TEHLİKELİ ÇAĞRI

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 34. yılına ulaşmış bulunuyoruz. 0 günlerde dünyaya gözlerini açmış olan çocuklar, günümüzde yolun yarısına ulaşmışlardır. Günümüzde yolun yarısının sağlık alanındaki gelişmeler nedeniyle daha yukarı rakamlara çekildiği biliniyor. Yolun yarısına gelenlerin belli deneyimlerden geçerek olayları ve yaşananları daha serinkanlı olarak değerlendirdiklerini söylemek de olasıdır. Duyguların ve önyargıların öne çıkarıldığı noktada ne yazık ki bunu söylemek olanaklı değildir. - secimler

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 34. yılına ulaşmış bulunuyoruz. 0 günlerde dünyaya gözlerini açmış olan çocuklar, günümüzde yolun yarısına ulaşmışlardır. Günümüzde yolun yarısının sağlık alanındaki gelişmeler nedeniyle daha yukarı rakamlara çekildiği biliniyor. Yolun yarısına gelenlerin belli deneyimlerden geçerek olayları ve yaşananları daha serinkanlı olarak değerlendirdiklerini söylemek de olasıdır. Duyguların ve önyargıların öne çıkarıldığı noktada ne yazık ki bunu söylemek olanaklı değildir.

Çok yakın sayılabilecek olan bu geçmiş, adeta unutturulmuştur. Israrla da unutturulmak istenmektedir. 1974 yılı Temmuz’unda Türkiye’nin adaya müdahalesini sağlayan gücün Kıbrıs Türkünün onurlu direnişi olduğu nerede ise yok sayılıyor. Daha ileri gidenler, yaşananları suç olarak da tanımlama cüretini bil
e gösterebiliyorlar.

Bu işin bazı siyasetçiler eliyle veya onların gözetim ve denetiminde yaptırılıyor olması bazı çağrışımları da beraberinde getirmektedir. Yasal demokratik seçimlerle yönetime gelenlerin, adada barış adına yapmakta oldukları çalışmaları, bindikleri dalı kesmek olarak algılamak son derece yanlıştır. Onun öte
sinde anlam içermektedir.

Karşı tarafın duruşunda herhangi bir değişikliğin yaşanmadığı görülüyor olması, olayın boyutundaki tehlikeyi göstermektedir. Adanın İngilizlere kiralandığı günden günümüze dek geçen 130 yıldır, Türkler varlık mücadelesini sürdürme
ktedirler.

Son günlerde sıkça vurgulanmaya başlanan, ‘tek egemenlik ve tek devlet’ vurgusunun bu varlığın tasfiyesine yönelik olduğunun da unutulmaması gerekiyor.

Adada bu görüşleri savunanların olası bir birleşme sonrasında, görüşlerini açıklamayı bir yana bırakınız, konuşma haklarının bile olmayacağını kendilerine anımsatmak istiyoruz.

Bu kaygılarımızı Kıbrıs Rum Haber Ajansı’nın haberinde okumak olanaklıdır. Bu nedenle anılan haberde yer alan görüşleri sizlerle paylaşmak durumundayız.

Amerikan Stratejik Araştırmalar Kuruluşu StartFor tarafından hazırlanan raporun başlığı, “Kıbrıs Rum Tarafı İçin Bir Atılım”dır. Raporda, Kıbrıs Rum tarafı yeni birleşik Kıbrıs’ın konfederal bir devlet olması ve Türklere sınırlı vatandaşlık konusunda güvence istediği” vurgulanıyor.

Okumaya devam et  KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu Berlin’de

“01 Temmuz’da yapılan görüşmede anlaşmaya varılan iki konu, Kıbrıslı Türklerin manevra alanının ne kadar dar olduğunu gösterdi. Öncelikle, Kıbrıs’taki iki siyasi varlığın bir Konfederasyona dönüşmesi şeklindeki Türk görüşü tamamen ortadan kalktı. Daha küçük nüfus ve daha zayıf ekonomi ile birleşik bir Kıbrıs’ta Türkler siyasi egemenliğe sahip olamayacak demektir. Kıbrıs Türk siyasi partilerinin görüşleri en aza inecek ve etnik çizgide yapılacak oylamalarda her zaman azınlıkta kalacaklar”…

Raporun devamında ise, “Kıbrıslı Rumların, hem Brüksel’de hem de sorumlu BM kaynaklı herhangi bir yeniden birleşmede, sorumlu kurum olan Güvenlik Konseyi’nde veto pozisyonları vardır. Kuzey Kıbrıs’ın siyasi ve ekonomik destekçisi olan Türkiye’nin, sonunda Kıbrıs Rum isteklerini imzalaması gerekecek…

Bununla birlikte, süreçte Türkiye’nin vetosu ve AB’nin Kuzey Kıbrıs’a sağlayacağı ekonomik yararları sağlayabilecek durumu olmayacak” deniliyor.

Bu güne değin Anadolu’dan gelen her yönlendirme Kıbrıs Türklerinin yolunu aydınlatmıştır. İçinde bulunduğumuz noktada bu hususa çok büyük bir gereksinim duyduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

2000’li yılların başına kadar izlenen ve Anadolu’nun sesini yansıtan Yüce Türk ulusunun temsilcileri bu sesleri dikkate alıyorlardı. Şimdilerde bu seslerin dikkate alınmadığının bilinmesini vurguluyoruz. Gelinen bu noktada bu sesleri yeniden dikkate almalarını isteme hakkımızın saklı olduğunu belirtmek istiyoruz.

Anılan tarihten sonra yaşanmış olan kırılmaların, ortalık yerden kaldırılması konusunda, Yüce Türk ulusunun temsilcileri tarafından yerine getirileceğine inanmak durumundayız.

Adadaki çıkışın TBMM’nin olaya el koyması sonrasında özlenen noktaya taşınacağını hem bekliyor hem de istiyoruz.

Daha mutlu ve umutlu bir geleceğe giden yolda hep birlikte yürümek istiyoruz. Bu nedenle Barış ve Özgürlük Bayramının sonsuza dek kutlanmasını diliyoruz.

SEVGİ ile kalınız…

21 Temmuz 2008 -Ankara
Ahmet GÖKSAN


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir