BALKANLARDA BAĞIMSIZLIK SESLERİ VE KAMBER

Katalonya'nın 1 Ekim'de düzenlediği Bağımsızlık Referandumu, Balkanlar'daki etnik grupların bağımsızlık hayallerini yeniden canlandırdı.
Şimdi Güney Sırbistan'daki etnik Arnavutlardan, Sırp Cumhuriyeti Sırplarına kadar bölgesel liderler;
Yasaklı Katalonya referandumunun ardından "Neden aynı şeyi yapmıyoruz?" sorusunu soruyorlar...
Katalonya başarılı olursa, Balkan haritalarının yeniden ve potansiyel olarak acılı bir şekilde çizilmesine yönelik hareketlerin ortaya çıkacağı düşünülüyor.
 
*
Üstelik bölgesel liderler, ABD eski Başkanı G.W.Bush'un, "Bağımsızlık bildirgeleri, iç yasaları ihlal edebilir. Ancak bu uluslararası hukukun ihlal edildiği anlamına gelmez" beyanını dayanak yapan,
17 Şubat 2008'de Kosova Meclisi'nde okunan bağımsızlık bildirgesi ardından,
Sırbistan'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Kosova Cumhuriyeti'nin tanınması durumuyla, şimdi iyice  cesaretlenmişlerdir.
Giderek "Kosova bir referandum olmadan nasıl ayrılmayı başardı ya da 22 AB üyesinin nasıl AB siyasetinin temelini oluşturan Avrupa yasalarını ihlal eden ayrılığı yasallaştırdığına" ilişkin sorular soruluyor...
 
*
Milliyetçi şiddetin 1990'larda çok fazla insanın hayatına mâlolduğu bu bölgede, yeniden alevlenen bağımsızlık düşünceleri potansiyel ciddi tehlikelere işaret sayılıyor...  
Nitekim Katalonya'daki çalkantılı durumdan sonra Sırbistan Cumhuriyeti yine Kosova ile ilgili olarak uluslararası topluluğu çifte standartlar oluşturmakla suçluyor.
Çünkü Sırbistan'ın bölgesel anlaşmazlıklar, uluslararası tanınırlık ya da bağımsızlık konusunda herhangi bir sorun söz konusu olduğunda tartışmaya getirdiği ilk konu Kosova'dır...
 
*
Bu noktada Rusya Federasyonu da,"Kosova'da Arnavutlara tanınan haklar, neden Kırım'daki Rus, Ukraynalı ve Kırım Tatarlarına tanınmıyor" argümanıyla Kosova'yı tanımıyor.
ABD, AB ve NATO ise Kosova'nın bağımsızlığını "özel bir dava" olarak kabul ediyor...
 
*
Aslında Katalonya'nın Bağımsızlık Referandumu arka planda Ukrayna sorununu yeniden harlıyor. 
Ukrayna'daki sorun iktidar ya da muhalefetin dinamik güçlerle birlikte ülkenin gelecekteki yönünü belirleme mücadelesi olarak gelişmişti.
Orada Batı yanlısı halk demokrasi istiyor, Rus yanlıları ise  Rusya Federasyonuna bağlılık talep ediyordu...
 
*
Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinin ardından Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri bağımsızlık ilan ettiler.
Çatışmaların ve barış müzakerelerinin tarafı olduklarını bildirdiler.
Müzakerelerde eşit haklar, adil seçimler, Rusya -Belarus ve Kazakistan'ın kurduğu  Gümrük Birliğine entegrasyon talep ediyor;
Taleplerin yerine getirilmesi halinde barışı destekleyeceklerini, ortak ekonomik ve kültürel alanı korumak için çaba harcayacaklarını  söylüyorlardı...
Öte tarafta Moldova'nın en doğusunda, Dinyester ırmağı ile Ukrayna sınırı arasında uzanan, incecik bir alanda bağımsızlığı hiç bir devletin tanınmadığı bir ülke olan Transdinyester Cumhuriyeti de,
Resmi dil Romence'yi konuşmak istememeleri nedeniyle Moldovyalılar da Rusya'ya bağlanmak talebinde bulunuyordu...
 
*
Bu noktada Rusya, hâlâ "Batı uygulamalarının sonuçlarını öngöremeyecek şekilde siyasi öngörü ve ölçme duyusunu kaybetti ve biz geri adım atamayacak eşiğe geldik" tezindedir.
Uluslararası hukukta oluşan çifte standarda işaretle, uluslararası hukukun ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statüye kavuşturulmasını istiyor...
 
*
ABD ve AB ise Kosova'nın bağımsızlığını Katalan senaryosundan tamamen farklı olduğunu savunmaktadır..
Buna göre Kosova, diğer vakalardan farklı olarak tarihsel, yasal ve gerçek niteliklere sahiptir.
Bu nitelikleriyle Kosova  benzersiz bir durumu ifade etmekte ve diğer durumlar karşısında eşsiz olmaktadır.
 
*
Kosova, artık var olmayan eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin bir parçasıydı.
Varlığı boyunca bir anayasa da dahil olmak üzere diğer federal birimler ile aynı devlet özelliklerine sahipti.
Anayasa'nın koruduğu iyi tanımlanmış sınırları vardı ve federal birliklerin, mesela Kosova parlamentosu'nun onayı olmadan değiştirilemiyordu.
Eski Yugoslavya'nın dağılması; Sırbistan'ın Kosova'nın federal statüsünü 1989'da polis zoru ve askeri gücü yoluyla yasadışı olarak kaldırmasıyla başladı.
Halbuki, Sırbistan'ın Kosova'da Arnavut çoğunluğa karşı yaptığı gibi  Katalan halkı şiddetli baskıya, sivillere karşı suçlara ve İspanya'nın etnik temizliği ile karşı karşıya kalmadı.
Kosova uluslararası toplum tarafından kolaylaştırılan bağımsızlığını elde etmek için Sırbistan ile uzun süren müzakerelerde bulundu.
Kosova'nın siyasi statüsünü belirlemek için Viyana'da yapılan müzakereler, BM liderliğindeki uluslararası bir sürecin doğrudan sonucuydu..
 
*
Bu noktada ABD ve AB çifte standartlardan şikayetçi olan ve Kosova ile Katalonya arasında benzerlikler bulan Sırbistan'ın; Kırım'ın Rusya'ya katılmasına yönelik tutumuna dikkat çekiyor.
Sırbistan'ın, Ukrayna'nın bir devlet olduğu ve Kırım topraklarının bu devletin  ayrılmaz bir parçasını oluşturmasına rağmen,
Neden Kırım'ı ilhak eden  Rusya Federasyonu'nu kınamadığını,
Halbuki SSCB'nin parçalanmasından önce bile, Ukrayna'nın topraklarının bir parçası olarak Kırım'ın statüsünün uluslararası hukuk perspektifinden saygı gördüğünü,
Bu çerçevede AB üyesi ülkeleri, Kosova'nın bağımsızlığının uluslararası hukuk ve diplomatik politikalar çerçevesinde meşru olduğunu doğrularken,
Sırbistan'ın Kırım'ın ilhak edilmesini Rus gücünün saldırganlığının gayrimeşru olduğuna neden değinmediğini  soruyor.
 
*
Bir zaman önce S.Miloseviç'in bakanı olan bugünün Sırbistan Cumhurbaşkanı  Aleksandar Vuciç, ülkesinde yeniden dirilmekte olan ulusalcı ateş karşısında Madrid'i destekliyor...
Çünkü ABD ve AB ülkeleri Sırbistan'ın güneyinde, Sırbistan Arnavutlarının merkezi olan Preşova Vadisi'nin en büyük yerleşimi olan Preşova'yı,
Müslüman nüfusa sahip Sandzak bölgesini ve çok sayıda azınlığa sahip olan özerk Voyvodina eyaletini  potansiyel sıcak noktalar olarak Sırbistan'ın gözüne sokuyor.
Katalan referandumundan sonra Bosnalı Sırplarda da "Bosna'da olası bir barışçı bölünme hakkında rasyonel olarak konuşmaya başlama zamanı geldi" düşüncesi gelişiyor...
Etnik çizgiyle bölünmüş kuzey Kosova kenti olan Mitrovica'nın Sırp tarafından işletilen bölümünde Sırp bayrakları artık her yerde dalgalanıyor...
 
*
Bu sırada,eski Başbakanı A.Davutoğlu'nun "Savaşmadan Saraybosna'yı  Şam'a, Bingazi'yi Erzurum'a, Batum'a bağlayacağız.  Hiçbir ülkenin toprağında gözümüz olmadı, olmayacak. Bunu dediğimizde, bize "yeni Osmanlıcı " diyorlar. Bütün Avrupa'yı birleştirenler yeni Romacı olmuyor. Ortadoğu coğrafyasını birleştirenler yeni Osmanlıcı oluyor. Neden Türkiye eski topraklarında Balkanlarda, Ortadoğu'da ve Orta Asya'da yeniden liderlik kurmasın" ifadesiyle açıkladığı siyasetin esas lideri,
R.T. Erdoğan; Sırbistan'ın Türk nüfuslu Novi Pazar ilçesinde konuşmaktadır:
"Tek arzum var o da şu; Novi Pazar bir olsun, iri olsun, diri olsun, kardeş olsun hep birlikte Novi Pazar olsun çünkü ayrılıkta zafiyet var, birlikte kuvvet var. İnşallah bu ayrılıkları bir kenara koyacağız, bir beraber olacağız ve Allah'ın izniyle ondan sonra da gücün, kuvvetin burada olduğunu bulacağız, göreceğiz. Özellikle bu işte işin önünde olan kardeşlerimden bunu hassaten rica ediyorum ve böylece de istiyorum ki, Novi Pazar'dan çok daha farklı sesler duyalım ve Novi Pazar'ın geleceği çok daha güçlü olsun" benzeri şeyler söylüyor...
 
*
Sırbistan'ın derdi kendine yetiyor.
Buysa "Yurtta Barış, Dünya'da Barış" ilkeli dış politika yerine kendini bilmez ve çağdışı bir kafayla emperyalist kesilmek ve Sırbistan'da gelecek aramak hamlığından öteye gitmemesi bakımından önemlidir... 
Bir hukuk devleti olmak ile bir kabile olmanın farkı budur.
 
13. 10. 2017 - osmanli kole sirp devsirme
Katalonya’nın 1 Ekim’de düzenlediği Bağımsızlık Referandumu, Balkanlar’daki etnik grupların bağımsızlık hayallerini yeniden canlandırdı.
Şimdi Güney Sırbistan’daki etnik Arnavutlardan, Sırp Cumhuriyeti Sırplarına kadar bölgesel liderler;
Yasaklı Katalonya referandumunun ardından “Neden aynı şeyi yapmıyoruz?” sorusunu soruyorlar…
Katalonya başarılı olursa, Balkan haritalarının yeniden ve potansiyel olarak acılı bir şekilde çizilmesine yönelik hareketlerin ortaya çıkacağı düşünülüyor.
 
*
Üstelik bölgesel liderler, ABD eski Başkanı G.W.Bush’un, “Bağımsızlık bildirgeleri, iç yasaları ihlal edebilir. Ancak bu uluslararası hukukun ihlal edildiği anlamına gelmez” beyanını dayanak yapan,
17 Şubat 2008’de Kosova Meclisi’nde okunan bağımsızlık bildirgesi ardından,
Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Kosova Cumhuriyeti’nin tanınması durumuyla, şimdi iyice  cesaretlenmişlerdir.
Giderek “Kosova bir referandum olmadan nasıl ayrılmayı başardı ya da 22 AB üyesinin nasıl AB siyasetinin temelini oluşturan Avrupa yasalarını ihlal eden ayrılığı yasallaştırdığına” ilişkin sorular soruluyor…
 
*
Milliyetçi şiddetin 1990’larda çok fazla insanın hayatına mâlolduğu bu bölgede, yeniden alevlenen bağımsızlık düşünceleri potansiyel ciddi tehlikelere işaret sayılıyor…  
Nitekim Katalonya’daki çalkantılı durumdan sonra Sırbistan Cumhuriyeti yine Kosova ile ilgili olarak uluslararası topluluğu çifte standartlar oluşturmakla suçluyor.
Çünkü Sırbistan’ın bölgesel anlaşmazlıklar, uluslararası tanınırlık ya da bağımsızlık konusunda herhangi bir sorun söz konusu olduğunda tartışmaya getirdiği ilk konu Kosova’dır…
 
*
Bu noktada Rusya Federasyonu da,”Kosova’da Arnavutlara tanınan haklar, neden Kırım’daki Rus, Ukraynalı ve Kırım Tatarlarına tanınmıyor” argümanıyla Kosova’yı tanımıyor.
ABD, AB ve NATO ise Kosova’nın bağımsızlığını “özel bir dava” olarak kabul ediyor…
 
*
Aslında Katalonya’nın Bağımsızlık Referandumu arka planda Ukrayna sorununu yeniden harlıyor. 
Ukrayna’daki sorun iktidar ya da muhalefetin dinamik güçlerle birlikte ülkenin gelecekteki yönünü belirleme mücadelesi olarak gelişmişti.
Orada Batı yanlısı halk demokrasi istiyor, Rus yanlıları ise  Rusya Federasyonuna bağlılık talep ediyordu…
 
*
Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin ardından Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri bağımsızlık ilan ettiler.
Çatışmaların ve barış müzakerelerinin tarafı olduklarını bildirdiler.
Müzakerelerde eşit haklar, adil seçimler, Rusya -Belarus ve Kazakistan’ın kurduğu  Gümrük Birliğine entegrasyon talep ediyor;
Taleplerin yerine getirilmesi halinde barışı destekleyeceklerini, ortak ekonomik ve kültürel alanı korumak için çaba harcayacaklarını  söylüyorlardı…
Öte tarafta Moldova’nın en doğusunda, Dinyester ırmağı ile Ukrayna sınırı arasında uzanan, incecik bir alanda bağımsızlığı hiç bir devletin tanınmadığı bir ülke olan Transdinyester Cumhuriyeti de,
Resmi dil Romence’yi konuşmak istememeleri nedeniyle Moldovyalılar da Rusya’ya bağlanmak talebinde bulunuyordu…
 
*
Bu noktada Rusya, hâlâ “Batı uygulamalarının sonuçlarını öngöremeyecek şekilde siyasi öngörü ve ölçme duyusunu kaybetti ve biz geri adım atamayacak eşiğe geldik” tezindedir.
Uluslararası hukukta oluşan çifte standarda işaretle, uluslararası hukukun ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statüye kavuşturulmasını istiyor…
 
*
ABD ve AB ise Kosova’nın bağımsızlığını Katalan senaryosundan tamamen farklı olduğunu savunmaktadır..
Buna göre Kosova, diğer vakalardan farklı olarak tarihsel, yasal ve gerçek niteliklere sahiptir.
Bu nitelikleriyle Kosova  benzersiz bir durumu ifade etmekte ve diğer durumlar karşısında eşsiz olmaktadır.
 
*
Kosova, artık var olmayan eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin bir parçasıydı.
Varlığı boyunca bir anayasa da dahil olmak üzere diğer federal birimler ile aynı devlet özelliklerine sahipti.
Anayasa’nın koruduğu iyi tanımlanmış sınırları vardı ve federal birliklerin, mesela Kosova parlamentosu’nun onayı olmadan değiştirilemiyordu.
Eski Yugoslavya’nın dağılması; Sırbistan’ın Kosova’nın federal statüsünü 1989’da polis zoru ve askeri gücü yoluyla yasadışı olarak kaldırmasıyla başladı.
Halbuki, Sırbistan’ın Kosova’da Arnavut çoğunluğa karşı yaptığı gibi  Katalan halkı şiddetli baskıya, sivillere karşı suçlara ve İspanya’nın etnik temizliği ile karşı karşıya kalmadı.
Kosova uluslararası toplum tarafından kolaylaştırılan bağımsızlığını elde etmek için Sırbistan ile uzun süren müzakerelerde bulundu.
Kosova’nın siyasi statüsünü belirlemek için Viyana’da yapılan müzakereler, BM liderliğindeki uluslararası bir sürecin doğrudan sonucuydu..
 
*
Bu noktada ABD ve AB çifte standartlardan şikayetçi olan ve Kosova ile Katalonya arasında benzerlikler bulan Sırbistan’ın; Kırım’ın Rusya’ya katılmasına yönelik tutumuna dikkat çekiyor.
Sırbistan’ın, Ukrayna’nın bir devlet olduğu ve Kırım topraklarının bu devletin  ayrılmaz bir parçasını oluşturmasına rağmen,
Neden Kırım’ı ilhak eden  Rusya Federasyonu’nu kınamadığını,
Halbuki SSCB’nin parçalanmasından önce bile, Ukrayna’nın topraklarının bir parçası olarak Kırım’ın statüsünün uluslararası hukuk perspektifinden saygı gördüğünü,
Bu çerçevede AB üyesi ülkeleri, Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası hukuk ve diplomatik politikalar çerçevesinde meşru olduğunu doğrularken,
Sırbistan’ın Kırım’ın ilhak edilmesini Rus gücünün saldırganlığının gayrimeşru olduğuna neden değinmediğini  soruyor.
 
*
Bir zaman önce S.Miloseviç’in bakanı olan bugünün Sırbistan Cumhurbaşkanı  Aleksandar Vuciç, ülkesinde yeniden dirilmekte olan ulusalcı ateş karşısında Madrid’i destekliyor…
Çünkü ABD ve AB ülkeleri Sırbistan’ın güneyinde, Sırbistan Arnavutlarının merkezi olan Preşova Vadisi’nin en büyük yerleşimi olan Preşova’yı,
Müslüman nüfusa sahip Sandzak bölgesini ve çok sayıda azınlığa sahip olan özerk Voyvodina eyaletini  potansiyel sıcak noktalar olarak Sırbistan’ın gözüne sokuyor.
Katalan referandumundan sonra Bosnalı Sırplarda da “Bosna’da olası bir barışçı bölünme hakkında rasyonel olarak konuşmaya başlama zamanı geldi” düşüncesi gelişiyor…
Etnik çizgiyle bölünmüş kuzey Kosova kenti olan Mitrovica’nın Sırp tarafından işletilen bölümünde Sırp bayrakları artık her yerde dalgalanıyor…
 
*
Bu sırada,eski Başbakanı A.Davutoğlu’nun “Savaşmadan Saraybosna’yı  Şam’a, Bingazi’yi Erzurum’a, Batum’a bağlayacağız.  Hiçbir ülkenin toprağında gözümüz olmadı, olmayacak. Bunu dediğimizde, bize “yeni Osmanlıcı ” diyorlar. Bütün Avrupa’yı birleştirenler yeni Romacı olmuyor. Ortadoğu coğrafyasını birleştirenler yeni Osmanlıcı oluyor. Neden Türkiye eski topraklarında Balkanlarda, Ortadoğu’da ve Orta Asya’da yeniden liderlik kurmasın” ifadesiyle açıkladığı siyasetin esas lideri,
R.T. Erdoğan; Sırbistan’ın Türk nüfuslu Novi Pazar ilçesinde konuşmaktadır:
“Tek arzum var o da şu; Novi Pazar bir olsun, iri olsun, diri olsun, kardeş olsun hep birlikte Novi Pazar olsun çünkü ayrılıkta zafiyet var, birlikte kuvvet var. İnşallah bu ayrılıkları bir kenara koyacağız, bir beraber olacağız ve Allah’ın izniyle ondan sonra da gücün, kuvvetin burada olduğunu bulacağız, göreceğiz. Özellikle bu işte işin önünde olan kardeşlerimden bunu hassaten rica ediyorum ve böylece de istiyorum ki, Novi Pazar’dan çok daha farklı sesler duyalım ve Novi Pazar’ın geleceği çok daha güçlü olsun” benzeri şeyler söylüyor…
 
*
Sırbistan’ın derdi kendine yetiyor.
Buysa “Yurtta Barış, Dünya’da Barış” ilkeli dış politika yerine kendini bilmez ve çağdışı bir kafayla emperyalist kesilmek ve Sırbistan’da gelecek aramak hamlığından öteye gitmemesi bakımından önemlidir… 
Bir hukuk devleti olmak ile bir kabile olmanın farkı budur.
 
13. 10. 2017

Comments

“BALKANLARDA BAĞIMSIZLIK SESLERİ VE KAMBER” için bir yanıt

  1. Sebzekari avatarı
    Sebzekari

    Bu Haşdi Şabi denen ve Türkmen olarak lanse edilen bu güruh, İran ın şii devrim muhafızlarından başkası değil. Adamlar taa İran’dan Irak ve Suriye’ye gəlib savaşıyorlar. Manken gız göneririk. Bir Kürtler vardı, şindi bide başımıza Haşdi Şabi çıkartılar.

    Annamırık. Bu Haşdi Şabi heryerden gelir. Azeriyim deyor, Azerbaycan dan geliyor. Yatırım getiriyorum diyor,bizde hoş geldin Sıçar derik. Türkmen’im deyor, Irak tan Kerkük’ten çıkırık, Idlib ten çıkırık. Din iman galmadı. Bu Avrupalı Haşdi Şabi şindi bir de oradan gələcəklər bizi kuşatacaklar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir