Obama, acaba kürt mü?

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Hussein Obama

Savaş Süzal
[email protected]

 

  Hayatımda Türkiye kadar renkli ve konusu bol bir ülke görmedim. Aynı şekilde meslektaşlarımın da gözlerinin önlerindeki olaylara dürbünün tersi bakışları veya daha doğru deyimle gazete yöneticilerinin ve yazar sıfatındaki bazı kişilerin haberleri, olayları perdelemeleri de beni çıldırtıyor.  

          Bence bu haftanın gerçek konusu ABD’de başkan seçilen Obama’ya Türkiye’de bazı bölgelerde gösterilen sevinç tezahüratları. Bir gurup halay çekip eğlence düzenlerken bir gurupta 20 kadar koyunu kurban etmiş. Ne hikmetse bu olaylar hep aynı bölgeden, hani elektrik paralarını bizim verdiğimiz yeşil kartla besleyip polislerimizin yetkililerimizin taşlandığı AB ve ABD’li diplomatların gözlerinin nuru olan yerlerde oldu.  

          Afrika kökenli Obama onların hemşehrisimi ki böylesine bir sevinç ve coşku duyuyorlar. Ya da beğenin veya beğenmeyin Erdoğan’ı refüze ettiği için mi bu heyecan? Bence hiç biri değil. Onlara birileri yeni ABD başkanı döneminde herhalde Kürtler için bir şeyler olacağını söyledi. Hani şu Biden denen ve Başkan yardımcısı olan senatörün plan ve projeleri olabilir mesela.  

          Türkiye’nin bu gelişmeleri iyi değerlendirmesi gerek. Bunun yanı sıra Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti bitti ve Ankara’ya döndü. Neler oldu Washington’da? Bence bir kocaman hiç.  Obama ile arzulanan görüşme gerçekleşmedi, IMF ile masaya oturmam diyen Başbakan IMF ile masaya oturdu ve en çarpıcısı ise her zaman olduğu gibi siyasi gaf yapan AKP lideri gene koca bir çam devirerek ziyareti tamamladı.  

          Nükleer silahların en fazla olduğu bir ülkede kalktı elinde nükleer silah olan karşısındakine senin silahın olamaz dedi. Yaptığı açıklama gerçekte teorik olarak doğruydu ama bence bu silahların kimin elinde olduğu da çok önemli. İran veya başka fanatik bir ülkede nükleer silah olması beni de korkutur. Ama bunun çözümü dünyanın tamamen nükleer silahlardan arındırılması olmalıdır.  

          Yunanistan yeniden Ege sorunlarını kaşımaya başladı. Hep dikkatimi çekmiştir. Ne zaman içerde sorunlar yığılmaya başlar, Yunanlılar fırsat bu fırsat diye bir yerlerde olay yaratırlar. Ermenistan’da koalisyon ortağı bir partinin lideri Türkiye geçmişindeki pislikleri kabul etmeden iki ülke ilişkileri düzelmez falan gibi laflar etmeye başlıyor. Oysa Erdoğan, Azeri ve Ermeni liderleri Türkiye’de bir araya getirme havasında. İşin acısı onlarda zaten görüşüyor. Güneyde Irak Kürt bölgesinden bir yetkili çıkıyor, Uluslararası güvence verilmeden ABD askerleri Irak’tan çekilmesin diyor.  

Peki, bunlara karşılık Erdoğan ne yapıyor, İran konusunda ABD ile Tahran arasında arabuluculuk öneriyor. Bu ne gaflettir, Amerikalılarla İranlıların zaten üçüncü bir ülkede görüştüğünden ülkenin başbakanı haberdar değil. Onların gayrı resmi olarak görüşmeleri zaten devam ediyor Erdoğan Bey, kimseyi sözleriniz heyecanlandırmadı gördüğünüz gibi.  

          Size orada yöneltilen ekonomi konusundaki sorulara Kasımpaşalı ağzı ile verdiğiniz cevaplarda kimseyi kandırmadı. Size yanıtı kredi kurumu Standart and Poors’un kredi değerlendirmesi verdi. Türk halkından gizlediğiniz gerçeği dünya biliyor. Yalnızca benim Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş dışında konulara heyecanlanmayan halkım işin farkında değil. Onlarda birkaç aya kadar acı gerçeği öğrenecek ne yapalım.  

          Gelelim gazetecilere uygulanan ambargo konularına. Her zaman iktidar yalakası ve çanak diye bizim tabir ettiğimiz soruları soran bir gurup aramızdan çıkmıştır. Eskiden yeşil basının hâkim olmadığı dönemlerde yaşadığımız bir olayı size anlatmamda yarar var. Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde bir Washington ziyareti sırasında şu anda Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni olan Sedat Ergin, Büyükelçilikte düzenlenen bir basın toplantısında Özal’a soru yöneltmişti. Ancak sorudan hoşnut olmayan Özal, Ergin’e ters cevap verip azarlamış ve soruyu da yanıtlamamıştı.  

        Sedat oturduktan sonra bu kez aynı soruyu arkadaşımız Yılmaz Polat Özal’a yöneltti. Özal o zaman olayın ciddiyetinin farkına vardı ve daha sonra Sedat’ın hepimiz içinde gönlünü aldı. Gazeteci politikacılar için kamu için soru sorar. En azından biz böyle öğrenmiştik. Tabii sözünü ettiğim gerçek gazetecilik.

        Özal diyince aklıma birde geçen haftaki iki haber programda gündeme getirilen bir konu geldi. Konulardan biri Korkut Özal’ın anlattığı ve ağabeyinin Türkiye’nin adının Anadolu şeklinde değiştirilmesi fikri. Öteki de Altemur Kılıç’a sözünü ettiği Türk-Konfederasyonu olayı. Bunlar benim Özal döneminden ne kadar nefret ettiğimin en küçük örnekleri diyebiliriz. Aslında herkesin ekonomik mucize diye tanımladığı o dönemler bence Atatürk Türkiye sine yönelik batırma çalışmalarının da başlangıcı olmuştu.

         Yarattığı ekonomik mucizenin de bugün ne kadar büyük bir mucize olduğunu da görüyoruz. Ha birde aklıma gelmişken, Özal’ın ANAP iktidarındaki iniş, partinin iktidarının ikinci döneminde yerel seçimlerde aldığı düşüşle başlamıştı. Bence ANAP’ı taklit eden AKP ve liderleri içinde bu durum kıssadan hisse olması. Benden hatırlatması. Zira tarih tekerrürden ibarettir.17/KASIM/2008


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir