Site icon Turkish Forum

TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER:   - hollanda turkiye konseyi

İÇİNDEKİLER:  

-ALMAN DEVLET BAKANI BÖHMER:“YABANCILARIN DİPLOMALARININ TANINMASI KONUSUNDA GERÇEK ANLAMDA BİR KARMAŞA HAKİM”
TÜRKİYE’NİN KONUK ÜLKE OLDUĞU POPKOMM MÜZİK FESTİVALİNİN AÇILIŞ KOKTEYLİNE BERLİN EYALETİ BAŞBAKANI WOWEREIT DA KATILDI. DAVETTE ATHENA GRUBU DA SAHNE ALDI
DEMİRKAN: GÖÇMENLER SİZDEN ÖZÜR BEKLİYOR
FUAR İÇİN ÖZEL KİTAP YAZDI
40 BİN KİŞİ TÜRKİYE DEDİ
ABHABER,AVRUPA KOMİSYONU 2008 TÜRKİYE İLERLEME RAPORUNUN ANA HATLARINI AÇIKLIYOR
KUNDAKLANAN KENTE BAKAN ÇIKARMASI
NEW YORK’TA ‘NEDEN İSLAM’ SORUSUNA AFİŞLİ CEVAP
TÜRKLER DE KUDÜS’TEKİ MÜLKLERİNİ ALABİLMELİ
MOSKOVA’DAN TÜRK DİPLOMASİSİNE ÖVGÜ

 

***

-ALMAN DEVLET BAKANI BÖHMER:

-“YABANCILARIN DİPLOMALARININ TANINMASI KONUSUNDA 

GERÇEK ANLAMDA BİR KARMAŞA HAKİM”

 

BERLİN (A.A) – 07.10.2008 – Alman hükümetinin göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, yabancıların diplomalarının Almanya’da tanınmasıyla ilgili kurallarda gerçek anlamda bir karmaşanın hakim olduğunu söyledi.

Böhmer, bugün eyaletlerin ve çeşitli yörelerin uyum ve yabancılar sorumlularıyla Dresden kentinde düzenlediği toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, Almanya’da, yurt dışında aldıkları diplomaları tanınmayan yaklaşık 500 bin yabancının bulunduğunu ve bu kişilerin durumunun bir an önce açıklığa kavuşturulması gerektiğini belirterek, “Yabancıların diplomalarının tanınması konusunda gerçek anlamda bir karmaşa hakim” dedi.

Göçmen kökenli çocukların eğitim durumlarının düzeltilmesi gerektiğini de vurgulayan Böhmer, eğitimin, yabancıların Alman toplumuna uyumlarının anahtarı olduğunu ifade etti.

Böhmer, eğitim sorunlarının ve yabancıların diplomalarının Almanya’da tanınması konusunda ortaya çıkan sıkıntıların, 22 Ekimde Dresden’de düzenlenecek eğitim zirvesinde ele alınmasını istediğini kaydetti.

Uyum konusunu Alman hükümetinin siyasi gündemin üst sıralarına taşıdığını belirten Böhmer, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın uyum çabaları için bir “zehir” olduğunu, bu nedenle herkesin bu tür akımlara karşı mücadele etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

(EA-SRP)

 

***

 

-ALMANYA

-TÜRKİYE’NİN KONUK ÜLKE OLDUĞU POPKOMM MÜZİK FESTİVALİNİN 

AÇILIŞ KOKTEYLİNE BERLİN EYALETİ BAŞBAKANI WOWEREIT DA KATILDI

-DAVETTE ATHENA GRUBU DA SAHNE ALDI

 

BERLİN (A.A) – 08.10.2008 – Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen ve bu yıl Türkiye’nin konuk ülke olduğu Popkomm müzik festivalinin açılış kokteyline Berlin Eyaleti Başbakanı Klaus Wowereit da katıldı. Davette Athena grubu da bir konser verdi.

”Kesselhaus in der Kulturbrauerei” adlı salonda düzenlenen etkinliğe Wowereit’in yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, festivalin Genel Müdürü Ralf Kleinhenz, Berlin Başkonsolusu Ahmet Nazif Alpman ve çok sayıda davetli katıldı.

Etkinlikte bir konuşma yapan Wowereit, Berlin’de çok sayıda Türkün yaşadığını, burada birlikte müzik yaparak çok kültürlülüğün sergileneceğini belirterek, ”Müziğin sınırı yoktur. Konuk ülke Türkiye burada kendi müziğini tanıtacak” dedi.

Gül de, uluslararası müzik arenasında Popkomm’un dünya müzik sektörünün en önemli festivallerinden biri olduğunu, zengin bir kültürel mirası olan Türkiye’nin bu yıl Popkomm’da ortak ve konuk ülke olarak ilan edilmesinin kendilerini onurlandırdığını belirtti.

Gül, pop, rock, caz, metal gibi popüler müzik türlerinin yanı sıra yüz yıllardan bu yana yaşatılan Türk geleneksel müziğinin ve Türk müzik sektörünün Popkomm’da dünya insanıyla tanışacağını kaydetti.

Kleinhenz de, iki kıtada yer alan ve binlerce yıllık geçmişi bulunan Türkiye’nin konuk ülke olmasından dolayı büyük mutluluk duyduklarını söyledi.

Konuşmalardan sonra, aralarında Athena grubunun da bulunduğu çeşitli müzik grupları sahne aldı.

(ERB-EA-OK-TEM)

 

***

 

Filiz KALAMAN / KÖLN | 07.10.2008

 

DEMİRKAN: GÖÇMENLER SİZDEN ÖZÜR BEKLİYOR

 

Yeni kitabının tanıtımını, NRW Uyum Bakanı Armin Laschet ile birlikte yapan tiyatro sanatçısı-yazar Renan Demirkan, CDU’dan, geçmişte göçmenleri görmezden geldiği için özür dilemesini istedi. 

 

Almanya’nın Köln kentinde yaşayan oyuncu-yazar Renan Demirkan ‘Eylül çayı veya ödünç yaşam’ (Septembertee oder das geliehene Leben) adlı son romanının tanıtımını Köln’deki Bauturm Tiyatrosu’nda NRW Uyum Bakanı Armin Laschet’le birlikte yaptı.

İki farklı karakterin Türkiye ve Almanya’daki yaşam öyküsünün işlendiği romandan pasajlar okuyan Renan Demirkan, daha sonra Bakan Laschet’e dönerek, CDU’nun göçmen politikasını eleştirdi.

Kohl unutulmadı

Laschet’in de mensubu olduğu CDU’nun göçmenlere yönelik tutumunu eleştiren Demirkan, bu partinin geçmişte göçmenlere yönelik tavrından ötürü özür borçlu olduğunu kaydetti.

CDU’nun eski genel başkanı ve eski başbakanlardan Helmut Kohl’ün Mölln yangınından sonra hayatlarını kaybeden Türk vatandaşlarının cenaze törenine gitmediğini hatırlatan Demirkan, “Kohl, ‘Cenaze turizmi yapamam’ diye konuşmuştu.

Eski başbakanın bu sözlerini de göçmenler unutmadı. Ne zaman biriniz çıkıp da Kohl başkanlığındaki CDU iktidarında görmezden geldiğiniz göçmenlerden özür dileyeceksiniz?’ diye sordu. Bakan Laschet ise bu soruya, ‘İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble, ‘İslam, toplumumuzun bir parçasıdır’ dedi ve hükümetimiz İslam Konferansı’nın düzenlenmesi ile de bir şekilde bu özür dilemiş oldu’ yanıtını verdi.

Testi aşağılayıcı buluyorum

Vatandaşlık testi konusuna da değinen Renan Demirkan şöyle konuştu: ‘Dilin önemini ben çok iyi biliyorum. Çünkü, ekmeğimi dilimle kazanıyorum. Ancak, göçmenlerin Almancayı öğrenip konuşuyor olmaları ve teste girip kazanmaları, onlara mutlaka kulak verileceği anlamına gelmiyor.

Almancayı konuşuyor olmaları onlarda, yanıt alma, anlaşılma ve kabullenilme isteğini uyandırır. Bunlar olmadığı sürece bu testin ne anlamı olabilir? Bu testle toplumun dışındakileri toplumun içine alacağınızı mı zannediyorsunuz? Kanımca bu test göçmenleri aşağılamadır.”

Telafi ediyoruz

Renan Demirkan’ın son romanını ilgiyle okuduğunu belirten Bakan Armin Laschet şunları söyledi: ‘Kitap Almanya’ya gelen ilk kuşak kadınların sanki anıtı gibi. Farklı gelenek ve görenekleri olan, yabancı bir ülkede çocuklarına ve eşine sımsıkı sarılan bir kadının iç dünyasını gördüm bu kitapta’ dedi.

Geçmişteki hataları telafi etmek için Alman Hükümeti’nin entegrasyon konusunu çok ciddiye aldığını vurgulayan Armin Laschet, ‘Göçmenleri topluma entegre etmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Köln’de düzenlenen Anti İslam Konferansı çerçevesinde binlerce Alman sokağa dökülüp, tek yürek olarak ‘göçmenler bizdendir’ sloganıyla onlara sahip çıktılar. 50 yıldır uyum çalışması yapamadık. Çok geç kaldık ama iyi niyetliyiz ve telafi ediyoruz’ dedi.

 

***

 

FUARI İÇİN ÖZEL KİTAP YAZDI

 

Mehmet UZUN / BRMEN | 07.10.08

 

Almanya’nın Aziz Nesin’i olarak bilinen Türk yazar Osman Engin’in “Sevgili Ömer Amca – Alamanya’dan Mektuplar” isimli yeni romanı piyasaya çıktı. Engin yeni kitabını Frankfurt Kitap Fuarı için yazdığını söyledi.

Almanya’nın Bremen kentinde yaşayan 48 yaşındaki mizah yazarı Osman Engin’in ‘Sevgili Ömer Amca – Alamanya’dan Mektuplar’ isimli yeni romanı 1 Ekim’de piyasaya çıktı. 270 sayfadan oluşan roman ilk etapta 10 bin adet basıldı. Almanya’nın Aziz Nesin’i olarak da bilinen Engin, yeni romanında  yine Almanya’da yaşayan Türkler’in sorunlarına mizahi bir dille yaklaşıyor. Romanda bir Türk genci Türkiye’de yaşayan amcasına Almanya’yı anlatıyor. 24 ayrı hikayeden oluşan roman okuyucularını yine hem güldürecek, hem de düşündürecek.

Fuarda tanıtacak

Osman Engin yeni romanını 15 Ekim’de açılacak olan ve Türkiye’nin onur konuğu olduğu Frankfurt Kitap Fuarı’nda da tanıtacak. Osman Engin’in yayınevi  olan DTV kendi bünyesinde çıkarttığı Engin’e ait 9 kitabın tanıtımını da üçüncü halle B130 da kuracağı stantda tanıtacak. Engin fuarın birinci günü saat 17.00’de kendi yayın evi standında bir de okuma programı düzenleyecek. Engin, yeni romanını özel olarak fuar için yazdığını, herkesi okuma programına beklediğini söyledi.

Kitap önyargıları kaldırır

Kitaplarında Türkler’in Almanya’da yaşantılarını ve sorunlarını mizahi bir dille anlattığını dile getiren Osman Engin, bunun Almanlar’ın Türkler’i daha çok sevmesine neden olduğunu söyledi. Daha önce Türkler hakkında ön yargılı olan Almanlar’ın, kendi romanını okuduktan sonra ön yargıları kaldırdığını ve Türklere karşı sempati duyduğunu anlatan Engin, “Alman okurlarımdan çok sayıda mektup ve mail alıyorum. Bir çok Alman okuyucum benim romanlarımı okuduktan sonra Türklere ilgi duyduğunu ve arkadaş edindiğini söylüyor. Onlarda bizimde kendileri gibi olduğumuzun farkına varıyor. Romanlarım Almanya’da çok okunuyor. Almanya’nın her yerinden çok sayıda okuma günü daveti alıyorum. Fırsat bulduğumda bu davetlere gitmeye çalışıyorum’ dedi.

 

***

 

40 BİN KİŞİ TÜRKİYE DEDİ

 

Ünal ÖZTÜRK / AMSTERDAM | 07.10.2008

 

Hollanda’da 40 bin kişinin katılımıyla sanal ortamda yapılan araştırma, Türkiye’nin beğenilen ülkeler arasında ikinci olduğunu ortaya koydu

Hollanda’da yapılan bir araştırma, Türkiye’nin popüler ülkeler arasında ikinci sırada yer aldığını ortaya koydu. 40 bin kişinin katılımıyla sanal ortamda yapılan ve 10 üzerinden puan verilen geniş çaplı araştırmada iç turizme ilgi 7,69 puanla birinci sırada yer aldı.

Turistik seyahatlerde 7,64 puanla ikinci sırada yer alan Türkiye’yi, 7,61 puan ile Avusturya takip etti. Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkelere ise düşük puan verildi. Eğlence ve kültür açısından yetersiz bulunan Fransa 13’üncü sırada yer alırken, Almanya ve İngiltere ise 16’ıncı sırayı paylaştılar.

***

 

SON DAKİKA-ABHABER,AVRUPA KOMİSYONU 2008 TÜRKİYE İLERLEME RAPORUNUN ANA HATLARINI AÇIKLIYOR

Avrupa Komisyonu’nun yıllık 2008 Türkiye ilerleme raporuna son şekli veriliyor. Kasım ayının ilk haftası açıklanması planlanan (5 Kasım 2008) raporun ana hatlarını ABHaber açıklıyor.

Türkiye’nin ulusal programı TBMM’den geçirmesi durumunda son yeni değişiklikler de rapora eklenecek. Raporda Türkiye’deki siyasi krizlerin engellenmesi ve AB üyeliğinin önünün açılması için Türkiye’den Anayasa reformu yapılmalı görüşü dile getiriliyor.

Rapor AB ile Türkiye arasındaki ilişkileri tanımlayan, üyelik için gerekli politik ve ekonomik kriterlere göre Türkiye’nin durumunu analiz eden, Türkiye’nin üyelik yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli, anlaşmalarda belirtilen müktesebatı, yasaları ve Birlik politikasını ne kadar gerçekleştirdiğini gözden geçiren bir belge olma özelliğini taşıyor.

Avrupa Komisyonu üyesi Olli Rehn ve Komisyon bürokratlarının Ekim ayı içinde Ankara’da yapacağı istişareler sonrası rapor tamamlanacak.

ABHaber’in Komisyon kaynaklarından aldığı bilgilere göre 2008 raporunun ana hatları şunlar:

AB raporunda Türkiye’ye reformlar konusunda elini çabuk tutması çağrısında bulunulacak. Raporda AB tarafından , Türkiye’den ifade ve düşünce özgürlüğü ile ilgili reformlara hız vermesi istenecek.

Raporda Anayasa mahkemesinin AKP kapatma davası sürecine geniş yer veriliyor. Ve Türkiye’nin yeni bir Anayasaya ihtiyacı olduğunun altı çiziliyor.Kapatma davasının enerjinin tümünü tükettiği ve dikkatleri reformları takip etme ihtiyacından başka yöne çevirdiğine vurgu yapılıyor

Ceza Yasasının 301. maddesinin değiştirilmiş olmasının olumlu olduğu ayrıca yanlış muamele hakkındaki şikayetlerin artmış olmasına rağmen gözaltında şiddet vakalarında devamlı bir azalma kaydedildiğine işaret yapılıyor.

Türkiye’nin İsrail-Suriye görüşmelerinde arabulucu olması ,Kafkasya’daki (Rus Gürcü savaşı) çatışmaları çerçevesinde izlediği siyaset ,Cumhurbaşkanı Gül’ün Erivan ziyaretine raporda yer veriliyor.Türkiye’nin izleği olumlu diplomasiden övgüyle söz ediliyor.

Raporda dinsel azınlıklara daha fazla haklar verilmesi, yeni bir siyasi partiler yasası çıkarılması ,azınlık haklarının geliştirilmesi gibi önemli konularda Ankara’nın daha fazla ilerleme kaydetmesi gerektiği ifade ediliyor.Yolsuzlukla mücadele konusu da raporda işlenen konular arasında.Raporda, aynı zamanda, hukuk alanında yeniliklerin yapılması ve sendikal hakların genişletilmesi çağrısında bulunuluyor.

Türkiye’ye yönelik terör saldırıları da raporda yer alıyor.

Türkiye’nin Avrupa’ya alternatif enerji sağlanmasındaki konumuna dikkat çekiliyor.

Kıbrıs

Rapor da ayrıca Kıbrıs’ta iki lider tarafından başlatılan müzakerelerden duyulan memnuniyet dile getiriliyor.

Tarafların istemesi durumunda AB’nin sürece katkı vermeye hazır olduğuna vurgu yapılıyor.Türkiye’nin Kıbrıs Rum Kesimine limanlarını açmadığına dikkat çekiliyor.


ABHaber, 07-10-2008 13.00 (TSİ)

 

***

 

KUNDAKLANAN KENTE BAKAN ÇIKARMASI

 

Ünsal TURAN / KOPENHAG | 07.10.2008

 

 

Danimarka’nın Ishoj şehrinde yabancı gençlerin araçları ve çöp konteynerlerini kundaklamaları hükümeti harekete geçirdi. Adalet Bakanı ve Aileden Sorumlu Bakan İshoj şehrini ziyaret ederek yetkililerden bilgi aldılar.

Danimarka’nın Ishoj şehrinde, geçtiğimiz hafta yabancı gençlerin araçları, çöp konteynerlerini ve çocuk yuvalarını kundaklamaları hükümeti harekete geçirdi. Adalet Bakanı Brian Mikkelsen ve Aileden Sorumlu Bakan Karen Jespersen, İshoj şehrini ziyaret ederek yetkililerden bilgi aldılar. İki bakanı ishoj şehrinde Belediye Başkanı Ole Björstrup’un yanı sıra, Belediye başkan yardımcısı Seyit Ahmet Özkan ve belediye meclisi üyesi Şengül Deniz ağırladılar.

Videolu kontrol

Bölge Emniyet Müdürü Henning Thiesen’in de katıldığı toplantıda konuşan konut şirketleri yöneticileri olaylar nedeniyle bölge sakinlerinin duyduğu korku ve endişeyi dile getirdiler. Konut şirketlerinin binaların çevresini video kamera ile kontrol etme teklifi Adalet Bakanı Brian Mikkelsen tarafından olumlu karşılandı.
Aileden Sorumlu Bakan Karen Jespersen sorunu belediyelerin yalnız başına çözmelerinin imkansız olduğunu belirterek, “Olayları çıkaranlar kim, neden çıkarıyorlar. Bunun üzerinde çalışmalar yapmamız gerekir. Sorunun çözümü için kurumlar arasında işbirliği şart. Bunun gerçekleşmesi için parlamentodan ekonomik destek arayacağım’ dedi.

Korkuya izin vermeyiz

Adalet Bakanı Brian Mikkelsen, olaylara karışanların sadece yabancı gençler olmadığını belirterek, “Bölge sakinlerinin korku içinde yaşamasına izin veremeyiz. Bizim görevimiz güveni sağlamaktır. Telefon dinleyerek, video kontrolü ile suç işleyenleri tesbit edeceğiz. Velileriyle görüşüp eğitime yönledirmeye çalışacağız’ dedi.
Belediye meclisi üyesi Şengül Deniz, olayların gerek Türk, gerekse Danimarkalı herkesi rahatsız ve huzursuz ettiğini belirtti. Belediye Başkan Yardımcısı Seyit Ahmet Özkan da şöyle konuştu: “Gençlerimiz bu işin ciddiyetini anlasınlar. İshoj şehrinde Türkler uyum ve dernek çalışmaları konusunda bugüne kadar örnek oldular. Ama çok az sayıdaki gencin yarattığı olaylar herkesi rahatsız ediyor.’  

***

 

NEW YORK’TA ‘NEDEN İSLAM’ SORUSUNA AFİŞLİ CEVAP

 

AYNUR YILMAZ/ANKARA
Kuzey Amerika İslam Merkezi’nin (ICNA) New York Şubesi’nin hazırladığı proje kapsamında 15 Ekim 2008 tarihine kadar New York metrosunda sergilenecek bin adet afişle “Why İslam?” sorusu yanıtlanacak. Kampanya ile farklı inanışlara sahip insanlar arasında fazlasıyla ihtiyaç duyulan diyaloğun oluşturulması hedefleniyor. ICNA Genel Sekreteri Naeem Baig, “Eğer bir kişinin İslam’la ilgili güçlü duyguları mevcut ise, bu kişinin inançla ilgili soruları da olacaktır ve bu da onların daha fazla bilgi edinmeleri için daha fazla neden anlamına gelir. Umuyoruz ki reklamlar insanları dinle ilgili soru sormaya davet ederek ve bu sorulara cevap bulabilmeleri için ücretsiz bir hat ve web sitesine erişmelerini sağlayarak İslam diniyle ilgili olumsuz klişeleri giderecektir” dedi. Etkinliğe New York halkından da farklı tepkiler geldiği gözlendi. Birçoğu reklamları doğal karşılayıp bilgiyi keşfetmek ve edinmek için bir fırsat olarak görürken, diğer yandan bazı kişiler bu reklamların fazla küstahça olduğunu ve Amerikan kültürü ile ters düştüğünü belirtti.

 

***

 

TÜRKLER DE KUDÜS’TEKİ MÜLKLERİNİ ALABİLMELİ

 

İsrail’in Rus Çarı’nın oğluna ait Kudüs’teki bir toprağı iade etmesi Türk mülklerini gündeme getirdi. Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nebil Maruf, “Türkler de aynı hakka sahip olmalı” dedi. Kudüs’e dair binlerce Türk tapusu var.

 

İsrail’in, Kudüs’te Rus Çarı 2. Aleksander’in oğlu Sergey Aleksandroviç’e ait mülkü Moskova’ya iade etme kararı, bölgede Türklere ait benzer durumdaki toprakları da gündeme getirdi. Filistin Ekonomik ve Sosyal İşler Koordinatörü Vehbi Dinçerler, İsrail ve Filistin’deki on binlerce dönüm toprağın mülkiyetinin hâlâ Türklere ait olduğunu söyledi. Zaman’a konuşan Dinçerler, Meclis’te görev yaptığı yıllarda 130 bin sayfalık tapu kaydından oluşan arazilerin uluslararası hukuka göre halen Türk vatandaşlarına ait olduğunu tespit ettiklerini açıkladı. Dinçerler, Dışişleri Bakanlığı’nın, bu toprakları talep etmesi gerektiğini belirtti. Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nebil Maruf ise prensip olarak herhangi bir mülkün tapu belgesi olan herkesin onu alma hakkı bulunduğunu vurgulayarak, “Rusya bunu yapabiliyorsa herkesin buna hakkı olmalı. Türkiye’nin Kudüs ile tarihi bağları var. Bölgede çok sayıda Türk mülkü var. Türklerin de bunları alma hakkı olmalı.” şeklinde konuştu.

Vehbi Dinçerler, bölgedeki Türk mülkleri konusunda şunları söyledi: “Bunlar Sultan 2. Abdülhamid’e, Hazine-i Hassa’ya, mirasçıları halen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kişilere ait tapular. Türk mirasçılara iadesi gerekiyor. Ramallah, Gazze ve Batı Şeria’da on binlerce dönüm arazinin mülkiyeti halen Türklere ait. Bunlar kişisel mülk olduğu için devletler el koyamıyor, hukuken mülkiyet hakkı tapu sahibi mirasçılarda. Biz böyle İsrail ve Filistin’de 130 bin sayfalık tapu kaydı çıkardık. Tapuların bir nüshası Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nda (TİKA), bir nüshası Filistin Büyükelçiliği’nde, bir nüshası Tapu Genel Müdürlüğü’nde.”

Filistin Koordinatörü Dinçerler’in yaptığı açıklamaya göre 130 bin sayfalık tapudan sadece Sultan 2. Abdülhamid’in şahsına, günümüzde de mirasçılarına ait Filistin’deki tek bir tapuya ait tarım arazisinin büyüklüğü on bin dönüm. 130 bin sayfalık tapu kaydını Filistin Büyükelçiliği’ne ilettiğinde, toprakların genişliği karşısında elçilik yetkililerinin şaşırdığını aktaran Dinçerler, “Biz sefarete, durumu belli olsun biz size hediye edelim, dedik. Dışişleri Bakanlığı’nın bu toprakları talep etmesi gerekiyor.” dedi.

İsrail, Başbakan Ehud Olmert’in Moskova ziyareti öncesi adım atarak, 1890’da Rus Çarı 2. Aleksander’in oğlu Sergey Aleksandroviç adına inşa edilen ve Rus hacıların uğrak yeri olan kutsal ‘Sergei Avlusu’ adlı mülkü iade etme kararı aldı. Moskova uzun süredir 1964 yılında İsrail’in Sovyetler Birliği’nden 3,5 milyon dolara satın aldığı iki katlı kervansarayın iade edilmesi için çabalarını sürdürüyordu. İsrail’deki sertlik yanlıları arazinin Rusya’ya iade edilmesine sert tepki gösterirken İsrail Televizyonu da iadeyi ‘Kudüs’ün merkezinde Rusya’ya otonomi’ şeklinde verdi. İade edilen arazi üzerinde her iki ülkenin de onayı olmadan değişiklik yapılamayacak. 

 

İbrahim Balta

 

08 Ekim 2008

 

*** 

 

MOSKOVA’DAN TÜRK DİPLOMASİSİNE ÖVGÜ

 

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rossiskaya gazetesine yaptığı açıklamada, Ankara’nın Kafkasya’daki son girişimlerinin ve etkin bir rol üstlenmesinin Türk diplomasisinin deneyimini yansıttığını söyledi

Lavrov, Ermenistan’ın tecritten kurtulabilmesi için Karabağ sorununu mutlaka çözmesi gerektiğini söyledi ve “Bu sorun çözülür çözülmez Türkiye, Ermenistan’ın dış dünyayla bağlantı kurmasına yardıma hazır olacaktır. Böylece hem Türkiye ile ilişkilerini nomalleştirebilecekler, hem de Türk toprakları üzerinde dünyaya açılabilecekler” dedi. Kafkasya’da yaşanan sürecin önemini Ankara’nın hemen kavradığını belirten Lavrov, “Bunun bölgedeki Türk varlığının vurgulanmasına olanak sağlayacak eşsiz bir süreç olduğunu tam zamanında gördüler”dedi.  

Exit mobile version