BÍR KÍTABIN ANLATTIKLARI "YESARÍ ASIM ARSOY’ÜN HAYATI ve ESERLERÍ" Yazan : Dr. Írfan DOGRUSÖZ Büyük bestekar, degerli insan yesari AsIm Arsoy’un ebediyyete göçüsünden sonra ögrencisi sadIk dostu evladI maneviyyesi Dr. Bülent Gündem ve degerli müzisyen arkadaslarI; Osman Nuri Özpekel, Ísmail HakkI Özkan ve Fatih Sal beraberce çalIsarak rahmetli bestekarI anlatan, bilinen bilinmeyen eserlerinin notalarInI içeren bir kitap ortaya koymuslardI. Bu güzel kitabIn bir diger özelligi de bir çok degerli müzisyen ve yazarIn "üstadIn" özelliklerini, hayat felsefesini anlatan yazIlarI havi olmasIydI. YalnIz müzikseverlerin degil herkesin bir seyler kapacagI, ögrenecegi bir kitap olusmustu. Kendisini tanImak, sohbetlerinde bulunmak, serefine nail oldugum Bestekar Yesari AsIm Arsoy’u bu kitaptan aldIgIm sözleri, hikayeleri ve sahsi anIlarImla anlatmak istiyorum. Onu ilk defa Malkara da ilkokuldayken merhum sevgili hocam Ali Gürvit’in Ístanbul’dan getirdigi plaktan tanImIstIm. Müzik sevgimi bilen hocam, beni evine götürmüs, kurulan gramofonda tekrar tekrar çalmIs ve ben sarkIyI ögrenmistim. "Ümitlerim hep kIrIldI, yarim artIk gelmeyecek" Dinleyiste degerli sanatkar Müzeyyen Senar’In sesi ayrI bir zevkti... YIllar geçti... Bir 30 yIl kadar sonra, ihtisas için gittigim Amerika’da New York’ta bir kafeteryada otururken bir ses geldi kulagIma. "Ümitlerim hep kIrIldI yarim artIk gelmeyecek" AynI ses, hayal degildi. Otomatik plak salIcI mahine sarkIyI söylüyordu. Bir Rum lokantasInda oldugumu anladIm. Sonra kitaptan ögrendim; ŞarkI Yunanistan’da da çok sevilmis. 38 bin adet satmIs, sInIrlarI asmIstI. Yesari AsIm Bey Kolombiya plak sirketinde Jak Blumenthal de yaptIgI anlasmayla Besteci, sanatçI, müsavir olarak 1963 yIlIna kadar çalIsmIstI. Kendisi güzel sesi ve degisik uslübuyla bir çok plak doldurmustur. "Ömrümce o saf askInI kalbimde yasatsam" sarkIsI kaydIndan yIllar sonra radyo da bir defa çalInInca, birden meshur olmustu. ÜstadIn kendi sesinden... EsasInda çok güzel bir sese ve uslüba sahip olmasIna ragmen, kendisinin "Bestekar" olarak tanInmasInI isterdi. Ben Ístanbul radyosuna 1950 yIlInda ses sanatçIsI olarak girdimdi. Hocam rahmetli Laika Karabey’in yönettigi koro da solo sarkIlarImI dinleyen radyo yayIn sefi bestekar, kemani Cevdet Çagla bir canlI yayIn sonunda stüdyoya gelmis "programIna gelemeyecek bir sanatçInIn yerine haftaya radyoda solo programImIz var" demis ve eklemisti "Yesari AsIm Arsoy’dan da sarkIlar koy" bir bakIma etkilendigim o üsluba radyoda yer vermek istemisti... yayIncIlIk niyetiyle belkide... O zaman ve simdi de böyle bir telkinden ve yoldan pek sikayetçi olmamIsImdIr. Kendi tarzImIzI kabiliyetimizce bulmak niyetiyle uzun yIllar sarkIlarImIzI söyledik. Müzeyyenlerin, Münirlerin yolunda olanlar da öyle yaptIlar. Şimdi kitaptan bölümlere geçelim; TanInmIs oldugunu söyleyenlere "Meshur olmaktan ziyade sanatkarIm söhret afettir, hele haksIz söhretlere" "Şöhreti kazibe" yani yalancI söhret derdi. Birisi kendisini fazla överse "Aman efendim sen çIk aradan, kalsIn yaradan" der ve "Deliden, divaneden bile beklenmeyen bir sey çIkabilir" diye eklerdi. "Kimseye tan etme ey dost ! irfanIm ? Bir nice divane sIgmaz söz gelir divaneden" (Tan=yerme, Divane=deli, Divan=büyük siir, Írfan=bilgi, kültür) "Ehli hünerin kadrini bilmekte hünerdir" der ve eklerdi "Marifet iltifata tabiidir-müsterisiz meta zayidir" Eserlerini ögenlere cevabI su; "TarzI selefe tekaddüm ettim - Bir baska lisan tekellüm ettim" (Selef=önce gelenler, tekaddüm=geçmis, Tekellüm=söyleme) Musiki kabiliyetinin aileden mi geldigi sorulunca; "Cevheri ehli kemalin nesetinden bellidir. Nesre baslar nurunu vakti seherde afitab" derdi. (kemal=olgunluk, Neset=yetisme çIkIs, Afitab=Günes) kimseyi kIrmak istemeyen Hoca’nIn sözleri ilginç, "Bir kere dokunsan teline sazI derunun bin türlü nüvazisle düzelmez bozulunca" (Nüvazis=oksama) Birisi affedersiniz kusura bakmayIn dese, AsIm beyin cevabI söyle olurdu; "Ben kendi kusurlarImI bitirdigim zaman sizin kusurlarInIza bakarIm" "Söz bilirsen söz söyle, sözünden hisse kapsInlar. Söz bilmezsen, suhüt eyle, seni de adam sansInlar" "Her bildigini söyleme, her söyledigini bil" Çok imkanI olmasIna ragmen, sanatInI hiçbir zaman maddi kazançlar için kullanmamIs titiz müzisyen bestekar AsIm Bey 1954 yIlInda hoca olarak görev yaptIgI Ístanbul radyosunda bir konser hazIrlIgI yapmIs, tekrar eden provalara ragmen herhalde tatmin olmadIgI için, yayIna girmemisti. Şimdi radyolarda yapIldIgI gibi "Bir prova yap kayda gir" seklindeki tatbikata musikisindeki hassasiyeti ile karsIydI her halde çalIstIrdIgI baska bir gruptan sesler gelmis; "AsIm Bey isi yokusa sürüyor" diye üstadIn cevabI söyle olmus "HayIr, hayIr musiki yokus, musiki yokus." Bir defasInda bizim hanemizi Yesilköy’de sereflendirdiginde degerli sanatkar udi Osman Nuri Özpekel’le beraber yaylI tanburla çalIp söyledigim bir hüzzam sarkIsInI icrasIna "Gül üstüne gül koklayanIn askIna düsme" ? güzel sözüyle iltifatta bulunduysa da "Bir çapkIn elinde oyuncak oldum" usak sarkIsInIn meyan kIsmInda kendisini bir türlü tatmin edememistik. Bizim Atihahdeki apartIman kiracImIz dostlara geldiginde, IsIklarI da söndürecek udla çalIp söyleyisinden rahmetli babam ne kadar çok etkilenmisti. Onun Tasavvufi düsüncelerini o güzel ses tonu ve natIkasIyla dinleyen babam, o geceden sonra, müslümanlIgIn bütün vecibelerini yerine getirmeye baslamIs ne yazIkki sonralarI bizi kederlere atan haksIz talihsiz bir kursunla hayatInI kaybetmisti. Bütün bunlarI isiten üstad sehzadebasInda rastlandIgInda kulagIma egilip söyle demisti teselli için; "kendisi cennetlik oldu, bekli bana da cennetin kapIsInI araladI." Bir defasInda da aynI kiracIlarImIzIn IsrarInI kIramamIs ders vermesini istedikleri ailenin evine gitmisler genç kIzIn sesini dinlemis, sonra konular degisip evlenmeye gelince münasip bir sekilde "Siz evlenin kIzIm" demisti de bizim aracI kiracIlarI bir acaip olmuslardI... Ders verdigi ögrencilerin kabiliyetli olanlarIna zaman tahdidi koymaz dersi uzatIr. "Yürük at yemini arttIrIr..." der ve eklerdi "Bin ceht etken bir murade olmaz mukarrer’den ziyade" (Murad=istek, Mukarrer=kararlastIrIlmIs) "KapImIzdan içeri egri odun girmez" diyen üstadIn zamanIn radyo müdürü Prof.Dr. Nevzat AtlIg’In anlattIgIna göre; stajyerlere ders vermekten vazgeçip ayrIldIktan sonra tahakkuk eden ücretini haketmedigi zannIyla geri iade etmek isteyisi ne kadar ilginç bir olay der. Sözü su; "Küçük menfaatler insanlarI haysiyetsiz eder" kanaatkarlIk duygunun Rumeliden getirdigi sözle anlatIrdI; "Ne olacak sen yedin güllaç, ben yedim bulamaç ertesi sabah kalktIk sende aç bende aç kadercilik ve iradei külliye" felsefesini hayatlarImIzI TanrIm tayin ettigi degismeyen bir yol ve sonuç oldugu inancInI zaman zaman dile getirmistir. Meshur Huzeyim sarkIsInI bir sabah namazIndan sonra besteledigini söylemistir. "Eger Allah istemezse ! çIkmam meyhaneden dercesine bir teslimiyet" Farig olmam mesrebi rindaneden Yüz çevirmem nafile peymaneden Bezmedikçe haleti mestaneden SIkmam Allah etmesin meyhaneden BeyazIt BakIrcIlardaki köskünde yapIlan müzik toplantIlarIna rahmetli Hocam Ekrem Karadeniz ile hatIrladIgIm Heccav, sair tarihçi Íbnül Emin Mahmut Kemal Bey’in bu sarkIya yaptIgI benzetmeyi veya karsIlIgI esprisiyle kaydedelim : "Mail olmam mesrebi rindaneye Sürmem el asla yed-i peymaneye Ragbet etmem haleti mestaneye Girmem Allah etmesin meyhaneye Benim de "Íradeyi külliye" duygusuyla ilgili üstadla bir hatIram var. Kendisini Atatürk kültür Merkezindeki konserde solo programIma davet etmistim. Geldi dinledi. Konser sonunda beraber olduk. Genellikle nazik dinleyicilerimiz "iyi oldu güzel derler tebrik ederler" Fakat hoca öyle yapmadI, bana dedi ki "sen simdi sana onu verene tesekkür etmek için gidip iki rekat namaz kIlacaksIn" ÍltifatI "iradei külliyeydi. O gün yolumuz bogazda "Yeniköy’e düsmüstü" Rahmetli üstada biraz cüretkarca sormustum. "Yeniköyde bir kIz gördüm adI sarI zambakmIs" "AskIm Yeniköy sahili deryasInI sardI" yani buralarda bir sarIsIn ilhan kaynasImI vardI ? "Muheyyel, muhayyel" demisti. yani "Hayali, hayali" Kitaptan aldIgIm bir hikayede irade-i cüziye ye uygun olabilir. TanrImIn bize verdigi aklIn hareket, karar verme iradesi yetkisi iradesi... Rahmetli HocanIn anlattIgI hikaye söyle; ÍmanlI, inançlI bektasi "dua ederim nasIl olsa Allah verir" deyip isi gücü bIrakIp evine çekilmis. Bir gün iki gün hiçbir sey olmuyor. Ne gelen var ne giden. BakmIs olmayacak, evden çIkmIs, mezarlIgIn yanIndan geçerken bir cenazenin gömüldügünü görmüs, saklanmIs. Cenaze sahibi IskatçIlara para dagItIyormus. Tam o sIrada bizimkinin öksürügü tutmus, bu defa cenaze sahibi onuda görmüs ve ona da para vermis. Bunun üzerine bektasi ellerini açmIs ve "Hey Rabbim verirsin verirsin ama, hiç olmazsa bir öhüücük istersin" Yesari AsIm Arsoy çok muhtesem filozof bir büyük insandI. Büyük bir bestekar ve insan-I kamil... Heybeli Ada Belediyesinin kadIrsiran hareketi üstadIn Abidevi büstü adanIn güzel mehtabInda aynI bir mana kazandIrIyor olmalI. Meshur SultanI yegah sarkIsInda "Biz Heybelide her gece mehtaba çIkardIk SandallarImIz nesle dolar zevke kalardIk Saz seslerinin sahile ahsettigi demler EtrafI bütün sarkI gazellerle yakardIk." Bir müddettir yasadIgIm Amerika da izledigim önemli bir husus var, degerli okuyucular; "Yasarken hak edenleri, bir sey bIrakanlarI taltif etmek" Göçenleri de en küçügünden en büyügüne müzelerle, anIlarla yasatmak. Gelecek nesillere tesvik edici örnekler sunmak. Heybeli adadaki büstü, bahse konu olan kitabI ve Dr. Bülent Gündem’in kurdugu "Yesari AsIm Arsoy’u yasatma dernegi "Darül ÍlhamI" bu duygularla saygIyla tahdin duygularIyla anIyorum. Dr. Bülent Gündem, Osman Nuri Özpekel, Ísmail HakkI Özkan, Fatih Solgar’a bu güzel kitap için sonsuz tesekkürler. Hiç bir bestekar için bu kadar teferruatlI güzel bir kitap yazIlmamIs oldugunu biliyoruz keske yazIlsaydI diyoruz. YazImIzI rahmetli BestekarIn sIk sIk söyledigi bir kItayla bitirelim. "YadInda mI dogdugun zamanlar ? Sen aglar iken gülerdi alem. Bir öyle ömür geçirki olsun, Mevtin sana hande halka matem." (Mevtin=ölümün, Hande=gülme) Onu daima yüce TanrI’dan rahmet dileyerek özlem, matem, saygI ve sevgi dolu duygularla anacagIz. Dr. Írfan DOGRUSÖZ 6.10.1996 AMERÍKA