Keşke Şu Kemaller Olmasaydı!

  - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

 

18.11.2008 tarihli ve “Aysel Hanımların üzerinden ordu geçmiş!” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, 13 Kasım 2008 günü Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen “Dersim Soykırımı Konferansı”nda;

DTP’li Tunceli Belediye Başkanı, şu anda Tunceli’de yapılan yol çalışmalarını “Yeni bir Dersim Katliamı’nın ön hazırlıkları”, Pkk’lı teröristleri ise “Gerilla” olarak değerlendirirken, DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk “Üstümüzden ordular geçti” şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştur. DTP’li Tunceli Milletvekili Ziya Halis ise Dersim isyanında Türk askerlerinin hamile Kürt kadınlarının karınlarını deşerek cinsiyet tespiti yaptıklarını” iddia etmiştir.

Hatırlanacağı üzere; belki de Türk Milleti’nin kaderinin bir cilvesi olarak; DTP’nin soyadı Türk olan Kürt ırkçısı Genel Başkanı Ahmet Türk ‘de, “1980 askeri darbesi hem Kürt halkı, hem de bütün Türkiye için eşi görülmemiş siyasi, sosyal ve kültürel soykırıma neden olmuştur. PKK bu darbeye hazırlık ve soykırım ortamında doğdu, büyüdü…” şeklinde hezeyanlarda bulunmuştu(1).  

***

DTP ve Pkk’lılar böyle der de AKP’liler bu konularda hiç boş dururlar mı? Onlar da hemen hemen DTP ve Pkk’lılarla aynı anlamda ve aynı tonda laflar etmişlerdir. Bu sebepledir ki; öteden beri kibarlığı ve ağırbaşlılığı ile bilinen MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli bile bir anlamda zıvanadan çıkmış ve TBMM kürsüsünden şöyle haykırmıştır: AKP terörle mücadelede PKK ve Barzani ile aynı çizgidedir. Böylesi bir kirli zihniyet, en az PKK kadar bölücü, alçak ve ahlaksızdır. Terörün beyni Barzani, yönetimi Kandil, mihmandarı AKP’dir..”(2).

Bakın neler demiş AKP’liler?

AKP’den Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Abdullah Gül, Alman Der Spiegel dergisine vermiş olduğu mülakatta şöyle demiş; Çok sayıda Kürt geçmişte kökenlerinden dolayı ayrımcılığa uğradılar. Kürtçe konuşma ve yazmalarına izin verilmedi. Bugün durum değişti. Kürtlerin kültürel hakları güçlendirildi.”(3). Evet, 70 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafsız Cumhurbaşkanı olması gereken Sayın Abdullah Gül, belki de farkında olmadan bir anlamda Türkiye’yi yabancı basına gammazlamış bulunmaktadır. Üstelik de Pkk ve DTP jargonuyla konuşarak! Yeni Çağ Gazetesi yazarı Sebahattin Önkibar Cumhurbaşkanı’nın söz konusu değerlendirmeleri konusunda haklı olarak şöyle diyor;

“’Çok sayıda Kürt, geçmişte kökeninden dolayı ayrımcılığa uğradı. Kürtçe konuşmalarına ve yazmalarına izin verilmedi.’

 Bu sözler ünlü Alman dergisi Der Spiegel’de yayımlandı.

 Peki, bu acayip lafları eden PKK’nın, pardon DTP’nin hapisteyken seçilen milletvekili Sebahat Tuncer ya da PKK terör örgütünü her fırsatta kutsayan Emine Ayna mı? Hayır değil.

Bu demeci veren Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dür.

Belli ki Sayın Gül hâlâ Cumhurbaşkanı olduğunun farkında değildir ve Milli Görüş günlerindeki alışkanlıklarını sürdürüyor  ya da o günkü görüşlerinden bir demet sunuyor.

 Ne demektir ayrımcılığa uğramak!

Bu ülkede hangi Güneydoğulu, Kürt olduğu için dışlanmış ve diğerlerinden farklı muamele görmüştür?

 Olduysa böyle bir şey ne zaman olmuştur söylesin, biz de bilelim?

Abdullah bey, bugünü parlatmak ve fantezi adına Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişine laf etme hakkını nereden alıyor?

Hayır, bu ülkede etnik kökeninden dolayı aşağılanan bir tabaka ya da zümre tarihten bugüne hiç mi hiç olmamıştır…”(4).

Bir ara Cumhurbaşkanlığı da gündeme gelen, tercih edilmemesi üzerine de benim gibi adamlar tarafından hakkında “Vecdi Gönül gibi takıyyecinin önde gideni bir adamdan Türkiye’yi Allah korumuş…”(5) şeklinde yorumlar yapılmasına sebep olan AKP’li Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise 10 Kasım 2008 günü Brüksel Büyükelçiliğimizde yapılan Atatürk’ü anma merasiminde şöyle buyurmuş;

Bugün eğer Ege’de Rumlar, Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler  devam etseydi, acaba bugün (Türkiye) aynı milli devlet olabilir miydi?”.

Gazeteci Oral Çalışlar, haklı olarak mal bulmuş mağribi gibi Vecdi Gönül’ün bu sözlerinin üstüne bodoslama atlıyor ve şu tespitte bulunuyor; “Bazı arkadaşlarımız Gönül’ün bu sözlerini -Doğru, tam onun dediği gibi Rumlar ve Ermeniler bu topraklardan tasfiye edilmeseydi, milli devlet kurulamazdı-’ diyorlar”(6).

Oral Çalışlar ve arkadaşları bu şekilde düşünebilirler. Ancak bir ülkenin Milli Savunma Bakanı’nın bu şekilde konuşma lüksü olmamalıdır. Sayın Vecdi Gönül, her ne kadar “Bunlar, benim kişisel düşüncelerim. Hükümeti bağlamaz. Asacaksanız beni asın”(7) dese de Türk Milleti, duyacağını duymuş ve Vecdi Gönül, bu iftirası ile tarihteki yerini çoktan almış bulunmaktadır. Vecdi Gönül, bu sözleriyle özrü kabahatinden büyük bir davranış sergilemiş, ulus devleti kurduğu için güya Mustafa Kemal Atatürk’e olan minnetlerini ifade etmek adına Türk Devleti’nin, Türkiye’deki bazı etnik unsurları maksatlı olarak tasfiye ettiğini söyleyebilmiştir.

Ve o Vecdi Gönül ki; Kahraman Mehmetçiğin güneydoğuda kanı pahasına sürdürmüş olduğu operasyonları, bir cümbüş ve artistik hareketler olarak yorumlayabilmektedir. Dün (17.11.2008) TV’lerin akşam haberlerine de yansıdı. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının bütçesinin görüşülmesi sırasında, milletvekillerinin görüşmelere ilgisiz kalmasını yorumlarken kameraların ve mikrofonların açık olduğunu unutarak bir ara müsteşarı olan Korgeneralin kulağına eğilip şöyle diyordu Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül; “Güneydoğu’dan bir operasyon görüntüsü izletseydik herhalde çok daha etkili olurdu. Milletvekillerine sinema izletmiş olurduk…”. Sonra da ağlayacakları yerde basıyorlardı kahkahayı. Hem kendisi hem müsteşarı olan sözüm ona Korgeneral. Şehit anaları gece gündüz yavrularının yaslarını tutarken, onların canlarını emanet ettiğimiz iki insan umarsızca ve pişkince gülüyorlar…

***

Görüldüğü gibi; ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet gibi Atatürk ilke ve inkılâpları karşısında, DTP gibi ayrılıkçı Kürt partileri ile dinci düşünceyi esas alarak siyaset yapan partiler hemen hemen aynı noktada bulunuyorlar. Bu yüzden de sürekli açılıp kapanıyorlar! Birisi, HEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP çizgisinde, diğeri ise MNP, MSP, RP, FP ve AKP güzergâhında ilerliyor bu partilerin. İlerliyorlar ve sonunda da taşı, tuğlası ve harcı (yani kuruluş felsefesi) Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından hazırlanan duvara toslayıp hız kesiyorlar! AKP, şu anda bu toslama işini hafif sıyrıklarla atlatmış durumda. Bakalım DTP, bu toslama işinden nasıl sıyrılacak?    

Geçmiş devirlerin birisinde görev yapan maarif vekillerinden birisinin, “Keşke şu okullar olmasaydı milli eğitimi ne kadar güzel idare ederdim” dediği malumdur. Tıpkı bunun gibi, ayrılmayı, bölünmeyi veya dinciliği esas alarak siyaset yapanların zaviyesinden bakınca, özellikle de iktidar partisinin durduğu noktadan bakılınca, insanın, “Keşke şu Kemaller olmasaydı, Türkiye’yi ne güzel yönetirdik!” ya da “Ah şu Kemaller olmasaydı ne kadar rahat siyaset yapardık” diyesi geliyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse; AKP, Kemal Derviş’i yurtdışına, Kemal Gürüz’ü emekliye, Kemal Alemdaroğlu’nu da Ergenekon’a sevk ederek en azından üç Kemalden kurtulmuş gözüküyor. Şimdi sırada Kemal Kılıçdaroğlu var. Ondan da bir şekilde yakayı sıyırırlarsa, geriye kalıyor Mustafa Kemal. AKP (ve elbette DTP) Mustafa Kemal’den nasıl yakayı sıyırırlar, işte orasını Allah bilir…

21 Kasım 2008

Ömer Sağlam

________________

1- internet sitesinde bulunan 22.10.2008 tarihli veDTP ‘soykırım’ dedi” başlıklı haber.

2- Aynı internet sitesinde bulunan 15.10.2008 tarihli ve “Bahçeli: AKP, PKK ve Barzani aynı çizgide” başlıklı haber.

3- internet adresinde bulunan “CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL:’KÜRTLER GEÇMİŞTE AYRIMCILIĞA UGRADI” başlıklı ve 20.10.2008 tarihli Hürriyet Gazetesi kaynaklı haber.

4- Sebahattin Önkibar, DTP Ağzıyla Konuşan Cumhurbaşkanı…” başlıklı makalesi, Yeni Çağ Gazetesi, 21.10.2008. 

5- “Vecdi Gönül’den Atatürk’e İftira Özal’a Hakaret” başlıklı makalemiz için bkz.

Söz konusu makalemizde de ayrıntılı olarak dile getirdiğimiz üzere; Vecdi Gönül, 24 Nisan 2007 günü AKP’nin Cumhurbaşkanı adayının belirlendiği gizli toplantıda Başbakan tarafından Abdullah Gül’ün adı zikredilince şöyle demiş “Çok isabetli bir tercih yaptınız. Türkiye ilk defa dindar bir cumhurbaşkanına kavuşacak. Turgut Bey için de dindar diyorlardı ama aslı yok. Rahmetli içki içerdi. Başbakanlık Konutu’nun tavanları, patlatılan şampanyaların mantarlarıyla delik deşik olmuştu”. Bu haber üzerine kendisine soru soran gazetecilere ise şöyle demişti Vecdi Gönül; “Gizli bir toplantı. Biraz boş bulunduk, bir şeyler söyledik. Daha fazlasını söylettirmeyin…”. 20 Kasım 2008 gecesi yayınlanan “Siyaset Meydanı” isimli programda gazeteci Ali Sirmen’in konuyu hatırlatması üzerine Korkut Özal şunları söyledi: “Vecdi Gönül bizim yetiştirdiğimiz bir insan. İç İşleri Bakanlığım sırasında kendisini Emniyet Genel Müdürü yapan benim. Böyle bir lafı nasıl etti bir türlü aklım almıyor. Ben Turgut ağabeyimle 64 yıl beraber yaşadım ve onun ağzına bir yudum içki dahi aldığını görmedim. Rahmetli dindar bir Müslüman’dı ve bunu hayatına uygulardı. Namazını kılar, orucunu tutardı…” . Dolayısıyla Vecdi Gönül işte bu çap ve ölçekte bir insandır.

6- Oral Çalışlar “Vecdi Gönül’ün söyledikleri doğru mu?” başlıklı makalesi, Radikal, 14.1.2008.

7- internet sitesinde bulunan 18.11.2008 tarihli ve “Gönül: Asacaksanız beni asın” başlıklı haber.

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir