Türk-Ermeni Sorunlarinin Çözümünün Indirgendiği Nokta

Son zamanalarda Türk basınında Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesinde bir peynir fırtınası baş alıp gitmekte. Hemen hemen hatırı sayılır bütün gazetelerde bu konu üzerinde yorumlar yayınlandı. Mütakere basını Türk ve Ermeni mandıracıların ortaklaşa ürtecekleri peynirin iki ülke arasındaki sorunlara elzem geleceğini Türk kamu oyunun görüşlerini bulandıracak kadar abartmıştır. Bu yayın kuruluşlarına göre, mandıracıların işbirliği sonucunda sanki, Ermenistan ve Ermeni diasporası sözde soykırım propagandasından vazgeçecek, Ermenistan bundan sonra Türkiye’den sözde soykırımı tanımayı talep etmeyecek, Türkiye’nin doğu bölgesinden ‘Batı Ermenistan’ olarak bahsetmeyecek, 1980’li yılların sonlarına kadar Ermeni teröristler (ASALA) tarafından katledilen Türk diplomatlara göre özür dileyecek ve nihayetinde işgal ettiği Azerbaycan topraklarından geri çekilecektir. Bu mandıra sevdasının öncülüğünü ise Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi yapmaktadır. Bu Konseyin kuruluşundan bugüne kadar faaliyeti değerlendirildiyinde ise terazinin nedense her zaman Ermenistan’ın leyine ağır bastığını, Türkiye’nin ulusal güvenlik sorunlarının bilerek veya bilmeyerek (bilmemeleri imkansız) tüccar ziyniyeti ile değerlendirildiğini, Ermenistan’ın her zaman zeytin dalı uzatan, Türkiye’nin ise bu dalı kabul etmeyen taraf olarak uluslararası kamu oyuna tanıtıldığı gerçeyği ortaya çıkmaktadır. Konsey nedense peynir konusunu iki ülke arasındaki ilişkileri düzene sokacak ana unsur olarak değerlendirirken, Kars üreticilerinin bundan ekonomik yarar sağlayacağını ön plana çıkarmaktadır. Tam tersi, Gümrü mandıracılarının da Kars’ın peynir piyasasına girmesi durumunda Kars mandıracıları üretim ve satış konusunda ciddi sıkıntılar yaşayabilir.   - ermeni cete
Türk-Ermeni Sorunlarinin Çözümünün Indirgendiği NoktaDr. Hatem CABBARLI Azerbaycan Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı www.azsam.org

Son zamanalarda Türk basınında Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesinde bir peynir fırtınası baş alıp gitmekte. Hemen hemen hatırı sayılır bütün gazetelerde bu konu üzerinde yorumlar yayınlandı. Mütakere basını Türk ve Ermeni mandıracıların ortaklaşa ürtecekleri peynirin iki ülke arasındaki sorunlara elzem geleceğini Türk kamu oyunun görüşlerini bulandıracak kadar abartmıştır. Bu yayın kuruluşlarına göre, mandıracıların işbirliği sonucunda sanki, Ermenistan ve Ermeni diasporası sözde soykırım propagandasından vazgeçecek, Ermenistan bundan sonra Türkiye’den sözde soykırımı tanımayı talep etmeyecek, Türkiye’nin doğu bölgesinden ‘Batı Ermenistan’ olarak bahsetmeyecek, 1980’li yılların sonlarına kadar Ermeni teröristler (ASALA) tarafından katledilen Türk diplomatlara göre özür dileyecek ve nihayetinde işgal ettiği Azerbaycan topraklarından geri çekilecektir. Bu mandıra sevdasının öncülüğünü ise Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi yapmaktadır. Bu Konseyin kuruluşundan bugüne kadar faaliyeti değerlendirildiyinde ise terazinin nedense her zaman Ermenistan’ın leyine ağır bastığını, Türkiye’nin ulusal güvenlik sorunlarının bilerek veya bilmeyerek (bilmemeleri imkansız) tüccar ziyniyeti ile değerlendirildiğini, Ermenistan’ın her zaman zeytin dalı uzatan, Türkiye’nin ise bu dalı kabul etmeyen taraf olarak uluslararası kamu oyuna tanıtıldığı gerçeyği ortaya çıkmaktadır. Konsey nedense peynir konusunu iki ülke arasındaki ilişkileri düzene sokacak ana unsur olarak değerlendirirken, Kars üreticilerinin bundan ekonomik yarar sağlayacağını ön plana çıkarmaktadır. Tam tersi, Gümrü mandıracılarının da Kars’ın peynir piyasasına girmesi durumunda Kars mandıracıları üretim ve satış konusunda ciddi sıkıntılar yaşayabilir.  

Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi(Turkiye Esbaskani Kagan Soyak) Türkiye’nin ulusal güvenlik çıkarlarını peynir düzeyine indirgemesine rağmen Ermenistan’da 19 Şubat devlet başkanı seçimlerinden sonra iktidara gelen Serj Serkisyan’ın seçimlerden hemen sonra uluslararası alanda sözde Ermeni soykırımı propagandasını güçlendirecekleri konusundaki açıklamasını görmezden gelmekte, Türk kamu oyunun duymaması için elinden gelen ve gelmeyen her şeyi yapmaktadır.

Konsey’in bu önerisi Türkiye-Ermenistan örneğinde başarıyla sonuçlanırsa, Türk Dışişleri Bakanlığı nezdinde acilen Avrupa gıda üretimi standartlarına uygun mandıra işletmeciliği kurulmalı, Türkiye’nin Yunanistan, Avrupa Birliği, Kıbrıs, PKK, Kuzey Irak gibi sorunlarının çözümünde peynirin ne gibi kolaylıklar sağlayacağı başta Genel Kurmay Başkanlığı, Milli Güvenlik Konseyi, Dışişleri Stratejik Araştırmalar Merkezi, Think thank’ler ve sivil toplum kuruluşları tarafından araştırılmalı ve raporlar hazırlanmalıdır.

Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi Basın Koordinatörü Aline Özinan’ın Zaman gazetesinin 30 Mayıs 2008 tarihli sayısında Kapalı Sınırlar Arasında ‘Peynir Gemileri’ Yürütmek” adlı romantik ve daha ziyade propaganda ağırlıklı ‘analitik’ değerlendirmesini okuduktan sonra, peynirin uluslararası ilişkilerde bu kadar önemli olduğunu uluslararası ilişkiler dalında doktara derecesini aldıktan sonra bile kavrayamama utancını yaşadım. Yazık oldu üniversite, master ve doktora yıllarına. Keşke bu uzunca yıllar mandıracılıkla uğraşsaydım…  Vatana ve millete daha hayırlı bir iş görmüş olurudum her halde… Aline hanım bu arada sınır kapılarının açılması zaruretini de vurgulamayı unutmamış sağ olsun. Tabii ya, Ermenistan yıllardır sözde soykırım propagandasından vazgeçmiş, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımış, Avrupa ve Amerika kıtasındaki devletlerin Türkiye’yi suçlayan sözde Ermeni soykırımını tanıyan kararlar aldığı için bu devletlerle dipolmatil ikilikilerini askıya almış, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından geri çekilmiş, buna rağmen nasıl olur da Türkiye halen kapıları açmaz. Sınırlar mutlaka açılmalıdır!

Avrupa ve Amerika kıtasında devletlerin yerel veya ulusal meclisinin sözde ermeni soykırımını tanıyan karar almasını Aline hanımın vediği peynir üretim reçetesine göre engellemek mümkün olabilirdi. Ah Dışişleri… ah! Yıllardır nereye baktınız? Bu basit gerçeği görmeyecek kadar nasıl basiretsiz olursunuz?

Aline hanım bu buluşunu Türk Patent Enstitüsü’nde onaylatmalı ve özellikle İsrai-Filistin, ABD-İran ve diğer devletler arasında yaşanan sorunların çözümünde bir araç olarak kullanılması için uğraşmalıdır. Bu işte kendisine yardımcı olacağımı bütün samimiyetimle bildirmek isterim.

Bütün bunlar Türkiye’ye yönelik psikolojik savaşın birer parçalarıdır ve maalesef bu tabloya kimse bir bütün olarak bakmıyor veya bakamıyor. Türkiye uluslararası alanda sözde Ermeni soykırımı konusunda boks maçında nagdaun durumunda olan savaşçıya benziyor. Nokaut olmasını kimse istemiyor. Ancaq darbelerin kimden ve nerden geldiğinin de farkında olmamalıdır. Hatta zaman zaman maçın hakemi de bu oyuncuya sağ kroşe ile darbeler vurmaktadır.

Türkler artık bu çirkin oyunun farkında olmalı ve ulusal güvenliğinin gerektirdiği bütün önlemleri alma cesaretini göstermelidir. Özellikle iç kamu oyunda kriptoların bu yönde faaliyetleri izlenmeli ve değerlendirilmelidir. Devlet için sorunun küçüğü veya büyüğü yoktur. Kayayı damlaların gücünün değil, onların sürekliliğinin parçaladığı gerçeği kesinlikle ama kesinlikle unutulmamalıdır.

 

 

 
   
   
   
   
 
Okumaya devam et  Türkiye, en büyük lobiciler arasında

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir