Hac Parasıyla Cemevi Yapılabilir mi?

Mustafa Kemal Atatürk

Aslında bugün böyle bir yazı yazmak niyetinde değildim. 7 Kasım günü başlamış olduğum yazı dizisine devam etmek istiyordum. Ancak dün Ankara’da yaşananlar beni böyle bir yazı yazmaya itmiş bulunmaktadır. Öncelikle söylemeliyim ki; bu yazıyı Malatyalı Alevi komşum N. Teyze’nin getirmiş olduğu kayısı kurusunu yiyerek yazıyorum… 

Zamanlama bir harika! 

Dün Ankara’nın Sıhhiye meydanı tarihi günlerinden birine sahne oldu!

On binlerce Alevi toplandı dün Sıhhiye meydanında ve hükümetten bazı isteklerde bulundular.

Elbette bulunabilirler.

Bundan daha doğal ne olabilir?

Bazı istekleri elbette makul değildir.

Olsun, buna da eyvallah.

Bütün istekleri makul ve mantıklı olacak değil ya.

Ancak dünkü mitingin zamanlaması bir harika!

Sanki özel olarak 9 Kasım günü seçilmiş gibi!

Günlerdir devam eden Kürt kalkışmasının arasında dün de Alevilerin ortaya çıkıp gövde gösterisinde bulunmaları, meselenin üstüne tuz biber ekmiştir.

Hele hele Sırrı Sakık başkanlığındaki DTP’lilerin, ayrılıkçı Kürt gruplarının ve Pkk yandaşlarının da mitinge katılmaları, Alevi mitingini çok daha anlamlı kılmıştır!

Atatürk’ün vefat yıldönümünün arifesinde yapılan bu nümayiş, doğrusu Alevi canlara hiç yakışmadı.

Oysa Mustafa Kemal Samsun’a çıktıktan sonra Erzurum ve Sivas kongrelerini yapmış ve Ankara’ya gelirken Hacıbektaş’a özellikle yol uğratarak o sırada Dedebaba postunda oturan Salih Niyazi Dedebaba ve Çelebi Cemalettin Efendiyi ziyaret etmiş ve Milli Mücadele’de Alevi toplumumun açık desteğini alma konusuna ayrı bir önem vermiştir.

Bu bakımdan onun ölüm yıldönümü arifesinde, ayrılıkçı Kürt gruplarının da iştiraki ile yapılan böyle bir miting, Sünni kesimde Alevi toplumuna duyulan sempatiye büyük ölçüde gölge düşürmüş, kafalarda soru işaretleri uyanmasına sebep olmuştur… 

Alevi canlar ne istiyorlar? 

Yaygın söylenişiyle Türkiye’de 20 milyon civarında Alevi yaşıyor.

Bu büyük kitlenin bazı ortak istekleri vardır ve olması da gayet doğaldır.

Alevilerin isteklerine gelince;

Dünkü mitingden de anlaşıldı ki, Aleviler;

          Zorunlu din derslerinin kaldırılsın,

          Alevi köylerine cami yapılmasın, olanlar kapatılsın,

          Diyanet lağvedilsin,

          Cem evlerine ibadethane statüsü verilsin,

Diyorlar.

Bence bu isteklerden makul olan tek istek cem evlerine ibadethane statüsü verilmesidir.

Diğer isteklere gelince; bunların tamamı marjinal ve olmayacak duaya âmin cinsinden isteklerdir.

Kabul edilmesi de mümkün değildir.

Oysa; 

 Aleviler “Zorunlu din dersleri kaldırılsın” demek yerine, “Din dersi kitaplarında Alevilik hakkında da bilgiler verilsin” deselerdi, çok daha makul bir talepte bulunmuş olurlardı. 

 Aleviler “Alevi köylerine cami yapılmasın, olanlar kapatılsın” demek yerine “Talep olmadıkça Alevi köylerine cami yapılmasın” deselerdi çok daha makul bir istekte bulunmuş olurlardır. Zira yakinen biliyorum ki; Sünni köylerine yapılanlar da dahil olmak üzere camiler devlet tarafından değil, imice usulüyle veya mahalli dernek ve vakıflarca yapılmaktadır. Alevi köylerine yapılan camiler de yine ilgili köy halkının talebi doğrultusunda bu yolla yapılmışlardır. Yoksa devletin, Alevi köylerine cami yaparak Alevileri Sünnileştirme şeklinde bir politikası yoktur. Bugün beş vakit namazını kılan, hacca giden, orucunu tutan ve aynı zamanda Alevi cemlerine iştirak eden Alevi vatandaşlarımız da vardır. Ayrıca bütün aleviler, İslami usulde cenaze namazı kılınarak defnedilirler. Peki, köylerinde cami ve imam bulunmayan Alevi vatandaşlarımız bu ihtiyaçlarını nasıl ve ne şekilde gidereceklerdir? 

 Aleviler “Diyanet lağvedilsin” demek yerine “Diyanet, Alevilere de hizmet verecek şekilde yeniden teşkilatlandırılsın” deselerdi, eminim çok daha makul bir talepte bulunmuş olurlardı. Zira böyle bir ihtiyaç vardır. Bilindiği gibi Diyanet’in en önemli hizmeti olan cami hizmetleri, genelde İslam’ın Sünni yorumu, daha doğrusu Hanefilerce yapılan yorumu üzerine verilmektedir. Öte yandan, Türkiye’de mensubu bulunan Hanefilik ve Şafiliğin yanı sıra mensubu bulunmayan Malikilik ve Hanbelilik gibi mezheplere “Hak”mezhep deyip, bu mezheplerin mensuplarına hüsnü kabul gösterilirken ve Diyanet kadrolarında yer verilirken, Alevilik gibi yaklaşık 20 milyon mensubu bulunan bir öğretinin ısrarla görmezden gelinmesi, sanırım önemli bir çelişki arz etmektedir.  

Hac parasıyla cem evi yapılması caiz midir? 

Yukarıda da söylediğimiz gibi, bugün devlet bütçesinden cami yapılmamaktadır.

Camiler, yine Müslümanların yardımlarıyla ve onların kurmuş olduğu vakıf, dernek ve iktisadi işletmeler vasıtasıyla yapılmaktadır.

Diyanet tarafından bu kabil yerlere yapılan yardımlar da Devletin Genel Bütçesi’nden Diyanet’e ayrılan kısımdan değil, Hac gelirlerinden artan meblağlardan karşılanmaktadır.

Cem evlerine ibadethane statüsü verilirse ve Alevi vatandaşlarımız da Diyanet’ten cem evi yapılmak üzere yardım isterlerse durum ne olacak?

Aleviler eğer çoğunlukla hacca-umreye gider ve onların ödedikleri paralardan Hac ve Umre gelirleri hesaplarında para kalırsa, elbette bu miktar cem evi yapımı için kullanılabilmelidir.

Aksi takdirde hem hacca gitmeyip, hem de hac gelirlerinden cem evi yapımında kullanılmak üzere yardım istemek hakkaniyet kuralarına uymayacaktır… 

Dedelere İmam-Hatip Statüsü verilmelidir! 

Her ne kadar bazı provokatif davranışlar sergilense de dün bir kere daha gördük ki; Aleviler genelde Türk’tür.

Daha doğrusu Alevilik Türkler arasında yaygın bir inanç sistemidir.

Kürt kökenli vatandaşlar, birkaç haftadır Hakkari, Doğubeyazıt, Van, Diyarbakır, Adana ve Mersin sokaklarını savaş alanına çevirmişken, dün Ankara’da toplanan 50 bin kişilik Alevi grup, hiçbir tarafı kırıp dökmeden, taşlamadan, yakmadan, gayet ağır başlı şekilde taleplerini dile getirip evlerinin yolunu tuttular.

Dolayısıyla; toplam sayıları 20 milyonu aşan bu vatandaşlarımızın, daha çok dini alanda yoğunlaşan isteklerine kayıtsız kalınamaz. 

Bu sebeple kanaatimizce Alevilerle ilgili olarak şunlar yapılmalıdır: 

1-     Din dersi kitaplarında Alevilik konusunda da bilgiler verilmelidir. Cem evlerine ibadethane statüsü verilmeli, camilerin istifade ettiği bir ayrıcalık varsa bu ayrıcalıklar cem evlerine de verilmelidir. Bildiğim kadarıyla eskiden camilerin elektrik ihtiyaçları TEK (TEAŞ) tarafından, su ihtiyaçları ise Belediyelerce karşılanıyordu. Ancak son zamanlarda TEAŞ ve Belediyeler elektrik ve su bedellerini tahsil etmeye başladılar. Bu bedeller ilgili cami cemaatinden toplanan yardımlarla karşılanmaktadır. 

2-     Diyanet Alevilere de direkt hizmet verir hale getirilmelidir. Bunun için Diyanet’in merkez ve Alevilerin yoğunlukla yaşadığı yerlerdeki taşra teşkilatında Alevilere hizmet verecek birimler oluşturulmalı ve buralarda Aleviler istihdam edilmelidir. 

3-     Taşrada Alevilere hizmet verecek dedeler, Diyanet kadrosuna alınmalı, onlara İmam-Hatip statüsü verilmelidir. Ancak bu dedeler, tıpkı İmam-Hatiplerin yetiştirildiği gibi İlahiyat Meslek Yüksekokullarında veya İlahiyat Fakültelerinde yetiştirilmelidir. Dolayısıyla; babadan oğla geçme şeklinde işleyen, Dedelik, Babalık ve Dedebabalık kurumları ortadan kaldırılmalı, bu makamlar eğitimli din adamlarınca doldurulmalıdır. Alevi vatandaşlarımız, taşrada Dede, Baba veya Dedebaba adıyla hizmet verdiğini zanneden bir kısım cahil insanların tasallutundan bir an önce kurtarılmalıdır. 

4-     Alevi inancının kuralları, herkesçe kolayca bilinecek ve kavranacak şekilde yeniden oluşturulmalı ve ayinleri herkesçe görülecek biçimde şeffaflaştırılmalıdır. Herhangi bir gizlilik olmamalıdır. Alevi deyince akla (elbette yanlış olarak) hemen, dolu(içki), saz ve semah gelmemelidir. Alevi kültürünün diğer güzellikleri, örneğin yardımlaşma, paylaşma ve zayıfı koruma gibi hasletleri de ön plana çıkarılmalıdır.   

Özetle; Alevileri ilgilendiren dini meseleler, AKP hükümetinin öngördüğü gibi Alevilere has özel kurum ve kuruluşlar ihdas edilerek değil, mevcut devlet yapısı içinde çözülmelidir. Yani bu sorunlar, Alevi Genel Müdürlüğü gibi ucûbe ve Diyanet’e alternatif kurumlar vücuda getirerek değil, Diyanet teşkilatına yeni bir şekil verilerek çözülmeye çalışılmalıdır. Hacı Bektaş Veli’nin ağzıyla söyleyecek olursak; bu durum, milletimizin birliği, ülkemizin dirliği ve devletimizin iriliği açısından son derece önemlidir. 

10 Kasım 2008
Ömer Sağlam


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir