Denizbank’ı iyi ki satmışım

  - gunbatimi asker ucakgemisi

07.07.2008 | Jale Özgentürk | Referans Gazetesi 

Önce Denizbank’ın yüzde 75 hissesini Belçikalı Dexia’ya 2 milyar 437 milyon dolara satarak sürpriz yaptı. Ardından 15 büyük grupla yarışarak Karayolları arazisini rekor fiyata alarak şaşırttı. Ahmet Nazif Zorlu, şimdi enerji, tekstil, beyaz eşya, elektronik ve gayrimenkul sektörlerinde büyümek üzere yola çıktı. Zorlu ‘Birincilik peşinde değiliz ama piste hep önde koşacağız’ diyor.
 
Ahmet Nazif Zorlu… Türkiye’nin sıfırdan başarı öykülerinin en parlak örneklerinden birinin yaratıcısı. Tekstilde, beyaz eşya ve elektronikte yaptığı yatırımlarla 1980’lerden sonra Türkiye’nin önemli gruplarından biri haline gelen Zorlu, 1997’de özelleştirmeyle sadece beyaz bir kağıt ve bankacılık ön izni olarak bünyesine kattığı DenizBank’ı, 2006’da 2.5 milyar dolara Belçikalı Dexia’ya satarak farklı bir kulvara girdi. Finanstan çıkıp yeni bir sektör olarak gayrimenkulü seçen Zorlu’nun yine özelleştirmeden 15’e yakın grupla yarışarak 800 milyon dolara Karayolları arazisini satın alması ise başka bir sürprizdi.
Son dönemin Türk ekonomisine yeni heyecan getiren işadamlarından biri olarak dikkat çeken Ahmet Nazif Zorlu, şimdi enerji, tekstil, beyaz eşya, elektronik ve gayrimenkul sektörlerinde büyümek üzere yola çıktı. Zorlu, “Birincilik peşinde değiliz ama pistte hep önde koşacağız” diyor. Açılan davalar nedeniyle Danıştay 6’ncı Dairesi tarafından durdurulan daha sonra ise itirazı kabul edilen Karayolları arazisiyle ilgili korku yaşamadığını söylüyor ve “Ülkemden, hukukundan korkmuyorum. Ülkemden kazandığımı ülkeme yatırıyorum. Kazandığım para artık benim değil Türkiye’nin. Yatırımlara devam edeceğim” diyor.
Zorlu ile hem dünya hem de Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeleri ve grup stratejilerini konuştuk:
 
Dünya ekonomisinde ciddi bir kriz döneminden geçiyoruz. Gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Dünyada 1990’lı yıllarda Amerika’da başlayıp ardından Çin, Hindistan gibi ülkelerin katıldığı bir büyüme süreci yaşandı. Bu büyüme süreci dünyayı büyüttü. Çin, yüzde 13’lere varan büyüme oranlarına ulaştı. Her yıl Avrupa’nın yarısı kadar büyüme demek bu. Bir de 1991’de başlayan demirperde ülkelerin dağılması da dünya ekonomisine olumlu yansıdı. O ülkelerde de tüketimin başlamasıyla dünyaya canlılık, para bolluğu geldi. 2002’den beri ise dünyada yaşanan para bolluğunu ben hayatım boyunca görmedim. Milyar dolarlar rahatlıkla konuşulur oldu. Ancak şimdi yeni bir dönem yaşanıyor. ABD’de finans sektöründe başlayan krizin nedeni 30 sene vadeli kağıtlarla fiktif büyümeler. Sanal ticaretin kağıt üzerinde büyümesi. Bunun getirdiği bir balon vardı. Balon patlamadı da, delindi, küçülmeye başladı.
 
Resesyondan söz edebilir miyiz? Türkiye’ye nasıl yansıyor bu kriz?
Evet resesyon görülmeye başladı. Ama Türkiye birinci çeyrekte büyüdü. Bu da enteresan. Bu gelişmiş ülkelerde başlayan kriz gelişmekte olan ülkeleri etkileyecek. Türkiye’yi etkiler mi? 2001’deki kadar etkileyeceğini düşünmüyorum. Türkiye’de hiçbir şey olmazsa bir soru işareti olur. Etkilenmeyeceğim, etkilenmeyiz diye bir şey yok. Tedbirli olunmalı. Fazla borçlanmamak, açık pozisyonda kalmamak, risk altına girmemek lazım. İhracatta önemli artış var. İç pazarda durgunluk var mı derseniz, var. Bu da gerçek. Türkiye özelleştirmeleri yapmasaydı, radikal kararları almasaydı, Özal döneminden beri piyasa ekonomisine geçmeseydi çok daha kırılgan olurdu. Bugün artık devletin elinde hiçbir şey olmaması lazım.
 
Özelleştirmelerde yabancı sermaye de etkin oldu. Bu arada sizin banka da dahil satışlar oldu. Yabancı sermayeye yönelik bazı eleştiriler, korkular var.
Dünyaya baktığınız zaman Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Avrupa’da bankalara baktığınız takdirde halka açık şirketlerin yüzde 50-60’ı yabancılarındır. Önemli olan senin kurumlarının zenginleşmesidir. Kurumlar ne kadar çok kârlı olursa devlet de oradan vergisini alır. Türkiye niye hâlâ bu durumda. Avrupa’ya bakın alt yapısını tamamlamış, insanların sosyal hakları tamamlanmış, işsizlik oranı az, herkes geçimini temin ediyor. Önemli olan bu. Paran yok büyüyemiyorsun. Adam 500 milyar dolar getirse kötü mü olur. Bana göre bu tartışma artık yersiz.
 
Bankanızı sattığınıza memnun musunuz?
Nasıl memnun olmayayım ki. Ticarette memnuniyet sattığınız fiyatla bugünkü fiyata baktığınız zaman anlaşılır. Şimdi niye sattık bankayı? Bankacılık öyle bir şey ki kazanıyorsun, büyümek mecburiyetindesin. Devamlı sermaye koyacaksın. Can dayanmaz. Sadece bankacılık yapıp orada büyüyeceksin, kazandığını içeriden çekmeyeceksin.
 
Denizbank satışından ciddi bir sermayeniz oldu. Finanstan da çıktınız. Bundan sonrası için stratejileriniz ne?
Zorlu Grubu olarak yatırımlarımıza devam ediyoruz. Tekstil, beyaz eşya ve elektronikte yatırımlarımız vardı. Finans sektöründen çıktıktan sonra dedik ki yepyeni bir sektöre girelim. Gayrimenkule girdik. Enerjide de büyüme kararı aldık. Bugün Türkiye’nin enerjiye büyük ihtiyacı var. Bugüne kadar neden enerjiye gitmediniz derseniz, sektörün devletin elinde olmasıydı. Yüzde 90 devletteydi. Devlet kar zarar hesabı yapmıyordu. Mesela elektrikte otomatik fiyatta geç kalınmıştır. Daha evvel olsaydı bu elektrik fiyatları daha gerçekçi olurdu. Bugünkü zam bu kadar yüksek olmazdı. Alıştıra alıştıra yapılırdı.
 
Enerjide neler yapacaksınız. Projeleriniz neler?
Rüzgar, kömür ve hidrolik konularında yatırım yapacağız. Dağıtımlardan da bazılarına gireceğiz. 2012 yılında 4000 megavat güce ulaşmak hedefimiz.
 
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Türkiye’nin stratejik sektörlerini belirleyen bir çalışma yapıyor.
Türkiye’nin sektörel bazda nasıl büyümesi gerektiğini belirlemesi, bir sanayi politikası olması lazım. Mesela otomobil. 10 yıl önce bu sektör sıkıntıdayken bugün ihracatı 20 milyar dolarlara çıkmış. Efendim bunun yüzde 80’i ithalat diye eleştiriliyor. Olsun kendini geliştirirsin, yan sanayi kurarsın. İstihdam yaratıyorsun. Montajla da başlayabilirsin. Bu zaman içerisinde olur. Biz Manisa’da beyaz eşya fabrikasını kurduğumuzda bir tek yan sanayi yoktu. Şimdi 15-20 yan sanayi kuruluşu var. İthalattan da çekinmemek lazım.
 
Tekstil konusunda bazı soru işaretleri var. Sizin tekstilde de önemli yatırımlarınız var. Bu sektöre yönelik bakış açısını doğru buluyor musunuz?
Tekstil emek yoğun bir sektör. Sanıldığı gibi bitti diye de bir şey yok. Geçen yıl 20 küsur milyar dolar ihracat yaptı bu sektör. Bu sektörü gözden çıkaramazsınız. Bizim grup olarak tekstilde ihracatımız 5’inci ay sonu itibariyle yüzde 20’nin üzerinde arttı. Türkiye’nin geçmişine baktığınız zaman tekstilin bir geçmişi var. Biz artık tekstilde alt yapıya sahibiz, her türlü birikimiyle çok iyi yerlere geldik. Biz Zorlu grubu olarak 2005 yılında ihracatımız yüzde 25 düştü. Ama farkı gördüler. Geri gelmeye başladılar, bizim kalitemizi anladılar.
 
Türkiye yıldız sektörlerden biri olarak kabul ettiği elektronikte ise hata yaptı, desteklemekte geç kaldı. Şimdi yeni çabalar var. İşe yarar mı?
Elektronikte hiçbir zaman fırsatlar kaçmaz. Ama tabiî ki biz LCD’deki camı yapmayı kaçırdık. Orada teknoloji olarak adamlar yatırımlarını amortismanını yaptı. 9’uncu jenerasyonlara geldiler. Bunu Türkiye kaçırdı. Şimdi ikinci dönem var. Malzemelerini yazılımlarını yaparak rekabetçi duruma gelebiliriz, geliriz de. Vestel zaten bu yatırımını başlattı. Bu sektörde Polonya hükümeti destekler verdi. Uzakdoğulu firmalar buraya gittiler. Şimdi onlar birer birer oradan kaçmak istiyor, arayışta. Mühendis bulamıyorlar, işçilik pahalı, adam bulamıyorlar, yavaş yavaş döneceklerdir. Ciddi bir fırsat var.
 
Destekleme nasıl olmalı?
Buradaki desteklemeler çok iyi belirlenmeli. Sadece Ar-Ge olmaz. Polonya bu ülkelerde büyük destekler verdi. 400 milyon euroluk yatırımın 200 milyon eurosuna teşvik verdi. Bunu biz kendimiz için istemiyoruz. Biz kendimizden veriyoruz zaten. Devlet, sanayici işbirliği yapmak mecburiyetindedir. Bu işbirliği yapılmazsa, ikisi birbirini sömürüyor görürse o zaman ileri gidemeyiz. Ben para kazandığımda en büyük ortağım devlet. Ben şirketlerimden para alamıyorum ama devlete vergimi düzenli ödüyorum. Ne olursa olsun ister yerli ister yabancı sermaye yeter ki yatırım yapsın. Biz bu kadar yatırım yaptık. 30 bin çalışanımız var. Buradan çıkacağım de hadi bakalım, çıkabiliyor musun? Sürekli yeni yatırım yapmak mecburiyetindesiniz.
 
Karayolları arazisine rekor fiyat ödediniz, davalar nedeniyle biraz başınız ağrıdı. Son karar sizin lehinize çıktı.
Dava açıldığında Ahmet Bey bu kadar para verdin korkmuyor musun dediler. Dedim ki niye korkacağım. Ülkemde yatırım yapıyorum ve ülkeme güveniyorum. Bu ülkeden kazandığım parayı bu ülkeye yatırmak istiyorum. Yani her işadamı korkarsa, benim ülkemde başıma şu iş gelirse ne olur diye düşünürse olmaz. Bu ülkenin sanayide olduğu gibi gayrimenkulde de çok şey yapması lazım. Şehirlerin güzelleşmesi lazım. Gelecek nesillere bizim bir kültür bırakmamız lazım. Biz ülkemize, adaletine, hukukuna güveniyoruz. Güvenmeye de devam edeceğiz. Ben ilk gün söyledim. Biz oraya kültür varlığı dikmek istiyoruz. Orası yeşil alanlarıyla, insanların uğrak yeri olacak bir merkez yaratmak istiyoruz. Bir taş yığını getirmek istemiyoruz.
 
Yani bir sorun çıkacağını düşünmüyorsunuz… Teklif verirken inceleme yapmış mıydınız? Bu gelişmeleri bekliyor muydunuz?
Ne sorun olsun. Orada bir yapılaşma var. Emsalleri var. Yasa var 93’de çıkmış. Herşey çıkmış. Biz başkalarından hariç bir şey yapmıyoruz. Ayrıca başkalarından farklı yapıyı yükseltmiyoruz. Orada 150 metre çıkan var, biz 106 metreden yukarı çıkmıyoruz. Zaten satış öncesinde devlet, Anıtlar Kurulu’ndan, belediyeden görüş almış. Kimseye niye dava açtın diyemeyiz. Ama adalet kararını verecektir. Biz burayı şeffaf bir şekilde özelleştirmeden aldık. 15 grup girdi. Hukuka baktığımızda başka türlü bir karar beklemiyoruz. Biz diyoruz ki ükemize güveniyoruz, hukuka güveniyoruz. Yatırımlarımı yapmaya devam ediyoruz.
 
Proje ne aşamada? Yarışma sonuçlandı mı? Davalar yüzünden gecikme yaşadınız mı?
Proje yarışması devam ediyor. Bir aylık bir gecikme oldu. Ama bunu geceyi gündüze ilave ederek, kapatacağız. Deva arazisinde yıkımlara başladık. İzmir’de bir konut projesi için izin aldık. Rezidans yapacağız. Bu tür yatırımları merkezi yerlerde yapmak istiyoruz. Şehirlerin güzelleşmesine bir katkı yapmak için bunu istiyoruz. Biz sanayide olduğu gibi gördüklerimiz ülkemizde uygulamak istiyoruz.
 
 
ORTAKLIĞA AÇIĞIZ GELENE GİT DEMEYİZ
 
Yeni ortaklıklar ya da şirket satışınız var mı?
Ortaklıklara açığız, gelene git demeyiz. Ama şu anda sadece beyazeşyada Whirpoll’la görüşmelerimiz sürüyor. Biz ortaklık yaparsak hem ülke, hem kurum, hem de iyi bir ortaklık sürecinin sonsuz olması gibi kurallara dikkat ediyoruz. Satış ise düşünmüyoruz. Sözkonusu değil.
 
PİSTE KOŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ
 
Zorlu için gelecek hayaliniz ne? Nasıl bir grup olacaksınız?
Bizim 55 senelik bir geçmişimiz var. 1970’lerden sonra sanayiye geçtik, bugün 30 bin kişiye istihdam yaratmış bir grubuz. Yıllardır ihracat şampiyonluğunu elimizde tuttuk. Hala 3 milyar dolar ihracat yapan bir grubuz. Bizim gibi 100 şirket olsa 300 milyar dolar ihracat olur. Yatırımlarımıza devam edeceğiz ama ben arkadaşlarıma şunu söylüyorum. Piste koşmaya devam edeceksin illa birinci olacağım diye değil. Ancak açık gerilerde değil, parmak ucu bile başarıdır. Herkes birinci olamaz. İlkelerimiz bu. Hedefimiz bu.
 
Rakamlarla Zorlu
* 54 şirket 30 bin çalışan var. 2007 ihracatı 3 milyar dolar.
*2007 cirosu 4.6 milyar dolar.
* 2008 hedefi 6 milyar dolar.
*2010 hedefi ise 10 milyar dolar.
 
Ahmet Nazif Zorlu kimdir?
Denizli’de ailesinin ürettiği çarşafları satarak başladığı ticareti, Bursa’da ağabeyiyle kurduğu tekstil fabrikası izledi. Çorlu’da perde fabrikası kurdu. 2004’te Fransa’da perde üreten Concord’u bünyesine kattı. 1990’dan sonra sıkıntıya giren Vestel’i alarak elektronik alanına girdi. Güney Afrika ve ABD’de yatırımlar yapan Zorlu, Forbes’ın 2007 Milyarderler Listesi’nde 1.8 milyar dolarlık servetiyle 557. sırada yer aldı.
 

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir