor.
Hem de utanmadan,
Hem de sıkılmadan.
Kampanya’ya bilinçli toplum kesimlerinden gelen tepkiler üzerine biraz tırsmışa ve geri adım atmışa benziyor.
Dünkü “Büyük felaket!” başlıklı yazısında pişmanlık izleri var.
Çünkü dünkü yazısında “Eleştiriler, bunun için ’özür dilerim, ama...’, ‘kusura bakmayın...’ ya da ‘izninizle...’ diye başlar” diyerek, Ermenilerin de kusurlu olduğunu ima ediyor bir anlamda.
Hürriyet Yazarı Mehmet Yılmaz, Ermenilerden asıl özür dilemesi gerekenlerin İngilizler, Fransızlar, Ruslar ve Amerikalılar olduğunu söyleyerek(18 Aralık 2008 tarihli yazısı) isabet kaydetmiştir.
Çünkü yüzyılların Milleti Sadıka’sını Osmanlı’ya ve Türk’e karşı kışkırtanlar bunlar olmuşlardır.
Ancak ne yazık ki; bu dörtlü Türklerden ve Ermeniler’den özür dileyecekleri yerde, kalkıp parlamentolarından Ermeni Soykırımı ile ilgili yasalar çıkartarak ve ülkelerinde konu ile ilgili anıtlar yapılmasına izin vererek tahrik görevlerine devam ediyorlar.
İçimizdeki İngilizler, Ruslar, Fransızlar ve Amerikalılar ise yaptıkları eylemlerle onlara bir anlamda destek veriyorlar.
Peki, kim bu işbirlikçiler?
Kim olacak;
Ahmak dedelerin şuursuz torunları...
Örneğin Hasan Cemal...
Gerisini vaktiniz varsa yazımızın ekinde bulunan e-mail’den okuyunuz.</p>
<p>18 Aralık 2008
Ömer Sağlam
---------------------
www.ozurdiliyoruz. com'dan iktibas:</p>
<p>1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor.
Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.
Adnan Ağaoğlu Bejan Matur Esra Mungan
Adnan Ekşigil Berat Günçıkan	Evin Doğu
Ahmet Şimşek	Betül Tanbay F.Levent Şensever
Ahmet Çiğdem Bilge Contepe	Faruk Bildirici
Ahmet Evin Bülent Atamer Fatma Tülin
Ahmet İnsel Bülent Aydın Fazıl Hüsnü Erdem
Ahmet İsvan Canan Tolon Fehim Caculi
Ahmet Kuyaş Celal Başlangıç Ferda Balancar
Akif Kurtuluş Cem Mansur Ferda Keskin
Aksu Bora Cem Özdemir Ferhat Kentel
Alaz Kuseyri	Cemil Koçak Fethiye Çetin
Ali Arif Cangı Cengiz Aktar Fikret Adanır
Ali Bayramoğlu	Cengiz Alğan Fikret Başkaya
Ali Nesin Cengiz Çandar	Fikret Toksöz
Alper Görmüş	Cezmi Ersöz Filiz Ali
Arzu Başaran Çiğdem Mater	Filiz Koçali
Asaf Savaş Akat Coşkun Aral Füsun Üstel
Aslı Erdoğan Deniz Türkali	Gencay Gürsoy
Atila Eralp	Derya Alabora Gila Benmayor
Atilla Yayla Dilek Kurban	Gönül Dinçer
Attila Tuygan	Doğan Özgüden Gülçin Santırcıoğlu
Aydan Baktır Doğan Tarkan	Güllü Aybar
Aydın Cıngı	Ebru Erkekli Gülseren Onanç
Ayhan Aktar Ece Temelkuran	Günay Göksu Özdoğan
Ayhan Bilgen Edhem Eldem Gürhan Ertür
Ayla Gürsoy Emine Algan	Habib Bektaş
Aylin Aslım Emine Uşaklıgil Hadi Uluengin
Ayşe Batumlu Emrullah Beytar	Hakan Tahmaz
Ayşe Berktay Enis Batur Haldun Dostoğlu
Ayşe Buğra Eren Keskin	Hale Tenger
Ayşe Erzan Ergin Cinmen Halil Berktay
Ayşe Gözen Ergün Eşsizoğlu	Hasan Cemal
Ayşe Kadıoğlu	Erkan Goloğlu Hidayet Şefkatli Tuksal
Ayşe Önal Erkan Şen	Hüsamettin Onanç
Aziz Gökdemir Erol Katırcıoğlu Hüseyin Hatemi
Barış Pirhasan Ersin Salman	Hüsnü Öndül
Baskın Oran	Ertuğrul Kürkçü İbrahim Betil
İbrahim Kaboğlu Mustafa Suphi Erden	Şenol Karakaş
İhsan Dağı	Mustafa Yasacan Şerafettin Elçi
İpek Çalışlar Naci Kutlay	Şeyhmus Diken
Işıl Kasapoğlu	Nail Satlıgan Sezgin Tanrıkulu
Julide Kural Necmiye Alpay	Şirin Tekeli
Kemal Gökhan Gürses	Nedim Gürsel Suavi Aydın
Kemal Göktaş Neşe Düzel	Şükrü Erbaş
Kezban Hatemi	Nil Mutluer Süleyman Göncü
Koray Çalışkan Nilgün Toker	Tahsin Yeşildere
Koray Düzgören	Nilüfer Göle Tanıl Bora
Korhan Gümüş Nurhan Yentürk	Tarhan Erdem
Lale Mansur	Ömer Faruk Gergerlioğlu Tarık Ziya Ekinci
Levent Yılmaz Ömer Laçiner Temel İskit
Levent Yılmaz	Ömer Madra Tuna Kiremitçi
Leyla Neyzi Oral Çalışlar	Turgut Tarhanlı
Mahir Günşiray	Orhan Koçak Ümit Fırat
Mahmut Temizyürek Orhan Miroğlu	Ümit Güney
Mebuse Tekay	Orhan Silier Ümit Kardaş
Mehmet Demir Osman Köker	Ümit Kıvanç
Mehmet Güleryüz	Osman Murat Ülke Ümit Şahin
Mehmet Soylu Oya Aydın	Umut Özkırımlı
Mehmet Ural	Oya Baydar Ünal Ünsel
Melek Göregenli Özlem Dalkıran	Vedat Yıldırım
Mesut Saganda	Perihan Mağden Yahya Madra
Mete Tunçay Pınar Selek	Yalçın Ergündoğan
Mine Kırıkkanat	Piyale Madra Yaman Yıldız
Mithat Sancar Ragıp Duran	Yasemin Çongar
Mücteba Kılıç	Rasim Ozan Kütahyalı Yasemin Göksu
Muharrem Erbey Roni Marguiles	Yavuz Bingöl
Muhsin Kızılkaya	Şahin Alpay Yavuz Önen
Murat Belge Şanar Yurdatapan	Yeliz Kızılarslan
Murat Çelilkkan	Şebnem Korur Fincancı Yıldıray Oğur
Murat Morova Şebnem Sönmez	Yıldız Önen
Murat Necip Arman	Şehbal Şenyurt Yücel Sayman
Murat Paker Selim Deringil	Yusuf Alataş
Murathan Mungan	Semih Kaplanoğlu Zeynep Tanbay
Mustafa Arslantunalı Semra Somersan	Zozan Özgökçe</p> - halil berktay

Eskiden Marx, Engels ve Mao diye bazı isimler vardı.
Komünizm ve sosyalizm diye de bazı kavramlar.
Bu isim ve kavramların sonuna “ist” diye bir takı takar, sevmediğiniz ve beğenmediğiniz adamları, rahatlıkla bu isim ve kavramlarla tanımlayabilirdiniz.
Ya da bazı adamlar, kendilerini bu isim ve kavramlarla tanımlamaktan ayrı bir zevk alırlardı.
Allah, M. Gorbaçov’u “Kahhar” sıfatıyla kahretsin! 1990’da bu kavramları literatürden silip atınca dünyada ve Türkiye’de at izi it izine karışmaya başladı.
Hele de Türkiye’de…
Eskiden, Marxist, Leninist, Maoist, Komünist, Sosyalist ve Anarşist diye tanımlanan ne kadar kıytırık adam varsa, bugünlerde kendilerini Atatürkçü, Ulusalcı, Aydın, Entellektüel ve II. Cumhuriyetçi olarak tanımlamaya başladılar.
Ve bu şemsiyelerin altına girerek denaetlerini ve melanetlerini rahatlıkla ve son sürat sürdürüyorlar.
Böyle olunca Türkiye’de komünizmi savunmak da İslamcı Mehmet Akif Ersoy’un gariban torunu Aydemir Güler’e kaldı.
Zira adı geçen TKP’nin Genel Başkanı durumundadır!

Bu tür adamların imza attıkları son eylem “Ermenilerden özür dileme kampanyası başlatmak” oldu.
Aynı adamlar geçmişte “Ermeni konferansı” da tertip etmişlerdi.
Bunların çoğunu tanımıyorum.
Ancak içlerinde pek meşhurları da var.
Bunlardan birisi gazeteci Hasan Cemal.
Ahmak dedenin şuursuz torunu Hasan Cemal’den bahsediyorum.
Hasan Cemal kimdir?
Cemal Paşa’nın torunu değil mi?
Cemal Paşa kim?
Ermeni olayları sırasında devleti yöneten üç kişiden birisi.
Hatta Ermeni Tehciri Kararı’nın altında onun da imzası olmalıdır.
Hatta hatta Ermenilerin göç yollarının geçtiği bölgelerin büyük bölümü ile yerleştirildikleri bölgelerin yönetiminden o sorumluydu.
Zira Cemal Paşa o sırada Merkezi Şam’da bulunan Osmanlı 4. Ordusu’nun kumandanı ve Suriye valisiydi.
Ayrıca üzerinde Bahriye Nazırlığı sıfatını da muhafaza etmektedir o sırada.
Vali ve ordu kumandanlığından öte bağımsız bir hükümdar gibydi Şam’da.
Astığı astık, kestiği kestik bir adamdı.
O sırada Toroslar’dan başlayarak tekmil Anadolu, Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır, Arabistan, Irak ve Yemen, Şam’da konuşlu 4. Ordu’nun sorumluluk bölgesiydi.
Bu ordunun kumandanı ve Suriye Genel Valisi Cemal Paşa, işte bu çok geniş coğrafyada yarı bağımsız bir hükümdar olarak otoritesini kurmuş durumdaydı.
Her gittiği yerde validen ve ordu kumandanından öte bir devlet başkanı gibi karşılanıyordu.
Hatta Cemal Paşa, o derece olağanüstü yetkilere sahipti ki; bu yetkilerine dayanarak idam cezaları vermekte ve uygulamaktaydı.
Bu yetkilerine dayanarak Şam’da ve Lübnan’da pek çok Arap aydını ve din adamını astırmıştır.
Bu gün Araplardaki Türk düşmanlığının temelinde biraz da bu ahmak adamın icraatları yatmaktadır.
Görüldüğü gibi, Ahmak Cemal Paşa’nın sorumlu olduğu bölge, tehcire tabi tutulan Ermeni’lerin göç yollarının bulunduğu ve yerleştirildiği bölgelerdir.
Bilindiği gibi Ermenilerin yoğunlukla tehcire tabi tutuldukları bölge, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile Adana yöresi (Kilikya-Zeytun), yerleştirildikleri bölgeler ise Suriye ve Lübnan civarıydı.
Bu bölgelerin yönetim sorumluluğu ise Cemal Paşa’daydı.
Eğer bu bölgelerde kasten bir öldürme olayı yaşandı ise bunun sorumlusu büyük ölçüde bizim Ahmak Cemal Paşa’dır.
Şimdi Ahmak Cemal Paşa’nın şuursuz torunu Gazeteci Hasan Cemal kalkmış, Türkiye adına Ermenilerden özür diliyor.
Oysa Hasan Cemal’in yapması gereken, Ermenilerden özür dilemek değil, dedesinin Türk Milleti’nin başına açtığı gaile sebebiyle Türk Milleti’nden özür dilemesidir.
Şuursuz Hasan Cemal’in yapması gereken, yavuz hırsız misali Ermenilerden özür dilemek suretiyle ahmak dedesini unutturmak değil, derhal dedesi adına Türk Milleti’nden özür dilemek, dedesini reddetmek ve soyadını derhal değiştirmektir.
Ancak Hasan Cemal’de, bunu idrak edecek şuur ve bilinç ne gezer.
Bu anlamda dedesi Cemal Paşa bile ondan çok daha şuurluydu.
Ahmaktı ama şuurluydu Cemal Paşa.
Hatta ben, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkistan’a ve Afganistan’a giderek oradaki mücadeleye katıldığı için Cemal Paşa’ya saygı bile duyuyorum.
Hatta hatta onun Tiflis’te Ermeniler tarafından katledilmesi beni son derece yaralıyor.
Çünkü Cemal Paşa, belki ahmaktı, istikbali iyi hesap edememişti ve bu sebeple bazı hesapsız işlerin altına imza atmıştı.
Ancak o, kesinlikle torunu gibi milli şuurdan ve ulusal bilinçten yoksun birisi değildi.
Cemal Paşa hakkındaki bu kanaatim, Yavuz Sultan Selim’den sonra II. Mısır Fatihi olmak sevdasıyla Merhum Dedem Ömerpaşaoğullarından Abdullah Oğlu Mustafa’yı Kanal Harekâtı’nda kumlara kurban vermiş olsa da değişmeyecektir.
Hatta ona saygı bile duyuyorum ben.
Her ne kadar ahmak olduğu, dar kafalı ve çapsız olduğu kesin olsa da…

Ermenilerden özür dileme kampanyasına imza atanlar arasında eğer soyunda ve kanında Kürtlük olanlar varsa veya kendilerini Kürt alt kimliği ile tanımlayanlar varsa, onların bu konuda bir değil iki kere düşünmeleri gerekir.
Zira bu belanın, bu milletin sırtına sarılmaya çalışılmasında onların dedeleri başrolü oynamışlardır.
Çünkü tehcir olayı, genelde onların yaşadıkları bölgelerde gerçekleşmiştir ve göç kervanlarına onların dedeleri nezaret etmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın zor yıllarında, asker sıkıntısı çekildiği için göç kervanlarının güvenliği, büyük ölçüde Kürtlerden müteşekkil Aşiret Alayları’na havale edilmiştir.
Tehcir sırasında neler yaşandıysa, bunların sorumluluğu söz konusu alaylara ve onları idare eden Kürt Aşiret Beyleri ile ağalarına aittir.
Bu bakımdan söz konusu kampanyaya imzalarıyla katılanları, soysuzluk etmeden atalarının sebep oldukları üzücü olayların sorumluluğunu üzerlerine almaya çağırıyorum.
Çünkü bu imzacılar, eğer bugün atalarının miraslarını yiyorlarsa ve onların soyadlarını taşıyorlarsa, onların borçlarını da üstlenmek zorundadırlar.
Hak ve adalet bunu gerektirmektedir.
Utanma, namus ve şeref duyguları bunları gerektirmektedir.

İmzacılar arasında Mine Kırıkkanat diye bir hatun kişi de var.
Bu hatun daha düne kadar ulusalcılığın bayraktarlığını yapan Kanal-Türk isimli televizyonun gediklisiydi.
Heyhat, bu televizyon el değiştireli ve sahibi Ergenekon’dan içeri gireli aylar oldu, bu hatun hala ortalarda geziniyor.
Hem de utanmadan,
Hem de sıkılmadan.
Kampanya’ya bilinçli toplum kesimlerinden gelen tepkiler üzerine biraz tırsmışa ve geri adım atmışa benziyor.
Dünkü “Büyük felaket!” başlıklı yazısında pişmanlık izleri var.
Çünkü dünkü yazısında “Eleştiriler, bunun için ’özür dilerim, ama…’, ‘kusura bakmayın…’ ya da ‘izninizle…’ diye başlar” diyerek, Ermenilerin de kusurlu olduğunu ima ediyor bir anlamda.
Hürriyet Yazarı Mehmet Yılmaz, Ermenilerden asıl özür dilemesi gerekenlerin İngilizler, Fransızlar, Ruslar ve Amerikalılar olduğunu söyleyerek(18 Aralık 2008 tarihli yazısı) isabet kaydetmiştir.
Çünkü yüzyılların Milleti Sadıka’sını Osmanlı’ya ve Türk’e karşı kışkırtanlar bunlar olmuşlardır.
Ancak ne yazık ki; bu dörtlü Türklerden ve Ermeniler’den özür dileyecekleri yerde, kalkıp parlamentolarından Ermeni Soykırımı ile ilgili yasalar çıkartarak ve ülkelerinde konu ile ilgili anıtlar yapılmasına izin vererek tahrik görevlerine devam ediyorlar.
İçimizdeki İngilizler, Ruslar, Fransızlar ve Amerikalılar ise yaptıkları eylemlerle onlara bir anlamda destek veriyorlar.
Peki, kim bu işbirlikçiler?
Kim olacak;
Ahmak dedelerin şuursuz torunları…
Örneğin Hasan Cemal…
Gerisini vaktiniz varsa yazımızın ekinde bulunan e-mail’den okuyunuz.

Okumaya devam et  Türk-Ermeni ilişkilerinde açılım arayışı… – ERMƏNİSTANIN TÜRKİYƏ SİYASƏTİNDƏ YENİ NÜANSLAR VƏ YA DİPLOMATİYA OYUNU

18 Aralık 2008
Ömer Sağlam
———————
www.ozurdiliyoruz. com’dan iktibas:

1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor.
Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.
Adnan Ağaoğlu Bejan Matur Esra Mungan
Adnan Ekşigil Berat Günçıkan Evin Doğu
Ahmet Şimşek Betül Tanbay F.Levent Şensever
Ahmet Çiğdem Bilge Contepe Faruk Bildirici
Ahmet Evin Bülent Atamer Fatma Tülin
Ahmet İnsel Bülent Aydın Fazıl Hüsnü Erdem
Ahmet İsvan Canan Tolon Fehim Caculi
Ahmet Kuyaş Celal Başlangıç Ferda Balancar
Akif Kurtuluş Cem Mansur Ferda Keskin
Aksu Bora Cem Özdemir Ferhat Kentel
Alaz Kuseyri Cemil Koçak Fethiye Çetin
Ali Arif Cangı Cengiz Aktar Fikret Adanır
Ali Bayramoğlu Cengiz Alğan Fikret Başkaya
Ali Nesin Cengiz Çandar Fikret Toksöz
Alper Görmüş Cezmi Ersöz Filiz Ali
Arzu Başaran Çiğdem Mater Filiz Koçali
Asaf Savaş Akat Coşkun Aral Füsun Üstel
Aslı Erdoğan Deniz Türkali Gencay Gürsoy
Atila Eralp Derya Alabora Gila Benmayor
Atilla Yayla Dilek Kurban Gönül Dinçer
Attila Tuygan Doğan Özgüden Gülçin Santırcıoğlu
Aydan Baktır Doğan Tarkan Güllü Aybar
Aydın Cıngı Ebru Erkekli Gülseren Onanç
Ayhan Aktar Ece Temelkuran Günay Göksu Özdoğan
Ayhan Bilgen Edhem Eldem Gürhan Ertür
Ayla Gürsoy Emine Algan Habib Bektaş
Aylin Aslım Emine Uşaklıgil Hadi Uluengin
Ayşe Batumlu Emrullah Beytar Hakan Tahmaz
Ayşe Berktay Enis Batur Haldun Dostoğlu
Ayşe Buğra Eren Keskin Hale Tenger
Ayşe Erzan Ergin Cinmen Halil Berktay
Ayşe Gözen Ergün Eşsizoğlu Hasan Cemal
Ayşe Kadıoğlu Erkan Goloğlu Hidayet Şefkatli Tuksal
Ayşe Önal Erkan Şen Hüsamettin Onanç
Aziz Gökdemir Erol Katırcıoğlu Hüseyin Hatemi
Barış Pirhasan Ersin Salman Hüsnü Öndül
Baskın Oran Ertuğrul Kürkçü İbrahim Betil
İbrahim Kaboğlu Mustafa Suphi Erden Şenol Karakaş
İhsan Dağı Mustafa Yasacan Şerafettin Elçi
İpek Çalışlar Naci Kutlay Şeyhmus Diken
Işıl Kasapoğlu Nail Satlıgan Sezgin Tanrıkulu
Julide Kural Necmiye Alpay Şirin Tekeli
Kemal Gökhan Gürses Nedim Gürsel Suavi Aydın
Kemal Göktaş Neşe Düzel Şükrü Erbaş
Kezban Hatemi Nil Mutluer Süleyman Göncü
Koray Çalışkan Nilgün Toker Tahsin Yeşildere
Koray Düzgören Nilüfer Göle Tanıl Bora
Korhan Gümüş Nurhan Yentürk Tarhan Erdem
Lale Mansur Ömer Faruk Gergerlioğlu Tarık Ziya Ekinci
Levent Yılmaz Ömer Laçiner Temel İskit
Levent Yılmaz Ömer Madra Tuna Kiremitçi
Leyla Neyzi Oral Çalışlar Turgut Tarhanlı
Mahir Günşiray Orhan Koçak Ümit Fırat
Mahmut Temizyürek Orhan Miroğlu Ümit Güney
Mebuse Tekay Orhan Silier Ümit Kardaş
Mehmet Demir Osman Köker Ümit Kıvanç
Mehmet Güleryüz Osman Murat Ülke Ümit Şahin
Mehmet Soylu Oya Aydın Umut Özkırımlı
Mehmet Ural Oya Baydar Ünal Ünsel
Melek Göregenli Özlem Dalkıran Vedat Yıldırım
Mesut Saganda Perihan Mağden Yahya Madra
Mete Tunçay Pınar Selek Yalçın Ergündoğan
Mine Kırıkkanat Piyale Madra Yaman Yıldız
Mithat Sancar Ragıp Duran Yasemin Çongar
Mücteba Kılıç Rasim Ozan Kütahyalı Yasemin Göksu
Muharrem Erbey Roni Marguiles Yavuz Bingöl
Muhsin Kızılkaya Şahin Alpay Yavuz Önen
Murat Belge Şanar Yurdatapan Yeliz Kızılarslan
Murat Çelilkkan Şebnem Korur Fincancı Yıldıray Oğur
Murat Morova Şebnem Sönmez Yıldız Önen
Murat Necip Arman Şehbal Şenyurt Yücel Sayman
Murat Paker Selim Deringil Yusuf Alataş
Murathan Mungan Semih Kaplanoğlu Zeynep Tanbay
Mustafa Arslantunalı Semra Somersan Zozan Özgökçe

Okumaya devam et  ABD Dışişleri Sözcüsünün Açıklaması

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir