ARAKAN GERÇEĞİ

ABD Savunma Bakanlığı; Ortadoğu'da Kürtleri araçsallaştırıyor; Venezuella'da bir iç savaşı : Filipinlerde bir yıpratma savaşını: Çin'in yanı başında Birmanya'da bir harekâtı hazırlıyor. 
 
*
Birmanya ya da Myanmar, önce İngilizlerin sonra Japonlarını egemenliğinden beri hiçbir zaman iç barışa kavuşamamıştır.
SLORC askeri diktasının (Devlet Yasası ve Sekreter Restorasyon Konseyi) iktidarı, Aung San Suu Kyi'nin lideri olduğu Demokrasi için Ulusal Birlik (LND) partisi ile paylaşmayı kabul etmesinden beri bu ülkeyi istikrarsızlaşmak  kolaylaşmıştır...
 
*
Çünkü ABD için Çin'in "İpek Yolunun" önünü Ortadoğu ve Ukrayna'da kesmek yerine Birmanya'da kesmek daha kolaydır.
Çünkü Birmanya topraklarından, Çin'in Yunnan bölgesini Arakan /Rakhin Eyaleti üzerinden Bengal Körfezine ve Pasifik Okyanusuna bağlayan boru hatları geçiyor ki; bu hat Çin ekonomisinin en önemli unsurlarından biridir...
Çünkü Birmanya, bu deniz hatlarının Çin'e ait elektronik gözetleme istasyonlarına ev sahipliği yapıyor...  
 
*
8 Eylül'de İslam Konferansı Örgütü talebiyle BM Güvenlik Konseyi toplanmış,
ABD daimi temsilcisi ve müttefikleri Myanmar'daki koalisyon hükümetini "soykırım" yapmakla suçlamışlardır.
Ya da yaşanan gerçekleri; anlattıkları masala bir güzel uydurmuşlar;
 
*
Yani soykırım suçunu; 1962'den beri iktidar olan SLORC askeri diktasına karşı,
2007'de  Budist rahiplerin öncülüğünde gerçekleştirilen, başarısız olmasına rağmen 2010'da geçilen cumhuriyet rejiminin temelini oluşturan "Safran Devrimi" sırasında,
Kutladıkları Aung San SuuK'ye ve Budist rahiplerin omuzlarına yüklemişlerdir... 
 
*
Soykırım suçu; Washington'un, Yugoslavya'da olduğu gibi Güvenlik Konseyinin onayı olsun- olmasın bir savaşı meşrulaştırmasına yeterli oluyor...
 
*
Bu noktada filmi geriye sarmak ve Myanmar ordusunun uzun süredir marjinalize edilmiş Müslüman etnik azınlık grubu Rohingyalara karşı,
Yüzbinlerce kişiyi Bangladeş, Hindistan ve başka ülkelere kaçırmak için nasıl bir kampanya yürüttüğünü  görmek gerekiyor.
 
*
Rohingyalar, Güneydoğu Asya'da esas olarak Myanmar'ın Arakan Eyaleti'nde ve zorla sürüldükleri Bangladeş ve Malezya'da mülteci olarak yaşayan Sünni Müslümanlardır. 
Uluslararası toplum bu zorlamayı haklı olarak kınıyor ancak bunu yaparken Rohingya militanlarının ülkede kanlı bir cihad yürüttüğünü;bakınız neden ve nasıl es geçiyor?  
 
*
Rohingyaların çoğu ülkenin Rakhine Eyaletinde uzun süredir Cihad ideolojisinin anlatımlarıyla yaşıyor...
Ana isyancı grup Harakah el-Yaqın, yeni adıyla Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu'dur.
Afganistan'da Sovyetlere karşı savaşan Pakistanlı Ataullah tarafından yönetiliyor.
Yerel militanlar İŞİD, El Kaide ve diğer radikal terör örgütleriyle ilişiklidir ve hepsi Suudi Arabistan ve Pakistan'daki örgütlerden yardım alıyor...
 
*
Aslında Rakhine'deki Cihad saldırılarını harekete geçiren dış güçlerdir.
Rohingyaların trajedisinde önemli sorumluluk taşıyorlar.
Bu dış güçler; Rohingya militanları ve özellikle IŞİD gibi terörist örgütler vasıtasıyla,
Mesela Hindistan'da yaklaşık 40 bin Rohingyayı yasa dışı yerleştirmiş, Hindistan hükümeti için bir güvenlik tehditi oluşturmuştur.
Bangladeş hükümeti de dış güçlerin ivmesiyle cihatçı militanların neden olduğu  aynı tehdit altında olduklarını kabul ediyor...
 
*
Myanmar'da "İslamcı Cihad sorunu" İngiliz sömürgeciliğinin bir mirasıdır.
Rohingyalar 1937' ye kadar Hindistan eyeleti olarak idare edilmiş sonra çay tarlalarında çalışmak üzere  Burma'ya yerleştirilmişti.
1947'de Hindistan'ın İngiltere'den bağımsızlığını kazanmasının öncesinde ve Pakistan'ın sömürge sonrası döneminde ilk İslam Cumhuriyetini kurma kampanyasına katıldılar...
 
*
"Böl ve Yönet" stratejisinin ustası İngilizler, bölünmüş Hindistan'ın her iki yanında Pakistan'ın iki ayrı kanadını oluşturmaya karar verdiğinde;
Rohingyalar, Budistleri Müslümanlığın hakim olduğu Mayu yarımadasından çıkarmaya başladı. 
Mayu yarımadasının,1971'de Bangladeş olacak Doğu Pakistan tarafından ilhak edilmesini istiyorlardı...
 
*
Ancak bu amaca ulaşılamaması çoğu Rohingyayı kendinden beyan edilmiş bir cihad ideolojisine ve silahlanmaya itti...
Yerel mücahidler hükümet birliklerine saldırı düzenlemeye başladı.
Kuzey Rakhine bölgesindeki toprak kontrolünü ele geçirdiler ve devler içinde devlet kurdular.
1948'de Myanmar bağımsızlığını kazanınca, hükümet  bölgede sıkıyönetim ilan etti, 1950'lerin başında toprak kontrolünü geri aldı...
 
*
1954'te Rohingya  halkının diğer halklarla her yönden eşit ve yerel bir etnik grup olduğunu ilan edildi.
Müslüman siyasetçiler de artık mağduriyetlere son verildiğine göre halka barışçıl yollardan daha fazla hizmet edebileceklerine inandırılarak iş birliğine ikna edildiler.
Direnişi bitirebilmek için direnişçilere karşı geniş bir kampanya başlatıldı ve  Müslümanlar arasından direnişçilerle savaşacak bir gönüllü birlik kuruldu.
Müslümanların kalkınması için Mayu Sınır Yönetimi adlı ulusal bir Müslüman bölge oluşturulacağı açıklandı.
 
*
Ancak Rohingya İslamcıları aralıklı olarak mücahit saldırılarla gelişmeye devam etti. 
2012'de Rohingya ile etnik Rakhine'ler arasında çatışmalar çıktı, rakip çetelerin mezhepsel şiddetine maruz kalan çoğu Rohingyalı 140 bin kişi yerlerinden edilirken;
Bu son; Rohingya İslamcı Cihatçılığının tam olarak isyana dönüşmesinin başlangıcı oldu...
 
*
Mart 2016'da SLORC, iktidarı Aung San SuuK'nın  LND partisiyle paylaşmayı kabul ettiğinde; 
ABD, Birmanya bağımsızlığının mimarı bu Komünist bayanı yönetmenin zorluğunu gördü.
Çin çıkarlarını öne çıkararak Rohingya militanlarını desteklemeye yöneldi.
Nitekim İslamcı Cihad militanları, aslında ülkeyi istikrarsızlaştırmak için bir dizi terörist saldırı başlattılar. 
Ama Aung San SuuK'ta, ABD'li destekçilerinin ülkesinin gerçek düşmanları olduğunu kavramıştı...
 
*
Aung San SuuK, Rohingyanın  maruz kaldığı ayrımcılığa son vermek üzere somut bir plan önermekle görevli bir danışma kurulu oluşturdu.
Kurul 25 Ağustos'ta, herkesin yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik tuzak içermeyen önerilerden oluşan raporunu sundu.
Ama aynı gün, Suudi ve ABD'li gizli servisler buna yönelik bir misillemenin işaretini verdiler.
Ve Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu, kışlalara ve polis karakollarına saldırılarda bulundu.
Myanmar ordu birlikleri ise cihatçılara yönelik bir antiterör operasyonu başlattı.
 
*
28 Ağustos'ta, İslamcı ümmetin lideri Recep Tayyip Erdoğan Müslüman devlet başkanlarına telefon açtı.
Onları Rohingyalılara yönelik soykırım  konusunda harekete geçmeye çağırdı.
 
*
Müslüman ülkelerde, Budistlerin Müslümanları kitlesel olarak katlettiğine ilişkin geniş kapsamlı bir dezenformasyon kampanyası açıldı.
İran Cumhurbaşkanı H.Ruhani hazırlanmakta olan çatışmaya katılmak üzere düzenli ordu için çağrıda bulundu.
İran ve Pakistan Genelkurmay Başkanları kriz kapsamında güçlerini birleştirmek için temasa geçtiler...
 
*
R.T.Erdoğan,​ BM Genel Kurulun​un açılışında tüm üye devletlerden Myanmar ile yaptıkları ticareti kesmelerini,
BM Güvenlik Konseyinde bu konuda karar alınmasını talep etmek için İslam Kalkınma Örgütü'nün  temas grubunu topla​dı.
 
*
Burada Suudi Arabistan Rohingya Kurtuluş Ordusuna 70 yıldan beri gizlice destek verdiğini açıkladı.
Irak, Suriye ve Yemen'de yürüttükleri savaşları unutan Türkiye, İran ve Suudi Arabistan​ ​bir araya gelerek yeniden kenetlendile​r.
Rohingya Kurtuluş Ordusundan yana saf tutarlarken, ​Myanmar Koalisyon Hükümet​ini​ ve Aung San SuuK​'​yi​ düşman ilan ettiler.​...
 
​* 
Oysa cihatçılar hiçbir zaman Rohingyalıları savunmamıştı.
Ama onların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve kendilerine yönelik ayrımcılığa son verilmesine yönelik girişimleri başarısızlığa uğratmak için sistematik bir şekilde müdahalede  bulunmuşlardı.
 
*
Şiddet son bir yılda tırmanmıştı ve 25 Ağustos'ta Rohingya'yı Rakhine'de çıkartan  şiddetli bir askeri saldırı; 
Dünya'nın en etnik çeşitlilik gösteren ülkelerinden biri olan ve  Rohingya'da cihadizme yönelen derin mezhep gerginlikl​eriyle Myanmar'ı ön plana çıkardı.
Artık coğrafi konumu​yla​, Güney ve Güneydoğu Asya arasında ve Çin ile Hindistan arasında doğal bir köprü oluştur​an Myanmar göz önündeydi.
 
*
Ancak Myanmar,çeşitli etnik gruplar ve kültürler arasında köprü kurmakta başarısızd​ır.
Myanmar'ın kapsayıcı bir ulusal kimlik inşa etmemesi  etnik rekabetin teröre yakıt vermeye devam etmesi​ ve​ ülkenin​ coğrafi​ potansiyelini boğmasına izin ver​mesindendir.​
​Halbuki ​Myanmar'ın ihtiyaç duyduğu şey, nüfusun yaklaşık üçte birini oluşturan ancak toplam arazinin yarısını kaplayan birçok etnik azınlığı barındıran eşit ve federal bir sistemdir.
 
*
Bu​nun için Myanmar ordusunun Rakhine'deki insan hakları ihlallerini derhal durdurması kritik önem taşıyor.
Eğer askerler orantısız güç kullanıyor​ ve sivilleri hedef a​l​​ıyorsa  gerginliği gidermek
imkansız​dır.
Çünkü​ b​u yaklaşım, şiddet içeren cihadizmi bastırmaktan çok, daha fazla teşvik edicidir.
 
*
Ancak​  Myanmar'ın fiili lideri Aung San Suu Kyi'nin Rohingya'yı korumak için daha güçlü bir adım at​ılması talebinin​, 
İslamcı aşırıcılığa prim veren uluslararası toplulu​k tarafından kesildiğini de görmek gerekiyor.
 
5.10. 2017 - Allah cihad cihad jihad
ABD Savunma Bakanlığı; Ortadoğu’da Kürtleri araçsallaştırıyor; Venezuella’da bir iç savaşı : Filipinlerde bir yıpratma savaşını: Çin’in yanı başında Birmanya’da bir harekâtı hazırlıyor. 
 
*
Birmanya ya da Myanmar, önce İngilizlerin sonra Japonlarını egemenliğinden beri hiçbir zaman iç barışa kavuşamamıştır.
SLORC askeri diktasının (Devlet Yasası ve Sekreter Restorasyon Konseyi) iktidarı, Aung San Suu Kyi’nin lideri olduğu Demokrasi için Ulusal Birlik (LND) partisi ile paylaşmayı kabul etmesinden beri bu ülkeyi istikrarsızlaşmak  kolaylaşmıştır…
 
*
Çünkü ABD için Çin’in “İpek Yolunun” önünü Ortadoğu ve Ukrayna’da kesmek yerine Birmanya’da kesmek daha kolaydır.
Çünkü Birmanya topraklarından, Çin’in Yunnan bölgesini Arakan /Rakhin Eyaleti üzerinden Bengal Körfezine ve Pasifik Okyanusuna bağlayan boru hatları geçiyor ki; bu hat Çin ekonomisinin en önemli unsurlarından biridir…
Çünkü Birmanya, bu deniz hatlarının Çin’e ait elektronik gözetleme istasyonlarına ev sahipliği yapıyor…  
 
*
8 Eylül’de İslam Konferansı Örgütü talebiyle BM Güvenlik Konseyi toplanmış,
ABD daimi temsilcisi ve müttefikleri Myanmar’daki koalisyon hükümetini “soykırım” yapmakla suçlamışlardır.
Ya da yaşanan gerçekleri; anlattıkları masala bir güzel uydurmuşlar;
 
*
Yani soykırım suçunu; 1962’den beri iktidar olan SLORC askeri diktasına karşı,
2007’de  Budist rahiplerin öncülüğünde gerçekleştirilen, başarısız olmasına rağmen 2010’da geçilen cumhuriyet rejiminin temelini oluşturan “Safran Devrimi” sırasında,
Kutladıkları Aung San SuuK’ye ve Budist rahiplerin omuzlarına yüklemişlerdir… 
 
*
Soykırım suçu; Washington’un, Yugoslavya’da olduğu gibi Güvenlik Konseyinin onayı olsun- olmasın bir savaşı meşrulaştırmasına yeterli oluyor…
 
*
Bu noktada filmi geriye sarmak ve Myanmar ordusunun uzun süredir marjinalize edilmiş Müslüman etnik azınlık grubu Rohingyalara karşı,
Yüzbinlerce kişiyi Bangladeş, Hindistan ve başka ülkelere kaçırmak için nasıl bir kampanya yürüttüğünü  görmek gerekiyor.
 
*
Rohingyalar, Güneydoğu Asya’da esas olarak Myanmar’ın Arakan Eyaleti’nde ve zorla sürüldükleri Bangladeş ve Malezya’da mülteci olarak yaşayan Sünni Müslümanlardır. 
Uluslararası toplum bu zorlamayı haklı olarak kınıyor ancak bunu yaparken Rohingya militanlarının ülkede kanlı bir cihad yürüttüğünü;bakınız neden ve nasıl es geçiyor?  
 
*
Rohingyaların çoğu ülkenin Rakhine Eyaletinde uzun süredir Cihad ideolojisinin anlatımlarıyla yaşıyor…
Ana isyancı grup Harakah el-Yaqın, yeni adıyla Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu’dur.
Afganistan’da Sovyetlere karşı savaşan Pakistanlı Ataullah tarafından yönetiliyor.
Yerel militanlar İŞİD, El Kaide ve diğer radikal terör örgütleriyle ilişiklidir ve hepsi Suudi Arabistan ve Pakistan’daki örgütlerden yardım alıyor…
 
*
Aslında Rakhine’deki Cihad saldırılarını harekete geçiren dış güçlerdir.
Rohingyaların trajedisinde önemli sorumluluk taşıyorlar.
Bu dış güçler; Rohingya militanları ve özellikle IŞİD gibi terörist örgütler vasıtasıyla,
Mesela Hindistan’da yaklaşık 40 bin Rohingyayı yasa dışı yerleştirmiş, Hindistan hükümeti için bir güvenlik tehditi oluşturmuştur.
Bangladeş hükümeti de dış güçlerin ivmesiyle cihatçı militanların neden olduğu  aynı tehdit altında olduklarını kabul ediyor…
 
*
Myanmar’da “İslamcı Cihad sorunu” İngiliz sömürgeciliğinin bir mirasıdır.
Rohingyalar 1937′ ye kadar Hindistan eyeleti olarak idare edilmiş sonra çay tarlalarında çalışmak üzere  Burma’ya yerleştirilmişti.
1947’de Hindistan’ın İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasının öncesinde ve Pakistan’ın sömürge sonrası döneminde ilk İslam Cumhuriyetini kurma kampanyasına katıldılar…
 
*
“Böl ve Yönet” stratejisinin ustası İngilizler, bölünmüş Hindistan’ın her iki yanında Pakistan’ın iki ayrı kanadını oluşturmaya karar verdiğinde;
Rohingyalar, Budistleri Müslümanlığın hakim olduğu Mayu yarımadasından çıkarmaya başladı. 
Mayu yarımadasının,1971’de Bangladeş olacak Doğu Pakistan tarafından ilhak edilmesini istiyorlardı…
 
*
Ancak bu amaca ulaşılamaması çoğu Rohingyayı kendinden beyan edilmiş bir cihad ideolojisine ve silahlanmaya itti…
Yerel mücahidler hükümet birliklerine saldırı düzenlemeye başladı.
Kuzey Rakhine bölgesindeki toprak kontrolünü ele geçirdiler ve devler içinde devlet kurdular.
1948’de Myanmar bağımsızlığını kazanınca, hükümet  bölgede sıkıyönetim ilan etti, 1950’lerin başında toprak kontrolünü geri aldı…
 
*
1954’te Rohingya  halkının diğer halklarla her yönden eşit ve yerel bir etnik grup olduğunu ilan edildi.
Müslüman siyasetçiler de artık mağduriyetlere son verildiğine göre halka barışçıl yollardan daha fazla hizmet edebileceklerine inandırılarak iş birliğine ikna edildiler.
Direnişi bitirebilmek için direnişçilere karşı geniş bir kampanya başlatıldı ve  Müslümanlar arasından direnişçilerle savaşacak bir gönüllü birlik kuruldu.
Müslümanların kalkınması için Mayu Sınır Yönetimi adlı ulusal bir Müslüman bölge oluşturulacağı açıklandı.
 
*
Ancak Rohingya İslamcıları aralıklı olarak mücahit saldırılarla gelişmeye devam etti. 
2012’de Rohingya ile etnik Rakhine’ler arasında çatışmalar çıktı, rakip çetelerin mezhepsel şiddetine maruz kalan çoğu Rohingyalı 140 bin kişi yerlerinden edilirken;
Bu son; Rohingya İslamcı Cihatçılığının tam olarak isyana dönüşmesinin başlangıcı oldu…
 
*
Mart 2016’da SLORC, iktidarı Aung San SuuK’nın  LND partisiyle paylaşmayı kabul ettiğinde; 
ABD, Birmanya bağımsızlığının mimarı bu Komünist bayanı yönetmenin zorluğunu gördü.
Çin çıkarlarını öne çıkararak Rohingya militanlarını desteklemeye yöneldi.
Nitekim İslamcı Cihad militanları, aslında ülkeyi istikrarsızlaştırmak için bir dizi terörist saldırı başlattılar. 
Ama Aung San SuuK’ta, ABD’li destekçilerinin ülkesinin gerçek düşmanları olduğunu kavramıştı…
 
*
Aung San SuuK, Rohingyanın  maruz kaldığı ayrımcılığa son vermek üzere somut bir plan önermekle görevli bir danışma kurulu oluşturdu.
Kurul 25 Ağustos’ta, herkesin yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik tuzak içermeyen önerilerden oluşan raporunu sundu.
Ama aynı gün, Suudi ve ABD’li gizli servisler buna yönelik bir misillemenin işaretini verdiler.
Ve Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu, kışlalara ve polis karakollarına saldırılarda bulundu.
Myanmar ordu birlikleri ise cihatçılara yönelik bir antiterör operasyonu başlattı.
 
*
28 Ağustos’ta, İslamcı ümmetin lideri Recep Tayyip Erdoğan Müslüman devlet başkanlarına telefon açtı.
Onları Rohingyalılara yönelik soykırım  konusunda harekete geçmeye çağırdı.
 
*
Müslüman ülkelerde, Budistlerin Müslümanları kitlesel olarak katlettiğine ilişkin geniş kapsamlı bir dezenformasyon kampanyası açıldı.
İran Cumhurbaşkanı H.Ruhani hazırlanmakta olan çatışmaya katılmak üzere düzenli ordu için çağrıda bulundu.
İran ve Pakistan Genelkurmay Başkanları kriz kapsamında güçlerini birleştirmek için temasa geçtiler…
 
*
R.T.Erdoğan,​ BM Genel Kurulun​un açılışında tüm üye devletlerden Myanmar ile yaptıkları ticareti kesmelerini,
BM Güvenlik Konseyinde bu konuda karar alınmasını talep etmek için İslam Kalkınma Örgütü’nün  temas grubunu topla​dı.
 
*
Burada Suudi Arabistan Rohingya Kurtuluş Ordusuna 70 yıldan beri gizlice destek verdiğini açıkladı.
Irak, Suriye ve Yemen’de yürüttükleri savaşları unutan Türkiye, İran ve Suudi Arabistan​ ​bir araya gelerek yeniden kenetlendile​r.
Rohingya Kurtuluş Ordusundan yana saf tutarlarken, ​Myanmar Koalisyon Hükümet​ini​ ve Aung San SuuK​’​yi​ düşman ilan ettiler.​…
 
​* 
Oysa cihatçılar hiçbir zaman Rohingyalıları savunmamıştı.
Ama onların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve kendilerine yönelik ayrımcılığa son verilmesine yönelik girişimleri başarısızlığa uğratmak için sistematik bir şekilde müdahalede  bulunmuşlardı.
 
*
Şiddet son bir yılda tırmanmıştı ve 25 Ağustos’ta Rohingya’yı Rakhine’de çıkartan  şiddetli bir askeri saldırı; 
Dünya’nın en etnik çeşitlilik gösteren ülkelerinden biri olan ve  Rohingya’da cihadizme yönelen derin mezhep gerginlikl​eriyle Myanmar’ı ön plana çıkardı.
Artık coğrafi konumu​yla​, Güney ve Güneydoğu Asya arasında ve Çin ile Hindistan arasında doğal bir köprü oluştur​an Myanmar göz önündeydi.
 
*
Ancak Myanmar,çeşitli etnik gruplar ve kültürler arasında köprü kurmakta başarısızd​ır.
Myanmar’ın kapsayıcı bir ulusal kimlik inşa etmemesi  etnik rekabetin teröre yakıt vermeye devam etmesi​ ve​ ülkenin​ coğrafi​ potansiyelini boğmasına izin ver​mesindendir.​
​Halbuki ​Myanmar’ın ihtiyaç duyduğu şey, nüfusun yaklaşık üçte birini oluşturan ancak toplam arazinin yarısını kaplayan birçok etnik azınlığı barındıran eşit ve federal bir sistemdir.
 
*
Bu​nun için Myanmar ordusunun Rakhine’deki insan hakları ihlallerini derhal durdurması kritik önem taşıyor.
Eğer askerler orantısız güç kullanıyor​ ve sivilleri hedef a​l​​ıyorsa  gerginliği gidermek
imkansız​dır.
Çünkü​ b​u yaklaşım, şiddet içeren cihadizmi bastırmaktan çok, daha fazla teşvik edicidir.
 
*
Ancak​  Myanmar’ın fiili lideri Aung San Suu Kyi’nin Rohingya’yı korumak için daha güçlü bir adım at​ılması talebinin​, 
İslamcı aşırıcılığa prim veren uluslararası toplulu​k tarafından kesildiğini de görmek gerekiyor.
 
5.10. 2017

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir