1910 yılında Latin harfleriyle Türkçe bir telgraf metni

1910 yılında Latin harfleriyle Türkçe bir telgraf metni
1910 yılında Latin harfleriyle Türkçe bir telgraf metni
1910 yılında Latin harfleriyle Türkçe bir telgraf metni

A. Yılmaz Soyyer

Türkçe’nin kâğıda ilk aktarıldığı metinler Göktürk ve Uygur alfabeleri iledir. İslam döneminde ise Arap alfabesi kullanılmaya başlanmıştır. Yüzyıllarca kullanılan bu alfabe ifade bakımından bazı problemleri bünyesinde barındırmaktaydı.

Arap harflerinin Türkçe için yetersiz olduğu ve ıslah edilmesi gerektiği konusuna ilk değinen Azerbaycanlı Ahundzâde Feth-Ali’dir. Ahundzâde ve daha sonraki yıllarda bazı Osmanlı aydınları Osmanlı alfabesine sesli harflerin de eklenmesini istemekteydiler.

Hüseyin Cahit, Celal Nuri, Dr. Abdullah Cevdet ve Kılıçzade Hakkı gibi bir grup edebiyatçı ve yazar ise Arap harfleriyle yazımın tamamen terk edilerek Latin alfabesine geçmeyi savunmaktaydılar.

Osmanlı Devleti’nde yazının ıslahı konusundaki için ilk resmî girişim 1909’da Maarif Nezareti’nde bir “İmlâ Komisyonu” kurulması şeklinde olmuştur.

1911’de “Islah-ı Huruf Cemiyeti” isimli bir kuruluş oluşturulmuş ve bu kuruluş 1912’de Islah-ı Huruf Kongresi düzenlemiştir.

Ancak bu teşebbüsler çerçevesindeki tartışmalar, çoğunlukla Arap harfli yazımın ıslahı şeklinde olmuştur.

Osmanlı Arşivi’nde yaptığımız çalışmalarda çok sayıda yabancı dilde Latin harfleriyle yazılmış belgeye rastlamıştık. Ancak ilk defa Latin harfleriyle Türkçe yazılmış bir telgraf metniyle karşılaştık. Telgraf Girit’in Resmo şehrinden Resmo Bektaşi Dergâhı şeyhi Hüseyin Baba tarafından gönderilmekteydi. 1910 tarihi Girit’in resmen olmasa da fiilen artık Osmanlı Devleti’nin elinden çıkmış olduğu bir dönemdir. Ada yalnızca kağıt üzerinde Devlet-i Aliyye’ye bağlıdır.

Telgraf metni Latin harfleriyle yazılmasına rağmen okumakta güçlük çektik. Siz okuyucularımıza Osmanlı harferine yapılan çeviriyi tekrar günümüz Türkçesi Latin harflerine çevirerek vereceğiz.

“Dahiliye Nezaret-i Celilesi’ne

5 Nisan 1910 tarihinde Resmo Bektaşi Dergâhı Postnişini Hüseyin Baba imzasıyla ve Türkçe ibare ile keşide olunan telgrafnamedir.

Hz. Pir-i Azam Hacı Bektaş Veli Devlet-i Osmaniye’nin bidayet-i tesisinde hayır dua ve himmet ve müntesibini devlet uğrunda feda-i cana gayret ettiler. Buna mukabil bu gün Bektaşiler son derecede tahkir ediliyor. Her yerden hafiyeler tard edilmiş iken bu zümreden olan Şeyh Hamza hâlâ Hacı Bektaş Dergâhı’nda niye bulunuyor? İstidalarımız hükümsüz kalıyor. Mürüvvet buyurunuz. Lazıme-i hakkaniyet ve adalet ve müsavatı icra buyurunuz”

Okumaya devam et  Çanakkale Zaferi

Metnin sadeleştirilmiş hali şöyledir:

“Ulu Pir Hacı Bektaş Veli hazretleri Osmanlı Devleti’nin ilk kuruluş döneminde hayır dua ve himmet, bağlıları ise devlet uğrunda canlarını feda etmişlerdir. Buna karşılık Bektaşiler bu gün son derecede hakaretlere uğramaktadırlar. Haber alma teşkilatı mensupları (hafiyeler) her yerden kovulurken, bunlardan biri olan Hacı Bektaş Veli Dergâhı postnişini Hamza Efendi (Nakşibendi) burada niçin bulunuyor? Dilekçelerimiz yok sayılıyor. İyilikseverlik buyurunuz. Hak, adalet ve eşitlikle davranınız.”

Girit Resmo’dan çekilen bu telgraf, Osmanlı Devleti bürokrasisi tarafından kayıt altına alınan belki de ilk Latin harfli Türkçe metinlerden biridir. Bu telgraf da Türkçe yazışmalarda Latin harflerinin kullanılmasının doğal bir zorunluluk haline geleceğinin ilk işaretlerinden biri olarak karşımızda durmaktadır. 1928 yılında ve ancak Türkiye Cumhuriyeti döneminde yürürlüğe giren Latin harflerinin öncülerinden olan bu metin, 18 yıllık bir farkla tarihteki yerini alacaktır.

Kaynak: kanalkultur.com


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir