KOPYALAMA NEDÍR, NE DEGÍLDÍR? ÍNSANA DA SIRA GELECEK MÍ? Genle oynama eski zamanlardan beri insanlarIn arastIrma arzusunu perçinlemistir. Hayvanlar ve bitkiler için yapay dölleme ve en iyi olanI seçme bu amac için uygun bir malzeme idi. Bir türün bireyleri çiftlestirildikten sonra genlerini aktardIklarI yeni neslin olusan üyelerinden arzulanan karakterleri alanlarIn seçimi yeni organizmalar üretmenin bilinen en eski yoluydu. Zaten baska bir yol da uzun bir zaman mevcut degildi. 20. yüzyIlda kalItsal maddenin (DNA) kesfedilmesi ile baslayan moleküler biyolojideki devrim birçok yeniligi ve arastIrma alanInI da beraberinde getirdi. Daha önce insanIn hayal bile edemeyecegi kadar bir ilerleme kaydedildi. Dogrudan gene müdahale olanagI dogdu ve üstün özellikli ve arzulanan karakterleri içeren farklI organizmalarda birbirinin aynI bireyleri üretme imkanI belirdi. Basvurulan bu yolun adI klonlama idi. Klonlama her türde basarIya ulasmadI. Özellikle DNA eriskin bir hücreden alInIyorsa, klonlama olmuyordu. Sonra karsImIza kuzu Dolly cIktI. Her ne kadar diger kuzular gibi görünsede, o su ana kadar dogmus olanlarIn en niteliklisi ve en önemlisi oldu. Çünkü Dolly bir koç ve koyunun çiftlestirilmesinden meydana gelmedi. 6 yasIndaki bir koyundan alInan eriskin bir hücreden üretildi yani klonlandI. Böylece Dolly, yetiskin bir hayvanIn üreme hücreleri kullanIlmaksIzIn meydana getirilen ilk memeli oldu. Íki üreme hücresinin (yumurta ve sperm) döllenmesinden sonra meydana gelen yeni olusuma embriyo denir. Embriyo hem anneden hem de babadan gelen kalItsal özellikleri tasIyan DNA yI içinde barIndIrIr. Embriyo, büyüyüp gelismesiyle (mitoz ile hücre sayIsI artar) aynI zaman dilimi içerisinde de bir baskalasIm ve degisim sürecine girer. Bu esnada kalItIlan özellikler yeni bireyde kendini göstermeye baslar; Her farklI tipteki hücrede, bizim her bir özelligimizden sorumlu genlerin bazIlarI aktif hale geçerken bazIlarI da inaktif hale dönüstürülürler, yapIlarInda degil ama islevlerinde degisiklikler olur. Çiftlestirilen bireylerin kalItIm özelliklerini içeren ana bilgi bu bireylerin bir nevi bileskesi olacak sekilde fakat yeni dogacak olan yavru için tamamen degisik bir program olarak kodlanIr. Bu programlama sürecinde her bir hücrenin kaderi önceden, baskalasIm esnasInda belirlenir. Kas hücresi, sinir hücresinden, doku hücresi de diger farklI hücrelerden ayrIlIr. Çünkü baskalasIm esnasInda kas hücresi olmaya programlanmIs hücre de sadece o tür hücrelere ait özellikleri belirleyen genler aktif olacak, diger baska tür hücre tiplerine özgü olan genler ise kapatIlacaktIr. Her ne kadar bütün hücrelerdeki genetik bilgi aynI olsa da, islevsel olarak farklI olmalarInIn tek nedeni bu durum yani degisim ve baskalasIm esnasInda her hücrenin kendine özgü bir yol izleyecegi gerçegidir. Peki bu durum nasIl oluyor? Disi yumurtasInIn ilk baslangIçta üstlendigi görev oldukça önemli, hatta baskalasIm programInIn anahtarI onun elinde diyebiliriz. Yumurta ovari de üretildigi anda disi hücreleri tarafIndan önceden sentezlenmis proteinler yumurtanIn belli bazI bölgelerinde yogunluklarI birbirlerinden farklI olacak sekilde dagIlIm gösterirler: BazI proteinler yumurtanIn sadeceüst kIsImlarInda bulunurken, bazIlarIda asagI dogru yogunluklarI artacak sekilde bir dagIlIm gösterirler. Yumurta spermin giris noktasIna göre kendi ekseni etrafInda dönerek henüz diploid (2n) olmus zigotun hücre bölünmesini baslatIr. Döllenme sonrasI zigot bölünüp iki hücre olustugunda dikkat edilecek olunursa her iki hücredeki disi bireyden gelen proteinlerin tip ve yogunluk dagIlImlarI açIsIndan birbirlerinden tamamen farklI olduklarI görülecektir. Bu sekilde bölünme devam ettikçe her hücrenin ihtiva ettigi proteinler komsu hücre proteinlerinden tamamen farklI olacaktIr. Gerisi zaten çorap sökügü gibi geliyor ,bir atesleme oldu mu zincirleme bir reaksiyon baslIyor: Ílk baskalasImI baslatan bu proteinler her hücredeki farklI dagIlImlarIndan dolayI farklI genleri aktifliyorlar, bu genlerin ürünü olan bambaska proteinler sonuçta diger genleri çalIstIrIyor ve hücre komsu hücrelerin de uyartIlarIna göre degisim programInI tamamlIyor. Fazla degil bundan iki, üç yIl öncesine kadar bu programlamanIn geri dönüsü olmadIgInI düsünüyorlardI. Deneyler birbirini kovaladI. Sürüngenlerde baslatIldI sonrasInda memelilerle devam edildi. Sonuç hep aynI oldu. Eriskin (baskalasImInI tamamlamIs) herhangi bir hücrenin nükleusu alInIp daha önce nucleusu çIkartIlmIs bir disi yumurtasIna enjekte edilmesi sonucunda tam bir felaket yasanIyordu. DokularIn bile gelismedigi biçimsiz embriyolar meydana geliyordu. Ama nucleus henüz zigot sekiz hücre seviyesinde iken alInIp (baskalasImIn basInda iken), disi yumurtasIna bIrakIldIgInda, zigot normal seyrinde gelisim ve degisim gösteriyordu. Bu sonuçlar baskalasIma ugrayan bir hücrenin DNA sInIn tekrar eski haline dönemiyecegi gerçegini ortaya çIkarmIsken, Ískoç bilimadamlarI bütün dünyayI sarsan bir mucize ile ortaya çIkIyor ve tamamen baskalasIm geçirmis yetiskin bir koyundan aldIklarI hücre ile aynI genetik özelliklerini tasIyan bir kuzu meydana getirdiklerini söylüyorlardI. KIsaca bir koyun karbon kagIdI koymusçasIna kopyalanIyor, aynI genetik özellikler kopyasInda da korunuyordu. AynI sey insanda da denense, vücudumuzdan alInacak bir hücre ile benzerlerimizin klonlanmasI içten bile degil. Dolly’nin varlIgI bu yönde insanlarI hem umutlandIrdI hem de telaslandIrdI. Kopyalama çalIsmalarInIn insanda denenmesinin olasI sonuçlarI hakkInda çojk degisik spekülasyonlarIn yapIldIgI bir gerçek. Dolly’nin mimarlarI Ískoç bilimadamlarInIn insan kopyalanmasInIn olabilirligi hakkInda süpheleri yok degil. Bu süpheleri gidermek için ise deneysel altyapI çalIsmalarIna baslamalarI su an için imkansIz. Bu tür deneyler Íngiltere’de yasaklanmIs durumda. Ama diger ülkelerdeki bilimadamlarIna böyle bir kIsItlama getirilmedi henüz. Amerika’ da bile baskan Clinton, Dolly’nin hemen ardIndan bir yasaklama getirmek yerine bu tür deneyler gerçeklestirdigi bilinen enstitü ve kliniklere programlarInI gözden geçirmeleri çagrIsInda bulundu. Ama sonra kopyalamanIn insan üzerinde denenmesinin etik olmadIgI yolundaki kamuoyundan gelen tepki ve baskIlara fazla dayanamadI. Bu konudaki çalIsmalarIn su an için Amerika ve belli bazI ülkelerde dondurulmasInI öngeren bir anlasma imzalanmIs durumda. Yinede bilim dünyasI tam olarak ikiye ayrIlmIs durumda. Ínsan klonlamanIn birçok yarar getirecegine inananlar oldugu gibi inanmayanlar da var. Ískoç bilimadamlarI hayvanlar üzerinde gerçeklestirilen deneylerin amacInIn verimi en yüksek, eti ve sütü bol hayvanlar yetistirmek oldugunu belirtiyorlar. Kopyalama da bunu saglayabilecek en iyi, en basit metod. Akla oldukça mantIklI geliyor. YararlI oldugunu düsünen diger bir kIsIm bilimadamI da dikkatleri organ ve doku nakillerinde asIlacak zorluklara çekiyorlar. Hasta olan bir çoçuk veya yetiskinden alacagInIz bir hücre ile onun zarar görmüs doku ve organlarInI onaracak saglIklI ve kalIcI embriyonik hücre kültürleri meydana getirmeniz bu sayede pekala da mümkün. Eger bu basarIlIrsa, tIp dünyasInda zaten bir çIgIr açIlacaktIr. Çünkü nakillerde sIkça karsIlasIlan doku ve hücre uyusmazlIgI problemleri kesin olarak ortadan kalkIcaktIr. Ínsana ve yaratIlIsIna dair bu tür müdahalelerin bize getirecegi yararlarI simdiden degerlendirmek, genis ufuklarI ve çok güzel olanaklarI gözardI etmemektir. Diger taraftan bilimsel arastIrmalarda özgürlügün sInIrsIz olamayacagInI düsünenlerde yadsInamayacak kadar fazla. ÇagImIzda insanIn gelecegini belirleyecek üç yüksek teknolojiden bahsediliyor; Birincisi bilindigi gibi nükleer teknoloji, ikincisi bilisim teknolojisi, üçüncüsü de yeni olusumlarI doguran biyoteknoloji. Nükleer teknolojiyi elinde bulunduran ülkelerin nasIl bir süper güç statüsüne kavustugunu herkes bilmektedir. Teknolojiyi gelistirmekte ki amaç baslangIçta neydi bilinmez ama simdiki kullanIm perspektivine baktIgInIzda insanlIgIn yararIna ve iyiligine olma sInIrI asIlmIs gibi gözüküyor. AynI durumun gen teknolojisinde de yasanmamasI için hiç bir sebep yok. Diger taraftan bilimin çok hIzlI gelismesine ragmen toplumun bu hIza ayak uyduramamasI gerçegi var. Bu durumu özellikle vurgulayanlarIn öne sürdügü gerekçe bu sartlarda klonlamanIn yeni etik problemlere yol açacagI veya dogaya karsI oldugu. KIsaca, "henüz insanlIk bu tür arastIrmalara hazIr degil" görüsünü öne sürüyorlar. KlonlamanIn, derin dinsel tartIsmalarda yaratIlIs degerlerine, derin felsefi tartIsmalarda ise insani degerlere saldIrI amacI tasIdIgI savunuluyor. Genel olarak biyoetigin temel çIkIs noktalarI "zarar vermeme, yararlIlIk, adaletlilik ve özerklige saygI" ilkeleridir. Bu yönüyle bakIldIgInda bilinçli ve bilimsel düsünen insanIn sorumlulugunu yerine getirmesi gerekiyor. Sonuç olarak, yöntemin bize bilimsel olarak kazandIracaklarInIn, insana uygulanma olasIlIgInIn ne derece etik olup olmadIgI tartIsmalarI ile gölgelenmesine izin vermemek gerekiyor. Öte yandan, uygulamanIn insan üzerinde gerçeklestirilmesine iliskin karar verilmeden önce çok iyi düsünülmesi geregi tüm açIklIgIyla önümüzde durmaktadIr. Gen teknolojisi ile ugrasanlar bilimsel arastIrmalarIn neticelerini kamuoyuna yansItmalIdIrlar. Çünkü getirecekleri sonuçlardan direk olarak onlar sorumlu olacaklardIr. Bu yüzden hedefleri tedaviye yönelik ve insanlIgIn yararIna olmalI, prensipte de insan üzerindeki arastIrmalarInIn sInIrInI çizmelidirler. Okyay KIlInç Bogaziçi Üniversitesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü ArastIrma Görevlisi