Site icon Turkish Forum

ADANIN BÖLÜNMESİ 1964’DE KARARLAŞTIRILMIŞ

Hakkımızda kimlerin, kendi çıkarları doğrultusunda ne gerekçelerle ve ne kararlar verdikleri tarihin tozlu sayfalarını karıştırdıkça yavaş yavaş ortaya çıkıyor. - gunbatimi asker ucakgemisi

Hakkımızda kimlerin, kendi çıkarları doğrultusunda ne gerekçelerle ve ne kararlar verdikleri tarihin tozlu sayfalarını karıştırdıkça yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Dünkü yazımda, “Kıbrıs adasının 1964-1974 yılları arasında Yunanistan tarafından işgali” ile ilgili olarak yoğun bir araştırma yaptığımı ve konunun çok ustalıklı bir şekilde karartılmasına rağmen gene de bir takım belgeleri bulmayı başardığımı yazmıştım. Bulduğum birçok çarpıcı belge arasında dikkatimi çekenlerden önemli olarak sınıfladıklarımı zaman zaman sizlerle de paylaşacağım.

Bu güzel adamızda, neleri niçin yaşadığımızı hep birlikte öğreneceğiz.

İngiltere eski Dışişleri Bakanı James Callaghan’ın 1974 Barış harekatı ile ilgili yıllar sonra yaptığı açıklamalardan ve o dönemde “Gizli” damgası ile İngiliz arşivlerine kaldırılan tutanaklardan, Yunanistan’da idareyi elde tutan Albaylar Cuntasının dış politikadaki deneyimsizliğinden dolayı izledikleri yanlış stratejiden ve ABD’nin de 1964’de benimsediği adayı bölme ve kuzeye Rusya’yı asla sokmama politikasından dolayı, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatına kendi çıkarları doğrultusunda göz yumduğu iyice anlaşılıyor.

James Callaghan, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı için ABD’nin “yeşil ışık” yaktığını ve adanın bölünmesi için de neredeyse çanak tuttuğu düşüncesinde.

Yıllar sonra haftalık “The Times, Higher Education Supplement” yani Yüksek Öğrenim ekinde bir söyleşisi yayınlanmış olan Callaghan, 1974 yılında Kıbrıs krizini ve Türk Barış harekatının gizli kalmış yönlerini kendine göre İngiliz hükümetinin kararları ile harmanlayarak bir bir açıklıyor.

Callaghan’a İngiliz istihbarat servislerinden gelen bilgiye ve Amerikalı meslektaşlarının imalarına göre, Kıbrıs’ta durulmak bilmeyen krizin yaratıcısı olan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’un, Albaylar Cuntasının Grivas’ı desteklemesinden dolayı Atina’daki solculardan destek almaya yönelmesi ve Moskova ile de flörte başlaması nedeni ile ABD çok endişelenmiş ve bu nedenle de kendisini kara listeye almış.

Makarios’un ABD’nin kara listesine alınması demek, politik hayatının bir müddet sonra bitecek olması demek.

Callaghan’ın ve İngiliz istihbaratının değerlendirmesine göre, 1970’li yılların başında, Kıbrıs’ın kuzeyinde gizli elektronik casusluk tesisleri kuran ABD bu çok önem verdiği tesisler sayesinde Sovyetler Birliği ile Ortadoğu’yu izlemeye başlamış. Hem her tür askeri telsiz görüşmelerini ve hem de her tür telefon görüşmelerini Kıbrıs’taki bu tesislerden hem dinliyor hem de kayıt altına alabiliyormuş.

ABD’nin karşı casusluk kuruluşu olan CIA, Moskova ile sıcak ilişkiler kuran Makarios’un, bu üstün teknoloji eseri tesislerin bir oldubittiyle Sovyetler Birliği’nin eline geçmesini engelleyemeyeceği saptamasını yapmış. ABD, Sovyetlerin bu tesislere bir şekilde girmesinin veya sızmasının sonucunda, ABD’nin son teknolojisine sahip olacağı, kripto şifrelerini ele geçireceği ve bu tesislerden elde edeceği teknik bilgilerle, karşı dinleme sistemleri geliştirebileceği kanısına sahip olmuş.

Bu nedenle de ABD, bu olasılıktan kurtulmanın tek çaresinin söz konusu üssün bulunduğu toprakların Makarios’un ulaşamayacağı bir yerde, diğer bir tanımla da Türklerin yönetimi altındaki topraklarda olmasında görerek adanın bölünmesinin en iyi çözüm olacağı kararına varmış. Türkiye ile dönemin SSCB’sinin aralarının her zaman açık olması, Türkiye’nin hem batı dünyası içinde yer alması hem de NATO’nun en güvenilir müttefiklerinden biri olması ABD’yi bu saptamaya yöneltmiş. Gerçekte de ABD adanın bölünmesi kararını daha bu tesisleri kurmadan çok önce, 1964 yılında almış ve planlarını da artıları ve eksileri ile en ince detayına kadar yapmış. Bu tesislerin kurulması planın uygulanmasını kaçınılmaz hale getirmiş.

Callaghan’a göre Kıbrıs adasının Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarılı bir harekatı ile ikiye bölünmesi, aslında ABD dış politikasının büyük bir başarısı.

ABD’nin Kuzey Kıbrıs’ta casus üsleri olduğundan ve bunları kullandığından daha önceleri hiç bahsedilmemişti. Bu konuyu ilk kez araştırmacı ve yazar Emete Gözügüzelli Civan, “Echelon” adı altında ele aldı ve 2008 yılı içinde detaylı bir şekilde inceleyerek dört gün arka arkaya süren bir yazı dizisi ile üslerin yapısı, kapasitesi ve çalışma alanları hakkında detaylı bilgiler verdi.

ABD’nin gizli tesislerinin ortaya çıkmasını önleyecek bu adayı bölme planına ve Türklerin Kıbrıs’a olası bir çıkarma yapmasına yeşil ışık yakmak kararına rağmen İngiliz Hükümeti, dönemin Başbakanı Ecevit’in Londra’ya gelerek İngilizlerle birlikte Yunanistan’daki Albaylar Cuntasının Makarios’u devirmek amacı ile gerçekleştirdikleri darbeye karşı harekat yapmak önerisini reddettikten ve Ecevit’in Türkiye’ye geri dönmesinden sonra Türkiye’nin adaya çıkarma yapması durumunda Türklere karşı koymak ve savaş yapmak kararı alır.

İngiltere’de iktidarda olan İşçi Partisi hükümeti 14 Temmuz 1974 de olası bir krizi önlemek amacıyla Kıbrıs’a Hermes uçak gemisi eşliğinde bir İngiliz birliği gönderme kararı alır ve gönderir. Barış Harekatı başladıktan sonra da İşci Partisi hükümeti İngiliz savaş gemileriyle, Amerikan 6. Filosu’nun Kıbrıs adası ile Türkiye arasında konuşlandırılarak Türk çıkarma gemilerinin ve Türk donanmasının önünün kesilmesi talep ve önerisini ABD’ye iletir.

İletmeye iletir ama ABD bu karara onay vermeyince de tek başına Türk Ordusu ile savaşmaya cesaret edemez. İngilizlerin en büyük korkuları da Türk Ordusunu durduramamak ve ikinci bir Süveyş Kanalı hezimeti yaşayarak dünyaya rezil olmak ve bütün saygınlığını kaybetmek.

Henry Kissinger’in de yazdığı anılarında benzer görüşler var.

Belli ki ABD’nin Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger ile İngiltere’nin Dış İşleri Bakanı James Callaghan bu konuları birkaç kez yüzyüze ve dolaylı olarak görüşmüşler.

Ve Callaghan’ın en çarpıcı açıklaması da, İngiliz Hükümetinin, Türk ordusunun İngiliz üslerine saldırması durumunda asla durduramayacakları ve Üsleri korumaktan da aciz olacakları saptaması.

Prof. Dr. Ata ATUN

Exit mobile version