Lozan, Çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin Doğuşudur…

Lozan’da Osmanlının küllerinden yeni bir ülke yaratıldı. - turkiye cumhuriyeti bayrak

a

Lozan’da Osmanlının küllerinden yeni bir ülke yaratıldı.

Lozan, Türkiye Cumhuriyetinin tescili, varoluşuydu.

Lozan, tam bağımsız bir ulus devletin ilanı ve Türkiye Cumhuriyetinin duğuşuydu.

O, Türk, Kürt, Çerkez, tüm yurttaşların tek çatı altında, kardeşlik temelinde oluşturduğu bir ulus devletti. İşte onun için Mustafa Kemal, “Türkiye cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” demişti.

Bu kaynaşmış, bütünleşmiş ulus devlet tüm dünyaya örnek olmuş, öncülük yapmıştı.

Çok çetin tartışmalardan sonra Türkiye, kendi koşullarını sömürgeci uluslara kabul ettirmişti.

Emperyalist ülkelerin tüm direnmelerine karşın kapitülasyonlar kaldırılmıştı. Bu sonucu alana dek konferans zaman zaman ertelenmiş, durma noktasına gelmişti.

Ama yine de Kemalist Hükümet, Lozan’dan başı dik, zaferle ayrılmasını bilmişti.

İddia edildiği gibi adalar Yunanistan’a Lozanla verilmemişti. Çok daha önceleri 1914 yılında, altı büyük devlet, (Almanya, Avusturya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Rusya) adaların Yunanistan’a bırakılmasına oy birliği ile karar vermişti… Şöyle denmişti:

“Altı büyük devlet, Bozcaada, Gökçeada ve Meis adaları Türkiye’ye iade şartıyla bütün diğer Ege adalarının Yunanistan’a verilmesine karar vermişlerdir…”

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetini hiçbir zaman kabullenemeyen ABD, Kurtuluş Savaşındaki yenilgiyi hiçbir zaman içine sindiremeyen Batı, hep bir Sevr özlemi ile yaşamıştır.

Churchill, Lozan görüşmelerinden sonra duyduğu ezikliği şu sözlerle dile getirmişti:

“İngiltere’nin tarihinde bundan daha büyük hezimet yoktur. Bundan daha büyük bir başarısızlık olmamıştır…”

Bundan böyle Türkiye büyük, küçük tüm dünya devletlerinin tanıdığı, onlarla aynı haklara sahip, egemen, üniter bir ulus devlet sayılacaktı.

Lozan bunu gerçekleştirmişti.

İsmet Paşa, Batılı emperyalistlere karşı ikinci bir “İnönü Zaferi” kazanmıştı

Bütün bu zorlu oturumlardan sonra İngiliz dışişleri Bakanı Lord Curzon, İsmet Paşa’yı yanına çağırmış, tehdit edici bir tavırla şunları söylemişti:

“Paşa” demişti, “Senden hiç memnun değiliz. Biz ne istersek reddediyorsun. Ne istersek itiraz ediyorsun.

Savaş olsa bile sonunda geleceksin önümüzde diz çökeceksin ve ülkenin kalkınması için bizden borç isteyeceksin ve işte o zaman şimdi reddettiğin tavizleri teker teker cebimizden çıkarıp önüne koyacağız.”

Aynı şeyi I. Dünya Savaşından hemen sonra 1918’de Wilson da vurgulamıştı:

 “Amerika’nın çok büyük bir mali gücü var ve savaştan sonra biz bu mali gücümüzden yararlanarak bütün ülkeleri istediğimiz gibi yönlendireceğiz…”

Şimdi bu sözler Ortadoğu’da emperyalistler eliyle yaşama geçirilmeye çalışılıyor…

Türkiye’de bir “Ilımlı İslam Cumhuriyeti” kurmak isteyen Batı kolları sıvamıştır.

Ortam elverişlidir. Siyasal İslamcı iktidar, bölücüler, mütareke basını bu oluşumu büyük bir şevkle desteklemektedirler.

Yerlisinin, yabancısının Lozan’a saldırı nedeni budur…

Batı, Atatürklere, İnönülere kabul ettiremediği Sevr koşullarını bugün yerli ortaklarını kullanarak tüm Türkiye’ye dayatmaktadır.

Tarih boyunca bu böyle olmuştur.

Ama Türkiye bu oyuna gelmeyecektir… Şanlı tarihini ve Kurtuluş Savaşı komutanlarını sonuna dek korumaya, kollamaya ve yaşatmaya devam edecektir.

Bugün güçlü gibi görünen ve her istediğini yapacağını sanan çevrelerin sonu da hüsran ve yüce divan olacaktır…

Bu yıkım, bu sömürü, bu zulüm böyle devam etmez, etmeyecektir…

([email protected])