Kıbrıs’ta nereden nereye

Hasan ÜNAL - 140203kibriss hlarge

Hasan ÜNAL

GAZETELER ve televizyonlar yeterince yer vermeyi bırakınız, üstüne üstlük bir de haberleri gizliyor gibi yapıyorlar. Gizliyor veya karartma uyguluyorlar denilmesi halinde ‘hayır’ öyle yapmıyoruz’ diyecek kadar yer veriyorlar. O yüzden tam anlamıyla fark edilemiyor olabilir.
Ancak bu kadar karartmaya rağmen AKP hükümetinin dış politikasının neredeyse bütün unsurları birbiri ardına dökülüyor. Türk dış politikasının temel konularında Türkiye’nin ya haklarını ya da menfaatlerini veyahut her ikisini birden olumsu etkileyen hadiseler meydana geliyor. Kıbrıs bunlardan en barizi..

Çözümsüzlük çözüm değildir…
2002 yılının 3 Kasım günü genel seçimleri ezici bir parlamento çoğunluğu ile kazanmasının ardından AKP, Kıbrıs konusunda o güne kadar oluşturulmuş devlet politikasının tamamını yıkmaya başlamıştı. Kısa bir sürede de bu yıkma operasyonu tamamlandı.
O zaman daha başbakan Erdoğan’ın ilk Kıbrıs mülakalatını Yunanistan’ın devlet kanalı NET’e verdiğini bugün kaç kişi hatırlar acaba? Veya 18 Kasım günü Ankara’da Abdullah Gül başbakan olarak göreve başladığında Erdoğan’ın ilk yurt dışı gezisini Atina’ya yaptığını…
Orada Simitis ile yanına büyükelçiyi almadan görüştüğünü; dolayısıyla Türk tarafının resmi kayıt tutamadığını; o görüşmede Simitis’e Kıbrıs konusunda daha önce vardıkları mutabakat doğrultusunda bir çözümü zorlayacaklarını anlattığınıÖ O yüzden Yunan basınının daha ilk günden itibaren fena halde AKP’ci hale geldiğini vs. Aslında bunların bir kısmı o günlerde de yazılmış ve/veya söylenmişti; ama bugünlerde hatırlamakta fayda var.

Bir adım önde olduk
HATIRLAMAKTA fayda olan şeylerden biri de Başbakan Erdoğan ve yakın danışman kadrosunun o günlerde kullandığı sloganlardı. ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ diyerek Yunan ve Rum tarafının ekmeğine ne kadar yağ sürülmüştü yarabbim… Oysa çözüm kelimesini isteyen ve ısrarla kullanan taraf Rum-Yunan tarafı olmalıydı.
Neticede biz Rum-Yunan tarafına karşı hem taktiksel hem de stratejik düzlemde kolaylıkla ‘Kıbrıs meselesi bizim açımızdan 1974 yılında çözülmüştür. Ya aklınızı başınıza alır ve mantıklı bir çözüm için bizimle müzakere edersiniz ya da 1974 çözümü daimi hale gelir’ diyebilmemiz söz konusuydu. Ve öyle yapmalıydık.
Yapmadık da ne oldu? ‘Bir adım önde olacağız’ veya ‘kazan-kazan’ yöntemiyle çözeceğiz gibi laflar ettik de ne kazandık? Rum-Yunan tarafı veya AB adaletli mi davrandı? Rumlar bugüne kadar yaptıkları gibi uluslararası camianın hazırladığı Annan Planı’nı da yırtıp attılar. Daha önce de iki plan reddetmişlerdi.

Okumaya devam et  Gıda Yasasına Gereksinim Var

Önceki politika doğruydu
OYSA 2002 Aralık ayına yani AKP iktidarına gelinceye kadar Türkiye, Kıbrıs’ta bir devlet politikası oluşturmuş ve AB’yi en zor yerinden yakalamıştı. Onlar bin bir türlü alavere dalavere ile Kıbrıs Rumlarının AB’ye yaptıkları üyelik başvurusunu bize karşı bir koz haline getirmişlerdi.
Biz de şunu söylüyorduk: Eğer AB, Kıbrıs konusu çözülmeden Rumları Kıbrıs’ın tümü adına üye yapacak olursa, Türkiye de KKTC ile ‘entegrasyona gidecekti’. Bu, ciddi bir tehditti; çünkü Rumlar AB’ye Kıbrıs’ın tümünü temsilen girecekler; ama KKTC Türkiye ile birleşecek ve AB çaresiz kalacaktı. Ada’nın bölünmesinin daimi hale gelmesinin suçu AB’ye yüklenecekti. AB, ya 2002 Aralık ayında bu riski alamayacak ve geri adım atacak ya da Yunanistan’ın bütün genişlemeyi durdurma tehdit ve şantajlarına boyun eğerek Rumları alacak; ama sonra da Kıbrıs bölünecekti.

AKP’den Rum-Yunan ikilisine ve AB’ye hayat öpücüğü
AKP’nin iktidara gelmesi AB’ye karşı elimizdeki bu büyük kozu ortadan kaldırdı. Belki de AKP bundan dolayı iktidara gelmiş veya getirilmişti. Pek tabii ki, Tük halkı seçmişti; ama dış güçlerin bu işte bir dahli var idiyse, sebeplerinden birisi mutlaka Kıbrıs olmalıydı. AKP’nin seçimleri kazandığı 3 Kasım 2002 tarihinden, AB zirvesinin yapıldığı 10-11 Aralık tarihlerine kadar Ankara’ya birbiri ardına Avrupalı temsilci ve bakanın gelmesi bundan dolayıydı. AKP’ye göre Kıbrıs meselesi AB konusunda önümüzde bir engeldi. Pekiyi, Annan Planı’nı biz kabul ettik; ama Rumlar reddetti de ne oldu? AB insafa gelip Rumları kınayan bir tavır mı takındı? Hayır, şimdi AB İlerleme Raporlarında neden Kıbrıs Rumlarını tanımadığımız yazılıyor ve neden Rumlara limalarımızı ve hava alanlarımızı açmadığımız soruluyor.
Dahası o günlerde ve halen belirli bir misyonu gerçekleştirmek için pohpohlanan AKP’nin kankası Mehmet Ali Talat, Rumların milli çıkarlarına yüzde yüz uyan bir çözümü AB makyajıyla Kıbrıs Türk toplumuna satmak istiyor. Ama Rumlar buna bile izin vermiyorlar.

Okumaya devam et  Kamu Hizmetleri Enstitüsü

Talat, Rum lider Hristofyas’a Ada’da müzakereler cereyan ederken neden Rusya ile bir anlaşma imzaladığını sorduğunda aldığı cevap bütün bu soruları izah eder gibiydi. ‘Ben tanınmış bir ülkenin cumhurbaşkanıyım’. O zaman Talat’a ve Talat’ın yürüttüğü müzakerelere fena halde destek verdiğini her vesileyle açıklamaktan geri durmayan AKP’ye sormak lazımdır: Sizin amacınız nedir? Devlet politikasını değiştirmekle ne elde ettiniz? 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir