Site icon Turkish Forum

Cumhurbaşkanı Talat’ın Açıklamaları

Rumlar tam tabirle bir bardak suda fırtına koparıyorlar. - tc basbakani erdogan talat ile bir araya geldi 07022011 14191

Rumlar tam tabirle bir bardak suda fırtına koparıyorlar.

11 Eylül günü liderler arasında yapılan görüşmeden sonra Cumhurbaşkanı Talat, öğleden sonra TRT KKTC bürosu temsilcisi Sayın Duygu Tuncer ile makamında bir söyleşi yaptı. Canlı olarak TRT2 ve TRT INT’de yayınlanan söyleşi çok akıcı olması nedeni ile her zamanki 15-20 dakikalık yayın süresi yerine neredeyse iki misli süreye ulaştı.

Gerçekte Cumhurbaşkanı Talat, canlı yayınlanan söz konusu söyleşide aynı günün sabahı yapılan müzakerelerin içeriği ile ilgili herhangi bir bilgi vermedi. Zaman zaman “Bu gün Hristofyas ile bir antlaşma yaptık, bu soruya yanıt veremem” veya “Daha fazla detaya giremem” gibi yanıtlar vererek, Kıbrıs konusunda derinlemesine açıklamalar yapmaktan kaçındı.

Gerçekte yayını ilginç ve çekici kılanın aynı zamanda da Rumları çılgına çevirenin, Duygu hanımın Kıbrıs konusunun özünü teşkil eden konularda ve Kıbrıslı Türklerin de merak ettikleri içeriklerde can alıcı sorular sormasıydı.

İşin özü Cumhurbaşkanı Talat’ın verdiği yanıtların, Rumların duymak istemedikleri şekil ve içerikte olmasıydı.

Son iki gündür neredeyse bütün Rumca gazeteler, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın doğrudan müzakereler kapsamında 11 Eylül’de gerçekleşen görüşmenin ardından TRT’de canlı yayınlanan röportajı ile ilgili olarak Rum tarafından ve Yunanistan’dan gelen tepki haberleri ile dolu.

AKEL yemedi içmedi ve Basın Sözcüsü Andros Kiprianu aracılığıyla hemen bir açıklama yaptı. Kiprianu açıklamasında, sızdırılan Türk tezlerini doğrulama veya yalanlama prosedürüne girmeksizin AKEL’in bu oyunu oynamayacağını ve liderlerin BM temsilcisi huzurunda yaptıkları müzakerelerin içeriğinin basına açıklanmayacağı anlaşmasına bağlı kalacaklarını söyledi. Arkasından da Cumhurbaşkanı Talat’ın “açıklama ambargosuna uyacağı taahhüdüne rağmen bu meselelere ilişkin basına açıklama yapmayı tercih etmesinden üzüntü duyduğunu belirtti.

Tabii, sözcü A. Kiprianu konuşur da, Stefanu ve Dış İşleri Bakanı Markos Kiprianu konuşmaz mı? Her ikisi de arka arkaya ahkam kestiler.

Rum Sözcü Stefanu, “Hükümet, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın, Başkan Hristofyas’la görüşmesinin ardından Türk televizyon kanalına yaptığı açıklamaları yorumlamayacak ve antlaşmaya sadık kalacaktır” diyerek, Cumhurbaşkanı Talat’ı suçlu pozisyonuna sokmaya çalıştı.

Stefanu’nun arkasında da Rum Dışişleri Bakanı Markos Kiprianu sazı aldı eline ve Cumhurbaşkanı Talat’ı TV’de söyleşi yaptığı için karalamaya çalıştı.

 

TRT’de ki söyleşiden Rum yönetimi dışında Rum siyasi partileri de bayağı rahatsız olmuşlar ki, çoğu siyasi parti bilgilendirme yapılmasının ötesinde, gelişmelerle ilgili görüş alış verişinde bulunulması için Rum Ulusal Konseyi’nin derhal toplanmasını talep etti.

 

Yunanistan Anamuhalefet partisi PASOK’un Dışişleri konusundaki siyasi temsilcisi Andreas Loverdos bile taa Yunanistan’dan işe karıştı ve TRT’ye açıklama yaptığı için Cumhurbaşkanı Talat’ı “Hristofyas’la yaptığı, müzakerelerin içeriğine ilişkin açıklama ambargosunu, Türkiye’nin kontrolünde kırmakla” suçladı.

Nereden nereye laf yetiştirdi Loverdos.

 

Bu açıklamaları duyan da, Sayın Cumhurbaşkanı Talat’ın 11 Eylül sabahı yapılan müzakerede ne konuşulduysa hepsini öğleden sonraki canlı yayında söylediğini sanacak.

 

Cumhurbaşkanı Talat, söyleşide, Duygu hanımın sorduğu can alıcı sorulara yanıt verirken birçok gerçeklere değindi aslında. Rumların pekte hoşuna gitmeyen açıklamalardı bunlar.

Rumlar Cumhurbaşkanı Talat’ı çantada keklik zannedip, ne isterlerse “Evet” diyeceğini sanıyorlardı ama gidişatın öyle olmadığını görünce de hırçınlaşmaya ve saldırgan olmaya başladılar.

Cumhurbaşkanı Talat söyleşide, Partenojenez devlet kavramından ve Federasyon sözünden kendisinin ne anladığından, 1974 Barış Harekatı ile adaya barışı getiren ve katliamları önleyen Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerinin adadaki varlığının yasallığından ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası eki olan Garanti ve İttifak Antlaşmalarından kaynaklanan Türkiye’nin Garantörlüğünün tartışılmadan aynen kalacağından bahsetti.

Müzakerelerde üzerinde mutabakata varılan konularda parça parça uygulamaya geçilmeyeceğini, müzakerelerin toprak konusu ve mülkiyet konusu da dahil olmak üzere bir bütün olarak sonuçlandırılmasından ve yapılacak Referandumda da her iki halk tarafından onaylandıktan sonra uygulamaya konacağından bahsetti sadece.

Bir yerde bilinenlerin tekrarıydı bu söyleşi. Ne bilgi sızdırması vardı, ne de sabahleyin yapılan müzakereler ile ilgili bir açıklama.

Exit mobile version