Türklerin hiç iyilikleri yok mudur ki, hep kötülüklerini anlatan yazılar ortalıkta sevapmış gibi geziyor

Bakar ki gidiyor, devamında milletimizin ne kadar -ona göre- kötülükleri varsa dağıtır elaleme. "Bu yazıyı okumak sevaptır. En az doksan dokuz insana yollamak daha sevaptır. Cennetin anahtarı bu yazının sonundadır. Eğer bu yazıda atlanan ve sizin eklemek istediğiniz bir kötülük varsa onu da ekleyip yollamak bin kat daha sevaptır. ramazan bereketine, üç ayların yüzü suyu hürmetine milletimizin ne kadar kötülüğü varsa tez elden bunları yayalım. Yayalım ki, hiç iyilik kalmasın ortalıkta. Hiç iyi insan kalmasın. Dağıtın internette Allah aşkına!" mealinde bir sürü yazı ve sunu dosyaları görülmektedir. - 081210 hota vize12

Bir insan düşünün, zembille inmemiş, tek başına değil, bir topluma ve millete mensup, durduk yerde etrafına haraketler ediyor.
Anasına, babasına, akrabasına, eşine dostuna, komşusuna, köylüsüne, mahallelisine, vilayetlisine, bölgelisine ve tüm ülke vatandaşlarına hakaret ediyor.
Akıl mantık alır mı?
İnsan hiç anasından babasından utanır mı?
Utanır belki…
Nasıl utanır…
Utancından ana babasını direk söyleyemez.
Çünkü anası ve babası tartışılırsa ana ve babasındaki sorunlar ortaya çıkabilir. Belki ana baba yoksunudur!
O zaman ne yapar?
Bu millet adam olmaz demeye başlar ilk önce…

Bakar ki gidiyor, devamında milletimizin ne kadar -ona göre- kötülükleri varsa dağıtır elaleme. “Bu yazıyı okumak sevaptır. En az doksan dokuz insana yollamak daha sevaptır. Cennetin anahtarı bu yazının sonundadır. Eğer bu yazıda atlanan ve sizin eklemek istediğiniz bir kötülük varsa onu da ekleyip yollamak bin kat daha sevaptır. ramazan bereketine, üç ayların yüzü suyu hürmetine milletimizin ne kadar kötülüğü varsa tez elden bunları yayalım. Yayalım ki, hiç iyilik kalmasın ortalıkta. Hiç iyi insan kalmasın. Dağıtın internette Allah aşkına!” mealinde bir sürü yazı ve sunu dosyaları görülmektedir.

Milletimiz anadır, devletimiz babadır.

Ana baba duygusunu tatmamış, anasız babasız insanların millet ve devlet hakkındaki kanattleri tabii ki olumsuz olacaktır.
Anasız babasız olanlar iyi bir ana baba olamazlar.

Onun için nikahsız yaşamayı nikahlı yaşamaya tercih ederler.

Millet ve milliyet sorunu yaşıyanlar ile milletin değerleri olan din, iman, kültür tarih, dil, örf, gelenek ve görenek yoksunu olanların milletin iyiliklerini görmeleri ve anlatmaları imkansızdır.

Tümden varım, tüme varım diye iki yöntem vardır.

Kötülükleri saya saya bitirip ne zaman ki, yazacak kötülükler bulamayız o zaman iyiliklere sıra gelecek herhalde…
Eğer başa dönülmezse tabii ki:)

Temcid pilavı yemeye alıştık.

Ondandır herhalde ki, bu tür yazıları kanıksıyoruz, normal karşılıyoruz.
İyiliklerden bahsetmek için iyi olmak lazım.
Ben bu türden yayın yapan insanlarda  iyilik ve samimiyet göremiyorum.
Fakat milletimizin sayılamayacak kadar çok iyilikleri ve güzellikleri olduğuna hen inanıyor hem de  çoğunu biliyorum.
İkinci bir fakat da şu, belki de tuhaf olan.
İki kere iki dört eder demek malumu ilam kadar basit bir şey olduğu gibi milletimizin iyiliklerinden bahsetmek de bana, “hadi be onları nenem de bilir, sen de bir şey biliyormuş gibi çoluk çocuğun  bile bildiklerini yeni bir şeymiş gibi anlatıyorsun” laflarını getirir diye düşünüyorum.
Nasıl iyiliklerimizden bahsedelim ki?
Adapazarı depreminde devletten önce kendilerini oraya ışınlayanları anlatmaktan hep utandık. Hepimiz oraya gittik. Gitmek zorundaydık. Bu gayet normal. Bunu iyilik olarak anlatmayı ayıp saydık, hatta sayıyoruz.
Bizim milletimiz, anlamayanların asla anlamayacağı özelliklere sahiptir.
Onun için bunlara kendimizi anlatarak yorulmayalım.
Milletimiz mesela yaptığı iyiliğin anılmasını istemez.
Üç beş kuruş ver adını tabelaya yazdır. Bu hastahane odasını filanca yaptırdı. Hani gizliden iyilik yapardık. önce iyilik yapma şeklini bozdular sonra iyiliğiniz yoktur dediler, sonra da kötülükleri yazmaya başladılar.

Ne sabırlı milletmişiz, hala onları aramızda besliyoruz…

Bu bize göre değil.
Biz iyiliği gizli yaparız.
İyiliklerimiz bizzat kendimizdir.
Bunları sayanlar, saymak isteyenler bu iyiliklere nail olanlardır, bu iyiliklerin yapıldığı insanlardır. Onlar teşekkür kabilinden bahsederler.
Bizim milletimiz iyiliği başa kakmaz.

Kötülük olarak alğılanan ve birileninin ağzına sakız ettiği bazı görüntüler ise gerçekte kötülük müdür, onu da tartışmak lazım.
Fakat tartışılmaz olan şudur, bu millete güvenmeyip hakir gören, küçük gören, milleti utanmadan aşağılayan insanların derdi bizim kötü yanlarımızı çarşaf çarşaf yaymak değildir.
Adları Türk ve isimleri Türkçe bile olsa Türk milletini ve bu milletin örfünü, kültürünü, dinini, mukaddesatını bir türlü özümseyemeyen azınlık kafalı ve Allahla barışık olmayan itikat özürlü insanların amacı sadece hakarettir, bu değerlere hakarettitr, milletimize değil, onun üzerinden dine, imana, Allaha, peygambere, tarihe, kültüre, adetlerimize vb her türlü kültürümüze hakaret etmektir.

Tümden varım, tüme varım…

En kestirme yolu milletimize hakaret eden bu mailleri, yazıları, sunu dosyalarını üşenmeden hazırlayan, ibadet aşkıyla dağıtan ve vatan hizmeti yaptığını sanan milliyetsiz, vatansız ve imansız insanların acilen doktor kontrolü altına alınmasını sağlamak, en kestirme yol budur.

Aklı olanın yapmayacağı şeyleri yapanların, bunda ısrar edenlerin valilik tarafından toplanması, toplama evlerinde tutulması, rehabilitasyon merkezlerine sevk edilmeleri, ıslahı kabil olmayanların Maviş ile Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları merkezine sevkedilmeleri, evet, bunun yapılması, belki Türk milletinin yapması gerekip de yapmadığı tek ve son iyiliktir.

Hani kışın belediyenin, sokakta kalanları toplayıp spor salonlarında koruma altına alması gibi bir durum var karşımızda. Bu insanlar mekansız diye adlandırılıyorlar ve köprü altlarında yaşamak zorundalar. Kimleri kimseleri yok. Parasız pulsuz, evsiz barksız nerde akşam orda sabah sokaklarda yatıp kalkıyorlar. Kar yağdığında soğuktan ölecek üzere iken belediye görevlileri tarafından toplanıp korunaklı yerlere götürülüyorlar ve telef olmaktan kurtuluyorlar.

Mekansızlar için bu önlemleri alıyoruz da vatansız ve milletsiz olanlar için neden önlem almıyoruz?

İşte Türk milletinin en büyük kötülüğü budur. Bunu yazmak ve yaymak lazım. Kendi milletine, dinine, mukaddesatına, halkına küstahça saldıran, haraketler eden, aşağılayıcı sözler söyleyip yazanların sokaklarda yaşayan mekansızlardan geri kalır tarafları var mıdır?

Kaldı ki, bunların yazdıklarını ve söylediklerini kaale alıp üzerinde yorum yapalım. Boş şeyler. Bunlar tez elden tabbi ve sosyal yardıma muhtaç acil vakalardır. En birinci ve ilk sıradan sorunların akli meleke problemidir. Gerisi bundan sonra ele alınmalıdır.

Eğer sağlık yönünden ve sosyal yönden bir sorun yoksa veya bu kusurlar giderilirse o zaman Türklüğe hakaretten yargılanmaları gerekir. Türklüğe ve Türk milletine hakaretten yargılanmak için ille de PKK’li veya DTP’li mi olmak gerekiyor? Veyahut da Ermeni mi olmak lazım ki, yargı önüne çıkılsın? Neden bunlar  Türklüğe hakaretten mahkemeye çıkartılmazlar, o da ayrı bir konu… Belki de bizim gizliden yaptığımız bir iyiiktir, ne biz ne de onlar farkında…

Çocukla çocuk olunur ama deli ile deli olunmaz.

Oturup onlarla vakit geçirmek de israftır.

Kurumsal olarak gerekenlerin yapılması lazım.

Milletimiz aleyhine atıp tutanların yazdıkları üzerinde tartışacağımıza hemen adreslerine ambülans yollamak her bir Türk’ün milli ve dini en büyük ödevleri arasındadır. Bu zırvaları dile getirenler ister prof olsun, ister şu ister bu, isterse parti başkanı…

Herkes insandır ve dellenme ihtimali vardır.
Allah akıl fikir versin…

Nasıl bir milletiz ki, bu zavallı ve yardıma muhtaç insanları internet sokaklarında, gazete köşelerinde, kapital ve tekel altlarında bir başlarına yetim ve kimsesiz bıraktık. Vah benim milletim. Sana ne oldu böyle.

Hani yardım severdik, iyiliklerimiz saymakla bitmezdi. Bu zavallıları nasıl unutursun.

Allah akıl fikir versin..


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir