Başkanlık, Atatürk Cumhuriyetinin Sonu Olacaktır…

Başkanlık sistemine geçiş, çok sinsi bir plandır… - turkiye cumhuriyeti bayrak

Başkanlık sistemine geçiş, çok sinsi bir plandır… - 14079610 10154458409954691 688048294157345172 n 300x300 3

Başkanlık sistemine geçiş, çok sinsi bir plandır…

Federal Bir İslam Cumhuriyetinin kuruluşu için çok kurnazca hazırlanmış bir tasarıdır…

Bu plan, emperyalistlerle birlikte yapıldı… Onların yardımları ve destekleriyle kotarıldı, gün ışığına çıkarıldı…

Bir de kendisine “Milliyetçiyim” diyen bir adam buldular, onun da yardımıyla Türk milletine taarruza geçtiler… Peki, düşman kim? Düşman, Atatürk… Atatürk milliyetçiliği… Türk… Türklük… Üniter devlet… Ulus devlet ve parlamenter sistem…

Arada bir küresel güçler, bu “Başkanlık sistemi” konusunda kuşkularını dile getiriyorlar, “Demokrasi – memokrasi” lafları ediyorlar ama tümü de palavra…

Tümü de göstermelik… Hokkabazlık. Orta oyunu…

Alan memnun, satan memnun…

ABD de AB de memnun…  AKP’li yöneticiler de…

Şeriatçı, sömürgeci ortaklığı zevkten dört köşe…

Emperyalist memnuniyetinin temel kaynağında öç alma duygusu var… Amaç, Sevr’in Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından yırtılıp, tarihin çöplüğüne atılmasının öcünü almak… Daha da önemlisi, “Kurtuluş Savaşları Çağı”nı başlatan Atatürk’ü yeryüzünde etkisiz hale getirmek…

Zaten yıllardan beri bu planı uygulama alanına koymak için fırsat kolluyorlardı…

Hedefleri, Atatürk Cumhuriyetine son darbeyi vurmak, Türkiye’yi Ortaçağ artığı şeriat devletlerinin arasına katmaktı…

Öteki Arap ülkelerinden ülkemizi ayıran en büyük özelliğini, yani bir 1923 Aydınlanma Devrimini ortadan kaldırmaktı…

Başkanlık sistemi Türk halkı tarafından kabul edilirse, siyasal İslamcılar, Federal bir İslam Cumhuriyetinin ilanını 2023 yılında yapmayı düşünüyorlar… Çünkü o tarih çağdaş, tam bağımsız, uygar bir Türk Cumhuriyetinin kurulduğu tarihtir…

Küresel sömürgeciler de böylece yüz yıl sonra bir taşla iki kuş vuracaklar…  Birinci kuş, Atatürk Cumhuriyetini ortadan kaldırıp, tüm dünya devletlerine dönüp diyecekler ki, “Bakın biz yüzyıl sonra bile olsa, bize karşı isyan bayrağı açanları dize getirir, onları yok ederiz… Kimse bize savaş açamaz, kimse bize kafa tutamaz, kimse bizi engelleyemez…”

İkinci kuş, laik, çağdaş, parlamenter düzeni ortadan kaldırıp, bilinçsiz, emir kulu, sürü haline gelmiş insanların yaşadığı bir ülkeyi diledikleri gibi sömürmek…

Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını diledikleri gibi talan etmek…

Peki, bir siyasal iktidar, bir parti başkanı niçin bir “Başkanlık Sistemi”ne ihtiyaç duyar, niçin bazı riskleri de göze alarak böyle bir mücadeleye atılır?

Liderler, partiler, yöneticiler bir ülkeyi “Yönetemez” duruma geldikleri zaman bu türden çözüm yolları ararlar… Bunun dünyada çok örneği vardır.

Bugün ülkemiz tehlikeli bir ekonomik kriz içerisine girmiştir. Dolar hızla artmakta, enflasyon hızla yükselmektedir. Üretim durmuştur. İşsizlik hızla yaygınlaşmaktadır. Homurtular yükselmeye başlamıştır…

Tüm saldırılarına, sataşmalarına, unutturma çabalarına karşın Atatürk dimdik ayakta durmakta, gönüllerde yaşamaktadır… 10 Kasımlarda Anıtkabir dolup dolup taşmakta, milyonlar atasını ziyarete gitmektedir…

Ulusal bayramları yasakladılar ama halk kutlamaya devam etti. Çelenk koyanları tutukladılar, ama çelenkler azalacağı yerde çoğaldı. TC’i tabelalardan, resmi binalardan silmeye çalıştılar başaramadılar, ANT’ı yasakladılar, on binler meydanlarda yüksek sesle okudu.

Yıllarca halkı uyutmak için kullandıkları futbol maçları, sahalar, stadyumlar milli marşların söylendiği arenalara döndü… Halkın bilinçlendiği okullar oldu…

Bu gidişi durdurmak gerekiyordu.

Bu durum karşısında bir tek çözüm kalmıştı… Anayasayı değiştirip, “Başkanlık Sistemi’ni getirmek, Türkiye’yi “Tek Adam yönetimi”ne teslim etmek… Referanduma gitmek…

“Cumhurbaşkanlığı seçimi” adı altında halkı uyutup, bu tasarıya onların oy vermelerini sağlamak…

Bu girişim, Türk milletinin “Olmak” ya da “Olmamak” savaşıdır. Bu karanlıkla aydınlığın, uygarlık çağı ile Ortaçağın, bilimle cehaletin, demokrasi ile faşizmin, Cumhuriyetle şeriatçılığın savaşıdır…

Bir sabah kalkıp da (İran’da olduğu gibi) tüm kadınların “çarşaf satan dükkânlara” silah zoruyla ve hapishane korkusuyla koşmamaları için, imam hatiplere dönüşmüş okullara çocuklarımızı göndermemek için, yargıçların yerine emir kulu “Kadı”ların atandığına tanık olmamak için, bir sabah kalkıp da Atatürk Cumhuriyeti yerine “Federal İslam Cumhuriyetini görmemek için mücadele edelim…

Zaten bu tasarının belirtilerine şimdiden rastlamaya başladık bile… Tüm cumhurbaşkanlarının onurla oturduğu Çankaya Köşkü bugün yıkıma terkedilmiştir. Atatürk’e ve İnönü’ye savaş açılmıştır…

Halkın arasına karışalım, bu yapılanları gözler önüne serelim, Gerçekleri anlatalım…

Ama parti bayrağı, parti rozeti taşımadan, parti adını söylemeden, parti ayrımı yapmadan demokratik rejimi savunalım.

YAKLAŞAN TEHLİKEYİ ÖRNEKLERİ İLE AÇIKLAYALIM.

Siyasal İslamcı faşist uygulamalara ve “Tek Adam” yönetimine “DUR” diyelim…

Geçit vermeyelim…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir