DEMOKRATIK TOPLUMSAL KURUMLAR

Bu kitapta birer birer sergilenecegi uzere Turk Devrimi bu anlayis ve ilkeler uzerinde devleti, aile kurumunu, egitim kurumunu, ekonomi kurumunu ve ustun degerler alanini demokratiklestiren bir devrimdir. Bunu da tutarlilik, durustluk ve ictenlikle yapmayi basarabildigi icin, bir uygarlik projesi degerindedir.

A) Devletin demokratiklesmesi alaninda yapilan sunlar olmustur: laiklik ilkesinin devlete temel yapilmasi ve ulusal egemenligin geregi olmak uzere saltanatin ve halifeligin kaldirilmasi, ulus ve yurt kavramlarinin demokratik icerikli tanima kavusturulmasi, hukuk devleti ilkesinin kurumlastirilmasi, insanlarin uyruk olmaktan kurtarilip, dil, din, mezhep, irk ve cinsiyet ayirimi gozetmeksizin devleti kuran ve egemenligin asil sahibi olan esit yurttas konumuna yukseltilmesi; uluslararasi iliskilerde bagimsizligi kisitlayici her turlu bagin sokulup atilmasi, baska uluslarla haklara karsilikli saygi uzerine kurulu uygar iliskiler gelistirilmesi.

B) Cumhuriyetin getirdigi aile kurumu, kadinin butun degerlerin asil yaraticisi oldugunu temel alan ilkeler uzerine kurulmustur. Demokratiklesme icin laiklesmanin vazgecilmez oldugunun bilinci icinde, tum yasalar gibi aile kurumunu duzenleyen yasa da dinsel kaynaktan bagimsizlastirilmis ve Turk Medeni yasasi kabul edilmistir; aile icinde kari ile koca, erkek cocukla kiz cocuk esit haklara sahip kilinmistir; kadin da kocasina karsi bosanma davasi acmak hakkina kavusmustur; aile disinda da kadin, esit yurttas konumunun gerektirdigi tum haklara sahip kilinmis, ozellikle toplum yasaminda her meslege girme hakki cagdas devletin guvencesi altinda gerceklesmistir. Kadinin calisma yasaminda esitlik usere yerini, payini ve sayginligini elde etmesi olcusunde aile icinde de saygin bir yer tutabilecegi, aile kurumunun ancak bu yolla gercek anlaminda saglamlasabilecegi kavrayisi, Cumhuriyet'in uygar insanliga ornek yonlerinden biridir. Kiz cocugu olmanin bir eksikligi oldugu yolundaki cagdisi anlayisin ortadan kaldirilmasi, kadinin da her meslegin en unluleri, dahileri arasina girememesi icin hicbir gecerli neden bulunmadiginin temel alinmasi, aile kurumundaki bu demokratiklesmenin ozunu olusturmustur. Turkiye Cumhuiryeti bu alanda Isvicre gibi Bati Avrupa toplumlarina bile onculuk etmistir.

C) Turk Devrimi, insanligin tanik oldugu tek basarili egitim ve kultur devrimi oldu. Bu basarisinin nedeni, "demokratik egitim"i amaclamasi ve bunun gereklerini de tutarli ve etkin bicimde yerine getirmesidir. Demokratik egitimin zorunlu geregi egitimde laikliktir. Bu saglanmadikca ne egitimin icerigini bilimsel ve demokratik kilmaya, ne de egitimde firsat esitligi saglamaya olanak vardir. Laik olmayan egitim duzeninde her seyden once ulusun en onemli yarisini olusturan kadin nufusun egitimden, bilimden, demokratik kulturden pay almasina olanak bulunamaz. Ote yandan ancak laik egitim, Ataturk'un belirttigi gibi "ulusal kulturu uygar ilkelerle ve ozgur dusuncelerle donatip guclendirebilir; korkutma temeline dayali bir ahlakin ne bir erdem, ne de guvenilebilir bir ahlak olamayacagini ancak laik egitim kavrayabilir."

Cumhuriyetin getirdigi bu demokratik egitim kurumu sayesinde, 1930'larda Nazi Almanyasindan kacan cok sayida bilim adamlari da Ataturk Turkiye'sine gelerek cagdas Turk universitesinin ve biliminin olusmasina cok degerli katkilarda bulundular.

Laik devlet ve laik egitim, Turk egitiminin dilini de ulusal dil yapmayi, boylece Turkcenin, Arapca, Farsca ve baska yabanci dillerin boyundurugundan kurtulmasini saglamistir. Boylece bir bilim, sanat ve teknoloji dili duzeyine ulasabilen Turk dili, ulusal birligin ve toplumsal dayanismanin da basta gelen saglam dayanaklarindan birisi olabilmistir.

D) Turk Devriminin ekonomi kurumuna getirdigi icerik, Ataturk'un deyimiyle "demokrasinin belirgin niteliklerine" dayali oldugu halde, 2. Dunya Savasindan, ozellikle de 1950'den sonra pek az animsatilmak istenmistir. Cunku dunya o gunden beri biri kapitalizmi, oburu de marksizmi kendi bencil cikarlarina kilif yapan iki super gucun yarattigi, nukleer dehset uzerine kurulu soguk savas ortaminda iki kampa bolunmus, kapitalizm de, marksizm de birer dogma, yani elestiri kabul etmez inanc gibi insanliga dayatilmistir. Turk Devrimi ise "devletcilik" olarak adlandirdigi kendi ekonomik duzen anlayisini, hem kapitalizmin hem de marksizm ya da sosyalizmin demokrasinin temel olcutleri acisindan ozgur dusunceli ve tutarli elestirisi uzerine kurmustur. Her iki duzenin birer "dus-kurgu"ya (fiction) dayali oldugunu, kapitalizmin "yalniz basina yasayan birey", marksizmin ise "nireylerden soyutlanmis devlet" dus-kurgusuna dayali oldugunu gozler onune koymus, tek gercegin ise "toplu halde yasamak zorunda olan bireysel insan" oldugunu vurgulamistir. Iste bu toplu halde yasamak zorunlugunda olan bireysel insanin hem kendi bireysel kisiligini ilgilendiren cikarlarini, hem de toplu halde yasamaktan kaynaklanan toplumsal yararlarini bir arada gerceklestirebilecek bir ekonomi anlayisi ortaya koymakla ve kisa omru icinde bunun cok basarili uygulamasini yapmakla uygar insanliga yine gorkemli bir ornek vermistir. Bu ekonomi anlayisi bir yandan, hem kapitalizmin hem de marksizmin 19. yuzyilin "mutlak yasa" yanilgisina dustugunu vurgulamis, kendisi ise bilimin "goreli dusunme" ilkesini temel almistir. Bu tutum, demokrasiye de cok degerli bir katkidir; cunku cagdas bilim ve teknolojinin nasil kullanilmasi gerektigi sorunuyla yakindan iliskilidir. Ote yandan demokrasinin ekonomik gereklerini goz ardi etmemekle demokratik duzene cok degerli bir katkidir. Nitekim Turkiye 1950 yilinda oy yoluyla, tam bir baris icinde iktidar degisimini gerceklestirebildiyse, bunda Ataturk'un ekonomik duzen gorusunun, henuz cok kisa bir sure uygulanabilmis olmasina karsin toplumsal adalet, firsat esitligi, emek harcayanlarin gonenci gibi toplumsal barisin temel gereklerini yerine getirecek nitelikte olmasinin cok buyuk payi vardir. 1950'den bu yana secim yoluyla iktidar degisimini 1950'deki kadar baris icinde yapamamis olmamizda ve demokrasimizi uc kez silahli guclerimizin mudahale etmesine yol acacak olcude yolundan saptirmis olmamizda, 1950'den beri ilenegelen kapitalizme dayali ekonomik politikanin hic payi olmadigini soyleyebilir miyiz?

Ataturkcu ekonomi politikasi ayrica tum az gelismis ulkelere hem somurulmekten kurtulmanin hem de "tam bagimsizligin" altin anahtarini da saglayacak degerdedir. Kitabimizin ilgili bolumunde gorulecegi gibi, %0 enflasyonla %5 buyume hizi gerceklestirebilen ve Turk ekonomisinin disa bagimliligini kisa zamanda onemli olcude azaltabilen bir ekonomi duzenidir.

E) Turk Devrimi, yazi, dil, takvim, giyim, sanat gibi ustun degerler alanini da demokratiklestiren bir devrimdir. Turk dili yabanci diller boyundurugundan kurtarilarak bir bilim, sanat ve teknoloji dili olma olanagina kavusturulmus, boylece ulusal birligimizin saglam harci olmustur. Yeni Turk yazisi Turkce'yi dogru yazip dogru okumayi ve boylece okur-yazarligin, dolayisiyla aydinligin hizla artmasini saglamistir. Ayrica bu yazi, uluslararasi iliskilerde uygar dunyayla iliskilerimizi ve uygar insanlik ailesinin saygin bir uyesi olmamizi cok kolaylastirmistir. Takvim ve olcum birimlerinin de uluslararasinda kullanilan birimlere donusturulmesi ayni etkiyi yapmis, ekonomik gelismemizin onundeki yerellik engellerinin asilmasini olanakli kilmistir. Sapka ve giyim devrimleri de, guzel sanatlar alanindaki devrimler de, biryandan uluslararasi uygar insanligin giyim kusamini alarak, guzel sanatlar alanindaki basarilarina katilmamizi olanakli kilarak bu uygar insanligin bir parcasi olmamizi saglamis, ama oteyandan da Turk erkegine "sapka giyemezsin!", Turk kadinina "Sacinin telini, yaa da elini, kolunu, gozunu gosteremezsin!", Turk insanina "Tiyatro yapamazsin; muzik, resim, heykel, gunahtir..." diyen, Arapcayi ve Arap yazisini kutsalmis gibi gosteren zorba ve orta-cagcil kafa yapisini yikmayi olanakli kilmistir. Turk halkinin kafasini, yazida, dilde, bez parcasinda, resimde, yontuda...buyulu bir etki olabilirmis diyen ilkel anlayistan kurtarip ozgurlestirmistir.