Modern şehir efsaneleri ve Ermeni meselesi

LALE ŞIVGIN - ermeni meselesi

LALE ŞIVGIN

 BAZI gazeteci ve öğretim üyelerinden oluşan bir grubun internet üzerinden bir yıl süreyle Ermenilerden özür dileme kampanyası başlatmasına dair sorularımı bir önceki yazımda dile getirmiştim. Elbette bu sorulara bir cevap alamadım. Ancak bu kampanyanın bana göre çok hayati bir amacı var. O da tarihi yeniden yazmak. Son yıllarda artan “tarihi deforme etme” girişimlerinin hemen hepsinin asıl amacı da bu: tarihi yeniden yazmak…
Hrant Dink öldürüldükten çok kısa bir süre sonra AB-Türkiye karma parlamento eş başkanı Joost Lagendijk ile yaptığım bir söyleşide bana “Hrant’ı devlet öldürdü” demişti. “Siz yetkili bir makamdasınız elinizde bilgi belge olmadan, soruşturma henüz sonuçlanmadan bunu nasıl söylersiniz” diye sorduğumda ise bu kez bana “Bunu ben değil sizin gazeteleriniz söylüyor” diye cevap vermişti. Gerçekten de önceki gün gazetelerden biri Hrant’I devlet öldürdü manşetiyle çıkmıştı. Bu gazeteyi referans kabul eden Lagendijk benden sonra yaptığı diğer söyleşilerde de önceki günkü gazetede okuduğu bu cümleyi vurgulamıştı. Ertesi gün aynı cümle daha çok gazetenin manşetindeydi. Ama bir farkla; bu kez aynı ifadeler Lagendijk’in ağzından verilmişti. Dolayısıyla bir gazetenin yazdığı yorum bir anda uluslar arası bir suçlamaya dönüşmüştü. Mesele bununla da kalmadı. Bir sonraki gün aynı ifadeler bu sefer de yabancı gazetelerdeydi. Onlar da Lagendijk’in sözlerini sayfalarına taşımışlardı. İşin ilginci, kimin kime referans olduğu artık karışmıştı. Sonraki günlerde bir Türk gazetesinin aslında hiçbir somut bilgi ya da belgeye dayanmadan fütursuzca attığı bu manşetten kaynaklanan demeç ve haberler Avrupa Birliği’nin raporlarında ve pek çok sivil toplum araştırmasında ciddiye alındı. Bu ifadeler arşivlere girdi. Böylece birileri henüz mahkeme kararı bile sonuçlanmadan kendi tarihlerini yazmak için gerekli doneleri oluşturmuştu bile.
Bu örnek modern bir şehir efsanesinin nasıl da profesyonelce oluşturulduğunu açıkça ortaya koyuyor. Günümüzde dilediğiniz bir görüşü uluslararası raporlara sokmak hiç de zor değil. Fikrinize hizmet eden bir gazeteniz ve fedailiğe soyunan bazı akademisyenleriniz varsa, gerisi kolay. Bazı yazar ve akademisyenlerin başlattığı “özür diliyorum” kampanyasını da aynı şekilde değerlendirmek gerektiği inancındayım. Kampanyacılar amaçlarının; bir sene boyunca ulaşabilecekleri en fazla imzayı toplamak olduğunu söylüyorlar. Kampanya sonucunda olacakları şimdiden tahmin edebiliyorum: Kampanyacılar öncelikle ekran ekran dolaşacak ve kampanyaya şu kadar imza toplandı diye propaganda yapacaklar. Sadece televizyonlarda değil, yazılı medyada özellikle de yabancı basında seslerini duyurmaya çalışacaklar. Sonrasında kimler tarafından fonlandığını çok iyi bildiğimiz bazı kuruluşların düzenlediği konferans ve sempozyumlarda bu veriler bilimsel verilermiş gibi sunulacak, kitaplaştırılacak. Gazeteler, dergiler ve raporlarla arşivlerde yerini alacak olan bu bilgiler, birkaç sene sonra Ermeni diasporası tarafından önümüze “tarih” olarak konulacak. Önümüze konulan bu çarpıtılmış “tarih” muhtemelen diasporanın tazminattan toprak talebine kadar uzanan hayallerine ulaşması için elini güçlendiren önemli bir koz olacak.
Biz olan biteni kavrayıp; tarihimizde özür dilemeyi gerektirecek bir şey yok diye itiraz ettiğimizde ise, tıpkı Lagendijk’in bana dediği gibi, “Bunu biz söylemiyoruz sizin gazeteleriniz, sizin üniversiteleriniz, sizin kitaplarınız, sizin sivil toplum kuruluşlarınız hatta sizin vatandaşlarınız söylüyor” cevabını verecekler.
Benden söylemesi…

Okumaya devam et  ABD’nin Ardından İsveç de Tasarıya Evet Dedi…

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir