ÇAYA ÇORBAYA LİMON

<p>ÇAYA ÇORBAYA LİMON
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Geçen hafta sandıktan çıkarılıp sanal âleme servis edilen “Eski Fotoğraflar”dan hareketle bu yazıya yukarıdaki başlığı uygun gördüm.
Limonun yerine maydanoz da olabilir.
10 Temmuz 1952'de kurulan Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 65. yılına özel olarak çıkardığı dergide Türk sinemasının önemli isimlerinin Gazeteciler Sendikası'na destek vermek için katıldıkları etkinliklerden fotoğraflar yer almış. Grev fotoğraflarında Erol Evgin, Levent Kırca, Oya Başar, Müjde Ar, Müjdat Gezen gibi isimlerin yanı sıra Türk sinemasının 'Sultan'ı olarak bilinen Türkan Şoray’ın da bulunduğu, üstelik Türkan Şoray ve Erol Evgin'in “grev gözcüsü” yazılı önlükler giydiği ve çalışanlarla birlikte oynadıkları görülüyor.
Nereden nereye!
Kılıktan, kılığa!…</p>
<p>Nereden icap ettiyse “zihin oyunları”m devreye girdi; Seren Serengil, Zerrin Özer, Zülfü Livaneli ve Ahmet Özal’ı hatırladım.
“Gündem” kendilerini biraz unutunca ilk ikisi magazin sayfalarına bitmez tükenmez gençlik hikâyelerini anlatırlar; Livaneli, siyaset biraz karışıp seçim sathı mailine girilince mutlaka yeni bir kaset (şimdilerde CD mi diyorlar?) ve duruma uygun kitap çıkarır; Özal da rahmetli pederinin nasıl öldü(rüldü)ğü konusunda akla ziyan yeni teoriler üretir, keşif ve icatlarda bulunur.
Hayrettir, bu sefer de torbadan/tombaladan Namık Kemal Zeybek çıkıverdi.
Temmuz ayını “nereden icabettiyse” ve “mecburen” kendileriyle geçirdik.
3 Temmuz; (Yeni kitabını tanıtırken) “Türklerde din yok inanç var”. “Yani teşkilatlanmış din kurumu yok. Halife, Ayetullah, papa ya da patrik gibi şeyler yok Türklerde. Hatta din adamı kurumu yok”. “Türklerde mabet yani tanrıya ibadet edilen özel bir mekân yok… Camii, mescit, cemevi yok. Kilise yok”.
6 Temmuz: “Kemal Bey ve kadrosu bu yürüyüşü düzenlediğine göre Türkiye'yi de düzgün yönetebilirler diyorum. Ben CHP'li değilim. Bu yürüyüşe de, Türkiye vatandaşı olarak katılıyorum. Türkiye'de adalet sistemi tümden bozulmuştur”….”Bana Türkçü derlerse sevinirim. Turancı, Atatürkçü derlerse tam olarak o’yum.”
7 Temmuz: “TürkBirDev Kültür ve Eğitim Vakfı’nın organize ettiği Dev Türk Kurultayı dün İstanbul Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde gerçekleşti….Açılış konuşmasını yapan vakıf başkanı Sefer Özdemir’in konuşmasını takiben düzenlenen birinci oturumun başkanlığını eski kültür bakanlarından Namık Kemal Zeybek yürüttü”.
Bayram değil seyran değil diye düşünürken dank etti, meğer hem bayram, hem seyranmış.
2019’da seçim(ler) var mı?
“Merkez sağ” her ne demekse orada, kallavi bir adaya ihtiyaç var mı?
Bir adım daha atalım, yeni bir Ekmeleddin’e ihtiyaç var mı?
O halde yeni slogan; “Ekmek için Zeybek”…
Yalnız, ”Bana Türkçü derlerse sevinirim. Turancı, Atatürkçü derlerse tam olarak o’yum” ve “Türkiye vatandaşı” lâflarıyla ne demek istediğini “tam olarak” anlayamadığım için özgeçmişine bakma ihtiyacı hissettim.
1987 yılında yapılan seçimlerde İstanbul’dan Anavatan Partisi Milletvekili, 1989-1991 yılları arasında Turgut Özal Başbakanlığı'nda ilk Kültür Bakanı.
1992-1994 yılları arasında Başbakan Süleyman Demirel’in Başdanışmanı; 1994-1995 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı.
1995 yılındaki seçimlerinde İstanbul’dan Doğru Yol Partisi Milletvekili ve Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı.
2007 yılında Büyük Birlik Partisine geçti. Önce Genel Başkan Başdanışmanı, sonra da Genel Sekreter. Aynı yılın ağustos ayında partiden istifa.
15 Ocak 2011’de düzenlenen Demokrat Parti 10. Olağan Büyük Kongresi’nde Genel Başkan ama 1 yıl kaldıktan sonra görevi Gültekin Uysal’a devir.
Anavatan, Doğruyol, BBP ve Demokrat Parti… Bir insan ömrüne sığdırılan dört, beş parti.
Yâni her partiden biraz ama MHP işi tam net değil; her partide aldığı görevler ince ince anlatılırken MHP konusu şöyle geçiştiriliyor; “12 Eylül Darbesi öncesi Milliyetçi Hareket Partisi içinde yer aldı. Darbe nedeniyle yargılandı. Yargılanma sonucu tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi'nde gönderildi”.
“MHP içinde yer almak” ne demek, nasıl bir şey acaba?</p>
<p>Ama nereden bakarsanız bakın tam bir “merkez sağ” adayı.
Ha bu arada tercüme-i hâl’inde 1993-2006 yılları arasında Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı yaptığı yazıyor ki, orada sergileme fırsatı bulduğu derin entelektüel birikiminin yankılarını, engin kültürel zenginliği ve inanılmaz eğitim faaliyetlerini, döneme yerinde tanıklık etmiş çalışma arkadaşlarından dinlemek eminim hayli aydınlatıcı olacaktır. 15 Temmuz 2017</p>
<p>NOT; 15 Temmuz’un birinci yıldönümünü coşkuyla idrak ettik. Ama ne ne yazık ki; 1) Bir koca yıl Adil Öksüz’süz geçti, sanki yer yarıldı içine girdi… Antarktika’da bile üs kurmaya niyetlenen, dünyanın en uzak her bir köşesine erişebilen Türk devleti bu adamı bir türlü bulamadı ve 2)Sevan Nişanyan ilgililerin gözlerinin içine baka baka firar etti.
Mürted hava üssündeki nöbetçi onbaşılar ile sorumlu gardiyanların istifalarını bekliyorum.</p> - sanatcilar1

<p>ÇAYA ÇORBAYA LİMON
Hüseyin MÜMTAZ</p>
<p>Geçen hafta sandıktan çıkarılıp sanal âleme servis edilen “Eski Fotoğraflar”dan hareketle bu yazıya yukarıdaki başlığı uygun gördüm.
Limonun yerine maydanoz da olabilir.
10 Temmuz 1952'de kurulan Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 65. yılına özel olarak çıkardığı dergide Türk sinemasının önemli isimlerinin Gazeteciler Sendikası'na destek vermek için katıldıkları etkinliklerden fotoğraflar yer almış. Grev fotoğraflarında Erol Evgin, Levent Kırca, Oya Başar, Müjde Ar, Müjdat Gezen gibi isimlerin yanı sıra Türk sinemasının 'Sultan'ı olarak bilinen Türkan Şoray’ın da bulunduğu, üstelik Türkan Şoray ve Erol Evgin'in “grev gözcüsü” yazılı önlükler giydiği ve çalışanlarla birlikte oynadıkları görülüyor.
Nereden nereye!
Kılıktan, kılığa!…</p>
<p>Nereden icap ettiyse “zihin oyunları”m devreye girdi; Seren Serengil, Zerrin Özer, Zülfü Livaneli ve Ahmet Özal’ı hatırladım.
“Gündem” kendilerini biraz unutunca ilk ikisi magazin sayfalarına bitmez tükenmez gençlik hikâyelerini anlatırlar; Livaneli, siyaset biraz karışıp seçim sathı mailine girilince mutlaka yeni bir kaset (şimdilerde CD mi diyorlar?) ve duruma uygun kitap çıkarır; Özal da rahmetli pederinin nasıl öldü(rüldü)ğü konusunda akla ziyan yeni teoriler üretir, keşif ve icatlarda bulunur.
Hayrettir, bu sefer de torbadan/tombaladan Namık Kemal Zeybek çıkıverdi.
Temmuz ayını “nereden icabettiyse” ve “mecburen” kendileriyle geçirdik.
3 Temmuz; (Yeni kitabını tanıtırken) “Türklerde din yok inanç var”. “Yani teşkilatlanmış din kurumu yok. Halife, Ayetullah, papa ya da patrik gibi şeyler yok Türklerde. Hatta din adamı kurumu yok”. “Türklerde mabet yani tanrıya ibadet edilen özel bir mekân yok… Camii, mescit, cemevi yok. Kilise yok”.
6 Temmuz: “Kemal Bey ve kadrosu bu yürüyüşü düzenlediğine göre Türkiye'yi de düzgün yönetebilirler diyorum. Ben CHP'li değilim. Bu yürüyüşe de, Türkiye vatandaşı olarak katılıyorum. Türkiye'de adalet sistemi tümden bozulmuştur”….”Bana Türkçü derlerse sevinirim. Turancı, Atatürkçü derlerse tam olarak o’yum.”
7 Temmuz: “TürkBirDev Kültür ve Eğitim Vakfı’nın organize ettiği Dev Türk Kurultayı dün İstanbul Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde gerçekleşti….Açılış konuşmasını yapan vakıf başkanı Sefer Özdemir’in konuşmasını takiben düzenlenen birinci oturumun başkanlığını eski kültür bakanlarından Namık Kemal Zeybek yürüttü”.
Bayram değil seyran değil diye düşünürken dank etti, meğer hem bayram, hem seyranmış.
2019’da seçim(ler) var mı?
“Merkez sağ” her ne demekse orada, kallavi bir adaya ihtiyaç var mı?
Bir adım daha atalım, yeni bir Ekmeleddin’e ihtiyaç var mı?
O halde yeni slogan; “Ekmek için Zeybek”…
Yalnız, ”Bana Türkçü derlerse sevinirim. Turancı, Atatürkçü derlerse tam olarak o’yum” ve “Türkiye vatandaşı” lâflarıyla ne demek istediğini “tam olarak” anlayamadığım için özgeçmişine bakma ihtiyacı hissettim.
1987 yılında yapılan seçimlerde İstanbul’dan Anavatan Partisi Milletvekili, 1989-1991 yılları arasında Turgut Özal Başbakanlığı'nda ilk Kültür Bakanı.
1992-1994 yılları arasında Başbakan Süleyman Demirel’in Başdanışmanı; 1994-1995 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı.
1995 yılındaki seçimlerinde İstanbul’dan Doğru Yol Partisi Milletvekili ve Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı.
2007 yılında Büyük Birlik Partisine geçti. Önce Genel Başkan Başdanışmanı, sonra da Genel Sekreter. Aynı yılın ağustos ayında partiden istifa.
15 Ocak 2011’de düzenlenen Demokrat Parti 10. Olağan Büyük Kongresi’nde Genel Başkan ama 1 yıl kaldıktan sonra görevi Gültekin Uysal’a devir.
Anavatan, Doğruyol, BBP ve Demokrat Parti… Bir insan ömrüne sığdırılan dört, beş parti.
Yâni her partiden biraz ama MHP işi tam net değil; her partide aldığı görevler ince ince anlatılırken MHP konusu şöyle geçiştiriliyor; “12 Eylül Darbesi öncesi Milliyetçi Hareket Partisi içinde yer aldı. Darbe nedeniyle yargılandı. Yargılanma sonucu tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi'nde gönderildi”.
“MHP içinde yer almak” ne demek, nasıl bir şey acaba?</p>
<p>Ama nereden bakarsanız bakın tam bir “merkez sağ” adayı.
Ha bu arada tercüme-i hâl’inde 1993-2006 yılları arasında Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı yaptığı yazıyor ki, orada sergileme fırsatı bulduğu derin entelektüel birikiminin yankılarını, engin kültürel zenginliği ve inanılmaz eğitim faaliyetlerini, döneme yerinde tanıklık etmiş çalışma arkadaşlarından dinlemek eminim hayli aydınlatıcı olacaktır. 15 Temmuz 2017</p>
<p>NOT; 15 Temmuz’un birinci yıldönümünü coşkuyla idrak ettik. Ama ne ne yazık ki; 1) Bir koca yıl Adil Öksüz’süz geçti, sanki yer yarıldı içine girdi… Antarktika’da bile üs kurmaya niyetlenen, dünyanın en uzak her bir köşesine erişebilen Türk devleti bu adamı bir türlü bulamadı ve 2)Sevan Nişanyan ilgililerin gözlerinin içine baka baka firar etti.
Mürted hava üssündeki nöbetçi onbaşılar ile sorumlu gardiyanların istifalarını bekliyorum.</p> - sanatcilar1

 

ÇAYA ÇORBAYA LİMON
Hüseyin MÜMTAZ

Geçen hafta sandıktan çıkarılıp sanal âleme servis edilen “Eski Fotoğraflar”dan hareketle bu yazıya yukarıdaki başlığı uygun gördüm.
Limonun yerine maydanoz da olabilir.
10 Temmuz 1952’de kurulan Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 65. yılına özel olarak çıkardığı dergide Türk sinemasının önemli isimlerinin Gazeteciler Sendikası’na destek vermek için katıldıkları etkinliklerden fotoğraflar yer almış. Grev fotoğraflarında Erol Evgin, Levent Kırca, Oya Başar, Müjde Ar, Müjdat Gezen gibi isimlerin yanı sıra Türk sinemasının ‘Sultan’ı olarak bilinen Türkan Şoray’ın da bulunduğu, üstelik Türkan Şoray ve Erol Evgin’in “grev gözcüsü” yazılı önlükler giydiği ve çalışanlarla birlikte oynadıkları görülüyor.
Nereden nereye!
Kılıktan, kılığa!…

Nereden icap ettiyse “zihin oyunları”m devreye girdi; Seren Serengil, Zerrin Özer, Zülfü Livaneli ve Ahmet Özal’ı hatırladım.
“Gündem” kendilerini biraz unutunca ilk ikisi magazin sayfalarına bitmez tükenmez gençlik hikâyelerini anlatırlar; Livaneli, siyaset biraz karışıp seçim sathı mailine girilince mutlaka yeni bir kaset (şimdilerde CD mi diyorlar?) ve duruma uygun kitap çıkarır; Özal da rahmetli pederinin nasıl öldü(rüldü)ğü konusunda akla ziyan yeni teoriler üretir, keşif ve icatlarda bulunur.
Hayrettir, bu sefer de torbadan/tombaladan Namık Kemal Zeybek çıkıverdi.
Temmuz ayını “nereden icabettiyse” ve “mecburen” kendileriyle geçirdik.
3 Temmuz; (Yeni kitabını tanıtırken) “Türklerde din yok inanç var”. “Yani teşkilatlanmış din kurumu yok. Halife, Ayetullah, papa ya da patrik gibi şeyler yok Türklerde. Hatta din adamı kurumu yok”. “Türklerde mabet yani tanrıya ibadet edilen özel bir mekân yok… Camii, mescit, cemevi yok. Kilise yok”.
6 Temmuz: “Kemal Bey ve kadrosu bu yürüyüşü düzenlediğine göre Türkiye’yi de düzgün yönetebilirler diyorum. Ben CHP’li değilim. Bu yürüyüşe de, Türkiye vatandaşı olarak katılıyorum. Türkiye’de adalet sistemi tümden bozulmuştur”….”Bana Türkçü derlerse sevinirim. Turancı, Atatürkçü derlerse tam olarak o’yum.”
7 Temmuz: “TürkBirDev Kültür ve Eğitim Vakfı’nın organize ettiği Dev Türk Kurultayı dün İstanbul Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde gerçekleşti….Açılış konuşmasını yapan vakıf başkanı Sefer Özdemir’in konuşmasını takiben düzenlenen birinci oturumun başkanlığını eski kültür bakanlarından Namık Kemal Zeybek yürüttü”.
Bayram değil seyran değil diye düşünürken dank etti, meğer hem bayram, hem seyranmış.
2019’da seçim(ler) var mı?
“Merkez sağ” her ne demekse orada, kallavi bir adaya ihtiyaç var mı?
Bir adım daha atalım, yeni bir Ekmeleddin’e ihtiyaç var mı?
O halde yeni slogan; “Ekmek için Zeybek”…
Yalnız, ”Bana Türkçü derlerse sevinirim. Turancı, Atatürkçü derlerse tam olarak o’yum” ve “Türkiye vatandaşı” lâflarıyla ne demek istediğini “tam olarak” anlayamadığım için özgeçmişine bakma ihtiyacı hissettim.
1987 yılında yapılan seçimlerde İstanbul’dan Anavatan Partisi Milletvekili, 1989-1991 yılları arasında Turgut Özal Başbakanlığı’nda ilk Kültür Bakanı.
1992-1994 yılları arasında Başbakan Süleyman Demirel’in Başdanışmanı; 1994-1995 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı.
1995 yılındaki seçimlerinde İstanbul’dan Doğru Yol Partisi Milletvekili ve Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı.
2007 yılında Büyük Birlik Partisine geçti. Önce Genel Başkan Başdanışmanı, sonra da Genel Sekreter. Aynı yılın ağustos ayında partiden istifa.
15 Ocak 2011’de düzenlenen Demokrat Parti 10. Olağan Büyük Kongresi’nde Genel Başkan ama 1 yıl kaldıktan sonra görevi Gültekin Uysal’a devir.
Anavatan, Doğruyol, BBP ve Demokrat Parti… Bir insan ömrüne sığdırılan dört, beş parti.
Yâni her partiden biraz ama MHP işi tam net değil; her partide aldığı görevler ince ince anlatılırken MHP konusu şöyle geçiştiriliyor; “12 Eylül Darbesi öncesi Milliyetçi Hareket Partisi içinde yer aldı. Darbe nedeniyle yargılandı. Yargılanma sonucu tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi’nde gönderildi”.
“MHP içinde yer almak” ne demek, nasıl bir şey acaba?

Ama nereden bakarsanız bakın tam bir “merkez sağ” adayı.
Ha bu arada tercüme-i hâl’inde 1993-2006 yılları arasında Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı yaptığı yazıyor ki, orada sergileme fırsatı bulduğu derin entelektüel birikiminin yankılarını, engin kültürel zenginliği ve inanılmaz eğitim faaliyetlerini, döneme yerinde tanıklık etmiş çalışma arkadaşlarından dinlemek eminim hayli aydınlatıcı olacaktır. 15 Temmuz 2017

NOT; 15 Temmuz’un birinci yıldönümünü coşkuyla idrak ettik. Ama ne ne yazık ki; 1) Bir koca yıl Adil Öksüz’süz geçti, sanki yer yarıldı içine girdi… Antarktika’da bile üs kurmaya niyetlenen, dünyanın en uzak her bir köşesine erişebilen Türk devleti bu adamı bir türlü bulamadı ve 2)Sevan Nişanyan ilgililerin gözlerinin içine baka baka firar etti.
Mürted hava üssündeki nöbetçi onbaşılar ile sorumlu gardiyanların istifalarını bekliyorum.

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir