Site icon Turkish Forum

Tarihin dönüşü ve enerji jeopolitiği

Sonu geldi denen tarih, Rusya'nın Gürcistan'ı işgaliyle geri döndü. Rus birliklerinin BTC ve Şahdeniz boru hatlarına 80 kilometre yakındaki Gori'yi ele geçirmesi ve Gürcistan'ın Karadeniz tarafından da kuşatılmış olması, Batı'nın enerji arz güvenliği açısından sembolik olmanın ötesinde göstergelerdir - petrol

Sonu geldi denen tarih, Rusya’nın Gürcistan’ı işgaliyle geri döndü. Rus birliklerinin BTC ve Şahdeniz boru hatlarına 80 kilometre yakındaki Gori’yi ele geçirmesi ve Gürcistan’ın Karadeniz tarafından da kuşatılmış olması, Batı’nın enerji arz güvenliği açısından sembolik olmanın ötesinde göstergelerdir

 

MEHMET BİNAY
Bir Sovyet diplomatı Soğuk Savaş’ta “Biz sınırlarımızda ya düşman ya da köle isteriz” diye ifade eder Moskova’nın sınır politikasını. Yeni Dünya Düzeni’nin kurulduğu 90’lı yılların başından bu yana Fukuyama-vari bir anlayışla tarihin sona erdiği, büyük devletlerin de artık sadece ekonomik kalkınma ve demokrasi için uğraş verdiği iddia ediliyordu. Ancak 2000’li yıllarla birlikte 11 Eylül’den itibaren bu idealist değerler inandırıcılığını aşama aşama yitirdi. Tarih sona ermemiş, aksine dünya üzerinde ortaya çıkan yeni güçler, farklı çağlara ait dış politika anlayışlarıyla yollarına devam eder olmuşlardı. Geçtiğimiz aylarda Amerikalı siyasal bilimci Robert Kagan, yeni kitabında 21.yüzyılın başında “tarih geri döndü” diye ifade etti. Evet, 20.yüzyıldan hatırladığımız ve alıştığımız tarihin geri döndüğünü Rusya’nın Gürcistan’ı işgal etmesiyle ilk defa bu kadar net olarak anladık.

Rusya bir süredir Gürcistan Başkanı Mihail Saakaşvili’nin Rusya’ya yönelik dış politikasını beğenmiyor; NATO’ya giriş çabalarını, Rusya’yı keskin bir dille eleştirmesinden rahatsızlık duyuyordu. Tiflis’in 1991 sonrasında Moskova’yla ilişkileri hep gergin oldu. Şevardnadze’nin ip üzerinde adeta cambazlık yaparak yönettiği Gürcü-Rus ilişkileri zaman zaman sorunlar yaşasa da eski Sovyet liderinin diplomatik ustalığıyla mümkün olduğunca sorunsuz bir şekilde sürdürülüyordu. Ancak Saakaşvili döneminde gidişat değişti. Gürcü insanının heyecanlı, keskin ve zaman zaman da sabırsız milliyetçiliğinin tüm özelliklerini taşıyan Mihail Saakaşvili, ülkesinde gerçekleştirdiği reformları, Batı yanlısı tutumu, NATO’ya girme çabaları ve Rusya karşıtı tutumuyla ülkesinde ve batıda alkışlansa da Moskova’da hedef haline geldi. Saakaşvili, eski Sovyet coğrafyasında Rusya’ya karşı kimsenin cesaret edemediği sözleri dile getirmekten çekinmedi.

OSETYA BAHANE

Gürcü lideri, öte yandan ülkenin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini yeniden sağlamak amacıyla önce Acaristan’ı politik olarak kendine bağladı, ardından da Güney Osetya ve Abhazya’yı yeniden Gürcistan’a entegre etmek için gerekirse askeri güç kullanacaklarından bahsetmeye başladı. Aynı süre içinde Avrupa-Asya ekseninde başka bir yerlerde, Balkanlar’da ilginç bir süreç baş gösterdi. Kosovalı Arnavutlar, savaşın ardından geçen süre içinde sürekli bağımsızlık istediklerini söylüyor, bağımsızlığı nihai siyasi hedef olarak gösteriyorlardı. Batı da mümkün olduğu ölçüde Kosova’nın Sırbistan’dan izole edilmesini ve uluslararası dengelerin izin verdiği ölçüde hatta bağımsız olmasını da destekledi. Ancak Kosova’nın daha kısa süre öncesinde bağımsızlığını ilan etmesi, Sırbistan, Rusya ve onun eksenindeki bazı Slav veya Ortodoks yönetimleri tarafından bir kenara not edildi. Ankara yönetimi bile kendi toprak bütünlüğüne tehdit olabilecek ayrılıkçı hareketlere karşı bunca yıldır hassasiyet gösterirken Osmanlı mirası Kosova’ya ve Müslüman Arnavut kardeşlerine destek vermekten ve Bağımsız Kosova’yı tanımaktan çekinmedi. Çünkü dünyanın çoğunluğu Kosova’yı bu kararında destekliyordu. Ancak derin bir diplomasi, askeriye ve büyük devlet geleneğinden gelen Moskova, bütün bu olan biteni gerektiği zamanda kullanmak üzere bir kenara not etti.

RUSYA’NIN DEMİR YUMRUĞU

Kendi toprak bütünlüğünü yeniden sağlama amacıyla Güney Osetya’ya giren Tiflis yönetimi Rusya’nın büyük askeri tepkisiyle karşılaştı. Saakaşvili ve Gürcü halkı, Moskova yönetimi tarafından acımasızca cezalandırıldı. 1991’den bu yana ABD ve Avrupa Birliği’nin Orta Asya ve özellikle de Hazar Havzası’nın enerji kaynaklarını Türkiye üzerinden Batı’ya bağlama stratejilerinde kilit noktada yer alan ve tercihini Batı’dan yana kullanmış olan Gürcistan, 19.yüzyıla yakışır bir askeri ve siyasi politika uygulayan Moskova’nın demir yumruğuyla karşılaştı. Rus birlikleri’nin BTC ve Şahdeniz boru hatlarına 80-100 kilometre yakındaki Gori’yi ele geçirmiş olması ve Gürcistan’ın Karadeniz tarafından da kuşatılmış olması Batı’nın enerji arz güvenliği açısından sembolik olmanın ötesinde göstergelerdir. Öte yandan Ankara ile Erivan arasında yumuşama işaretleri alınırken Gürcistan’ın Batı yanlısı gidişatına Moskova tarafından bu denli büyük bir darbe vurulmuş olması da tesadüfî değil. Rusya yönetimi elindeki tüm verileri doğru zamanda değerlendirerek Güney Osetya’ya giren Gürcü yönetiminin bu davranışını bahane ederek tüm gücüyle saldırmış, böylelikle Tiflis’in NATO’yla ilgili defterini de uzun bir süreliğine rafa kaldırmıştır.

HEGEMONYA SAVAŞI

Gürcistan’da olanlar, Kosova’nın bağımsızlığı, enerji arz güvenliği, Tiflis’in NATO rüyası ve Rusya’yı da karşısına alması ile Türkiye ile Ermenistan arasında son zamanda baş göstermiş yumuşama belirtileri ışığında değerlendirilmelidir. Güney Kafkasya’da Rusya’nın son kalesi olan Güney Osetya, Abhazya ve özellikle de Ermenistan’ın batı eksenine kayması korkusu, Moskova’yı demir perde dönemini hatırlatan önlemler almaya itmiştir.

Bölgedeki savaş, tam anlamıyla bir nüfuz savaşıdır… 1991’den bu yana centilmenlik kuralları çerçevesinde gelişen bu rekabet, Saakaşvili’nin heyecanlı ve sabırsız politikaları sonucunda sıcak savaşa ve gerçek bir cepheye dönüşmüştür. Ateşkes sağlansa bile Rus birliklerinin bir hafta önceki saflarına geri çe-kilmeleri Gürcistan’ın adımlarına bağlı olacak, Moskova her tehdit algılaması hissettiğinde Tiflis’i yeniden tehdit edecektir. Bundan sonra Gürcistan, Rusya’ya karşı tutumunu yumuşatmaz, benzer politikalara devam ederse Rusya bu defa belki askeri olarak Gürcistan’ı işgal etmese de elindeki tüm taşları doğru oynayarak Güney Kafkasya’yı yeniden hallaç pamuğuna çevirecektir. Abhazya, Güney Osetya, Gürcistan’ın içinde 100 bin Ermeni’nin yaşadığı Cevaheti bölgesi, Ermenistan ve işgal altındaki Karabağ gibi birçok hassas alanı parmağında oynatabilen Rusya’nın eli güçlüdür. Üstüne üstlük karmaşa çıktığı anda Batı’nın 17 yıldır akıllı politikalar ve sabırla geliştirdiği Doğu – Batı enerji koridorunun verimliliği de zarar görebilecektir.

BATI’YA GÖZDAĞI

Ancak Rusya’nın BTC ve Şahdeniz boru hatlarına (aynı koridorda inşa edilmiştir) veya Bakü-Supsa hattına doğrudan zarar vermek gibi bir hata yapmasını beklemek Moskova’nın deneyimli dış politikasını küçümsemek olur. Daha iki gün önce İngiliz basınında BTC’nin 51 jet roketiyle hedef alındığı yönünde haberler çıkmıştı ancak bunu hem Gürcü hem de Rus yönetimi yalanladı. Zaten Ruslar isteseler şimdiden boru hatlarını vurabilirlerdi. Ancak Gürcistan’ın doğusuyla batısının birkaç gün içinde hızla Rus birlikleri tarafından birbirinden ayrılmış olması ve BTC ile Şahdeniz hatlarına çok da uzak mesafede olmayan Gori’nin ele geçirilmiş olması ABD ve AB’ye verilmiş bir gözdağıdır. Avrupa ülkelerinin ve Türkiye’nin doğalgazının çoğunluğunu sağlayan Rusya, göründüğünden daha sert bir izlenim vermek ve bu ülkelerin enerji arz güvenliğini sekteye uğratmak isteyen bir tutum sergilemek istemeyecektir. Moskova, AB’de oluşabilecek böyle bir izlenim sonucunda Rusya’ya karşı alternatif enerji politikalarının devreye alınacağını ve uzun vadede enerji pazarını yitireceğini biliyor. Moskova, bu aşamada gözdağı verecek, orta vadede de eski yerine az çok geri çekilecektir.

Ancak son olanlar göstermektedir ki, artık Güney Kafkasya’da hiçbir ülke kolay kolay NATO üyeliği konusunda açık ve net bir adım atmayacak, Moskova’nın koruması altındaki toprakları (Karabağ gibi) Rusya’nın izni dışında geri alma gibi bir askeri girişimde bulunmayacaktır. Dolayısıyla Tiflis’in Güney Osetya ve Abhazya’yı geri alma planları uzun süreliğine ertelenmiştir. Üstüne üstlük önümüzdeki dönemde Güney Osetya ve Abhazya’da bağımsızlık üzerinde referandum girişimlerinin olması da beklenmelidir ve bu iki bölgenin de Tiflis’ten siyasi olarak kopma gayretleri ilerleme kaydedecektir. Çünkü hem Rusya hem de Güney Osetya ve Abhazya yönetimleri kendi açılarından olaya şöyle bakmaktadırlar:

“Kosova bağımsız olduysa biz neden olma-yalım?” Bu gelecekte Türkiye’yi de ilgilendirebilecek düşündürücü bir soru ve sorundur…

Gürcistan, Saakaşvili’nin Rusya konusundaki fevri politikalarına rağmen son 5 yılda çok büyük gelişme gösterdi. Bu süre zarfında Gürcistan’a onlarca defa seyahat ederek BTC boru hattının inşaasını adım adım izledim. Gürcistan, bu süre içinde Batılı yatırımcıları mümkün olduğu ölçüde ülkesine çekmeyi başarmış, ekonomik kalkınmayı sağlamış, son dönemdeki Rus ambargosuna rağmen ayakta kalmayı ve yoluna devam etmeyi başarmıştır. Bunda tabii ki BTC, Şahdeniz ve Bakü-Supsa boru hatlarının ve bu projeler sonucunda ül-keye giren yatırımcıların büyük rolü vardır. Ancak bu denli ilerleme göstermişken şimdi Güney Osetya sebebiyle ülkenin Batı yönündeki gelişiminin darbe görmesi üzücüdür ve Batı, Gürcistan’a olan desteğini artan ölçüde sürdürmelidir. Çünkü Gürcistan, kat ettiği tüm ilerlemeye rağmen Doğu-Batı Enerji Koridoru üzerindeki en zayıf halkadır ve bu halkanın kaybedilmemesi için Türkiye dahil Batı’ya büyük görevler düşmektedir.

BORU HATLARININ GÜVENLİĞİ

Günde 1 milyon varilden fazla petrol taşıyan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, dünya petrol ihtiyacının %1’ini karşılamaktadır. Boru hatları, profesyonel olarak işletildikleri takdirde en güvenli petrol taşıma yöntemidir. BTC boru hattı, geçtiğimiz hafta Türkiye’de Erzincan’a bağlı Refahiye’deki bir vana istas-yonunda meydana gelen yangın sebebiyle durdurulmuştu. Hasarın giderilmesinin ardından BTC yeniden devreye alınacak Azeri petrolünü Akdeniz’e taşımaya devam edecektir. Şu anda BTC’de yaşanan sorun, Gürcistan’la ilgili değildir yani Gürcistan’daki savaş henüz BTC’yi veya Şahdeniz hattını etkilememiştir. Ancak Gürcistan yaşadığı bu büyük şok sonucunda içeride karışır veya Rusya’yla yeniden gergin bir askeri veya politik anlaşmazlığa düşerse ülkede boru hatları güvenli olarak işletilemez hale gelebilir. O zaman da Türkiye ve aslında dünya piyasaları bu durumdan etkilenir ancak buna ne ABD ne de AB ve Türkiye izin vermek istemeyecektir. Öte yandan Rusya’nın varolan ve başarıyla tamamlanmış bir enerji nakil hattına doğrudan zarar vermesi büyük devlet geleneğine yakışmayacaktır. Çünkü her devlet bunu çok iyi bilir ki, bir gün kendi içindeki hassas bölgelere de doğrudan veya çoğu zaman da dolaylı yönden karışanlar olabilir.

BTC ve Şahdeniz Boru Hatları, Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun sadece ilk halkalarını teşkil etmektedir. Esas amaç bundan sonra Kazakistan petrolünün ve Türkmenistan doğal gazının Hazar Denizi’ni aşarak bu hatlara bağlanmasıdır. Eğer Gürcistan orta va-dede güven teşkil etmez ise uluslararası petrol şirketleri ve Batılı devletler zayıf bir bölgeye yatırım yapmak konusunda çekinceli davra-nabilirler. Gürcistan, bugün hayata geçmiş olan ve gelecekte daha da güçlendirilebilecek Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun zayıflatılmaması gereken en önemli halkasıdır. Bu noktada Irak savaşından bu yana zayıflama gösteren ABD-Türkiye ilişkileri düzeltilmeli, PKK meselesi de askeri olarak Türkiye’nin lehine çevrilmelidir. Bundan en çok fayda görecek olan -uzun vadede enerji arz güvenliği açısından bakıldığında- Washington ve Brüksel olacaktır. Ankara, Robert Kagan’ın deyimiyle tarihin geri döndüğü bu günlerde Soğuk Savaş öncesi ve hemen sonrası dönemdeki eski önemine yeniden kavuşabileceğinin farkında olmalı ve iç siyasetindeki karışıklığa çok fazla takılmadan dış politikasının gerektirdiği taşları doğru ve kararlı oynamalıdır.

*Araştırmacı- gazeteci

 

14.08.2008

Exit mobile version